Düşlerin gerçekleştiği yer

Kaş Düşler Akademisi gerçekten de düşlerin gerçeğe dönüştüğü bir yer.

Yayınlanma: 16.08.2015 - 15:37
Abone Ol google-news

Kaş’tan yola çıkıp, Toroslar’ı tırmanmaya başlıyoruz. Kaş’ın nemini, ülkenin boğuculuğunu arkamızda bırakıyoruz. Varış noktamız, Kaş Düşler Akademisi. Kurucusu Ercan Tutal kapıda karşılıyor bizi. Aslında akademinin kapısı yok. Her isteyen ziyaret edebilir. Çukurbağ Köyü İlkokulu’nu restore edip 24 bin kitaplık bir kütüphane kurmuşlar. Hemen yanında duvarları camla kaplı dans ve müzik stüdyosu var. Okulun bodrum katı sergi salonu olmuş. Ağaçlardan faydalanılarak yüksek bir parkur hazırlanmış. Yanında yemekhane, arkasında çadır alanı, alt tarafta yatakhaneler. Güneş kampın neredeyse tüm elektriğini karşılıyor. Panelleri geçince ses stüdyosuna varıyorsunuz. Yurtdışından gelen gönüllüler çamaşırhanenin temelinin harcını karıyor. Kampın tam ortasında bir sahne... Kampa gelenlerin ayrılmadan önce performanslarını sergiledikleri yer. Burası engelli ve sosyal dezavantajlı gençlerin eğlenmeleri için hazırlanmış. Aklımızda olmayanları yapmışlar.

 

“Düşler Akademisi’nin alt sloganlarından biri, Düşlerin Gerçekleştiği Yer. Burada herkesin düşleri gerçekleşir. Yıllarca evinden çıkmayan bir insan hemen hemen bütün deneyimi ilk defa sizin yanınızda yaşıyorsa, onunla yaptığınız her konuşma sizin hayatınızı değiştirir.” Böyle diyor, Düşler Akademisi projesinin kurucusu, geliştiricisi, yürütücüsü Ercan Tutal. 54 yaşında. İtalyan dili ve edebiyatı okumuş. Bir süre çevirmenlik yaptıktan sonra o faslı kapamış. Bu projeye kendini adamış desek yeridir. O kadar çok şey yapmış ki kişisel huzuru her cümlesinde yakalıyorsunuz. Ve eğer bu ülke için dertleriniz varsa karşısında kendinizi eksik hissediyorsunuz. Okulun merdivenlerinde onu dinliyorum:

 

EN ÇOK ENGELLİNİN DALIŞ YAPTIĞI ÜLKEYİZ

Bir dönem Almanya’da yaşadım. Nasıl oluyor da Almanya’da bu kadar çok engelli var? Nasıl oluyor da bu insanlar bu kadar rahat, hayatın içerisindeler? Bu çok etkileyici bir şey. Bunun olmadığı bir ülkenin vatandaşı olmak büyük bir utanç veriyor. Sonra bilince dönüşüyor. Bundan sonra iki tane seçenek çıkıyor: Ya bunun entelektüel gevezeliğini yapacaksınız ya da bununla ilgili bir şey yapacaksınız. Ben ikincisini tercih ettim ve 1996’da Türkiye’ye döndüm. Bir sene araştırdım, 1998’de burada, Kaş’ta Dalmak Özgürlüktür sloganıyla bir proje başlattım. Engellilere dalış öğrettim. O yıllarda önce bir tepki duyuldu sonra popüler olmaya başladı. Gururla söyleyebilirim ki, Türkiye dünyadaki en çok engellinin dalış yaptığı ülke oldu. Bir numarayız bu konuda. Geçen bu süre içerisinde 3 bin engelliyle dalış yaptım.   

Ardından, 2002 yılında Bodrum’da Alternatif Kamp’ı kurdum. Sonra başladım Türkiye’yi gezmeye; Van, Sinop, Fatsa, Artvin, Antalya, İzmir, Edremit. Buralarda kamplar açıp, engellilerin ücretsiz olarak faydalandığı spor eğitim entegrasyon kampları açtım. 10 bine yakın engelli genç ağırlandı. Bu hizmetlerin hepsi ücretsiz, gönüllülük esasına göre yapılıyor. Alternatif Kamp çalışmaları sırasında da, yetenekli kişilerle karşılaşma şansım oldu. Karşılaştığımız güne kadar evden çıkarılmamış, 30 sene evden dışarı çıkarılmamış, tekerlekli sandalyesini pipetiyle (Sadece nefesle tekerlekli sandalyeye komut verebilmeye yarayan çenesini bile oynatamayacak seviyedeki engelliler için bir çözüm) hareket ettiren insanlardan bahsediyorum. Onlarla yaşaya yaşaya, bulunduğum yolun doğru yol olduğunu anladım. Bu insanların hepsinde bir yetenek var. Müziğe yönelik, resme yönelik, sanata yönelik ya da başka bir spora yönelik bir becerileri var. Bir adım daha atıp onları hayata yeni bir kimlikle hazırlamak gerekiyordu. Düşler Akademisi fikrini böyle geliştirdim.

2008’de BM Kalkınma Programı ve Vodafone Türkiye’nin hibe programı fonuyla bir yıllık küçük bir proje olarak başladı. Sonrasında yaratmış olduğu hızlı sosyal etki nedeniyle büyümeye devam etti. Partnerim olan kurumlar işi ciddiye aldılar. Türkiye’de engellilik sorunu turizm sektöründe nasıl çözülür? Bilgi işlem sektöründe nasıl çözülür? Engelliler nasıl istihdam edilir? Bütün sektörleri düşündük ve bu sektörlerdeki çözüm önerilerini paylaşıyoruz. Engelsiz bir yaşam mümkündür. Ama nasıl? 

 

KÖY ENSTİTÜLERİ 2015 VERSİYONU

Yaratmış olduğumuz o sosyal etkinin gücünü kullanıp, yerel otoriteleri de ikna edip yıllardır boş duran Çukurbağ İlkokulu binasını hayata kazandırabiliriz diye düşündük ve burayı seçtik. Türkiye’nin her tarafında binlerce ilköğretim okulu belki de yine aynı yaklaşımla, bir örnek olarak taklit edilebilir inancıyla bir rol model tesis yaptık. Burada önemli olan şey, eğitimin herkes için ücretsiz olması. Seçkinci olmadan, elemeden ve seçmeden mümkün olması. Burada eğitimin eğitmenler ve gönüllü katılanlar tarafından yapılıyor olması. Ve her türlü bilginin açıkça paylaşılıyor olması. Bunların hepsi Köy Enstitüleri’nde yaşanan şeylerdir. Diğer taraftan sadece eğitim değil, bir taraftan da üretimi de gözeten, kendi içerisinde üreten ve kendi kendini yenileyen yaklaşımı olduğu için de Köy Enstitüleri’ni yakalar. Ama tabii dönemin koşulları, teknolojiyi kullanıyoruz. 

Kurduğumuz sistemin kağıda dökülerek, rehber kılavuz kitapçığının çıkarılmasını hedefliyoruz ki, sonraki nesillere aktarabilelim. Başka coğrafyadaki kişilerle paylaşabilelim ki bu ruh devam etsin. Yeni bir dijital platform da oluşturduk. Kendi bünyemizdeki gönüllülerden oluşan, yenilikçi, sürdürülebilir ve alternatif dijital çözümler üretmek üzere bir program hazırladık. Herhangi bir mobil uygulama görmek engellilerin hayatını değiştirebilir. Siz bir navigasyon sistemi geliştiriyorsunuz çok rahatlıkla cep telefonunu kullanarak o kişi dünyanın her tarafına seyahat edebiliyor. Dolayısıyla körlüğün ortadan kalktığı anlamına geliyor. 

 

 

 

Kendimi çok doygun hissediyorum çünkü düşündüğüm ve planladığım her şeyi yaptım. Buraya gelen katılımcı kişi şunu söylüyor: “Biz bunu düşlemiyorduk bile!” Bu çok önemli! 

 

Gönüllüler anlatıyor

Oyuncu Özgül Kavruk gönüllü

Selim Eraydın (25 yaşında. Psikoloji mezunu) Alternatif Yaşam Derneği’nin, Best Buddies Turkey adlı uluslararası sosyal sorumluluk projesini işletiyorum. Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji mezunuyum. Psikoloji okuma nedenim zaten zihinsel engelli çocuklarla, bireylerle çalışmaktı. Sanatla da ilgiliyim, sporla da. O yüzden hem Kaş hem İstanbul’daki Düşler Akademisi benim için harika yerler. Projeyle zihinsel engelli bireylerle, engeli olmayanları arkadaş yapıyoruz. 53 ülkede uygulanıyor şu anda. Dünyada 850 binin üzerinde gönüllüsü var. En heyecanlı kısmı da eşleştirme törenleridir. Bir keresinde eş olan arkadaşımız mikrofonu aldı ve “Benim ilk defa arkadaşım oluyor” dedi. Orada zaten herkes çok yoğun şeyler hissetti. Bir yıl boyunca ayda iki kez yüz yüze görüşüyorlar. Haftada bir kez de telefonla. Mesela, oyuncu Özgül Kavruk gönüllümüzdü. Düşler Akademisi öğrencilerinden Mukaddes’le eşleştiler. Çekimlere de gittiler, başka bir proje için. Bu sene de Mukaddes’i, Marmara Koleji’nden biriyle eşleştireceğim zaman, Özgül Kavruk eşleştirme törenine geldi ve onun kiminle eşleşeceğinin anonsunu yaptı. Üç senedir birlikte olduklarını yeni eşleştiği arkadaşıyla da beraber grup etkinliği yapabileceklerini, beraber takılacaklarını söyledi. Çok etkileyiciydi. (Üstteki fotoğrafta)

 

Yapamam dediğim işleri yaptım

Burak Taş (23 yaşında. Maliye öğrencisi) Burayı ilk kez Düşler Akademisi’nin alt projesi Social Inclusion Band’in İstanbul’daki konserinde duydum. Ercan Tutal’la tanıştım. Bu sene 18 Haziran’dan beri buradayım. Gerçekten çok fazla şey yaptık. Sayayım mı hepsini? Tarla, at çiftliği operasyonları artık rutine dönüştü. Müzik evinin yapımında çalıştım. Hiç yapamayacağım dediğim işleri yaptım. Parke döşeme, akustik ayarları, duvarların ses yalıtımları... Orada bayağı yoğun çalıştık, özellikle açılıştan önceki iki hafta. Boya badana işleri zaten gırla. Denize giderken veya at çiftliğine giderken grup liderliği yaptım. 7.30’da kalkıyorum, kahvaltı hazırlıklarına katılıyorum. Şehir yaşantısında devamlı para alışverişine bağlı tatmin konusu var. Buraya geldiğimde hepsi yıkıldı onların. Kendimi çok iyi hissediyorum. Tamamen birey olarak kabul görmem çok güzel. Elimden geldiğince fayda sağlamaya çalışıyorum. Ve bunun için herhangi bir para almadığım için çok mutluyum. 

Bir Hafize ablam vardı. Zonguldak Ereğli’den gelmişlerdi. Fiziksel/zihinsel engellilerin olduğu bir gruptu. Denize gittik. 52 yaşındaydı ve o güne kadar hiç denize girmemiş. Başta panik yaptı ama ikinci üçüncü gününde yüzmeye başladı. Denizde kendi başına hareket edebiliyordu. Bir de beni çok onore etmişti, “hocam öğretti, hocam sağ olsun” 52 sene hiç denize girmeyen bir insan, belden aşağısı tutmuyor ve ikinci gününde denizde özgüven mükemmel, istediği yere gidiyor geliyor. Onu unutamam. Unutamayacağım. (Üstteki fotoğrafta)

 

Tokatlı kızların denizle tanışması

Simay Baykal (21 yaşında, Siyaset Bilimi öğrencisi) 12-18 yaş arasındaki, ergenlik dönemindeki kızları güçlendirme projesini duydum. Şu an programımızdaki kızlar sosyal dezavantajlı. Yurtlarda yaşıyorlar, ya anneleri yok ya da babaları. Devlet yurtlarından geliyorlar. Yüksek parkura çıkıyor, dalış yapıyor, denize giriyoruz. Mesela Tokat’tan gelen kızların çoğu yüzme bilmiyordu. Biriyle ben ilgilendim. Dibini göremediği suda yüzmeyi öğrendi. İlk başta simit artı makarna artı can yeleğiyle girdi. Elimizi tuttu. Birkaç saat sonra yavaş yavaş elini bıraktı. En son “makarayı kime vereyim” deyip yüzmeye başladı. Kızlar sudan çıktıkları zaman, “Mükemmel, görmen lazım bambaşka bir dünya” diye konuşuyorlardı. Çok mutlu oldum. Burada bir yaşam kültürü var. Herkes her şeyin ucundan tutuyor, herkes her şeyi yapıyor. Herkes gönüllü. Özgüven geliştirme programı bu. Geleceğin güçlü kadınları için. Bakın duyuyor musunuz, bu kahkahalar kızlardan geliyor... (Üstteki fotoğrafta ortada)

 

Ergenlik çağındaki kızları sporla tanıştırdık

Göknil Ünal (23 yaşında,
Biyomühendislik mezunu
Yüksek lisansa başlamadan projeyi duydum, gönüllü olmak istedim. Beş yıldır dağcılıkla ilgileniyorum. Ergenlik dönemindeki kızlarımızın doğa sporlarıyla tanışması çok büyük bir avantaj olur. Doğada, çadırda kalıyorlar. Onlara ilk gün kampçılığı ve doğal ortamda nasıl yaşanacağını anlattım, malzemeleri tanıttım çanta yerleştirmeye kadar. Meraklıydılar. İlk gece sorun çıkar diye düşünüyordum. İlk defa yatakta değil, bir matın üstünde, ilk defa uyku tulumuyla uyudular.  Ama mutlu olmuşlar.  (Üstteki fotoğrafta sağda)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler