Kırmızı Kedi Yayınları’ndan basılan ve 18 bölümden oluşan kitapta, Uygur meselesi, Hong Kong, Tayvan gibi kritik meselelerde Çin’e dair servis edilen haberlere ve Çin’in siyasi ve toplumsal yapısıyla ilgili ‘doğru bilinen yanlışlara’ yer veriliyor.
Son 30 yılın 18 yılını Çin'de, kalan kısmını da Çin'le ilgili çalışarak geçirdiğini söyleyen Erdoğdu, Çin’le ilgili bir kitap hazırlamanın ‘kolay bir şey olmasa da önemli bir ihtiyaç olduğu’ görüşünde.
“Özellikle pandemi döneminin başında Batı basınında Çin karşıtı kampanyalar başlatıldı. Uygur, Tibet, Tayvan, Hong Kong konusu ile birlikte, bu sefer de ‘Çin virüsü’ söylemi ortaya atıldı” diyen Erdoğdu, çalışmasının da buna bir tepki olarak başladığını anlatıyor.
‘HONG KONG ŞİMDİ Mİ AKILLARINA GELDİ?’
Sputnik'te yer alan habere göre, ABD başta olmak üzere Batı medyasının Çin’e yönelttiği ‘demokrasi ihlali’ suçlamalarına değinen Erdoğdu, “Uygur meselesi, Hong Kong ve Tayvan gibi konular Çin’in içişleri. Ancak ABD, Tayvan’a silah yardımı yapıyor, resmi ziyaretlerde bulunuyor. Hong Kong eylemleri döneminde de aynı tavır içerisine girdiler. Bölgede ‘demokrasi’ olmadığını savunuyorlar. Hong Kong’un 100 yıllık İngiliz sömürgesi döneminde akıllarına gelmeyen demokrasi, Çin’e devredilince mi aklına geldi?” ifadelerini kullandı.
‘DİNİ VE MİLLİYETÇİ DUYGULARI OKŞAMAK İSTİYORLAR’
Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşanan gelişmelere de dikkat çeken Erdoğdu, Uygurlar üzerinden hem ABD’de hem de Türkiye’de yanlış bir algı oluşturulmaya çalışıldığını söyledi ve şu açıklamalarda bulundu:
“Sincan Uygur bölgesi cennettir demiyorum, sorunlar olabilir ancak bu sorunlar her ülkede olabilecek sorunlar. Sincan konusunda öne sürülen iddialarla dini ve milliyetçi duyguları okşamak istiyorlar. Çin parasının üzerinde bile Uygurca olduğu halde dillerinin yasaklandığını söylüyorlar. Çin'de azınlıklara pozitif ayrımcılık var.”
‘TÜRK BASININDA ÇİN'LE İLGİLİ BATI BELİRLENİMLİ BİR ALGI VAR’
Çin ile ilgili oluşan algının asıl sebebinin Batı medyası olduğunu söyleyen Erdoğdu, “Batı basını Çin'le ilgili sürekli olarak 'Komünist Çin', 'Çin rejimi' tanımlamasını kullanıyor. Örneğin, Tiananmen Meydanı’nda düzenlenen alakasız bir etkinliği bile ‘1989'da öğrencilerin öldürüldüğü Tiananmen Meydanı’ diye servis ediyorlar” diyor. Bu durumun Türk basınında da aynı şekilde ele alındığını söyleyen Erdoğdu, “Türk basınında da Çin'le ilgili Batı belirlenimli bir algı var. Çoğu ajansın Çin temsilcilikleri çok geç sayılabilecek dönemlerde açıldı” diye anlatıyor.
Çin’in Türkiye’de de yeteri kadar tanınmadığı görüşünü savunan Erdoğdu şöyle devam ediyor:
“Çin dünya nüfusunun 5'te biri, BMGK'nın 5 daimi üyesinden biri, 56 milli azınlık yaşıyor, ekonomik gücü tartışılmaz. Türkiye'de orayı iyi tanıyamadık, ancak diplomatik ilişkiler artarak devam ediyor. Ancak Türk basınından bazı kurumlar Çin'i görünce hep aynı kalıplarla haber yapıyorlar.”
‘BİLE BİLE YALAN SÖYLEMEK AFFEDİLİR ŞEY DEĞİL’
Türk basınında dış haberler konusunda eksiklikler olduğunu belirten Erdoğdu ayrıca, konu Çin ve Kuzey Kore olduğunda basının sürekli olumsuz haberler yaptığına da işaret ediyor.
“Bu bir yayın politikası olabilir, ancak bile bile yalan haber yapmak gazetecilikte affedilir bir şey değil. ‘Uygurca yok’ demek, ‘Kadınların yanına Çinli erkekler yerleştiriliyor’ demek, ‘İbadet yasağı var demek’ affedilir şeyler değil” diyen Erdoğdu, koronavirüs pandemisi döneminde Çin’le ilgili haberler arttığı için ‘malzeme sıkıntısı çekmediğini’ aktarıyor:
“Bu konuda basın alanında genel olarak bir problem olduğunu düşünüyorum. Özellikle dış haberler konusunda ciddi bir uzmanlık eksikliği var. Çin, Rusya, Vietnam, Küba ve Kuzey Kore gibi ülkelerde bunun zararını açık bir şekilde görebiliyoruz."
‘ÇİN MEDYASI SANILDIĞI GİBİ TEK SESLİ DEĞİL’
“Çin medyası sanıldığı gibi tek sesli değil. Çin tek partili bir ülke de değil, 8 tane daha parti var. Bu partiler batılı anlamda seçimlere katılmıyorlar ancak yönetim sistemine dahil oluyorlar. Çin meclisi toplanana kadar 30 küsur bin toplantı yapılıyor. ABD'ye ise zenginler demokrasisi deniyor Çin'de.”
Çin basını, ülke sorunları hakkında herkes istediğini yazıyor ve konuşabiliyor. Ve hemen hemen her kurumun yaygın muhabirleri var, dünyaya yayılan bir ağları var. Maalesef bunlara gazeteci gözüyle değil de ajan gözüyle bakıyorlar. Medya alanında Çin batının değerlerine sahip değil. Ancak çok seslilik var, televizyon ağını iyi kullanmaya çalışıyorlar. Çin tek başına liderlik peşinde değil, Rusya ve İran'la ilişkileri iyi, ABD'den en önemli farkı kaosla beslenmemesi.
‘BBC, ÇİN KONUSUNDA BÜTÜN KREDİSİNİ HARCADI’
Öte yandan Erdoğdu, Batı medya kuruluşları arasında özellikle BBC’nin kötü bir sınav verdiği görüşünde:
“Benim son birkaç yıla kadar her şeye rağmen saygı duyduğum kurum BBC idi, Çin'deyken BBC'ye de çalıştım. Ancak BBC Çin konusunda bütün kredisini bir anda harcadı. Nedeninin ciddi bir şekilde araştırılması lazım. Uygur konusunda ciddi bir kötü sınav verdi. Batının demokrasiden ve insan haklarından anladığıyla doğunun anladığı farklı. ABD, Çin’in Sincan ve Hong Kong gibi konularında ‘insan hakları raporları’ yayınlarken, Çin’in ABD’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili yayınladığı raporlarda ise soğuktan ölen insanlara yer veriliyor. Bu da bir insan hakları yaklaşımı.”
Türkiye’deki Çin algısının da Batı medyasının haberleriyle paralel ilerlediğini söyleyen Erdoğdu, “Türkiye'de iktidar Uygur konusunda aslında kötü bir sınav vermemişti, bir tek Heyit olayında kötü bir sınav verdiler. Ancak CHP'nin Uygur raporu Washington'la birlikte hazırlanıyor. Hükümetle Uygur ayrılıkçılığı konusunda yarışıyorlar. Meseleye ABD perspektifinden bakıyorlar ve Türkiye'ye zarar veriyorlar” açıklamasında bulundu.
Türk solunun da Çin konusunda iyi bir sınav vermediğini söyleyen Erdoğdu, “Çin'i soldan eleştiriyorlar, Çin sosyalizmini beğenmiyorlar. Sol pozisyondan öne sürdükleri argümanlar aslında Amerikan sağının argümanları. Çin dünya nüfusunun yüzde 22'sine, dünyadaki ekilebilir alanların yüzde 7'siyle bakıyor. Önce bir buçuk milyar insan doyacak. Yaptıkları çalışmalarla yoksulluğu yok ettiler, dünyada başka örneği var yok” dedi.
ÇİN’DEKİ TÜRKİYE ALGISI NASIL?
Çin'de Türkiye’nin nasıl algılandığı sorusunu yanıtlayan Erdoğdu, iki ülkenin birbirini daha iyi tanıması gerektiği görüşünde:
“Çin hiçbir ülkenin iç işlerine karışmak istemiyor, örneğin ben Çin'in Ermeni meselesinde hiçbir zaman bir açıklama yaptığını görmedim, 2009'daki olaylarda Erdoğan "Soykırım gibi" dediğ andan itibaren, Çin basınında 'Peki 1 milyon Ermeniye ne diyeceğiz?' gibi ifadeler kullanıldı, tabii hiçbir zaman resmi dile yansımadı. Çin ile Türkiye birbirini hiç iyi tanımıyor. Dönüm noktası 1999 yılında THY uçuşlarının başlaması oldu, ve bu da çok geç bir tarih. Ondan sonra 2002 Dünya Kupası’nda aynı gruba düşmemiz de daha iyi tanımaya vesile oldu.”