Handan İnci'nin Orpheus'un Şarkısı üzerine çifte bakış

Handan İnci, "Orpheus'un Şarkısı" adını verdiği yeni çalışmasında, Ahmet Hamdi Tanpınar romanlarını farklı bir okuma biçimiyle yeniden yorumlama çabasına girişiyor. İnci, Tanpınar romanları bağlamında, bugüne kadar çok da fazla ele alınmamış, belki de alınmak istenmemiş bir konuya odaklanıyor kitabında: aşka ve kadına.

Yayınlanma: 03.12.2014 - 13:12
Abone Ol google-news

O, yaşanmadan sararmış aşk

Selim İLERİ

Değerli Handan İnci’nin Tanpınar için yazdıklarını ve emeğini her zaman okudum, izledim. Ayrıca, Abdullah Uçman’la birlikte hazırladıkları, Tanpınar için yazılanlardan derlenmiş seçki de sık sık baş vurduğum bir çalışma.

Handan İnci bu kez Orpheus’un Şarkısı’yla (Yapı Kredi Yayınları) Tanpınar romancılığının gizlerine -belki de gizemine- yol almış.

Geçmişin Tanpınar okurları, bizler, kuşakdaşlarım tahilsiz bir başlangıçla önce Huzur’u okumuştuk. Nice yıllar sonra Sahnenin Dışındakiler ve Mahur Beste’ ‘nihayet’ yayınlanmıştı. Onları da galiba, Huzur’un gölgesinde okuduğumuzdan, bu üç roman arasında bağ kurmak ya iyice gecikmiş, ya da dikkatimizden kaçmıştı.

Handan İnci önce bu bağa işaret ediyor; Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler, Huzur üçlüsüne Aydaki Kadın’ı da ekleyerek, “Hiç çekinmeden söyleyebilirim ki” diyor, “Tanpınar bu kitapları birbirine teyelleyerek Proustvâri bir roman dünyası kurmak istiyordu.”

Öyle sanıyorum ki, dört romana, incelemecinin saptamasıyla “dört ana bölümden oluşan büyük/tek” romana, “Yaz Yağmuru” öyküsüydü de eklenebilir. Geçmişte Tanpınar’dan -dura kalka, binbir güçlükle- okuduğum ilk eser “Yaz Yağmuru” öyküsüydü. Yağmur altında, bahçede karşısına çıkan ‘genç kadın’, Sabri’nin hayatını altüst edecek, sonra da onmaz hüzünler bırakarak yitip gidecekti...
Huzur’da Sabri karşımıza çıkmıyordu ama, Mümtaz epey andırıyordu Sabri’yi; “Yaz Yağmuru”nun yangınlarla donanmış genç kadını da, sanki Nuran’a esin kaynağıydı...

Orpheus’un Şarkısı’nda, Handan İnci, Atiye’yi, Sabiha’yı, Nuran’ı Leylâ’yı art arda değerlendiriyor. Bence iç dünyası hâlâ puslu Tanpınar’ın bu kadın roman kişilerinde neyi aradığını, niçin aradığını, inceliklerle örülü bir çözümlemeyle dile getiriyor. Fakat mutlak kopuşların, ayrılıp gidişlerin o yoğun sisini asla edebiyat-yaşam-ruhbilim ‘dedikoduları’na dökmeden.

Peki, roman kişisi Cemal ya da Mümtaz; onlara Sabri eklenemez mi? Tanpınar anılarında, korkunç savaş yıkımında, bitkin, ölümcül bir askerden söz açar, onun da adı Sabri’dir. Sabri ölüm yolculuğunda tek başına silinip gider... Bir dönem gelmişti, “Yaz Yağmuru”ndaki genç adamın ismi niye Sabri ki! diye tutturmuştum.

Mümtaz’ın Tanpınar’dan esinli olduğu hayli yazıldı. Sabri kimden esinliydi? Bilmiyorum neden, bunu çok düşündüm ve hep anılardaki, görünüp sonsuza dek yiten Sabri’yle ilişkilendirmeye kalkıştım. Daha başlangıçta, daha çocuk sayılabilecek yaştayken, yaralanmış, iç dünyası kapkaranlık bir genç adam, sizde, gelecekte, ruh ikizinize dönüşebilir...

Handan İnci, Orphues’un Şarkısı boyunca, romanlar arasında, güzelduyusu yüksek gözlemlerle bizi bir gelgite kaptırıyor. Önemli bir inceleme kitabı ama, yazarın Tanpınar romanlarına ilişkin çözümlemesini, Orpheus’un Eurydike’leri bırakıp gidişini gerilimde, bir solukta okuyorsunuz.
Hele Aydaki Kadın’a, Leylâ’ya ayrılmış bölüm apayrı bir anlam taşıyor. Aydaki Kadın Tanpınar’ın eserleri arasında en sönük kalan. Ne var ki sona erdirilememiş bu roman, bence, Tanpınar’dan bir iç konuşma. Unutmamak gerekiyor: Aydaki Kadın’da Selim İflâs adlı bir roman yazmaya çalışmaktadır...

Sona yaklaşırken, kişisel hayatta, toplumsal hayatta, bütün olup bitenlere bir iflâs, bir batkı diye yaklaşmak...

Öyleyken, öyleyse, sevgili Handan İnci’yle söyleşmek istediğim bi şey var: Orpheus’un Şarkısı, sayfa yüz bir, Mümtaz-Nuran aşkı, Tanpınar sahiden “platonik” olmayan aşklar mı yazıyordu? Yoksa, Mümtaz da, Huzur’daki o çok çapıcı Mehmet gibi doludizgin yaşamak istiyor, ne acı ki, aşk her defasında yaşanmadan sararıp kalıyordu...

Orpheus’un Şarkısı yankısı uzun sürecek bir eser.

'Bu tarzda sevmek bir öğrenme işidir'

Eray AK

Edebiyat okurlarının, her okumada farklı bir renk yakaladıkları, benim yazarım diye peşinden sürüklendikleri ve akıllarında sürekli yer eden kalemleri hep olageldi. Ahmet Hamdi Tanpınar da pek çok insan için bu yazarlar arasında şüphesiz.

Ancak Handan İnci için durum biraz daha farklı. Tanpınar, Handan İnci'de benim yazarım mertebesinden "sevgili yazarım" mertebesine yükselmiş durumda.

Bu anlaşılmayacak bir durum da değil aslında çünkü Tanpınar, Türk edebiyatı alanında önemli bir akademisyen olan Handan İnci için daha keşfedilmemiş birçok kuytu köşesi olan, yazınında yeni yorumlara hâlâ yer bırakan bir yazar.

İnci, bugüne kadar Tanpınar üzerine birçok çalışmanın altına imza attı. Her çalışmasında sevgili yazarının kaleme getirdiklerinde farklı renklerin peşinde düştü ve peşine düştüklerini bir şekilde elle tutulur hale de getirdi. Geçenlerde, yayımlanan Orpheus'un Şarkısı adını taşıyan çalışması da İnci'nin, Tanpınar üzerine yaptığı çalışmaların son ve belki de en ilgi çekecek halkısını oluşturuyor çünkü Handan İnci, Tanpınar romanlarında bugüne kadar çok da fazla ele alınmamış bir konuya odaklanıyor kitabında: aşka ve kadına.

Yani Handan İnci, Tanpınar romanlarını aşk ve kadın ekseninde tekrar okuyor.

"Tanpınar'ın eserleri [bugüne kadar] çoğunlukla toplumcu ve tarihselci yaklaşımlarla yorumlan[dı]. Roman, hikâye ve şiirleri üzerinde yapısalcı yöntemlerle veya psilanaliz açısından bazı incelemeler yapılmışsa da sayısı bini aşan ve artık ciddi bir literatür oluşturan Tanpınar çalışmaları içinde bu tür yazılar geniş yer tutmaz. Tanpınar'ın eleştirmen ve akademisyenler için asıl çekici yönü, sezişleri güçlü, kültürlü bir yazarın, özellikle Doğu ve Batı uygarlıklarını karşılaştırmak suretiyle Türk toplumu üzerine söyledikleridir. Oysa Tanpınar'ın geniş ve derin dünyası bundan ibaret değil."

Tanpınar'ı ve yazdıklarını tek renge sıkıştırmak yapılacak en büyük hatalardan biri. Çünkü gerek yaşantısı gerekse yazıklarıyla her zaman birçok rengi içinde barındıran biri oldu Huzur'un yazarı. Handan İnci de bunun vurgusunu yapma uğraşında aslında tüm bir kitap boyunca. Çalışmada, Tanpınar romanlarında izi sürülen aşk ve kadın, her ne kadar Tanpınar dendiğinde İstanbul, Doğu-Batı ikilemi ve metinlerindeki kültürel tortu izleklerinden sonra gelse de İnci, aslında bunun tam tersi bir durum söz konusu olduğu iddiasında: Aşk, "Tanpınar için hayatın anlamı olduğu gibi sanatın da başlangıcıdır."

Aynı şekilde romanlardaki kadın tipolojisi ve erkeklerin onları sevme biçimleri hakkında özgün ve konuşulacak saptamalar da İnci'nin bu çalışmasını farklı bir yere koymamız için yeter sebep.
Bu söylediklerimle bugüne kadar yapılan Tanpınar çalışmaları tek renk içinde sürdü gitti demek istemiyorum. Sadece böylesi özgün fikirlerle, tanıdığımızı sandığımız yazarlara farklı kapılar aralamak mümkün diyorum. Handan İnci de tam olarak bunu yapıyor işte Orpheus'un Şarkısı'nda: "Tanpınar dünyasına bir de buradan bakmanın ne sakıncası var?" diyor; okurlara ve Tanpınar üzerine çalışma yapmış herkese...

Dile getirdiklerini de hiç kimsenin itiraz edemeyeceği kaynaklara dayandırıyor İnci. Öncelikle günlük ve mektuplar. Ama üzerinde çalışılan esas metinler, romanlar...

Tanpınar'ın, yayımlanması uzun süre beklenen ve yayımlandığında çok konuşulan Günlükler'i, İnci'nin bu çalışmasının omurgasını meydana getiriyor demek ise yanlış olmaz.

Tanpınar muhafazakârlarını göz önüne aldığımızda Handan İnci'nin sevgili yazarını bu yeniden yorumlama çabasını "cesaret işi" olarak görmek de mümkün. Ama ne olursa olsun Orpheus'un Şarkısı, Tanpınar okurlarının ve Tanpınar üzerine çalışanların mutlaka elinin uzanacağı bir kitap. İnci kitabında hiçbir referansa yer vermeden, deneme tadında ilerleyen bir metin koyduysa da önümüze, çalışmanın başka birçok çalışmaya referans olacağı kesin.

[email protected]

Orpheus'un Şarkısı/ Handan İnci/ Yapı Kredi Yayınları/ 174 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon