Ermeniler Konusunda Ortak Yanlış
Dünyanın neresinde olursa olsun, yapılması gereken şey, özür kampanyaları başlatmak değil, tarihteki acı, haksız olayları, tüm önyargılardan arınarak, nesnel ve soğukkanlı bir biçimde ortaya koymaktır. Bu, özürden daha değerli ve anlamlı bir girişimdir. Bunu en iyi yapabilecek kişiler de önyargılardan, eziklik ve yaranma duygusundan, şovenist milliyetçi duygulardan arınmış adil tarihçiler ve araştırmacılar ve onlara sahip çıkacak siyasilerdir.
Bir grup öğretim üyesi, yazar, gazeteci ve sanatçının 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında Ermenilerin başına gelenlerden dolayı özür dileme kampanyası başlatmasıyla ilgili tartışmada, bu konuda sağlıklı düşünen insan sayısının çok az olduğu, çatışan tarafların eşit derecede ortak bir yanlışın içine düştükleri görülmektedir. Ortak yanlış, Türkiye Cumhuriyeti ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ayrımı yapamamak, bilinçli veya bilinçsiz, Türkiye Cumhuriyeti’ni Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı gibi görmektir.
Bu çerçevede işin doğrusu nedir ve bu konuya nasıl yaklaşılmalıdır, bu konudaki düşüncelerimizi şöyle özetleyebiliriz:
1) Birinci Dünya Savaşı sırasında bazı Ermeni silahlı grupların, dış güçlerin de desteğini alarak Osmanlı İmparatorluğu yönetimine isyan etmeleri, ayaklanmaları ve hem Osmanlı ordusuna hem de Türk ve Kürt sivillere yönelik saldırıları sonucunda, hem Osmanlı ordusu ile Ermeni silahlı gruplar arasında, hem de Türk ve Kürt silahlı gruplar ile Ermeni silahlı gruplar arasında çatışmalar başlamış, bu çatışmalar sırasında bütün taraflarda masum siviller de öldürülmüş, karşılıklı katliamlar gerçekleşmiştir. Bu çerçevede, bazı tahminlere göre on binlerce, bazı tahminlere göre yüz binlerce Türk, Kürt ve Ermeni katledilmiştir.
Kanıt yok
2) Söz konusu katliamları bir soykırım olarak tanımlamak olanaklı değildir. Soykırım, bir etnik grubun sistematik olarak yok edilmesi için bir kararın ve bu kararın uygulanmış olmasını gerektirir. Böyle bir kararın ve uygulamanın olduğuna dair bugüne kadar hiçbir gerçek belge ve kanıt ortaya çıkmamıştır. Elbette bir soykırımın olmaması, yaşanan trajedinin ve acının büyüklüğünü ve gerçekliğini ortadan kaldırmaz.
3) Bugüne kadar ortaya çıkan sadece Osmanlı İmparatorluğu yönetiminin Ermenilerin yaşadıkları yerlerden başka bölgelere gönderilmesiyle ilgili olarak aldığı tehcir kararı ve bu kararın uygulanmasıdır. Bu kararın alınması ve uygulanması sonucunda bazı tahminlere göre yüz binlerce, bazı tahminlere göre 1 milyondan fazla sivil Ermeni, yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmış, birçoğu dönemin zor koşullarında yollarda hastalıktan veya uğradıkları silahlı saldırılardan dolayı yaşamını yitirmiş, bu kararın uygulanmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin büyük bir çoğunluğu ciddi bir biçimde mağdur olmuşlardır.
Techir kararı
4) Bazı tarihçiler, söz konusu tehcir kararının hem sivil Ermenilerin hem de sivil Müslümanların güvenliğinin sağlanması amacıyla alındığını savunsalar da, niyet ne olursa olsun, bu karar Ermenilerin tamamının güvenliğiyle sonuçlanmamış, aksine, çoğunun yaşamlarını yitirmeleri veya yaşadıkları yerlere bir daha dönememeleriyle sonuçlanmıştır. Söz konusu tehcir kararının ve uygulamasının doğru bir karar olduğunu savunmak oldukça güçtür.
5) Ancak Ermeni silahlı grupların ve siyasilerin Ermenileri de bir maceraya sürükleyerek bir isyan hareketi başlatmamış olmaları durumunda, büyük bir olasılıkla Ermenilerle çatışmalar çıkmayacak veya daha ufak çapta meydana gelecek, tehcir kararı da alınmayacaktı. Tehcir kararının yanlışlığı, Ermeni çetelerinin ve onları destekleyen dış güçlerin yanlışlıklarını ortadan kaldırmaz. İşin gerçeği, bir büyük yanlışa karşı bir başka büyük yanlış ile yanıt verilmiş ve iki yanlış elbette bir doğru ile sonuçlanmamıştır.
6) Ancak sonuçta tüm bunlar Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa’nın politikalarının bir sonucu olarak gerçekleşmiştir. Bunların Türkiye Cumhuriyeti’ni bağlayan hiçbir yönü yoktur. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bu uygulamanın ateşli bir savunucusu olmak ne kadar saçmaysa, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bu uygulamadan dolayı Türkiye Cumhuriyeti veya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak özür dilemek de o kadar saçmadır.
7) Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Enver Paşa ve dönemin Osmanlı yöneticileriyle her zaman zıtlaşmış ve onlara karşı mücadele etmiştir. Mustafa Kemal’in bu kişilerle mücadelesi de sadece bir iktidar mücadelesi değil, bir vizyon mücadelesi olmuştur. Mustafa Kemal devrimci ve cumhuriyetçidir ve “Misak-ı Milli” sınırları ile yetinmek derdindedir, Enver Paşa ise muhafazakâr ve imparatorcudur ve Kafkasya, Orta Asya Türklerine kadar uzanan Pan-Türkist, Turancı hayallerin peşindedir.
8) Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun antitezidir. Mustafa Kemal sadece Anadolu’yu işgal eden dış güçlere karşı değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisine karşı da, imparatorluğun, temsil ettiği tüm kurum ve değerlerle yıkılması ve lağvedilmesi için mücadele vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu’nun bir antitezi iken, fanatik ve şovenist Ermeni siyasetçiler, lobiler, gruplar gibi bunu görmemek ve Osmanlı döneminde olanlar için özür dilemek veya Osmanlı dönemine ateşli bir biçimde sahip çıkmaya çalışmak kadar saçma, hem mantığa, hem hukuka hem de adalete aykırı bir yaklaşım olamaz.
9) Osmanlı İmparatorluğu döneminde olanlar için Türkiye Cumhuriyeti veya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak özür dilemeye başlarsak, o zaman Osmanlı’da, bir yoruma göre fetihler, başka bir yoruma göre işgaller sırasında mağdur olan, yaşamlarını veya topraklarını kaybeden, topraklarından sürülen Rumlar, Sırplar, Bulgarlar, Araplar vs. için veya katledilen Aleviler için de mi özür dilenecek? Benzer bir biçimde Yunanistan Bizans İmparatorluğu’ndaki, İtalya da Roma İmparatorluğu’ndaki yanlışlar, haksızlıklar ve adaletsizlikler için özür mü dileyecek?
Haksız uygulamalar
10) ABD’nin ABD yönetiminde, örneğin 1776’dan sonra gerçekleşen Kızılderili katliamları, köle ticareti, ırkçı uygulamalar veya Vietnam savaşı için özür dilemesi, Fransa’nın Fransa yönetiminde gerçekleşen ve devam eden Cezayir’deki katliamlar, baskılar ve işgal için özür dilemesi, Vatikan’ın yine Vatikan yönetiminin geçmişteki haksız uygulamaları ve baskıları için özür dilemesi anlaşılabilir bir şeydir, ancak birisinin yapmadığı bir şey için özür dilemesi kadar saçma bir şey olamaz, bu işin saçmalığına rağmen bunu yapan başkaları varsa da bu olgu, bu tür bir özür dilemenin saçmalığını ortadan kaldırmaz.
11) Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti hükümeti veya özür dilemeye meraklı vatandaşlar, İsmet İnönü dönemindeki Varlık Vergisi ve Aşkale uygulamasından dolayı, Adnan Menderes dönemindeki 6-7 Eylül olaylarından ve yine aynı dönemde aydınlar üzrindeki baskıcı, anti-demokratik uygulamalardan dolayı, Adnan Menderes’in idamından dolayı, Nâzım Hikmet’in ve daha birçok aydın insanın yıllarca hapislerde yatmasından dolayı, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden dolayı, Maraş, Çorum, Sıvas ve Gazi Mahallesi katliamlarından dolayı, 1969-1980 arası devletin içine çöreklenmiş çetelerin işbirliğiyle sol görüşlü öğrencilerin, yazarların, gazetecilerin, öğretim üyelerinin katledilmesinden dolayı, devletin polisinin, istihbaratının binlerce kişiyi işkenceden geçirmesinden dolayı mağdur olanlardan özür dileyebilir. Özür dilemeye meraklı olanlar, Osmanlı İmparatorluğu’na uzanarak özür dileyeceklerine, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki acı olaylar için özür dileseler veya bu konularla ilgilenseler, daha yararlı bir iş yapmış olacaklardır.
12) Aslında bu tür durumlarda, dünyanın neresinde olursa olsun, yapılması gereken şey, özür kampanyaları başlatmak değil, tarihteki acı, haksız olayları, tüm önyargılardan arınarak, nesnel ve soğukkanlı bir biçimde ortaya koymaktır. Bu, özürden daha değerli ve anlamlı bir girişimdir. Bunu en iyi yapabilecek kişiler de önyargılardan, eziklik ve yaranma duygusundan, şovenist milliyetçi duygulardan arınmış adil tarihçiler ve araştırmacılar ve onlara sahip çıkacak siyasilerdir.
Doç. Dr. Örsan K. Öymen Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı