Cem Garipoğlu Adli Tıp'a sevk edilecek

Münevver Karabulut'un öldürülmesine ilişkin açılan dava kapsamında katil zanlısı Cem Garipoğlu ve babası Nida Garipoğlu bugün hakim karşısında. Cem Garipoğlu, olaydan pişmanlık duyduğunu belirterek ''Keşke böyle bir suçu işlemiş olmasaydım. Keşke Münevver Karabulut'un yerine ben ölseydim'' dedi. Garipoğlu, akıl sağlığının yerinde olup olmadığının incelenmesi için Adli Tıp'a gönderilecek.

Cem Garipoğlu Adli Tıp'a sevk edilecek
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.02.2010 - 08:06

Münevver Karabulut'un Bahçeşehir'de öldürüldükten sonra cesedinin Etiler'deki bir çöp konteynerine atılmasına ilişkin Cem Garipoğlu ve babası Mehmet Nida Garipoğlu'nun da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılanmasınadevam edildi.

Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya tutuklu sanıklar Cem Garipoğlu, babası Mehmet Nida Garipoğlu, Ahmet Batur, Mehmet Karakayalı ve Habit Kurt katıldı.
Duruşmaya, Münevver Karabulut'un annesi Nagihan ve babası Süreyya Karabulut ile basın mensupları alındı.
 

Cem Garipoğlu'nun savunmasından

Münevver Karabulut'un katil zanlısı olarak yargılanan Cem Garipoğlu, olaydan pişmanlık duyduğunu belirterek, ''Keşke böyle bir suçu işlemiş olmasaydım. Keşke Münevver Karabulut'un yerine ben ölseydim'' dedi.

Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Cem Garipoğlu, çocuk ağır ceza mahkemesinde verdiği ifadesinin geçerli olduğunu bildirdi.

Münevver Karabulut ile sevgili olduklarını, Karabulut'un olay öncesinde de bir kaç kez evlerine geldiğini ve her seferinde arka kapıdan içeri girdiklerini öne süren Garipoğlu, olay günü de eve arka kapıdan girdiklerini, evde bulundukları sırada lavaboya girince cep telefonuna baktığını ve ''Canım'', ''Sevgilim'' gibi kelimelerin yazılı olduğu mesajları gördüğünü ifade etti.

Garipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Münevver'e bu mesajların ne olduğunu sordum. Bana 'mesajların önemi yok seni seviyorum' dedi. Yine ısrarla sorunca 'Babam mısın, niye soruyorsun?' dedi. Bunun üzerine tartıştık. Cinnet gibi bir şey geçirdim. Kendime geldiğimde yerde yatıyordu. Ölmüş olduğunu anladım. Kendimi öldürmek istedim ama yapamadım. Münevver'in cesedini bavula sığdıramayınca koşarak nalbura gittim ve testere satın aldım, eve dönüm. Daha sonra korsan bir taksi çağırdım. Bavulu ve gitar kutusunu alarak taksiye bindim. Etiler'de çöpe attıktan sonra bir alışveriş merkezine gittim. Orada tanıdıklarla karşılaştım. Sonra da eve döndüm.''

Garipoğlu, eve geldiğinde annesinin kanlı çamaşırlarla ilgili sorular sorduğunu ancak bu soruları geçiştirdiğini ileri sürerek, daha sonra eve gelen babasına dışarı çıkmak istediğini söylediğini ve dışarı çıktıklarını anlattı.

Olaydan sonra saklandığı yerden kendisini avukatı Aytekin Kaya'nın gelip teslim aldığını ifade eden Garipoğlu, ''Pişmanım. Keşke böyle bir suçu işlemiş olmasaydım. Keşke Münevver Karabulut'un yerine ben ölseydim'' dedi.

Garipoğlu, mahkeme heyeti başkanının ''Aranızdaki tartışma eve geldikten ne kadar sonra başladı? Münevver Karabulut'un telefonuna ne oldu?'' şeklindeki soruları üzerine, tartışmanın ne zaman başladığını ve Karabulut'un telefonuna ne olduğunu hatırlamadığını söyledi.

Başkanın ''Chatleşmeniz sırasında Münevver Karabulut'a bir sürprizden bahsediyorsun. Bu ne sürprizi?'' demesi üzerine de Cem Garipoğlu, bunun normal yemek gibi bir sürpriz olduğunu öne sürdü.

Hakimin sorusu üzerine testereyi ne kadara satın aldığını, fiş alıp almadığını hatırlamadığını iddia eden Garipoğlu, cesedi çöp konteynerine attığı sırada yanında kimse olmadığını iddia etti.

Karabulut ailesinin avukatının evin tüm katlarında kan izleri bulunduğunu hatırlatarak, bunun nasıl olduğunu sorması üzerine de Cem Garipoğlu, olayın mutfakta gerçekleştiğini, Karabulut öldükten sonra panik içinde olduğu için onu evin diğer odalarına götürmesinin mümkün olmadığını, olaydan sonra paniklediği için kanı kendisinin her yere bulaştırmış olabileceğini ancak bunun nasıl olduğunu tam olarak hatırlayamadığını kaydetti.

Saklandığı dönemde babasından ''Her türlü teması yaptıklarını, korkmadan teslim olmasını istediği ve çıkacak afla birlikte serbest kalacağı'' ifadelerini içeren bir mektup alıp almadığı da sorulan Garipoğlu, kendisine böyle bir mektup ulaşmadığını iddia etti.
Olay günü testereyi nasıl kullandığı da sorulan Garipoğlu, her şeyin bir anda olduğunu, nasıl olduğunu kendisinin anlamadığını savundu.

Avukatın ''Münevver Karabulut'u kesmeye neresinden başladın?'' diye sorduğu Garipoğlu, ''Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Çok kötü oluyorum'' dedi.

Garipoğlu, müdafi avukatının ''Daha önce temizlik yapmış mı? İnsan vücudunda kaç litre kan olduğunu biliyor mu?'' soruları üzerine de daha önce temizlik yapıp yapmadığını hatırlamadığını söyledi. Bunun üzerine müdafi avukatı bir insan vücudunda 5 litre kan olduğunu vurgulayarak, bu kadar kanın eve yayılması durumunda bunun temizliğinin nasıl olması gerektiğinin düşünülmesi gerektiğini söyledi.

Avukatın bu sözleri üzerine Cem Garipoğlu, ''Olayı tam olarak hatırlamadığımı söylememe rağmen karşı tarafın avukatı neden bu kadar soru soruyor, baskı kuruyor anlamıyorum'' dedi.

Mahkeme başkanı da ''Soru sorma hakları var. Onun için soruyorlar'' karşılığını verdi.

Baba Garipoğlu suçlamaları kabul etmedi

Duruşmada savunmasını yapan Cem Garipoğlu'nun babası Mehmet Nida Garipoğlu da Almanya'da üniversiteyi bitirdiğini, dört yabancı dil bildiğini ve hukukçu bir ailenin oğlu olduğunu ifade ederek, Münevver Karabulut'u öldürmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Oğlunun çok büyük bir hata işlediğini belirten Garipoğlu, ''Zavallı Münevver'in annesi ve babası ne yapsa haklıdır. Oğlum, Karabulut ailesine, kendisine ve bize çok büyük cezalar verdi. Cezasını da uzun yıllar hapiste yatarak çekecektir. Yapacağı başka bir şey yok. Karabulut ailesine Allah sabır versin'' şeklinde konuştu.

10 aydır sebepsiz yere tutuklu bulunduğunu öne süren Garipoğlu, bu olayın takdiri ilahi olduğunu kabul etmekten başka bir yolun olmadığını savundu.
Garipoğlu, bu korkunç olaydan dolayı Karabulut ailesinde bir trajedi yaşandığını ancak bir

trajedinin de kendi ailesinde yaşandığını belirterek, medyanın baskısıyla tutuklandığını ve medya tarafından Garipoğlu ailesinin linç edildiğini iddia etti.

Garipoğlu, ''Sanki tüm aile bu affedilmez cinayeti işlemiş gibi bir tavır alındı'' dedi.
50 yaşında olduğunu, hayatında hiç kavga etmediğini, şiddete de çok karşı olduğunu vurgulayan Garipoğlu, ''Bir cinayeti işlemek için bir sebebiniz olur. Ben Münevver kızımızın yüzünü hayatımda görmedim. Telefonda dahi sesini duymadım. Benim kızım yaşında, genç, pırıl pırıl bir kızı ben niçin öldüreyim?'' şeklinde konuştu:

Olay günü belinden rahatsız olduğu için sürekli kullandığı tekerlekli çantayla evinden çıktığını, ofisine gittiğini, oradan da Lüleburgaz'daki fabrikasına geçtiğini, buradaki işinin ardından Avcılar'daki ofisine döndüğünü ve saat 22.30 sıralarında da evine döndüğünü anlatan Garipoğlu, şunları kaydetti:
''Cinayetin yarım saat içinde işlendiği iddia ediliyor. Böyle bir cinayet işlesem niye her şeyi yarım saate sıkıştırayım. Böyle bir şey olsa ortada delil bırakmam. Ortalık kan içinde bırakılmış. Böyle bir şey yapsam kanlı testereyi oğlumun dolabına mı bırakırım? Cesedi dağda, bayırda saklamak varken arabası, şoförlüğü olmayan oğluma mı kaçırtırım? Münevver'in kimliğini üstünde mi bıraktırırım? Cesedi Cem'in dedesinin oturduğu sokakta mı konteynere attırırım?''

İddianamede yer alan delillerin sadece varsayımlardan ibaret olduğunu, üzerinde kan lekesi bulunan iki pantolon ve iki içliğin delil olarak gösterilemeyeceğini, kamera görüntülerine de yansıdığı gibi sabah çıkarken giydiği kıyafetin aynısının akşam eve gelirken üzerinde olduğunu dile getiren Garipoğlu, ''Üzerinde kan lekesi bulunan iki gömlek var. Kan lekelerinin aynı yerde olması için bu iki gömleği üst üste giymem lazım. Bu da mümkün değil'' dedi.

Karabulut'un cesedinin bulunmasından üç saat sonra polislerin eve geldiğini ve çok sayıda delil topladıklarını vurgulayan Garipoğlu, toplanan kıl ve parmak izi gibi deliller arasında kendisine ait bir şeyin bulunmadığını söyledi.

Garipoğlu, ''Olaydan sonra işim nedeniyle yurt dışına gittim. Eğer suçlu olsaydım dönermiydim? Adalet ve insafınıza sığınıyoruz. Tahliyemi ve beraatımı istiyorum'' dedi.
Garipoğlu, müdafi avukatının sorusu üzerine, olay gecesi eve döndüğünde oğlunun kendisine sevgisiyle kavga ettiğini söylediğini, bunun üzerine birlikte dışarı çıktıklarını ve Beylikdüzü'ndeki lojmanlara gittiklerini belirtti.

Diğer tutuklu sanıklar Mehmet Karakayalı ve Habip Kurt'un kaldığı evin alt katındaki boş eve oğlunu götürmek istediğini ve evin anahtarını istedikten sonra oradan ayrıldığını anlatan Garipoğlu, şöyle devam etti: ''Bir saat sonra tekrar gelip Cem'i aldım. Bu sırada Karakayalı, Kurt ve Ahmet Batur'un olaydan haberi yoktu. Cem'i aldım, sonra sakladım. Teslim olmayı da kendi istedi. Münevver Karabulut'u öldürdüğünü tam lojmandan ayrılırken söyledi. Ben oğluma bugüne kadar yüzlerce mektup yazdım. Beylikdüzü'ndeki lojmanlara kolayca ulaşılabileceğini tahmin ettiğim için daha güvenli bir yere saklamak için oradan götürdüm.''

Müdafi avukatının ''Oğlunuzu gördüğünüzde üzerinde herhangi bir iz var mıydı?''sorusu üzerine Garipoğlu, oğlunun elinin ayasında çizik gördüğünü, bunun ne olduğunu sorması üzerine ''Bıçak kesti'' dediğini söyledi.

Müdafi avukatının ''Testere hiç kullanmamış bir kişinin, bir insanı kesmesi için kesilen kişinin sabit olması gerekiyor. Olayda başka kimler var?'' diye sorması üzerine Garipoğlu, oğlunun dışında kimsenin olayla bir ilişkisi olmadığını savundu.

Mehmet Nida Garipoğlu, ağabeyi Hayyam Garipoğlu'nun bu olaya kesinlikle karışmadığını, olay gecesi de onu görmediğini öne sürdü.

Garipoğlu, olay gecesi Etiler'de oturan annesini ertesi gün ameliyat olacağı için ziyaret gitmek istediğini ancak saat geç olduğu için gişelerden döndüğünü söyledi.
Müdafi avukatının, ''Oğlunuzu Beylikdüzü'ndeki evden aldıktan sonra nereye götürdüğünüz?'' sorusu üzerine Garipoğlu, bunu söylemek istemediğini kaydetti.

 

Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunması alınan sanıklardan Ahmet Batur, hazırlık aşamasında verdiği ifadeleri tekrarladığını bildirdi.

Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Mevlüt Bayraktaroğlu, Batur'a hazırlık aşamasında verdiği ifadeleri okudu. Bayraktaroğlu, Batur'a, olay günü sabah saatlerinden akşam geç saatlere kadar Mehmet Nida Garipoğlu'nun şoförlüğünü yaptığını söylediğini hatırlattı.

Ahmet Batur'un, akşam eve gittikten sonra Mehmet Karakayalı tarafından telefonla aranarak Beylikdüzü'ndeki lojmanlara çağrıldığını söylediğini belirten Bayraktaroğlu, Batur'un burada misafirler için kullanılan dairede bir süre Cem Garipoğlu ile kaldığını, daha sonra Hayyam Garipoğlu ve Mehmet Nida Garipoğlu'nun da geldiğini kaydettiğini anlattı.

Başkan Bayraktaroğlu, Batur'a, Mehmet Nida Garipoğlu'nun oğlu Cem'i amcası Hayyam Garipoğlu'nun aracına bindirerek gönderdiğinin, kendisinin de başka bir araçla lojmanlardan ayrıldığının, Hayyam Garipoğlu'nun, ''Soran olursa beni görmedin. Geldi dolaştı gitti dersin'' dediğinin ifadesinde yer aldığını hatırlattı. Ahmet Batur, hatırlatılan bu ifadeleri kabul ettiğini bildirdi.
 

''İfadeni değiştir" telkini

Söz alan Batur'un avukatı Mehmet Fazıl Uçar, ''Müvekkilim, bu ifadelerinden sonra, özellikle Hayyam Garipoğlu'nun adını verdikten sonra baskıya maruz kalmış mı? İfadesini değiştirmesi yönünde telkinde bulunulmuş mu?'' diye sordu.

Batur da, ''Evet efendim. Cezaevine gelen şirket avukatlarından soyadını bilmediğim Ferdi isimli kişi, benden ifademi değiştirmemi istedi. 'Hayyam Garipoğlu'nu görmediğini söyle' dedi. 'Siyah bir arabanın geldiğini söylersin o kadar. Hayyam Garipoğlu'nun adını söyleme' dedi. Ben kabul etmedim'' diye cevap verdi. Mehmet Karakayalı da Habip Kurt ile birlikte Beylikdüzü'ndeki lojmanlarda kaldığını, olay günü Mehmet Nida Garipoğlu'nun 1. kattaki dairenin anahtarını istediğini söyledi.

Bu dairenin anahtarı Ahmet Batur'da olduğundan onu çağırdığını belirten Karakayalı, Batur gelene kadar Cem Garipoğlu'nun kendisinin evinde kaldığını kaydetti. Karakayalı, Mehmet Nida Garipoğlu'nun, oğlu Cem'in bir arkadaşıyla kavga ettiğini, Ahmet Batur geldiğinde onunla 1. kattaki daireye inmesini söylediğini anlattı.
 

Karakayalı: "Uysal bir çocuktu"

Cem Garipoğlu'nun halinde bir değişiklik sezmediğini belirten Karakayalı, ''Hazırlık aşamasında belirttiğim gibi Cem Garipoğlu, genelde uyuşturucu almış gibi salak salak bakardı. Uysal bir çocuktu, benim kanaatime göre Cem böyle bir cinayeti tek başına işleyecek bir çocuk değildi'' diye konuştu.

Karakayalı, Ahmet Batur'un gelmesi üzerine Cem Garipoğlu'nun onunla birlikte alt kata indiğini, Hayyam Garipoğlu'nu da görmediğini bildirdi. Habip Kurt da iddianamede yer alan suçlamaların doğru olmadığını savunarak, ''Cem'i saklamaya yönelik herhangi bir fiilim ve düşüncem olmamıştır'' dedi.
 

Anne ve baba Karabulut

Şikayeti sorulan Nagihan Karabulut, sanıkların tamamından şikayetçi olduğunu, hepsinin en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini bildirdi. Nagihan Karabulut, bir de sanıklardan Tülay Makbule Karabulut'un da bulunmasını istediğini kaydetti.

Süreyya Karabulut da sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini bildirdi. Karabulut, 197 gün boyunca Cem Garipoğlu'nun kaçmasına yardım edenlerin ortaya çıkmasını istediğini, Hayyam Garipoğlu'nun da neden tutuklanmadığını merak ettiğini söyledi.

Müdahil avukatı Rezan Epözdemir de Mehmet Nida Garipoğlu'nun beyanlarının özellikle Hayyam Garipoğlu ve diğer sanıkları suçtan kurtarmaya yönelik olduğunu öne sürdü.
Aynı durumdaki bazı sanıklar tutuklu olmasına rağmen Hayyam Garipoğlu'nun serbest olduğunu savunan avukat Epözdemir, Hayyam Garipoğlu'nun tutuklanmasını, Tülay Makbule Garipoğlu hakkında da yakalama emri çıkarılmasını talep etti. Söz alan Cem Garipoğlu'nun avukatı Aytekin Kaya, müvekkilinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesini istedi.
 

Dedenin tepkisi

Bunun üzerine duruşma salonunda bulunan Münevver Karabulut'un dedesi Mehmet Karabulut, ''Allah bin türlü belanı versin. Allah çoluğunu, çocuğunu da böyle yapsın. Arabalar altında kalasın. Vicdanlı avukatlık yapın'' diye bağırdı. Mehmet Karabulut, polis memurları tarafından salondan çıkarıldı. Mehmet Nida Garipoğlu'nun avukatı Metin Feyzioğlu ise dava dosyasında müvekkili aleyhine delil bulunmadığını kaydetti.

Müvekkilinin tutukluluğunun çok ağır bir mağduriyete neden olduğunu savunan Feyzioğlu, ''Müvekkilim bu hunharca işlenmiş cinayete iştirak etmiş gibi algılanmıştır. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum'' dedi. Hayyam Garipoğlu'nun avukatı Orhan Kaya da müvekkilinin rahatsız olduğundan duruşmaya gelemediğini, raporunu mahkemeye sunduklarını belirterek, bir dahaki celseye katılacağını kaydetti.

Aytekin Kaya da Tülay Makbule Garipoğlu'nun çocuklarının eğitimi için yurt dışında bulunduğunu, bir dahaki duruşmaya katılacağını bildirdi. Cumhuriyet Savcısı Suat Baki Başkan, sanıklardan Ahmet Batur, Mehmet Karakayalı ve Habip Kurt'un tahliyesine karar verilmesini talep etti. Kendisini kötü hisseden Süreyya Karabulut, bir süre duruşma salonundan çıkıp daha sonra tekrar geldi. Nagihan Karabulut'un da zaman zaman gözlerinin dolduğu görüldü.
 

Ara kararlar açıklandı

Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, verilen aradan sonra alınan ara kararlar açıklandı. Buna göre, sanık Cem Garipoğlu'nun Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesine sevk edilerek, üç haftayı geçmeyecek şekilde müşahedeye tabi tutulması ve ceza ehliyetini etkileyen bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olup olmadığı hususunda rapor hazırlanması kararlaştırıldı.

Ayrıca, sanığın buradan geri gönderilmeden Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kuruluna sevk edilerek söz konusu hususlarda rapor alınması amacıyla tutuklu bulunduğu cezaevi müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verildi. Mahkeme heyeti, Cem Garipoğlu'nun amcası Hayyam Garipoğlu ve annesi Tülay Makbule Garipoğlu hakkında bir sonraki duruşmaya zorla getirilme müzekkeresi çıkarılmasına da hükmetti.

Sanık Hayyam Garipoğlu'nun avukatının bu duruşmada müvekkiliyle ilgili rapor ibraz etmesi, Tülay Makbule Garipoğlu'nun da yurt dışında olduğunun bildirilmesi ve ayrıca avukatlarının gelecek duruşmada müvekkillerini hazır edeceklerini beyan etmeleri nedeniyle, bu aşamada bu iki sanığın tutuklanmalarına gerek olmadığına karar verildi.

Heyet ayrıca, üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyetini, henüz delillerin tam olarak toplanmamış olmasını, sanıkların kaçma şüphesi bulunmasını, isnat edilen suçun cezasının üst sınırını ve kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular bulunmasını dikkate alarak, tutuklu sanıkların tahliye taleplerini reddetti.

Mahkeme heyeti, hazırlık aşamasında dinlenilen ve bilgi sahibi olduğu anlaşılan 15 tanık hakkında zorla getirilme müzekkeresi çıkarılmasına, diğer tanıkların da daha sonraki duruşmalara çağrılmasına hükmetti.

Tanık Cihangir Yılmaz'ın beyanlarının alınması için Ankara Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine talimat yazılmasına karar veren mahkeme heyeti, tanığın Münevver Karabulut'a çektiği mesajları hatırlayıp hatırlamadığının, hatırlıyorsa mahiyetinin sorulmasını ve telefonundaki mesajlar duruyorsa tutanağa geçirilmesinin istenmesini kararlaştırdı.

Sanıklardan Ahmet Batur'un ifadesini değiştirmesi için telkinde bulunduğu öne sürülen ''Ferdi'' adlı kişinin açık kimliği ve adresi bildirildiğinde duruşma günü beklenmeksizin işlem yapılmasına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi.

 

İddianameden

Dava iddianamesinde, katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun babası Mehmet Nida Garipoğlu'nun, ''Tasarlayarak, çocuğu veya beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak kişiyi canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna iştirak etmek''ten ağırlaştırılmış müebbet, Hayyam Garipoğlu, Habib Kurt, Mehmet Karakayalı ve Ahmet Batur'un ''suçluyu kayırmak'', anne Tülay Makbule Garipoğlu'nun da ''suç delillerini yok etmek, gizlemek veya değiştirmek'' suçundan 6 aydan 5'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.

Yaş küçüklüğü dikkate alınarak hakkında, ''Tasarlayarak, çocuğu veya beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak kişiyi canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürmek'' suçundan 18 ile 24 yıl arasında hapis cezası istemiyle Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılan Cem Garipoğlu'nun dosyası da 11 Şubatta yapılan ilk duruşmada, aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu gerekçesiyle bu davayla birleştirilmişti.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler