"En büyük yolsuzluklar bu iktidar döneminde yapıldı"

CHP Başkanı Deniz Baykal ''Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarının yapıldığı dönem, bu iktidar dönemidir. Deniz Feneri diye bir olay var. Bunlar olurken iktidarın haberi olmamış mı? Bunu yapan adamları Başbakan tanımıyor muymuş? Zaten bunu yapanlar Başbakan'a, siyasete destek olmak için yapıyor'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 14.02.2009 - 14:13

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kadir Has Kongre Merkezi'nde partisince düzenlenen belediye başkan adayları tanıtım toplantısında konuşmasına, vatandaşlara ''Halinizden memnun musunuz? Keyfiniz yerinde mi? Geçinebiliyor musunuz? Aldığınız sattığınız birbirini karşılıyor mu? Ne oldu size böyle? Size ne çarptı böyle?'' diye sorarak başladı.

Türkiye'nin en akıllı, en zeki, yaratıcı, bilgili, toprakları bereketli insanlarının boynunun büküldüğünü ileri süren Baykal, ''Kayseri aynı Kayseri, Erciyes aynı Erciyes. Kayserili aynı akıllı, çalışkan, dürüst insan ama artık hiçbir şey eskisi gibi değil'' diye konuştu.
Bugün yaşanan sıkıntıların arkasında uzun süredir uygulanan yanlış politikaların bulunduğunu savunan Deniz Baykal, artık tüm olumsuzlukların saklanamaz ve örtbas edilemez hale geldiğini, gerçeklerin kendini gösterdiğini, Türkiye'nin her yerinde fabrikaların kapandığını, insanların boynunun büküldüğünü öne sürdü. Tüm sıkıntıların arkasında ''göz boyamaya, reklama, makyaja yönelik politikalar'' bulunduğunu kaydeden

Baykal, şunları söyledi:
''Ekonomi kalkınıyor dediler ama borçlar ödenmedi. Devletin borcu 220 milyar dolardı 500 milyar dolara çıktı. 70 yıllık cumhuriyetin ekonomi abidelerini sattılar. Etibank, Sümerbank, Tüpraş nereye gitti? Yerli yabancı, ucuz pahalı demeden, eş dost ayırmadan sattılar. Atatürk'ün, İsmet İnönü'nün, Celal Bayar'ın, Adnan Menderes'in, Süleyman Demirel'in eserlerini sattılar. Satıldı da ne oldu, kim rahatladı? Şimdi vatandaşın elindekini almaya çalışıyorlar. Başbakan, Kayseri'de 140 fabrikanın temelini attı. Bu fabrikaların kaçı ayakta kaldı? Milleti 'yatırım yapın' diye ayağa kaldırdılar, hani ne oldu? Bütün bu olumsuzluklar sonucunda Türkiye ekonomisi tıkandı. Türkiye, dünyada en çok sıkıntı çeken ülkelerin başına geldi.''
 

Yolsuzluk iddiaları

Milletin çektiği sıkıntıya iktidarda olanların yakınları ve ailelerinin ortak olmadığını ileri süren Baykal, şöyle konuştu:
''Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarının yapıldığı dönem, bu iktidar dönemidir. Bunlarla ilgili kitap çıkarmak lazım. Deniz Feneri diye bir olay var. Deniz Feneri aslında çok güzel bir şey. Deniz Feneri, yol gösterici, istikamet verecek, tehlikeleri haber verecek, yardımcı olacak demek. Deniz Feneri, yoksula yardımcı olacak diye vatandaşımızdan yardım toplamış. Vatandaşımız fitresini, zekatını muhtaçlara ulaştırılsın diye bunlara vermiş. Burada tereddüt yok. Ama sonra, Deniz Feneri'nde toplanan paralar, kuryelerle Ankara'ya, İstanbul'a taşınmış, burada şirketler kurulmuş, harcamalar yapılmış. Millet evini satıp kredi kartı borcunu ödemeye mecbur bırakılırken milletin fitresini, zekatını almışlar, kendi reklamlarını yaptırmak için televizyon kurmuşlar. Bunu da din, iman adına yapmışlar. Ağızlarından bal akıyor. Bunlar olurken iktidarın haberi olmamış mı? Bunu yapan adamları Başbakan tanımıyor muymuş? Zaten bunu yapanlar Başbakan'a, siyasete destek olmak için yapıyor.''

Bakanlar Kurulu kararıyla Deniz Feneri Derneği'ne ''kamu yararına çalışır'' statüsü kazandırıldığını, daha sonra da vergi imtiyazı getirildiğini bildiren Baykal, şunları söyledi:
''Bu vatan, millet için cephede mücadele edip canını verenlerin yakınlarına yardım için kurulan Mehmetçik Vakfı'na verilmeyen imtiyaz bunlara veriliyor. Bunlar tesadüf mü? Türkiye'de ekonomik sıkıntı, bunlarda yolsuzluk var. Deniz Feneri'ne siz de yabancı sayılmıyorsunuz. Noter aracılığıyla bu olayın Kayseri bağlantısı da var. Doğruya doğru diyecek, hakkı hukuku koruyacak noter olması lazım. Din, iman diyeceksin, noterin güvenilirliğini ortadan kaldıracaksın. Bunun gereğini yapın.''


Sabah-ATV satışında da usulsüzlükler yapıldığını savunan Baykal, şunları söyledi:
''Sabah-ATV grubuna TMSF borçları nedeniyle el koydu ve sonra bunlar satışa çıkarıldı. Bunları almak için ortaya çıkanlar Başbakan ile görüştükten sonra kenara çekildi. Dünyada ve Türkiye'de bunları almak için sadece bir talipli çıktı. O da tesadüfe bakın Başbakan'ın damadının başında bulunduğu şirket. Başbakan bu şirketten 'Bizim Çalık' diye söz ediyor. Başbakan, Türkiye'deki binlerce şirketin tümüne aynı mesafede olmalı, hepsine aynı şekilde sahip çıkmalı, birine değil. Böyle bir başbakanlık anlayışından iktidara gelmeden kurtuluş yok. Başbakan'ın çocukları maşallah almış vermiş. Peki 70 milyonun çocuğu ne olacak. Çocuk denildiğinde benim aklıma 70 milyonun adlarını bilmediğim, yüzlerini bilmediğim çocukları geliyor. Başbakan'ın aklına kendi ailesi geliyor. Türkiye'nin bütün evlatları benim çocuğum. Bu alışverişe karşı 750 milyon dolar ödeyecekler. Özel bankaların hiçbiri kredi vermedi. Ziraat Bankası ve Halk Bankası krediyi verdi. Bu olaydan sonra kriz ortaya çıktı. Halk Bankası esnafa, Ziraat Bankası çiftçiye kredi verecek, veremiyor. Çünkü krediyi damadın şirketine verdi.''
 

 

''İktidarın gidişi iyi değil"

İktidarın gidişinin hem kendisi hem de Türkiye için iyi olmadığını savunan Baykal, iktidarın Türkiye'nin başına çok iş açtığını öne sürdü.

Baykal, milletin iktidara daha fazla destek vermesi halinde ülkenin başına çok daha büyük işler açacağını kaydederek, şöyle konuştu:
''Milletin bu konuda büyük bir önemi vardır. Türkiye'yi bunların elinde oyuncak olmaktan çıkarmak zorundadır. Türkiye kurumlarıyla, toplumu çeşitli kesimleriyle zıt düşen, gerilim içinde bir toplum, gerilim içinde bir ülke haline dönüştürülüyor. Buna mutlaka 'dur' demek zorundayız. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Bunları bundan sonraki seçimlerde bir frenle eteğinden çekmeye ihtiyaç vardır. Bu seçimlerde Türkiye yeni bir rota belirlerse, yeni bir doğrultu çizerse toparlanır. Yoksa ekonomik krizi de siyasi gerginlikleri de yolsuzlukları da alır başını gider. Bunun acısını ızdırabını da bütün milletimiz çeker. Bunu yıllardır söylüyoruz. Bugün bir kez daha hepinizin dikkatini bu noktaya çekmeye çalışıyoruz.''

CHP'nin devletin temellerinin doğru atıldığına, rejimin özünün doğru olduğuna inandığını kaydeden Baykal, CHP olarak ülkeyi bölme, parçalama, birbirine düşürme peşinde olmadıklarını söyledi.

Bu düşüncede olanları, onlara cesaret verenleri, sırtını sıvazlayanları gördüklerini kaydeden Baykal, şunları söyledi:
''Onlara karşı Türkiye'nin bütünlüğüne sahip çıkma kararlılığı içinde mücadelemizi götürüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu iktidara destek olunursa ciddi sıkıntıların artarak ortaya çıkacağına inanıyoruz. Bizim devletimizi kurarken, nur içinde yatsın, Allah rahmet eylesin, Mustafa Kemal Atatürk kimseyi kimseden ayırmamıştır. Bu vatanda yaşayan herkesi etnik kökü, kökeni ne olursa olsun, inancı, mezhebi ne olursa olsun, ayırmayı kesinlikle reddetmiştir. Demiştir ki 'hepimiz eşitiz, hepimiz kardeşiz, hepimiz Türk milletinin parçasıyız'. Bu temeli bozmamak, bozmak isteyenlere fırsat vermemek lazımdır. Bozmak isteyenler var. Hala görmedin mi? Aman izin vermeyin.''
 

''Bazılarının siyasetinin temelinde rant var"

Baykal, kökü, kökeni ne olursa olsun herkesin Türk milletinin parçası olduğunu ifade ederek, devletin temelinde insanların inancına, dinine, mezhebine saygı duymak olduğunu belirtti.

Türk vatandaşlarının din, inanç ve ibadet özgürlüğü olduğuna dikkati çeken Baykal, ''Herkes inancını özgürce yaşar. Devletin insanların inancına karşı herhangi bir şey yapmaya yetkisi, hakkı yoktur. İnanç insana aittir. Bizim siyasetimizin temeli insana dayanır. Bazılarının siyasetinin temelinde rant vardır, avanta vardır'' dedi.

Baykal, devletin bir vasfı, özelliği bulunduğunu, bunun da laik cumhuriyet olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Bizim devletimiz kendini bir dinle, bir mezheple, bir imanla tarif etmez. Devlet sadece bir dinin, mezhebin devleti olsaydı o zaman farklı inançtaki, mezhepteki insanların bu devletin vatandaşı olması mümkün olmazdı. O zaman insanların inancına baskı yapmak zorunda kalacaktık. Bizde baskı yok. İnanç özgürce yaşanacak. Devlet inançla ilgilenmeyecek, hizmetle ilgilenecek. Bu temel bir noktadır. Bunu da koruyacağız. Devletimizin laik olması, insanlarımızın inançlarına, Müslüman olmasına engel değil, mezhebine engel değil, dini yaşamasına engel değil. Tam tersine herkes dinini özgürce yaşayacak, biz de bunu saygıyla ve anlayışla karşılayacağız. İnsanların gerçek sorunlarının çözümüne hizmet edeceğiz.''

CHP'nin son zamanlarda birdenbire bu konulardaki tartışmaların merkezine çekilmeye çalışıldığına işaret eden Baykal, şöyle konuştu:
''CHP bu konularda suçlanmak isteniyor. Bir kez daha açıklıkla ifade etmek istiyorum ki biz siyasi partiyiz. İnsanlarımız arasında hiçbir ayrım yapamayız. Bütün insanları, inançları, mezhepleri, kılık kıyafetleri ne olursa olsun saygıyla karşılamak boynumuzun borcudur. İnsanları dışlamayız, suçlamayız, kimsenin kılığından kıyafetinden dolayı onun siyasetine yönelik hüküm vermeyiz. Bugün burada başı açık kardeşlerim de var, başı kapalı, türbanlı, eşarplı kardeşlerim de var. Elbette olacak. Hep beraberiz. Hiçbirimiz diğerinden daha farklı değiliz, ayrılmış değiliz. Kimse de bizi ayıramayacaktır. Başı açık olan da başı örtülü olan da hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türkiye'nin ulusal, milli bütünlüğüne ve Mustafa Kemal Atatürk anlayışına sahip çıkacağız.''

Bazılarının CHP'nin de bu tür ayrımlar yapmasını istediğine dikkati çeken Baykal, sonuna kadar laik Atatürk Cumhuriyetine ve insanların özgürlüğüne sahip çıkacaklarını belirtti.
 

''Halkını seviyorsan derhal istifa et"

Baykal, Türkiye'den 1.5 milyon kişinin kredi kartı borçları nedeniyle ızdırap içinde olduğunu ifade ederek, hükümetin aylardır bu konuya ilgisiz durduğunu öne sürdü.

Hükümetin bir CHP milletvekilinin kredi kartları borçlarına ilişkin verdiği kanun teklifine destek vermesini isteyen Baykal, bu konunun artık ailevi sorunlar nedeniyle ekonomik değil sosyal bir sorun haline gelmeye başladığını belirtti.

Baykal, Tunceli Valiliğinin fakir ailelere yaptığı beyaz eşya yardımlarının zamanlamasını da eleştirerek, şöyle konuştu:
''Vatandaşa yardımcı olmayı büyük memnuniyetle karşılıyorum ama insaf ediniz. Fakire fukaraya yardımcı olmak, Tunceli'ye seçimin hemen öncesinde, kış ortasında buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtarak mı yapılır? O dağıttığın eşyaları orada çalıştıracak düzen de yok. Akarsu yok. Bunun iyi bir yardımseverlik duygusundan kaynaklandığına inanmak mümkün mü? Bu parayı daha derli toplu kullanıp gerçek ihtiyaçlarına çare olmak, her aileden bir kişiye iş vermek, ihtiyaçlarını kendi kazandıkları parayla almalarına imkan vermek gerekmez miydi? Neden Tunceli? Kemal Kılıçdaroğlu Tuncelili, Kamer Genç Tuncelili. Bunlar yakışmıyor. Her aileden bir kişiye iş ver. Her aileye bir maaş girsin. İktidarın yapması gereken bu. Bunu da seçimden 1.5 ay önce değil çok daha önceden yapacaksın. Gerçekten halkını seviyorsan, gerçekten milletini seviyorsan, gerçekten onun dertlerini çözmek istiyorsan derhal istifa et.''

Deniz Baykal, daha sonra, Kayseri büyükşehir belediye başkan adayı Ali Genç, Aksaray belediye başkan adayı İbrahim Çamkerten, Nevşehir belediye başkan adayı Süleyman Kurt, Kırşehir belediye başkan adayı Deniz Akpınar, Yozgat belediye başkan adayı Kadim Doğan, Sivas belediye başkan adayı Halit Mete Oltulu ve Niğde belediye başkan adayı Nadi Özdamar'ı partililere tanıttı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler