Halka rağmen siyaset
‘İktidar kayyımlarla halka rağmen siyaset yapıyor’ ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, toplumda hiç kimsenin “ben bunun dışındayım” demeyeceği bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Halka tasarruf önlemleri telkin edilirken, Ankara’daki Saray’a, yazlık, kışlık ve hatta uçan saray eklemekten kaçınmıyorlar” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 4 Eylül’de Sivas’ta gerçekleştirilecek parti meclisi (PM) toplantısına sunulacak MYK raporunda son bir yılda yaşananları özetleyen bir yazı kaleme aldı. Kılıçdaroğlu, 23 Haziran’da Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kararıyla yinelenen İstanbul seçimiyle milli iradenin halkın eliyle düzeltilmesine karşın iktidarın aynı yanlışı yapmaktan ve yerel yönetimler üzeriden hukuksuzluğa girişmekten geri durmadığını belirterek, “Halkın oylarıyla seçilmiş belediyelere atanan ve belediye bütçesini keyfince harcamaktan çekinmeyen kayyımlara karşı, 31 Mart tarihinde halkın demokrasi dersi vermesine rağmen, yeni kayyımlar atayan iktidar, sandıktan çıkan ‘halka rağmen siyaset’ yapılamayacağı mesajını almamakta ısrar etmektedir” görüşünü ifade etti. CHP lideri Kılıçdaroğlu, 4 Eylül’de Sivas’ta gerçekleştirilecek PM’ye sunulacak MYK raporunun sunuşunda “Yönetilemeyen Türkiye” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu’nun sunuş yazısında özetle şunlar yer aldı:
Türkiye uçurumun kenarında: Türkiye, denge ve denetleme mekanizmalarından yoksun, kuvvetler ayrılığının yürütmenin başındaki partili bir Cumhurbaşkanı’nın himayesinde tek elde toplandığı, hukuk ve demokrasinin rafa kalktığı bir sistem ile yönetilememektedir. Cumhurbaşkanlığı örtüsü altındaki tek adam rejimi, iflas etmiş dış politika, barış ortamının yok olması, kutuplaştırıcı iktidar dilinin varlığı, ekonominin de tamamen çökmesiyle Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir. Günü kurtarma telaşı: İktidar, tüm bu tablonun düzelebilmesi için köklü reformlar yapmak yerine pansuman tedavisi ile günü kurtarma telaşındadır. Sözde yargı reformu, ekonomide vergi artırarak halkın sırtına yük bindirme gibi geçici çözümler tamamen bu nedenledir. Kuvvetlerin tek elde toplandığı, yüksek yargı temsilcilerinin yürütmenin başındaki kişi önünde el pençe divan durdukları bir sistemde, anayasal değişikliklere ihtiyaç olduğu açıktır. İçinde bulunduğumuz durum, dünyanın her yerinde kriz olarak isimlendirilir. CHP olarak Türkiye’nin, eğitim, ekonomi, demokrasi, dış politika ve toplumsal barış alanlarında temel sorunları olduğunu, bunlara çözüm üretemeyen bir tek adam iktidarının varlığını her fırsatta söyledik. Özetle Türkiye yönetilemiyor, savruluyor.
‘Yeni bir anayasa’
Demokratik anayasa ihtiyacı: Bunun çözümü daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları, daha fazla barıştır. Kuvvetler ayrılığının yok edildiği bir yerde, ekonominin düzelmesi, kalkınma, hakça bölüşüm beklenemez. “Hepimiz aynı gemideyiz” diyorlar. Doğrudur. Ama tek adam rejiminde geminin kaptanı, başmakinisti, çarkçıbaşısı, güverte reisi, makine lostromosu, yağcısı, kamarotu, aşçısı aynı kişi... Bir kişi koca gemiyi tek başına, kazasız belasız güvenli bir limana götürebilir mi? İşte bu nedenle Türkiye’nin bütün kesimlerinin katılacağı demokratik güçlü bir anayasaya ihtiyacı var. Türkiye’nin temel konularının, devlet yapısının, temel ilkelerinin yer aldığı, toplumun bütün kesimlerinin katılacağı bir anayasa olması gerekiyor. Böylece toplumda hiç kimse “ben anayasa değişikliğinin dışında kaldım” demeyecektir.
‘Geriye götürdü’ hatırlatması: Gerek askeri, gerek sivil darbe dönemlerinde yapılan anayasalar ve anayasa değişiklikleri topluma büyük acılar çektirmiştir. Bizim, toplumun her kesimini kucaklayan ve anayasa kitapçığını eline aldığında her yurttaşın “Bu benim anayasamdır, bu benim haklarımı koruyan bir anayasadır ve bu anayasanın korunması gerekir” diyebileceği bir anayasaya ihtiyacımız var. Oysa demokratik geleneklere aykırı biçimde, Türkiye’de OHAL yönetiminde anayasa değişikliği yapılmış, suiistimalci bu değişiklik, Türkiye’yi 100 yıllık parlamenter sistem geleneğinden geri götürdüğü gibi, sorunlarına da çözüm sunmamıştır.
‘İki önemli aktör gelmedi’
Siyasi ayak ortaya çıkarılmadı: Hepimizin mağdur olduğu 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin üzerinden üç yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen, örgütün siyasi ayağı ortaya çıkarılmamış, çıkarılması için gerekli çaba gösterilmemiştir. Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu çalıştırılmamıştır. Darbe girişiminin ayrıntılarının ve FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasında iki önemli aktör olacak kişiler Meclis araştırma komisyonuna gelmemiştir. Bunlardan birisi MİT Müsteşarı, diğeri dönemin Genelkurmay Başkanıdır. İktidar mensuplarının bizzat söyledikleri “FETÖ borsası” nedeniyle parası, dayısı, siyasi destekçisi olanların kurtulduğu, ama askeri öğrencilerin, masum insanların cezaevinde yatırıldığı bir düzen kabul edilemez. Hukuk devletinden bahsedemeyiz: Parti meclisi üyemiz Eren Erdem’in, Osman Kavala’nın, Cumhuriyet çalışanları, yazar ve çizerlerinin cezaevinde tutulduğu, demokratik haklarını kullanarak barışçıl eylem yapan Gezi direnişçilerinin yargılandığı, ömrünü FETÖ ve benzeri yapılanmalarla mücadeleyle geçirmiş Emin Çölaşan, Necati Doğru gibi gazetecilerin FETÖ’den yargıç karşısına çıkarıldığı, Sözcü gazetesi manşetlerinden suç unsuru yaratılmaya çalışıldığı ülkede hukuk devletinden bahsedemeyiz. Unutulmasın ki CHP iktidarında bu girişim tüm ayrıntılarıyla aydınlatılacak ve 251 şehidimizin kanı yerde kalmayacaktır.
Halk adalet terazisini düzeltti: Mart sonrası gelen bahar, yargı eliyle gölgelenmeye çalışıldı. Ancak, geçmişte ve hatta 31 Mart öncesi ve sonrası yakın geçmişte verdiği kendi kararlarını, hukuku, demokrasiyi ve milli iradeyi hiçe sayan YSK’nin 7 üyesi, İstanbul halkının kararını somut hiçbir gerekçeye dayandırmadan yok saydı. Aynı sandığa giren büyükşehir belediye başkanı, ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve muhtar pusulaları arasından sadece büyükşehir belediye başkanı seçiminde sorun görerek, hukuk tarihine absürdlükle giren bir anlayışla 31 Mart’ta yapılan büyükşehir belediye başkanı seçiminin yenilenmesine karar verildi. 23 Haziran’da yinelenen seçimde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız tarihi bir farkla seçimi kazandı. Kendini inkâr eden YSK’nin sorumlusu olduğu adaletsizliği, İstanbul halkı 23 Haziran seçimiyle yok etti. Adalet terazisi, YSK üyesi 7 yargıca karşı halkın eliyle düzeltildi. Halka rağmen siyaset: Milli irade, halkın eliyle düzeltilmesine rağmen, iktidar aynı yanlışı yapmaktan, yerel yönetimler üzerinden hukuksuzluğa girişmekten geri durmamaktadır. Halkın oylarıyla seçilmiş belediyelere atanan ve belediye bütçesini keyfince harcamaktan çekinmeyen kayyımlara karşı, 31 Mart tarihinde halkın demokrasi dersi vermesine rağmen, yeni kayyımlar atayan iktidar, sandıktan çıkan “halka rağmen siyaset” yapılamayacağı mesajını almamakta ısrar etmektedir
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı