Gizemlerin ülkesi: Kuzey Kore (6.bölüm)

Kuzey Kore'yi tanımlamak, anlatmak zor. Bilgi az, söylem çok. Ülkede belki ifade etmesi zor ama her şey 'mış gibi...' Çözümlemek zor.

Yayınlanma: 16.12.2019 - 09:28
Abone Ol google-news

İZİN VERDİKLERİ KADAR

Çocuklar dahil çok madalyalı hüznün ülkesi Kuzey Kore. Her otokrat devlet ve yönetim gibi sadık yurttaşları onurlandırmayı, ideoloji ve rejime bağlı olanları ödüllendirmeyi önemseyen bir ülke. Özellikle orta yaş üstü insanların üstünde onlarca madalya var.

Kuzey Kore ile ilgili maalesef okunacak kaynaklar kısıtlı. Özellikle sağlıklı bilgi bulmak çok zor. Ülkenin kapalı kutu yapısı ve gizemli korunma refleksi ülke hakkında geniş bilgi edinmemizi zorlaştırıyor. Kuzey Kore için bilgi kaynaklarımız bugün için nadir olarak ülkeye giren gezginlerin kişisel notları (ki bunlardan en geniş kapsamlı olanlardan biri, ülkeye 2013 yılında giden gezgin Alper Metin’in blogundaki yazılarını okuyabilirsiniz), ülkeye görevli giden kişilerin kitapları (Türkçeye çevrilmiş çizer Guy Delisle’nin “Pyongyang - Kuzey Kore’ye Yolculuk” kitabı en bilinen örnek) veya ülkeden kaçan muhaliflerin anlatımlarıdır (ki bunlar da yanlı ve subjektif olabilir, özellikle Güney Kore ve Batı medyası tarafından köpürtülerek servis ediliyor.)

Bu kısıtlı ve gözleme dayanan bilgileri ülkeye giderek geliştirme şansınız pek yok. Onların “istediği ve izin verdiği kadar” gezebiliyorsun, yürüyebiliyorsun, durabiliyorsun, yiyebiliyorsun ve sonuçta “onların” belirlediği kadarını görebiliyorsunuz. Onlar kim? Belirsiz...

Turistler için okullarda öğrenci gösterileri

İletişime kapalı yapı

Rehberler farklı bir talep ve isteminiz için izin veya görüş almak için hep “bir yeri”, “onları” arıyorlar.

Ülke ile ilgili hurafe, yalan yanlış bilgilerin en önemli kaynağı Batı basını, ancak en önemli nedeni ise ülkenin yönetimi ve iletişime kapalı yapısı. Bu da ülke ile ilgili uydurma haber ve abartılı bilgilerin artmasına yol açıyor.

Rehberlerin söylediğine göre, ülkeyi tanıtmak ve turizme açmak gibi bir çaba var deniliyor. Kendi başına gezebilme, istediğin fotoğrafı çekebilme, halk ile iletişim kurma, ülkenin her yerine gidebilme, gece otel dışına ve sokağa çıkma özgürlüğü olmadan bu açılım nasıl olacak?

Bu çağda cep telefonu ve internet artık insanlar için salt iletişim aracı değil, birçok insan için bu teknolojiler, güvenlik hissi, işini takip etme, işini yapma aracı, bilgisayar, fotoğraf makinesi, video film çekme aracı. Ülkenin bu yasağı sürdükçe bu ülkeye gelmek isteyen birçok insan istemeye istemeye vazgeçecektir. Bu çağda özellikle meraklı yeni nesiller için günlerce iletişimsiz, habersiz kalmak hapishaneye girmek gibi (ki hapishanede bile gazete, TV olanağı var).

REJİME SEVGİ VE İTAATİN BU KADAR KUSURSUZ, PÜRÜZSÜZ OLMASI MÜMKÜN MÜ?

Kore dönüşü en çok sorulan soru, “Orada insanlar mutlu mu” oldu. Bilmiyorum, anlayamadım. Ya da tam olarak tanımlayamam.

Ancak grupta bulunan psikologlarımızdan Şeniz Pamuk’un yazdığı notlardan bir bölümü belki merakınızı giderebilir:

“Gerek şehirde gerekse kırsalda, yürüyen, bisiklete binen, evinin önündeki toprak parçasına bir şeyler ekmeye çalışan, yağmurdan kaçan, iş çıkışı birlikte oturup dondurma yiyen, heykelleri ve mezarları ziyarete gelen, alışveriş merkezinde alışveriş yapan, bir gösteri izlemeye gelen insanların yüzlerine bakıyorum. Gözlerine bakmaya çalışıyorum. Duygularını yakalamakta çok zorlanıyorum. Bu insanlar neler hissediyorlar? Anlamak çok zor. Mutlu desem diyemem. Evet görevlerini çok güzel yerine getiriyorlar, yüzlerinde bir “sosyal gülümseme” var, çok kibarlar bizlere karşı, ama içten bir kahkahayı az duydum. Üzgün? Korku dolu? Bıkkın? Heyecanlı? Endişeli? Eğlenceli? Meraklı? Öfkeli? Evet, birbirlerine sert davrandıkları birkaç ana şahit olduk, ama bu bize neyi anlatır ki? Sanırım beni en çok etkileyen insanlardaki mesafe ile o künt ve donuk ifade oldu. Çocuk ve gençler daha canlı, ancak yaş ilerledikçe yüzler sertleşiyor, o çok dipte kalmış gülücüğü çıkarmak için uğraşmak gerekiyor.”

Kuzey Kore otorite ve itaatin bir bütün olarak devlet eliyle yaşandığı belki en keskin ülke

Soru çok, yanıt yok

Kuzey Kore’ye giden herkesin gözleyebileceği mutlak bir disiplin, temizlik, sadakat, saygı ve hatta “rejime sevgi ve itaatin” bu kadar bütünsel, kusursuz, pürüzsüz olması mümkün mü?

Sanırım herkesi düşünmeye ve kuşkuya iten yanı bu. Her şey bu kadar güllük gülistan olabilir mi?

Elbette başka sorular da var:

-İnsanlar neden ürkek, iletişim kurmaktan çekiniyor? Ne var ki konuşsak, sohbet etsek?

-İnternet, cep telefonu ağı neden kapalı? Dünyadan haberdar olmanın ne zararı var?

-Turistlerin olduğu yerlerde doğal olarak neden halk yok?

-Bu kadar gizem, gizlilik, yasak neden?

-Eğitim ve kültürün bu kadar yüceltildiği bir ülkede muhalefet, karşı görüşlü yazar, çizer, sanatçı, gazete, radyo, TV veya bu mecralarda ifade özgürlüğü neden yok?

Soru çok. Ancak şimdilik hepsine yanıt yok. Belki gelecekte...

Sosyal mecraların ve Batı basınının şeytanlaştırdığı Kuzey Kore’de güzel şeyler az değil. Ülkenin vahşi kapitalizmden korunmasının somut yararları var. En azından başkentteki gözlemlerimde fırsat eşitliği, kadın - erkek eşitliği, hatta kadının sosyal hayatta daha ön planda olması, laiklik, eşit ücretsiz eğitim ve sağlık, kara para düzeninin olmaması.

Herkesin her şeye aynı yakınlıkta ve uzaklıkta olması. Bu ülkede neo-liberal ekonomilerin insanı “maruz” bırakan tüm kirlilikleri, gürültüsü, rekabeti, vahşi pazarlama saldırıları, evsiz aile, işsiz insan, dilenen yurttaş yok.

Az renk, az çeşit, az fikir

Buna karşın, ülke çok askeri, insanlar çok asker, her yer asker, üniformalı tek tip düzende insan. Ülkede çok lider, çok tören, çok alkış, çok abartı, çok hamaset, çok kontrol, çok yasak, çok kısıt, çok düşman, az renk, az çeşit, az teknoloji, az konuşma, az fikir var. Ve az sivil toplum çokça devlet, hatta sadece tek tipçi ideolojiyi yücelten, dayatan ve kutsayan bir devlet var.

Bizim dünyamızdan, görgümüzden, penceremizden ve ezberlerimizden bakıldığında kendi gerçeklerini yaşayan, kendi dünyalarını kurmuş bir toplum, bir ülke. Sanki uzaydan başka galaksiden gelmişler, görevleri bitince kendi gezegenlerine dönecek gibi “kendini” yaşayan bir ülke...

Kuzey Kore açılır mı?

Ülkenin çektiği acıları, yaşanan elemli tarihlerini düşününce, kişi başı yüz kilo Amerikan bombası yemiş, neredeyse Japon, Amerikan işgali ve saldırılarında taciz ve tecavüz edilmemiş tek bir ailenin bile olmadığı bu acılarla büyüyen ve her gün bu anılarla yaşayan, devletin de ısrarla, inatla ve kararlılıkla bu acıları, anıları deşen ideolojisi ile ayakta kalmaya çalışan, dünyanın kendi kaderine terk ettiği, ülkenin de kendi kaderine terk edilmişliği ideolojik bir dayanak yaptığı bir ülke...

Ülkenin yeni genç lideri, İsviçre’de eğitim alan yani dış dünyayı bilen, dünyada olan bitenden haberdar bir lider. Hem bu yeni süreç hem de dünyada hızla artan iletişim ve globalleşmenin dayanılmaz gücü, ülkeleri ve yönetimleri zorluyor. Ülkeler benzeşip ortaklaşırken global sermaye ve neo-liberal vahşi şirketler yeni kazançlar için her rejimi, her ülkeyi zorluyor.

Demokrasiler evrensel değerler, eşitlikçi ve çoğulcu yeni yapılanmalarla vahşi kapitalizmin yıkıcılığından ve nobranlığından sakınabilir. Bunların Kuzey Kore ile ilgisi ne derseniz?

Kuzey Kore halkı gibi bir şekilde neo-liberal kirliliklerden korunmuş, hâlâ eski dünyanın naifliğini, sadeliğini ve terbiyesini yaşatan halkların, dünyadaki kötü örneklere bakıp bu eğitim ve kültür düzeyi ile ideal bir ülke yaratma şansı, artık treni kaçırmış veya ipleri global sermayenin eline geçmiş nice ülkeden daha yüksek.

Kendine özgü model

Yeni süreçte ülkenin açılımı ve dünya ile teması kaçınılmaz bir gerçek. Çünkü her yeni nesil daha çok merak edecek, daha çok isteyecek. Çin, Rusya, Küba’da ne olduysa belki benzerleri yaşanacak. Ancak Kuzey Kore’nin Çin, Rusya ve Küba gibi bir gecede ideolojik dönüş yapmasındansa Vietnam gibi “kendine özgü ama kendi değerlerini koruyan”, insanın doğuştan hakkı olan eğitim, sağlık, güvenlik ve hatta bir ölçüde ulaşımda eşit, ücretsiz sosyal devleti koruyarak büyümesi, değişmesi ve dünyaya entegre olması mümkün. Belki bu “kendine özgü modelle” komşusu, kardeşi Güney Kore’de yaşanan vahşi kapitalizmin tüm arazlarını, kirlenmişliğini, komplikasyonlarını, sıkıntılarını, eşitsizliğini yaşamadan daha güzel, daha adil ve daha mutlu bir ülke olabilir.

Kuzey Kore bugün tecrit edilmiş ve bildiğimiz anlamda, kendi ölçeklerimize göre fakir olabilir. Ancak gözle görülür bir terbiyeleri, kültürleri, görgüleri, düzenleri, tertipleri ve yetersiz olsa da herkese ulaşan bir refahı var. En azından başkentte görülen o ki aç, açıkta insan yok. Ülkenin elitleri, ayrıcalıkları elbette vardır. İnsanların ve duyguların olduğu yerde, hele hele kapalı rejimlerde eşitlik olmaz. Ziyarete gelenlerin görebileceği bir elit ve ayrıcalıklı kesim yok. En azından sokakta göremedik. Onları ancak ülke açılım yaparsa, şeffaflaşırsa görebileceğiz.

Her şeye rağmen değişim kaçınılmaz. Değişim zorlayıcı. Ülke ne zaman, ne kadar, nasıl değişir bilinmez.

Keşfedilmeyi bekliyor

Ancak ülke değişmeden hâlâ gitmek ve görmek için, globalizmin ve neo-liberal ekonominin giremediği “kendi özgün rejimi” ile kalan son ülke olarak ilginç ve çekici. Yanı başındaki her şeyin çok, gürültülü, kalabalık, kaotik olduğu tuhaf bir vahşi “kızıl komükapitalizmi” yaşayan Çin’e karşın Kuzey Kore “az”ın, sadeliğin, düzenin, tertibin, terbiyenin, temizliğin, yegâne ideolojik ve politik turizmin gizemli sessizliği içinde keşfedilmeyi bekliyor.

SON


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler