"Cumhuriyet mitingleri" savunması

İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuksuz sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, ''Cumhuriyet mitinglerinde halkın hükümete karşı silahlı ya da silahsız isyana yönelik hiçbir eylemde bulunması söz konusu değildir. Şayet bu mitingler halkın hükümete karşı isyanı ise, niçin emniyet güçlerinin denetim ve gözetiminde gerçekleşen bu etkinliklere polis hiçbir müdahalede bulunmayıp, sadece izleyici olmayı tercih etmiştir'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.11.2011 - 16:10

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada savunmasını sürdüren Tolon, Cumhuriyet mitinglerinin, Atatürkçü Düşünce Derneği ve kendilerine ''14 Nisan Grubu'' adını veren çeşitli sivil toplum kuruluşlarınca düzenlendiğini ifade etti.

Tolon, ''Danışmanı olduğum Anadolu Ulusal Uyanış Dayanışma Platformu, sadece Ankara'da 14 Nisan 2007'de gerçekleştirilen Cumhuriyet mitingine katılmıştır. Bu mitinglerde halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana teşvik etmeye yönelik hiçbir eylemde bulunmadım. Tamamıyla anayasal bir hakkın icrası kapsamında gerçekleşen mitinglerin, iddianamede 'halkı silahlı isyana teşvik' şeklinde değerlendirilmesi son derece yanlış ve yakışıksız bir nitelemedir'' diye konuştu.

Toplantı ve gösteri yürüyüşünde bulunma hakkının, demokratik hukuk devletinin en temel taşlarından birini oluşturduğunu kaydeden Tolon, şöyle devam etti:
''Cumhuriyet mitinglerinde halkın hükümete karşı silahlı ya da silahsız isyana yönelik hiçbir eylemde bulunması söz konusu değildir. Şayet bu mitingler halkın hükümete karşı isyanı ise, niçin emniyet güçlerinin denetim ve gözetiminde gerçekleşen bu etkinliklere polis hiçbir müdahalede bulunmayıp, sadece izleyici olmayı tercih etmiştir. Bunun hukuki ve mantıki izahı mümkün değildir.
Böyle bir iddia, şayet rahmetli İsmet İnönü'ye söylenmiş olsaydı, o meşhur sözü olan 'Hadi canım sen de' diye yanıt verirdi sanıyorum. Hukuk eğitimi alarak, Cumhuriyet savcılığı gibi son derece önemli bir kamusal görevi üstlenen kişilerin de bu kadar ağır yanılgılara ve suçsuz insanların kaderini etkileyecek vahim hatalara düşmemeleri gerekirdi. Şayet bu faaliyetler 'halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik' suçunu meydana getiriyor ise, resmi merciler bu mitinglerin yapılmasına niçin izin vermiştir? Cumhuriyet mitingleri hakkında o tarihte niçin soruşturma başlatılmamıştır. Bunlar şayet suçsa, ülkemizde anayasal, demokratik haklar nedir ve nerededir?''


-Şehit ailelerini kışkırtma iddiası-

OHAL Gazileri ve Şehit Aileleri Derneği Başkanı tanık Müslüm Öztürk'ün ''Şehit Yarbay Alim Yılmaz'ın 2006'daki cenaze töreninde şehit ailelerinin yanına giderek, hükümet aleyhine slogan atmaları için telkinde bulunduğu" iddialarını da reddeden Tolon, ''Tedarik edilmiş bu yalancı tanık da bir şehit ailesine yakışmayacak böylesine iğrenç bir iftiraya başvururken, kendine özgü bir beklenti içinde olmalıdır'' dedi.

Davada bir süre tutuklu yargılandıktan sonra tahliye edilen eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek ile 'Türkiyem Topluluğu'nun sözcüsü olması nedeniyle tanıştığını anlatan Tolon, ''İddianamedeki 'sendikaları yönlendirmeye çalıştığım' şeklindeki değerlendirme, maddi hiçbir kanıta dayanmayan ve tamamıyla afaki bir iddiadan ibarettir'' diye konuştu.

Birinci ''Ergenekon'' davasında sanık Ümit Sayın'ın kendisi olduğunu açıkladığı ''Gizli Tanık Anadolu''nun, 3. iddianamede yer alan ifadelerinde kendisi hakkında iftiralarda bulunduğunu belirten Tolon, ''Soruşturma savcılarının, soruşturması tamamlanıp, kovuşturması devam eden bir davada, sanık olarak yargılanan bir kişiyi, mahkemenin bilgisi dışında 'gizli tanık' olarak dinleyerek yargılamaya dahil etmesi, hukuka ve kanuna açıkça aykırılık teşkil eden bir uygulamadır'' ifadelerini kullandı.

Hakkındaki tüm suçlamaları reddeden Tolon, duruşmalardan bağışık tutulmasını ve beraatını talep etti.

Tolon'un savunmasını tamamlamasının ardından duruşma 21 Kasım Pazartesi gününe erteledi. Pazartesi günkü duruşmada Tolon'un çapraz sorgusunun yapılması bekleniyor.

Atilla Uğur'un dilekçesi

Silivri Cezaevinde rahatsızlanan ve daha sonra hayatını kaybeden Kaşif Kozinoğlu'un koğuş arkadaşı emekli Albay Atilla Uğur'un avukatı Hüseyin Ersöz'ün, Silivri 1 Nolu Cezaevi Müdürlüğüne ve mahkemeye verdiği dilekçede, müvekkilinin birçok terör örgütünün ölüm listesinde yer aldığını, Silivri Devlet Hastanesinde tedavisinin güvenlik riski oluşturması nedeniyle, belirtilen hastanede her türlü müdahaleyi reddettiği ifade edildi.

Atilla Uğur'un, kalp rahatsızlığının ardından taburcu olmasından bu yana 8 aydır kontrole gitmediği anlatılan dilekçede, ''Müvekkilimizin koğuş arkadaşı Kaşif Kozinoğlu'nun vefatından sonra psikolojisinde ve rahatsızlıklarında gözle görünür olumsuz aşırı belirtiler bulunması da dikkate alınarak, kontrollerinin yapılabilmesi için ivedi olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesine sevk işleminin yapılmasını talep ediyoruz'' denildi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler