Eski CIA Ajanının Açıklamaları...

Eski CIA Ajanının Açıklamaları...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.07.2010 - 05:40

Reza Kahlili takma adını kullanan eski CIA ajanının, casusluk yaptığı sürede İran’ın Türkiye’deki faaliyetlerini açıklaması, bizim okuduklarımızla örtüşüyor. Yazarın, “İran Türkiye’de onlarca suikast düzenledi, seküler Türk yazarlar bu operasyonlarda öldürüldü” sözü önemle üzerinde durulmaya değer.

Eski CIA ajanı Reza Kahlilinin İhanet Zamanı’’ adlı kitabı nisan ayında ABDde yayımlanmış ve çok tartışma yaratmıştı. Sonunda pek çok eleştirmen içindeki bilgilerin doğruluğunu savunan kanıtlar ileri sürdüler. Son günlerde bizim gazetelerimizde bu CIA ajanının ağzından İranın Türkiyedeki faaliyetleri açıklanıyor.

Yazar, casusluk yaptığı bölümün Türkiyede üç ana faaliyet alanı olduğunu yazıyor. Birincisi suikast ve bombalamalar, ikincisi adam kaçırma, üçüncüsü teşkilata yeni isimle kazandırmak ve Türkiyeyi diğer ülkelerdeki operasyonlar için bir üs olarak kullanmakmış. Yazar ekliyor: Türkiyedeki laik kişilerin İran konusunda duydukları endişeler paranoya değildir.’’

Kitapta yazıldığına göre İranlı ajanlar Türkiyede onlarca suikast düzenledi. Seküler Türk yazarlar bu oprerasyonlarda öldürüldü”. Örneğin bizim bilgilerimize göre de Hüriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeçi İran bağlantılı İslami Hareket grubu öldürmüştür.

Bu CIA ajanının yazıları neyi açıklıyor?..

Biz Türk kadınlarınılaikçigibi küçültücü sıfatlarla anan ve alay edenlerin maskesini indiriyor. Türkiyenin götürülmek istendiği tehlikeli yolun bilincinde olan ve işini gücünü bırakıp İran ya da Suudi Arabistan gibi bir şeriat devleti olmamak için çırpınan Türk kadınlarının haklı olduğunu gösteriyor.

Türkiye’deki uzantıları

Biz bazı Türkler bu gerçeği ne zaman ve nasıl fark ettik? Kuşkusuz hepimiz her yerde mantar gibi artan camileri, Kuran kurslarını, tezgâhlardaki sayısız din kitaplarını, sokaklardaki örtülü kadın ve sakallı erkeklerin bolluğunu, örtünen kadınların sohbetadı altında eğitildiğini görüyorduk. Kısaca 1979 İran İslam devriminin İrana getirdiği değişmelerin Türkiyedeki uzantılarını kaygıyla izliyorduk.

Bu arada İranda olanları yazdığı için İran dışında yaşayan İranlı aydın yazar Amir Taherinin, İran modelini açıklayan konuşmasını bir dost toplantısında dinlemiştim. Taheri şeriat hükümlerinin uygulanması amacıyla İranın özellikle Türkiyeye ihraç etmek istediği rejime dikkatimizi çekiyordu.

Türk halkı neden görmüyor?

Ülkemizde olanları değerlendirmeye çalıştığımız günlerden birinde muayenehaneme İranlı zarif bir hanım geldi. Yaşamını ve problemini konuştuk. Ciddi bir depresyonu vardı, ilaçlarını yazdım. Reçeteyi çantasına itina ile yerleştirdikten sonra Özür dilerim, şimdi benim kişisel meselem dışında sizinle başka bir şey konuşabilir miyim?dedi.Bakın ben İranlıyım. Kocam İran Şahının yakını idi, bütün ailemiz Şahla birlikte İrandan kaçtık ve biz Kanadaya yerleştik. İrana dönmem mümkün değil , kendimi vatansız hissediyorum ve vatanımın havasını koklamak için ülkenize geliyorumdedi. Siz şimdi benim doktorumsunuz, ama siz bir Türk kadınısınız ve izninizle ben sizi uyarmak istiyorum. Türkiyeye her gelişimde büyük üzüntü duyuyorum. Çünkü camilerin, Kuran kurslarının, din kitaplarının, örtünen kadın ve sakallı erkeklerin büyük hızla çoğalması aynen Humeyni öncesi İrana benziyor. Şimdi sıranın Türkiyeye geldiği ve aynı rejimin Türkiyede kurulacağı söyleniyor. Türk halkı İranda din adına insan hayatının ne hale geldiğini nasıl bilmiyor, Türk insanı bütün bu hazırlıkların arkasından nelerin getirileceğini nasıl görmüyor, neden tepki göstermiyor?..

Bu İranlı hanım çok haklıydı. Sözlerinin doğru olduğunu biliyorduk, söylediklerinin farkında idik ama ne yapabileceğimizi bilmiyorduk. Bu sözler bende bardağı taşıran son damla oldu. Benim gibi duyarlı arkadaşlarımı aradım, bir araya geldik, bir süre ne yapabileceğimizi tartıştık, en doğru yolun bir dernek çatısı altında toplanmak olduğuna karar verdik ve 1989da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini kurduk. ÇYDD olarak ilk çıkışımız, Türkiyenin irtica tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu büyük bir imza kampanyasıyla duyurmak oldu. Bunu, akademik çevreden iş dünyasına, binlerce kadının katıldığı İstanbul Çağlayan Meydanındaki Laiklik Yürüyüşüizledi. Her fırsatta konuşmacılar çağırıp toplantılar düzenledik, Anıtkabire gittik, diğer sivil toplum kuruluşları ile birlikte toplumun dikkatini laiklik kavramına ve dinin siyasallaşması konusuna çekmeye çalıştık. Amir Taherinin konuşmasını küçük kitapçık halinde yayımladık ve olabildiği kadar çok kişiye ulaştırdık. 

Ama kapanma üniversitelerimizde yaygınlaşıyordu. Kızlarımızın İslami yaşam tarzına nasıl hızla geçtiklerini görüyorduk. Derslere uzun pardösülerle giriyor, erkeklerin yanına oturmuyor, erkek öğretim üyelerinin yüzüne bakmadan ders dinliyordu. Eskiden çok yakın olan kız arkadaşları, kapanan arkadaşlarının kendilerinden uzaklaştığını ve artık hiçbir şey paylaşmadığını söylüyordu. Kuşkusuz inancı gereği kapananlar vardır , ama o yıllarda büyük bir kısmının parasal destek aldıklarından sınıf arkadaşları emindi. Daha önce bize her sıkıntısını açan ve sonra kapanan bazı öğrencilerden Hocam sizinle konuşamam, çünkü bizi takip ederlersözünü duymak çok acıydı ve çok şey anlatıyordu.

Sonuç

Bir ara bazı öğrencilerimiz fırsat buldukları anda derslere siyah çarşafla girmeyi denedi. Belli erkek öğrenciler de her koşulda kendilerini destekdi. Tıp fakültesinde 5inci sınıf dersime siyah çarşaf, sadece gözlerini ve ağzını açıkta bırakan siyah peçe, siyah eldiven ile giren kız öğrenciye, dekandan bir yazı getirirse derse girebileceğini’’ söylediğim zaman öğrenci küstah bir tavırla Ben buraya sizin dersinizi dinlemeye geldim. Beni buradan çıkaramazsınızcevabını verebilmişti.

O yıllarda Türkiye dışında yabancı yazarlardan bir kısmı, İran modeli şeriat hükümlerinin Türkiyeye ihraç edilme amacını taşıdığını kitaplarında yazdılar. Ama Türkiyede buna çok az insan inandı. Şimdi, Reza Kahlili takma adını kullanan eski CIA ajanının, casusluk yaptığı sürede İranın Türkiyedeki faaliyetlerini açıklaması, bizim okuduklarımızla örtüşüyor.

Yazarın, İran Türkiyede onlarca suikast düzenledi, seküler Türk yazarlar bu operasyonlarda öldürüldüsözü önemle üzerinde durulmaya değer. Bu, büyük olasılıkla Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Turan Dursunun acımasızca öldürülmelerine çok daha yakından ışık tutacaktır.

Prof. Dr. Aysel EKŞİ Emekli öğretim üyesi


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler