Dedesi de terke zorlanmıştı

Erdoğan’ın “Ya sev ya terk et” anlamına gelecek, “Beğenmeyenler çekip gidebilir” sözlerini MYK’de ve baş başa görüşmelerinde eleştiren ve ardından da görevini terk eden Fırat’ın ailesi de, geçmişte memleketlerini terke zorlanmıştı. 1960 ihtilalinden dört gün sonra Sıvas kampında toplanan Kürt ileri gelenleri arasında Fırat’ın dedesi de vardı.

Dedesi de terke zorlanmıştı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.11.2008 - 10:46

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlunun kendisi hakkındaki yolsuzluk iddiaları karşısında yara alan Dengir Mir Mehmet Fıratın AKP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifasının üzerindeki sır perdesi henüz aralanmadı. Dengir Mir Mehmet Fırat ve Başbakan Erdoğan, istifayı sağlık sorunlarına bağladılar. Ancak bu gerekçe siyasi çevrelerde pek inandırıcı bulunmadı. Fıratın sürpriz istifasının, üç ayrı nedeninin olabileceği üzerinde duruluyor. Birincisi; Kemal Kılıçdaroğlu ile girdiği hayali ihracat tartışmalarında inandırıcı yanıtlar veremeyip kendisini ve partiyi yıpratması. İkinci neden; Fıratın parti içinde bireysel örgütlenme çalışmalarına ağırlık vermesi ve bunun da parti yönetimi tarafından hoş karşılanmaması. Son ve en inandırıcı neden ise son günlerde Başbakan Tayyip Erdoğanın Kürt politikasında izlediği sert tutum.

Dengir Mir Mehmet Fıratın önceki gün partinin MYK toplantısında Başbakanın bu tutumunu eleştirmesi ve aynı eleştiriyi Başbakanla yaptığı ikili görüşmelerde de sürdürmesinin yanında, istifası kabul edilen Fıratın yerine yine Kürt kökenli Abdülkadir Aksunun atanması son ihtimali güçlendiriyor. Geçen günlerde Fıratın, ilişkileri yumuşatmak ve bölgedeki tansiyonu düşürmek için DTP yöneticileri ile Ankaradaki bir yemekte bir araya gelmesinin ardından Başbakan Erdoğanın da DTPliler gibi bölgedeki tansiyonu düşürmek yerine tutumunu sertleştirmesi ve geçmişte MHPnin kullandığı Ya sev ya terketsloganıyla denk düşen Beğenmeyen başka yere gidebilir sözleri, Fıratı bölgesinde ve Kürt tabanı karşısında güç duruma soktu. Ailesinin Kürt tabanda bir ağırlığı olan Dengir Mir Mehmet Fırat, parti politikasının ya sev ya terket çizgisine gelmesinden duyduğu rahatsızlığı görevini terkederek dile getirdi. Fıratın gösterdiği bu reaksiyonu, ailesinin geçmişte yaşadıklarına bağlamak mümkün. Ailesi üç kez sürgüne gönderilen Fıratın anne tarafından dedesi Zeynel Turanlı da, 1960 ihtilali sonrasında önde gelen DPli Kürtlerin toplandığı Sıvas Kampında 9 ay tutulduktan sonra Niğde Cezaevinde hapis yattı.

 

Sivas Toplama Kampı

27 Mayıs 1960 darbesinden 4 gün sonra Doğu ve Güneydoğu Anadoluda tutuklanan 485 Kürt, Sıvas Kabakyazıda kışladan çevrilen kampta toplandı. Toplananlar arasında bölgenin tanınmış ailelerinin fertlerinin yanı sıra ağa ve şeyhler de bulunuyordu. Yetkililer, kamp sakinlerinin suçlarını Kürtçülük propagandası ve devlete isyan hazırlığı olarak açıkladılar. 9 aylık kamp hayatından sonra 485 kişinin 55i yurdun değişik bölgelerine sürgüne gönderildi. Gönderilenlerin tümünün menkul ve gayrimenkul mallarına el konulmuştu. Sıvas Kampında kalanlara, kaldıkları 9 ay boyunca yemek verilmemesine karşın, kamp boşaltılırken adam başı 400 lira yemek parası alınmıştı. Kampa götürülenler arasında, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fıratın dedesi Zeynel Turanlı, eski DYP Milletvekili Sedat Bucakın babası Hakkı Bucak, HAKPAR Genel Başkanı Sertaç Bucakın babası Faik Bucak, Şeyh Said’in çocukları, eski TBMM Başkanı ve AP milletvekili Kinyas Kartal ve ailesi, Hakkâriden Ertuşi aşireti ile Diyarbakırlı Ensarioğulları yer alıyordu. DPli Kürtleri bir kampta toplama emrini veren Birinci Ordu Komutanı Ragıp Gümüşpala, ne ilginçtir ki, emekli olduktan sonra DPnin devamı olan APnin kurucu genel başkanı oldu. 7 Ekim 1960ta çıkartılan 105 Nolu Mecburi İskân Kanununa dayanarak kamptaki 485 kişiden 55i Antalya, İzmir, Burdur, Muğla, Afyon, Isparta, Manisa, Çorum ve Denizliye mecburi iskâna gönderildiler. Sürgüne gönderilen 55 kişi arasında Dengir Mir Mehmet Fırat’ın annesinin babası Zeynel Turanlı da vardı.

Dengir Mir Mehmet Fırat, dedesi ile ilgili olarak Sıvas Kampını ilk kez gündeme getiren Nokta Dergisine şu açıklamayı yapmıştı:

O zaman 105 sayılı yasaya göre yapılan uygulama tamamen insanlığa ve hukuka aykırı bir uygulamaydı. Dolayısıyla haksız bir uygulamaya uğrayan bütün insanlar gibi o insanlar üzerinde de çok büyük etkileri oldu. O uygulamanın sadece Türkiyenin belirli bir bölgesinde yapılması sonucu uygulamaya maruz kalan insanlar Türk insanından ayrı bir muameleye tabi tutulduklarını hissettiler, belki de ilk ayrımı orada fark ettiler. Tutuklanan ve sürgüne gönderilen insanların hepsi toprak ağası değildi.

Niğde Cezaevinde ziyaret ettiğim dedem, oradaki bazı insanların terzilik yaptığını, bazılarının ise koğuşlarda çamaşır yıkayarak geçimlerini sağladığını anlatmıştı bana. Mesela benim ailem Milli Mücadele döneminde çok önemli işler yapmış bir ailedir ve bundan dolayı Meclis tarafından dedeme kırmızı - yeşil madalya verilmiştir. Atatürk bile Nutukta ailemden övgüyle bahsederken, ailem üç defa sürgün yedi ve mallarına el konuldu. Dedem Sıvas Kampında tutuldu, daha sonra cezaevinde kaldı ve sonra serbest bırakıldı. Bu tür uygulamaların devlete kazandırdığı hiçbir şey olmadı.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon