'Diğer oyuncular'n ortak hayali...

Syvester Ehiebeke'yi 'Türkler Çıldırmış Olmalı'dan hatırlıyor olabilirsiniz. Cemil Özbek'i de Yahşi Batı'dan. Shoko Shimomura'yu hatırlamınız zor çünkü İstanbul'da çekilen bir Bollywood filminde yalnızca birkaç saniye göründü. Mehmet Tahir Erkan ise 'Suskunlar've 'Karadayı'daki kötü adamlardan. Mao Sato ise 'Muhteşem Yüzyıl'da görünmek için her şeyi yapmaya hazır. Onlar cast ajanslarının 'diğer', 'çeşitli' ya da 'özel' kategorisinde yer alan oyuncular...

'Diğer oyuncular'n ortak hayali...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.10.2012 - 08:30

Cüceler, dev adamlar, ikizler, zenciler, gay’ler, travestiler, transseksüeller... Japonlar, İranlılar, Türkmenler, Özbekler, Tatarlar ve Moldovyalılar. Onları bir araya getiren “çeşitli casting”, “özel cast” ya da “diğer oyuncular” başlığı. Batum Ajans’ın kataloğundaki “diğer oyuncular”ın çoğunun eğitimleri yok ama hayalleri ve umutları var. Kimi fiziki kimi de ırki farklılığını kullanarak şöhret basamaklarını tırmanmak istiyor. Bugüne dek pek çoğu tanınmış yapımlarda kısa rollerde oynamış ya da figüranlık yapmış. Ama asıl hayatlarının rolünü bekliyorlar. Batum Ajans’ın sahibi Türkan Sinanoğlu ile “onlar bizim renklerimiz” dediği farklı cast işini konuştuk.

- Batum Ajans ne zamandır sektörde, kuruluşundan bugüne ne yaptınız?

- Batum Ajans 1995 yılında kuruldu. Projeye uygun oyuncuyu bulmayı; inandırmayı, hissettirmeyi hedefleyen bir anlayışıyla yola çıktık. Tabii o dönemlerde her şey farklıydı şimdi farklı. Amatör oyunculardan, uzun yıllarını bu mesleğe vermiş profesyonel tiyatroculara kadar uzanıp geniş bir oyuncu bankası oluşturduk. Ana cast oyunculardan TV, tiyatro oyuncusuna kadar; reklam yüzleri, fotomodel, oyuncu, sunucu, fuar host hostes, katalog, defile mankenleri, casting hizmetleri, dansçılar, animasyon, sihirbaz ve akla gelebilecek her türlü hizmet sunduk.

- Ama aranan ajans olmanızı sağlayan farklı hizmetleriniz oldu sanırım.

Türkan Sinanoğlu: Son dört yılda ise çeşitli ırk ve fiziksel özellikten oyuncularımız arttı. Şu an bünyemizde Japon, İranlı, Türkmen, Özbek, Tatar, Rus ve Moldovyalılar olduğu gibi “çeşitli casting oyuncular ve özel cast” başlığı altında farkı oyuncularımız da var. “Diğer” oyuncularımız; cüceler, uzun boylular, şişmanlar, ikizler, zenciler, gay’ler, travesti ve transseksüeller... Onlar bizim renklerimiz. Biz yaşadığımız dünyanın tüm farklılıkları ile mesleğimizi yapıyoruz.

- Farklı oyuncularınız var. Onlarla çalışmak nasıl?

- Özelikle travestilerde sorun yaşıyoruz çünkü sabah erken saatlerde asla çekime gelmezler. Söz verdikleri halde işin ciddiyetine önem vermedikleri gibi ortamı beğenmedikleri zaman da kaçabiliyorlar. Mesela bugün sizinle buluştuk, onlar da gelecekti ama gelmediler! Tabii genelleme yapmak yine de yanlış, işine çok sadık arkadaşlarımız da oluyor. Bu işi hem para hem de şöhret olmak için yapanlar var aralarında. Mesela Türkiye’de ilk gay travesti güzeli seçilen bir oyuncumuz 23 Ekim’de dünya güzellik yarışmasında Türkiye’yi temsil etmeye gidecek. Zenciler ve Afrikalılar da çalışması zor olanlardan. Genelde saatlik ücretler istiyorlar ama Türkiye’de diziler günlük alım yapıyor. Tabii onlarda da epey ürkeklik söz konusu. Japonlar ise çok mülayimler ve uysallar. Sorunsuz çalışılırlar. Cücelerimizin ise fiziksel yapılarından ötürü bazı sorunları oluyor. Çok sık hasta oluyorlar. Fazla yürümeleri, çok sıcakta ve çok soğukta kalmaları rahatsızlıklarını artırıyor. Geç saatlere kadar çalışamıyorlar.

- Bu işi sizin gibi yapan başka yerler var mı?

- Mutlaka vardır. Ancak seçici ve ilk olarak başlatan biz olduk. Bizim haricimizde çok yoğun çalışan yok gibi ya da ben bilmiyorum.

- Herkesi alıyor musunuz, nasıl bir süreçten geçmek gerekli sizinle çalışmak için?


- Gördüğünüz gibi pek çok farklılığı bir araya getiriyoruz. Çünkü sektörün her türlüsüne ihtiyacı var. Buraya hayalleri ile geliyor insanlar, biz de onlara elimizden gelen yardımı yapmaya çalışıyoruz. Bu iş özveri, samimiyet ve emek istiyor. İki tarafın da birbirine inanması şart. Biz tuhaf ve büyük bir aile olduk o yüzden. Ama bu kadar emeğe karşı ödemelerimizi alamadığımız yapım şirketleri oluyor. Bu da umudumuzu, inancımızı, direncimizi karartıp söndürüyor. Resmen mücadele ediyoruz sanki sadaka ister gibi. Hâlâ devam eden mahkemelerimiz var.

- Farklı isteklerle sizi arayanlar oluyor mu?

- Olmaz mı? İnternet sayfasından yabancı uyrukluları beğenip, özel defile isteyeni de var, kız arkadaşını kıskandırmak için manken arayanı da... Bu çok bıçak sırtı bir iş, o yüzden çok dikkatli ve özenli bir şekilde iletişim kuruyoruz.

“Action filminde oynamak isterim”


Cemil Özbek’in ailesi Özbek. Uzun yıllar Edirne’de yaşamış. 56 yaşında, emekli bir mobilyacı. Ama dikkatliyseniz onu Cem Yılmaz’ın Yahşi Batısı’ndan hatırlayabilirsiniz. Orada bir Çinliyi oynamıştı. İşin enteresan yanı Özbek o zaman ajansa kayıtlı değilmiş, kendi gitmiş ve rolü kapmış! Özbek, karate filmlerini seviyor, bir “action” filminde oynamak istiyor. “Kahveye gidip, boş gezeceğime filmde oynarım” diyor, “hanımı kaybedeli çok oldu, oğlum da kendi hayatını kurdu. Şimdi oyunculuk beni hayata bağlıyor. Tabii oyunculukta sınırlarım var, yapılacakları yaparım, yapılmayacakları yapmam!”

Oryantal Türkiye’de “sanat” değilmiş

Mao Sato 35 yaşında, o da bir Japon. Türkiye’ye oryantal dans tutkusu için gelmiş, hayal kırıklığına uğrayınca da oyunculukta şansını denemiş.

“Oryantal dansçıyım Japonya’da. Sonra burada devam etmek istedim, çünkü buranın vatanı olduğunu sanıyordum ama oryantal Türkiye’de sanat değildi. Burada başka bir şey dans. Bunu fark edince çok üzüldüm tabii. Bir yandan da para kazanmam gerekliydi. Müjdat Gezen Kültür Merkezi’ne gittim, dersler aldım. Hatta BKM’den bir rol de geldi, hizmetçi olacaktım. Ama ‘bir Japon nasıl hizmetçi rolü yapar’ diye amatör bir düşünceyle kabul etmedim teklifi. Şu an tek isteğim “Muhteşem Yüzyıl”da oynayabilmek.

Dünyaya oyuncu olarak geldim

Mehmet Tahir Erkan, iki metre beş santimetre boyunda. Basketbolcu olmak için İstanbul yollarına düşmüş ama şansı iyi gitmeyince aile mesleği dekorasyona başlamış. Ünlülerin evini dekore ederken, onların sözleri onu cesaretlendirmiş ve oyunculuk için adım atmış. İşte hikâyesinden bir özet: “Adanademir Spor’da lisanslı basketbol oynuyordum. İstanbul’a geldim büyük takımlar için. Tüm kulüplere gittim, kapılarında yattım. Biriktirdiğim tüm parayı harcadım ama olmadı. Sonra da mesleğim, aileden gelen dekorasyon işine başladım. Şu an yapı ve dekorasyon şirketim var, genel müdürüm. Dekorasyon işlerini yaparken pek çok yapımcı ve ünlü ile çalıştım. Onlar beni bu işe tahrik ettiler. Suskunlar’da oynadım en son ve de Karadayı’da... Banka memuru oldum, mafya oldum, kötü adam oldum. Ben aslında dünyaya oyuncu olarak geldim ama kısmet, başka şekilde gitti hayatım. Şimdi onlarca işçiyle, ustayla uğraşıyorum. İşimin yönetmeni benim, dizilerdeki yönetmenler benim yaptığım işi yapamaz!”

İkisi de olur biri de

Mehmet Ege Altun ve Bekir Efe Altun dört yaşında ikiz kardeşler. Anneleri Hatice Altun onlar doğduktan sonra bir an bile yanlarından ayrılmamış. Çocuksuzken sinemadan, tiyatrodan uzak kalmamış ama şimdi ikizleri ile uğraştığı için her şeyden uzak. O yüzden biraz daha büyümelerini bekliyor. Onlarla sinemaya ve tiyatroya gidiyor. İlk fırsatta onlar için birer rol istiyor.

Hayatımın rolünü bekliyorum

Tanryberdi Amandurdiyev, 25 yaşında üniversite öğrencisi bir Türkmen. İstanbul Teknik Ünirvesitesi Petrol ve Doğalgaz Bölümü’nde okuyor. Arkadaş tavsiyesi ile ajansa başlamış. Şu ana kadar bir projede çalışmamış ama umudu var ve hayatının rolünü bekliyor.

Birkaç saniye görünsem yeter

Shoko Shimomura 29 yaşında bir Japon. Turizm ajansında çalışıyor. Bir teklif üzerine küçük bir rol almış ve sonra devam etmek istemiş. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de çekilen bir Bollywood filminde çok kısa bir rolü varmış. “Sadece yürüyordum, belki birkaç saniye göründüm ama çok keyifliydi!” diyor. Talih onu bulur mu bilemeyiz ama İstanbul’dan ayrılmasına iki ay var. Çünkü burada zor bir hayat sürüyor ve memleketindeki rahat hayatına dönmek istiyor.

Aklım fikrim oyunculukta

Syvester Ehiebeke, Nijerya’dan gelmiş. Şu an 34 yaşında. Kötü koşullardan, çatışmadan kaçmış. Anlatıyor: “Zor bir hayat yaşıyordum, buraya daha kolay bir hayat umuduyla geldim, çünkü kavgadan yorulmuştum. İstanbul inanın bana çok huzurlu. Şimdi kargo işinde çalışıyorum ve aklım fikrim oyunculukta. Türkler Çıldırmış Olmalı’da oynamıştım en son.”

Başım açık oynayamam

Saba Mehri, İranlı bir tiyatro oyuncusu. İran’ın dışarıdan olduğundan çok daha kötü gösterildiğini söylüyor. Elbette sansürün ve yasakların sanatı öldürdüğünü biliyor. Ama burada da herkesin oyuncu olduğunu, olabildiğini düşünüyor. Özellikle oyunculuk için “mankenliğin” ön koşul gibi gösterilmesinden şikâyetçi. Bir de Türkiye’de konu sıkıntısı olduğunu söylüyor. Onun sıkıntısı ise farklı çünkü başı açık rollerde oynayamıyor. Türkiye’de oynadığı rollerde de hep kapalı olduğunu anlatıyor. Hem ailesi hem de geleneği buna izin vermiyor. Hem vatanı İran’ı seviyor, oraya dönememek onu kortuyor. Bir de içinde siyaset ve politika olan yapımlardan teklifler gelse de geri çeviriyor.

Bir cüce için hayat hep zordur

Mevlüt Demiryay’ın hayatı gazino sahneleri, tiyatro ve sinema. O şanslı, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun oyuncusu. “Olacak O Kadar”, “Sinekli Bakkal”, “Dönersen Islık Çal” oynadığı yapımlardan ilk akla gelenler. Çünkü sayısını hatırlamıyor. “Bir cüce için hayat hep zordur. Bazen gördüklerinde başlarını çevirdiler, bazen kovdular, taşladıkları bile oldu. Büyük şehirde yaşamak bile zulüm benim için ama neyse ki hayatımı bir şekilde kazanıyorum. İyi yaptığıma inandığım bir işim var. Ben şanslıyım peki ya diğerleri?”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler