David Vann'dan 'Akvaryum' (13.01.2017)

David Vann, “Akvaryum”da bir aile hikâyesi anlatıyor ama bu kez kendisininkini değil. Balıklara meraklı Caitlin ve annesinin merkezde olduğu kitapta Vann öfke, bağışlama, anlama ve geçmişi yeniden yaşama gibi öğelerle okuru romana dahil ediyor.

David Vann'dan 'Akvaryum' (13.01.2017)
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.01.2017 - 20:31

Balık tedirginliği
 
Henüz on üç yaşındayken babasının intiharıyla kendisini büyük bir travmanın içinde bulan David Vann Bir İntihar Efsanesi, Caribou Adası, Pislik ve Keçi Dağı isimli kitaplarında, yaşadığı sarsıntıyı ve ailesinin geçmişini, California-Alaska ekseninde anlatmıştı.

Yazar bu kez, kendi aile meselesinden daha farklı bir kurguyla karşımızda; Akvaryum, Vann’ın okuru yine hikâyenin içine çekmeyi; daha doğrusu, bizi öykünün içinden geçirmeyi başardığı bir roman.
 
OKYANUS BİR EVREN

Akvaryum’un başkarakteri, on iki yaşındaki Caitlin; Seattle’da yaşayan ve okuldan alınmayı beklerken hemen yakınlardaki akvaryumda yüzden balıkları seyre dalarak kendisini yaşamının dışına taşıyor. O ışıklı, renk renk balıklarla dolu ve titrek ortam, bakış açısını değiştirmesinin yanında Caitlin’i dinginleştiren, kentin karlı ve soğuk havasından koruyan bir yere dönüşüyor.  
Büyüdüğünde balıkbilimci olmak ve akvaryumların içine girmek isteyen Caitlin, kendisini her gün belirli bir saatte okuldan almasını beklediği ve limanda işçi olarak çalışan annesiyle beraber yaşıyor. Balıkları izlerken küçük kızın aklında annesinin özgürlüğünü kısıtladığına dair düşünceler geziniyor kimi zaman. Caitlin, sadece her gün yüz yüze geldiği balıklarla dost gibi. Ancak bir gün onun balıklara meraklı bir arkadaşı oluyor; yaşlı bir adam.

Evini bir çeşit akvaryum gibi gören Caitlin, yeni arkadaşından balıklara ilişkin masalvari hikâyeler duyarken gördüğü rüyaların etkisiyle hayattaki tek varlığı annesinin de balıklara benzer bir tedirginlikle yaşadığını fark ediyor. O anlarda, Vann tarafından Caitlin’in eksiksiz bir aile olma özleminin metne serpiştirildiğini görüyoruz: Küçük kız, annesine sevgilisiyle evlenip evlenmeyeceğini soruyor ve yaşlı adamla balıklar üzerinden kurduğu ilişkiyi derinleştiriyor.

Caitlin’e göre, okyanus bir evrense akvaryum da yaşamımız. Okyanusta avcının ne zaman ve nereden geleceğinin belirsizliğinden ötürü ister istemez yaşamımızın içine gömüldüğümüz sonucuna varan küçük kız, yaşlı adamla karşılaşmasının tesadüfî olup olmadığını sorgularken bunları da düşünüyor.
 
AFFETMENİN AĞIR YÜKÜ

Caitlin’in dünyasını, akvaryumdan dışarı ve dışarıdan akvaryuma bakış şeklinde çift taraflı yürüten Vann, yaşlı adamın ona yaklaşmasını ise bazen naif bir şekilde bazen de av ile avcı arasındaki bağlantıyı sezdirerek oluşturmuş.

Yaşlı adamın ortaya çıkışı, küçük kızı ve annesini içine alan geçmişe dönük hesaplaşma ve sorgulamaların kapısını aralarken Caitlin’in zihninden geçenler de birer ipucu gibi görünüyor: “Çocukluğun en feci yanı, kötü şeylerin geçtiğini, zamanın gelip geçen bir şey olduğunu bilmemektir. Çocukluktaki bir dehşet ânı dayanılmaz bir ebediyet gibi başınızda dikilir.”

Bu noktadan sonra Vann, annenin geçmişine ve oradaki boşluğa yoğunlaşırken Caitlin de dinleyiciye dönüşüyor. Böylece bir kez daha balık tedirginliğini hissetmeye başlıyor ve kadının anlattığı hikâyenin bir parçası oluveriyoruz. Vann, dehşet bir olay kurgularken okur da tıpkı Caitlin gibi bundan kaçamıyor. Başka bir deyişle karakterlerle beraber okurlar da Vann’ın yarattığı fırtınaya tutuluyor.
Caitlin, bu gerilimli ortamda dinleyiciliğinin yanı sıra bir hakeme dönüştüğünde, dünyanın oluşumunun bitmeyişi gibi kendisininki de dahil hiçbir ailenin tam olmadığını ve sırlarının bulunduğunu kavrıyor. Yaşatılan ve bahsedilmeyen sırlar da geçmişin kavgalarını ve belli bir andan sonra ise affetme-affedilme umudunu gündeme getiriyor. Caitlin de gayet iyi biliyor ki yaşadıklarımızın dışında başka bir hayat yok: Öfke ve bağışlama da o hayatın içinde. Geçmişin bir canlandırmasını yapan annesi, kızına bu acı gerçeği hissettiriyor.

Vann’ın, bu canlandırmayı anlattığı satırlar, geçmişle bağ kurmaya yaptığı göndermeyle birlikte hatırlama ve özgürleşmeyle de ilintili. Öfkenin doğallığı ve affetmenin ağır yükü burada epey belirgin. Bu nedenle kendisini, annesinin yerine koyan Caitlin’in ulaştığı kimi sonuçlar aynı derecede ürperticiyken hangi tarafta duracağına ilişkin yaşadığı ikilem de hayli sarsıcı.    

Vann, Akvaryum’da gerçekliğinden şüphe edilmeyecek bir yaşamı geri dönüşlerle, kaygılarla ve zaman zaman öfke patlamalarıyla okura sunuyor. Caitlin ve annesi, kendilerini birbirinin yerine koyarak neler hissettiğini anlamaya uğraşıyor roman boyunca. Böylece Vann, bir balığı akvaryuma atar gibi okuru kitabın içine gönderiyor.
 
Akvaryum / David Vann / Çeviren: Suat Ertüzün / Can Yayınları / 256 s.  


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon