Filmdeki sahne haksızlık
Karabekir'in Mustafa Kemal'i tutuklamak için geldiğini gösteren sahne soru işaretleri taşıyor. Karabekir, hatıralarında Can Dündar'ın "Mustafa" filmindeki sahneden söz etmiyor.
“Mustafa” adlı belgesel üzerindeki tartışma sürüyor. Can Dündar aslında yeni bir şey söylemiyor, bilinmeyen yeni bir olay ya da belge sunmuyor. Kişisel yorumlarla, abartılmış kimi sahnelerle “insani yönleri vurgulamak” adına karşımıza başka bir Mustafa Kemal çıkarıyor.
Ama işin içine belgesel kelimesi girince durum değişiyor.
Belgesel olduğu için filmdeki birçok noktayı bırakıp sadece Erzurum’daki “O AN” üzerinde durmak istiyorum.
Önce “O AN”ı tanımlayalım. Mustafa Kemal, kurmay heyeti ve Rauf Orbay Erzurum Kongresi nedeniyle Erzurum’a gelmişlerdir. Tarih 3 Temmuz 1919. İstanbul Hükümeti kendisini görevden almak istiyor. Padişahla telgraf başında yapılan görüşmeden sonra Mustafa Kemal, 07/ 08 Temmuz gecesi saat 22.50’de askerlikten istifa ediyor.
Anlatıma göre, iki gün sonra, kolordu komutanı Kâzım Karabekir’in Mustafa Kemal’in kalmakta olduğu eve doğru bir bölük askerle gelmekte olduğu bildirilir.
Filmde bu sahnede öyle bir Mustafa Kemal canlandırılıyor ki, tedirgindir ve korkmaktadır. Kolordu komutanı acaba Mustafa Kemal’i tutuklayacak mıdır?
Karabekir yaklaşır, askerce selam verir ve “Emrinizdeyim Paşa! Ben, subaylarım, erlerim, kolordum hepimiz emrinizdeyiz.”
İşte bu noktada Mustafa Kemal rahatlar…
Erzurum’da böyle bir sahne geçmiş midir?
Yanıtımız şudur: Böyle bir sahnenin geçtiğine dair tam ve kesin olarak bir belge yoktur.
Mustafa Kemal korkup tereddüt geçirmiş midir?
Mustafa Kemal insandır, her insan gibi tereddüt geçirmiş olabilir.
Pekiyi, bu sahnede doğru olmayan, saptırılan nedir?
O An: Abartılı anlatım
Bu sahnede abartılan, saptırılan Mustafa Kemal’in korktuğu, Karabekir’in de onu tutuklayabileceği olgusudur. Bunlar abartılmıştır.
Bu aslında Karabekir Paşa’ya yapılan bir haksızlıktır. Çünkü, sanki Karabekir tutuklamak için bir bölük askerle gelmekte ve bir an için milli mücadeleye ihanet etmektedir. Bunlar gerçek değildir, abartılmıştır.
Bakınız neden?.. Şimdi belgelere girelim.
Bu sahne Rauf Orbay’ın “Siyasi Hatıralar” kitabında anlatılmıştır. Anlatım Atatürk’ün ölümünden sonra oldu. Şevket Süreyya Aydemir de “Tek Adam” adlı üç ciltlik kitabının ikinci cildinde bu sahneyi Orbay’dan aktararak biraz da abartıp duygusallık katarak betimlemiştir.
Şimdi bir soru sormak gerekir: Pekiyi.. diğer belgelerde böylesi bir sahne anlatılmıyor mu?
Yanıt: Hayır, hiçbir belgede böyle bir sahne anlatılmıyor.
Örneğin böylesi dramatik bir olayı birebir ve dakika-dakika bilmesi gereken başyaver Cevat Abbas’ın hatıralarında böyle bir sahneden söz edilmiyor. (Bkz: Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas, Gürer Yayınları 2007)
Diğer bir örnek Mustafa Kemal’in kurmay başkanı Albay Kâzım Dirik’in Anıları’dır. Albay Dirik’in anılarında da böyle bir sahne anlatılmamıştır. (Bkz: Vali Paşa Kâzım Dirik, Gürer Yayınları, 2008)
O sırada Mustafa Kemal’in çok yakınında olan ve kurmay heyetinin istihbarat subaylığını yapan, resmi ve askeri yazışmaları yürüten Kurmay Binbaşı Hüsrev Gerede’nin Anıları’nda da böyle bir sahneden söz edilmemektedir. (Hüsrev Gerede’nin Anıları, Literatür, 2002)
Aynı biçimde Erzurum’da Atatürk’ün çok yakınında bulunan, karargâha ait bütün gelişmeleri, Atatürk’ün özel konuşmalarını ve düşüncelerini titizlikle not alan eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit Kansu’nun kitabında da böyle bir sahne yoktur. (Bkz: Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan ölümüne kadar Mustafa Kemal ile beraber, Ankara TTK)
Şimdi sormak gerekiyor: Böylesine önemli, tedirgin edici, kritik bir olay atlanır mı? Neden diğer tanıklar bu olaydan söz etmiyorlar?
Bu sahneyi sadece Rauf Orbay betimliyor, o gün orada bulunan ve bu olayı birebir yaşaması gerekenler bu sahneden bir kelime dahi söz etmiyorlar.
Bu sahne Orbay tarafından neden bu derece abartılarak anlatılmıştır. Bilindiği gibi İzmir suikastı davasında Orbay ve Karabekir sanık olarak yargılandılar. Karabekir aklandı, Orbay yurtdışında olduğu için gıyabında on yıl ceza aldı, sonra da affa uğradı. Orbay’ın hatıraları ilk kez 1962 yılında Feridun Kandemir tarafından Yakın Tarihimiz dergisinde yayımlandı. Orbay da 1964 yılında vefat etti.
Orbay’ın bu sahneyi abartması acaba İzmir Suikastı davasında beraber yargılandıkları arkadaşı Karabekir’e karşı bir jest midir?
Böyle bir sahnenin gerçekleşip gerçekleşmediğini anlayabilmek için Erzurum Kongresi öncesi ve sonrasında Atatürk, Karabekir ilişkisini mercek altına almamız gerekir. Ama öyküleri bırakıp belgelere dayanarak.
Karabekir Erzurum’daki 15, Kolordu görevine giderken veda ziyareti için Mustafa Kemal’in Şişli’deki evine geldi. (11 Nisan 1919) Mustafa Kemal ile yaptığı görüşmede; “artık memleketin içine düştüğü durumda İstanbul’da hiçbir şey yapılamayacağından ve herkesin buradan ayrılarak Anadolu’ya, tercihen Doğu’ya gelmesini istedi.” (Bkz: K. Karabekir, İstiklal Harbimiz, Yüce Yayınları, 1988 S.15)
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal önce Havza’ya oradan Amasya’ya geçti.
Amasya’da “Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, milletin kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır” diye başlayan ihtilal bildirisini yayımladı. Tarih 22 Haziran 1919.. İmzalayanlar Mustafa Kemal, Rauf Orbay , General Ali Fuat Cebesoy, Albay Refet Bele ayrıca General Kâzım Karabekir ile General Cemal Paşa telgrafla bildiriye onay verdiler.
Bunun üzerine 23 Haziran 1919’da İstanbul Hükümeti bir genelge yayımlayarak Mustafa Kemal’in yetkilerini elinden aldığını bildirdi ve Mustafa Kemal’in acele İstanbul’a dönmesi istendi.
03 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal ve heyeti Erzurum’a geldi, Halk, askerler ve Kâzım Karabekir tarafından büyük törenle karşılandılar.
O gece Mustafa Kemal, Rauf Orbay, Kazım Karabekir birlikte görüş-tüler.
Karabekir, İstanbul’un Mustafa Kemal’i çağırdığını, görevden alacağını, bu durumda “… derhal askerlikten istifa ederek, İstanbul’a çağrılmasına sebep bırakmamasını ve böyle bir karar vererek Erzurum’da kalmasını istedi ve kendisine bir lider ve komutan olarak itaat edeceğini söyledi” (Rauf Orbay, Siyasi Anılar, Örgün, 2005, S. 314-315 K. Karabekir, İstiklal Harbimiz, age. S.62)
5 Temmuz 1919 Cumartesi gecesi çok önemlidir. Erzurum Kalesi Muhafızlığı’na ait küçük binada gizli bir toplantı yapıldı. Toplantıya Mustafa Kemal, K. Karabekir, Rauf Orbay, Erzurum Valisi Münir Bey, İzmit Mutasarrıfı Süreyya Yiğit, Albay Kâzım Dirik, Binbaşı Hüsrev Gerede, M.Müfit Kansu ve Dr. Binbaşı Refik Saydam katıldılar. Sabaha karşı Anadolu hareketinin başı için seçim yapılması istendi.
Bir gün sonra yeniden toplandıklarında bütün katılanlar önder olarak Mustafa Kemal’i seçti. Sadece Erzurum Valisi Münir (Akkaya) kendisinin bu işlerden af edilmesini istedi. (Bu önemli toplantı Nutuk, Kansu, Gerede, Orbay ve Karabekir’in anılarında yer almaktadır.)
Burada bir önemli noktayı daha dikkate getirmek istiyorum. İstanbul hükümeti Karabekir’le temasa geçerek onu Mustafa Kemal’in yerine 9. Ordu Müfettişliği’ne getirmek istediğini bildirdi, Karabekir bu görevi kabul etmedi. Bu da Karabekir’in Mustafa Kemal’e olan sevgisini ve saygısını gösterir.
Karabekir, aslında ta başından beri askerce verdiği söze en üst düzeyde uyuyor ve uyguluyordu. Mustafa Kemal ve Rauf Orbay’ın, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne üye kabul edilmeleri ve Erzurum Kong-resi’ne katılabilmeleri sağlandı.
7/8 Temmuz 1919 Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece Mustafa Kemal, Padişah’ın Saray’ından telgraf başına çağırıldı.
Mustafa Kemal misafir kaldığı Kolordu’nun emrindeki binadan telgrafhaneye doğru gitmektedir. Erzurum sokaklarından telgrafhaneye giderken yalnız değildir. Bir yanında Kâzım Karabekir Paşa, diğer yanında Rauf Orbay yürümekteler.. Arkalarından Kurmay Başkanı Albay Kâzım Dirik ve sonra yaverler…
Telgrafhaneye gelinir ve Yıldız Sarayı ile iletişim başlar… Harbiye Nâzırı, görevinden ayrılmasını ve Anadolu’nun dilediği bir yerinde “tebdil-i hava” almasını ister, Mustafa Kemal bunu reddeder. Padişah onu askerlik hizmetinden azlettiğini tebliğ ederken Mustafa Kemal de ordudan istifa ettiğini bildirir. Saat gece 10.50’dir.
Bu noktada Rauf Orbay ve Karabekir, Mustafa Kemal’i tebrik ettiler. Karabekir, Mustafa Kemal’e “Emrinizdeyim paşam” dedi.
Burada belgelere dayalı olarak anlatılan gelişmeler karşısında iki gün sonra ne Mustafa Kemal’in titreyerek tedirgin olması ne de sağlam karakteri bilinen Karabekir’in Mustafa Kemal’i tevkif etmek gibi bir düşüncesi olanak dışıdır. Olayların olağan gelişmesine de aykırıdır.
Mustafa Kemal’i tevkif etmeyi isteyecek Karabekir’in Kolordu Komutanlığı’nın içindeki bir binada bulunan Mustafa Kemal’e bir bölük askerle gitmesine de gerek yoktur. Bir yüzbaşı ya da binbaşı ile birkaç asker göndererek bu işi yapabilirdi. Böyle bir sahnenin abartılarak ele alınması aslında Mustafa Kemal’den çok Karabekir’e karşı yapılmış bir haksızlık ve saygısızlıktır.
Olayın özeti
Şimdi olayları özetleyerek yineleyelim:
1. Karabekir Erzurum’a hareket etmeden önce Mustafa Kemal’i ziyaret edip onu Doğu Anadolu’ya davet etmedi mi?
2. 22 Haziran 1919 Amasya İhtilal Bildirisi’ni Karabekir telgrafla onay verip imzalamadı mı?
3. Erzurum’a ilk geldikleri gün (3 Temmuz 1919) Karabekir, İstanbul’un ısrarları karşısında daha fazla beklemeden Mustafa Kemal’in görevden ayrılmasını ve böyle bir durumda kendisinin lider olarak kabul edileceğini bildirmedi mi?
4. Daha sonra yapılan gizli toplantıda Mustafa Kemal, Karabekir’in de oyuyla önder olarak seçilmedi mi?
5. 7/8 Temmuz gecesi Yıldız Sarayı ile yapılan telgraf iletişimi için oraya beraber gitmediler mi? Mustafa Kemal’in askerlikten istifa etmesi üzerine Karabekir kendisini hararetle tebrik etmedi mi? Emrinde olacağını bildirmedi mi?
Bütün bu koşullar ve gelişmeler karşısında nasıl olur da Karabekir Mustafa Kemal’i gelip tutuklayabilir? Mantık çizgisine aykırıdır...
Bu noktada belgelere dayanarak tarihi yeniden yorumlayanların yapması gereken çok önemli bir noktayı belirtmek isterim.
Neden Karabekir’in anılarına bakılmadı?
Sözü edilen bu sahne, bu olay Mustafa Kemal ile Karabekir arasında geçmiştir. Mustafa Kemal bu konuda bir şey söylemiyor. O gün orada bulunanlar Orbay hariç bu sahneden söz etmiyor. Bu eylemi gerçekleştiren Karabekir acaba ne diyor? Bu konuda Karabekir’in yazdıklarına, söylediklerine hatıralarında bakmak gerekmez mi?
Şimdi Karabekir’in hatıralarına bakıyoruz. Karabekir’in İstiklal Harbimiz adını taşıyan hatıraları 1960 yılından bu yana çeşitli tarihlerde basıldı. Karabekir hatıralarında, “Mustafa Kemal’in Samsun’a Gelişi” başlığı altında konuyu ele almakta, Samsun’dan Erzurum’a gelişini, oradaki bütün gelişme ve aralarında geçen konuşmaları, birbirlerine gönderdikleri telgrafları, Mustafa Kemal’in istifasını ve Erzurum Kongresi’ni anlatır. Yaklaşık 45 sayfa bu konular üzerinde durur. (Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, İstanbul, Yüce Yayınları, 1988 S. 29 - 75)
Karabekir bu bölüme aşağıdaki şu anlamlı cümle ile başlıyor:
“Mustafa Kemal Paşa’yı başa geçirmek ve bunu bütün kuvvetimle tutmayı daha İstanbul’da iken düşünmüştüm.” (Sayfa 29)
Pekiyi 45 sayfalık bu bölümde Karabekir, Can Dündar’ın filmine konu yaptığı sahneyi ele alıyor mu, anlatıyor mu?
Hayır, böyle bir sahneden hiç söz edilmiyor. Böyle bir sahne olsa Karabekir bunu iftiharla anlatmaz mı? Karabekir sadece şöyle diyor: “Akşam Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gittim… Ben istifayı münasip görüyordum. Bütün muhitimiz de bu fikirdeydi. Azledilmesinin ordu ve halka fena tesir yapacağından korkuluyordu. Nitekim de böyle oldu. Artık askerlikten istifa ile münasebetsiz bir vaziyete düşmemesi lazım idi. Bunu kabul ile askerlikten de istifa ettiğini yazdı. Kemal Paşa pek meyustu. Ben kendisine hürmet ve samimiyette kusur etmeyeceğimi pek samimi ve ciddi bildirdim. Hazır ol vaziyetinde selamla, bundan sonra dahi ne emirleriniz varsa yapmayı şeref bilirim” dedim. (Karabekir age S.68) İşte gerçek budur.
Karabekir, Rauf Orbay’a bu olaydan 22 yıl sonra, 1941 yılında bu olayı betimleyen mektubunu fazla abartılı bulmuş ki bu mektubu kullanmamış, sadece kitabının sonuna bir ek olarak koymuş.
Karabekir, Kurtuluş Savaşı süresince Doğu’da çok önemli görevler üstlendi. Sağlam karakterli gerçek bir yurtseverdi. Ermenilere karşı girişilen Doğu hareketini başarıyla yönetti ve bağımsızlık savaşının Doğu Cephesi’ni zaferle kapatmak onurunu kazandı.
Daha sonraki aşamada Cumhuriyetin ilanı ve Halifeliğin kaldırılışında ne yazık ki Mustafa Kemal’e ters düştü. Nutuk’ta Mustafa Kemal’in belirttiği gibi “Mücadeleye birlikte başladığı arkadaşları, ihatalarının hududunda (düşünme yetenekleri) bir bir kendisini terk ediyorlardı.”
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti