Erdoğan: İslam dünyasının yüzde 55'i okuma yazma bilmiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hafta sonu Suudi Arabistan ve Katar'daydım. Üç kardeş ülke, nedir bu sıkıntı? Biz bu hallere düşmeli miydik?" diyerek İslam dünyasına sitem etti. Erdoğan, 'İslam Dünyası Yükseköğretim Konferansı'nda yaptığı konuşmada, İslam dünyasının eğitime yeterli yatırım yapmadığını rakamlarla açıkladı. Erdoğan, İslam dünyasında nüfusun yüzde 55'inin okur yazar olmadığını söyledi.

Erdoğan: İslam dünyasının yüzde 55'i okuma yazma bilmiyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.07.2017 - 12:35

<video:789659>

Saray'da İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Toplantısı’nın açılış oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Mukaddes kitabımızda da buyrulduğu gibi ‘Müslümanlar ancak kardeştir. Son zamanlarda aramıza yeni duvarlar, yeni bariyerler örüldüğü de gerçektir. Hafta sonu Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar’daydım. Üç kardeş ülke, nedir bu sıkıntı?” dedi. Erdoğan, sözlerini “Bu hallere neden düştük? Bunlar bizi üzüyor. Biz bu hallere düşmeli miydik? Biz diyalog yoluyla bunları çözemez miyiz? rabbimiz bize Kuran’ı Kerim’de ne emrediyor? Bütün işlerinizde istişare ediniz” diye sürdürdü.

Erdoğan YÖK Başkanı Yekta Saraç’a da bir çağrıda bulunarak ‘yardımcı doçentlik’ konusunda adım atılmasını talep etti. Erdoğan, “Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir ya bunu gözden geçirin. Dünyanın kaç yerinde var bunu da söyleyin. Pek görmüyorum. Bunu birileri birilerini oyalamak için yapmışlar” dedi. 

İslam dünyasındaki cehalet sorununa dikkat çeken Erdoğan, "İslam dünyasının yüzde 55'i okuma yazma bilmiyor. OECD ülkelerinde bütçeden eğitime ayruılan pay yüzde 5, İslam ülkelerinde bu yüzde 1'i bile bulmuyor" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle;

 Konferansımızın medeniyet coğrafyamızdaki yüksek öğretim sorunlarının tartışıldığı yeni işbirliğinin kapılarını aralayacağına inanıyorum. sayın YÖK Başkanı ve ekibine vermiş olduğu emeklerine ayrıca teşekkür ediyorum. Mensubu olmaktan iftihar ettiğimiz İslam medeniyetinin özü hepimizin de bildiği gibi kardeşliktir. Dayanışmadır. Bir duvarı konuşturan tuğlalar gibi birbiriyle kenetlenmektir. Bu açıdan yaklaştığımızda kültürel, siyasi, mezhebi, etnik farklılıklarımız handikapımız değil en büyük zenginliklerimiz, en önemli yanımızdır. Müslümanlar ancak kardeştir. Sınırlarımızın aramıza girmemize, bizi birbirimizden koparmasına asla izin veremeyiz. Son zamanlarda yaşanan hadiselerin aramıza yeni duvarlar, bariyerler ördüğü de bir gerçektir.

 ALLAH NEYİ EMREDİYOR BİZE: SÜREKLİ MÜŞAVERE EDİNİZ

 Niçin bu hallere düştük? Bunlar bizi yaralıyor. Biz bu hallere düşmeli miydik? Biz diyalog yoluyla herhangi bir sıkıntı olduğu zaman birbirimizle oturarak, konuşarak çözemez miyiz? Rabbimiz ne emrediyor, bütün işlerinizde müşavere ediniz. Bir sıkıntı mı var, açarız telefonu şurada bir konu oldu, neden, niçin, bu sıkıntının altında yatan mesele nedir deriz, çözüm yollarına gideriz. Yok çözüm yoluna değil de etrafımıza birilerini alarak herhangi bir kardeşimizi sıkıştırırsak bunlar bize yakışmaz. Bizim her zamankinden daha fazla dayanışmaya, kardeşliğe ihtiyacımız var.

 KÜTÜPHANEDEKİ KİTAPLAR YA TALAN EDİLDİ YA DA ÇALINDI

 Suriye, Irak, ölen Müslüman, öldüren İslam kisvesi altındaki müsvetteler. Böyle bir akli noktada zayiat olabilir mi? Suriye'de ve Irak'ta her bir taşında binlerce yıllık medeniyetimizin işareti olan şehirler adeta şu anda enkaz yığını hale geldi. İşte o yavruların halini görüyoruz. Onların taş yığınları arasında, binaların altında ne durumda olduklarını görüyoruz. İşte Halep, İdlip, Hama, Humus harabeye çevrildi. Senelerdir ilim aşıklarının susuzluğunu gideren meşhur Musul Kütüphanesi talan edildi. Bağdat Kütüphanesi'nde yeralalan her biri hazine değerindeki kitaplar ya imha edildi ya çalındı. Bir zamanlar bunları Hülagu Han da yapmıştı.

 SİNAGOG VE HAVRALARA GİDEN MUSEVİLERİ KORUMALIYIZ DEDİM

 Müslümanların mevcut güçsüzlüğünden, parçalanmışlığından cesaret alan İsrail yönetimi, Kudüs'ün İslami karakterini tahribe yöneliyor. Her fırsatta ülkemizi eleştiri yağmuruna tutanlar mesele Filistin, Kudüs, Müslümanların hakkı hukuku olunca birden sus pus kesiliyor. Hiç kimse bizden artık bıkkınlık derecesinde bu iki yüzlülüklere sessiz kalmamızı bekleyemez. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın onurunun korunması sadece Filistinli kardeşlerimizin değil tüm İslam aleminin vazifesidir, görevidir. İstanbul'umuzda sinagoglar, havralar var. Bu olaylar olurken bazı gruplara sinegoglara saldırma yoluna gittiler. İlk işim İstanbul Valisine ve emniyet müdürüne "Bizim dinimiz bunlara müsaade etmez, İsrail böyle yapıyorsa biz böyle yapamıyoruz. Tam aksine buralara ibadet eden Musevileri koruma altına almamız lazım" dedim. Sağolsun korumayı sağladılar. Müslümanın görevi de zaten budur.

 İSRAİL'E UYARI: BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK İSTİYORSANIZ, ATEŞ ÇEMBERİNE SOKABİLECEK POLİTİKALARDAN KAÇMALIDIRLAR

 İsrail'in metal dedektörleri kaldırması olumlu bir adım olmuştur ama yeterli değildir. Cuma günü namaz için gelenlere kapıların kapanmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Mescid-i Aksa'nın kapısı dünya Müslümanlarına kapatılamaz. İsrail insan haklarına saygılı davranmalıdır. İsrail Cumhurbaşkanı ile görüştüm ve kendisine bütün bunları aktardım. Dedim ki, "Artık sizler de bir Cumhurbaşkanı olarak bu konudaki ağırlığınızı koymalısınız". Ben Cumhurbaşkanı olarak ancak Cumhurbaşkanı ile görüşürüm. Başbakanım İsrail Başbakanı ile görüşür. Uluslararası diplomasinin gereğini yapıyoruz. İsrail yönetimine şunu hatırlatmakta fayda var. Bu dünyada barış içinde yaşamak istiyorsak, istiyorsanız, başkalarını tehdit etmek yerine kendisini ve bölgeyi ateş çemberine sokabilecek politikalardan kaçınmak gerekiyor.

<video:789657>

MEDENİYETİMİZİN ÇEKİRDİĞİ HALA SAĞLAMDIR

Hasar almamıza rağmen medeniyetimizin çekirdiği hala sağlamdır. Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. Bunun için mutlaka kendi öz eleştirimizi yapmalıyız. Sorunlarımızın kaynağı olarak hep başkalarını işaret etmek, sıkıntılarımızın çözümünü dışarıda aramak bizi yanlış yola sevkedecekdir. Müslümanlar neden bu hale düştüklerinin cevabını lütfen kendilerinde, bilgi kaynaklarıyla kurdukları ilişkide aramalıdırlar. Bizim dinimiz cehaleti emretmiyor; tam aksine ilmi emrediyor. İslam dünyasındaki nüfusun yüzde 55'nin okuma yazma bilmediği gerçeği yüreğimizi acıtıyor. OECD ülkelerinde eğitime bütçeden yüzde 5 ayrılıyor, İslam ülkelerinde bu oran yüzde 1 bile değil. Biz bu yüzden 15 yıl önce iktidara geldiğimizde eğitimi ilk sıraya koyduk.

EN BÜYÜK GÖREV ÜNİVERSİTELERİMİZE DÜŞÜYOR

Biz bu makus tabloyu değiştirmek için 15 yıl önce görevi devraldığımızda eğitimi birinci sıraya koyduk. Bütçeden ayrılan payda eğitimi ilk sıraya çıkardık. Buna rağmen eğitim-öğretimde bulunduğumuz yeri hala yeterli görmüyoruz. İslam dünyasında her toplum gibi işin kolayına kaçıyoruz. Soran, sorgulayan, geleceğe dair iddiaları olan bir nesli yetiştiremediğimizde ortaya geçici hevesler peşinde koşan maalesef bir gençlik çıkıyor. Bu bakımdan en büyük görev üniversitelere düşüyor. Üniversiteler bilimin, özgür düşüncenin eğitim merkezidir. Teröre bulaşmayan her türlü kanaatin, fikirin üniversitede yeri vardır, yeri olmalıdır. Bizde bir söz var yiğit düştüğü yerden kalkar, yitik ise kaybolduğu yerde aranır.

 YÖK BAŞKANI'NDAN RİCAM: ALLAH AŞKINA ŞU YARD.DOÇ'LUK NEDİR?

 Halen YÖK'ün Batı ülkelerindeki üniversitelerle 250'i aşkın ortak diploma programı bulunuyor. En az İslam ülkelerinden 10 ülkeyle lisans, yüksek lisans, doktora gibi ortak çift diplomalı derslere YÖK öncelik etmesidir. YÖK Başkanı'ndan ricam şu Yard. Doç.luk nedir. Bir insan doktorayı bitirmişse ona Doçentliğin yolunu açmak lazım. Ben araştırdığım yerde böyle bir mekanizma görmüyorum. Birileri birilerini oyalamak için yapmışlar. Bu gerçekten ilmiye sınıfına bir paravan bir engel oluşturuyor. Bunu aşmamız lazım ve aşacağımıza inanıyorum.

 PARLAK GENÇLERİMİZİ BATI KURUMLARI KAPIYOR

 Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitelerin arasında İslam ülkelerinden sadece bir avuç kurum bulunuor. En zeki öğrencilerimizi Batılı eğitim kurumlarına kaptırıyoruz. Gençlerimiz kendi üniversitelerinde parlak bir gelecek göremedikleri için Batı'ya yöneliyor. Bu öğrencilerin akademik çalışmalarını bitirdikten sonra doğal olarak kendi ülkelerine dönmelerini, kendi insanlarına hizmet etmelerini bekliyoruz. Çoğu zaman anavatanlarına dönmüyor, eğitim aldıkları yerde kalıyorlar. Devleti yönetenler olarak bizlerin ve sizlerin gençlerimizi kendimizden uzaklaştıran asıl sebepler üzerinde düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum.

 15 TEMMUZ'DA HOCA KILIKLI ŞARLATANIN PEŞİNE TAKILANLARI GÖRDÜK

 Geçtiğimiz 15 yıl gecesi hoca kılıklı bir şarlatanın neler yapabileceğine, nasıl ihanet edeceğine çok yakından şahit olduk. Bunun peşinde profesörler, doçentler vardı. Nedir, göz var görmez, kulağı var duymaz aynı şekilde ağzı var hakikati konuşmaz. "O bize şah damarımızdan daha yakındır" diyor. Bunu diyen ilmiye sınıfından. Kitabı mübinden bize şah damarından daha yakın olan Rabbimizdir. Bunu söyleyecek kadar istikametini kaybedenler var. Bu dayanışmamız bu bakımdan da çok önemli. Şu gördüğünüz külliyenin etrafında 29 kardeşimiz şehit oldu, 36 evladımız yaralandı. Türkiye genelinde 250 şehidimiz var, 2 bin 193 gazimiz var. Şehitler arasında 1 profesörümüz, 8 de üniversite öğrencimiz var.

 İSLAM KİSVESİ ALTINDA KURUMLARA SIZMASINA İZİN VERMEYİN

 Dünyada 160 ülkede faaliyetleri var. Bu faaliyetlerin içinde o ülkeleri de kendi kontrolü altına alan çalışmaları var. Bizim başımıza gelen onların da başlarına gelebilir. Bu teröristlerin özellikle diyalog, hizmet, eğitim kisvesi altında başında bulunduğunuz kurumlara sızmasına asla fırsat vermeyiniz. Ne kendimizi tekrar ne başkalarını taklid bizi hedefe götürür. Bu çerçevede çalışmalara darhal başlamılıyız. Sabırla yürümeliyiz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler