Hereke yolunda
Işıl Özgentürk
Son Köşe Yazıları

Hereke yolunda

14.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili okurlarım sevdiğim tahta heykeller diyarı Değirmendere’ye taşındığımdan beri dostlarım, okurlarım beni hiç yalnız bırakmıyorlar. Şimdi de Hereke yolundayım. Hereke, Kocaeli ilinde şirin bir yerleşim yeri. Kocaeli Üniversitesi’nin hocaları duymuşlar benim buralarda olduğumu, üniversitenin Hereke kampüsünde özellikle gazetecilik öğrencilerine mesleğin sırlarını anlatmam için davet ettiler. Bir dinozor olarak benim de canıma minnet ama ülkede gitmediği yer kalmayan ben Hereke’yi sadece annemin kızları için sakladığı Hereke halısından biliyorum. Meğerse Hereke halısının epey kıymetli bir tarihi varmış. Burada ilk halı fabrikası Osmanlı döneminde 1843 yılında açılmış. İlk zamanlar sadece saraylar ve yalılar için döşemelik kumaş ve perde üretiliyormuş. Sultan 2. Abdülhamit zamanında 1884 yılında Fransa’dan halı işçileri getirilmiş ve ünlü Hereke halısı dokunmaya başlamış.1900 yıllarında elle, ipek ipliklerle iki taraflı dokunan, çarpıcı motiflerin olduğu Hereke halıları Avrupa’da ün kazanmış. Ancak günümüzde bu ün ne yazık ki devam etmiyor. Çinliler Hereke halısının değerini anlamışlar ve başlamışlar üretmeye. Çin’de Hereke diye bir yer bile var. Bu Çinliler de az değil.

Yıllar geçmiş 3 Haziran 1933 yılında Sümerbank kurulmuş, Hereke Halı Fabrikası da iktisadi devlet teşekkülü (İDT) haline getirilmiş ve Sümerbank’a devredilmiş.1993-1941 yıllarında Hereke Fabrikası’nın yanı başında 96 ailelik küçük apartman projeleri hayata geçirilmiş. Üç katlı taş yapı binalarda işçiler, memurlar oturmaya başlamışlar. Ne zaman ki şu meşhur “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman!” şarkısı her yerde söylenmeye başlanmış ve 1999’da Sümerbank kapatılmış, tabii Hereke fabrikası da. Fabrika ve lojmanlar bir süre atıl kalmış, daha sonra restore edilerek 96 aile için yapılan apartmanlar Kocaeli Üniversitesi’ne devredilmiş.

İşte şimdi benim en heyecanlandığım an geliyor. Hocalarla birlikte yeşillikler içindeki kampüs bahçesinde ilerleyip ve o üç katlı, büyük Gölcük depreminde tek taş düşmeyen eski Sümerbank lojmanlarına giriyorum. Hocalardan biri, “Bu binalar Alman taş teknolojisine göre yapılmış” diyor, “Bence Almanlar buralardan fay hattının geçtiğini biliyorlardı.” Hep birlikte gülüyoruz. Ben birden heyecanlanıyorum burada bir zamanlar yaşayan Sümerbank işçileri aklıma düşüyor. Bu taş yapıların ses geçirmeyen, yazın serin kışın sıcak odalarında kim bilir ne hikâyeler anlatıldı, ne dedikodular yapıldı. Kampüsün yemyeşil bahçesinde mutlaka mangal da yapılmıştır. Birden ağlamak geliyor içimden, ne çok yitirdik, her şey masal oldu.

Dönüş yolunda İzmit’e yaklaşırken pencerelerinde demir parmaklıklar bulunan kocaman bir bina dikkatimi çekiyor. Ben bu binayı tanıyorum, burası İzmit Cezaevi ama geniş çıkış alanı cıvıl cıvıl öğrencilerle dolu. Öğrendim ki Kandıra Cezaevi yapılınca burası boşaltılıp ortaöğrenim öğrencilerine okul olmuş. Ansızın hatırladım, ben bu binaya gelmiştim. Yıl 1978, gazetemizin değerli yazarı, rahmetli Mustafa Ekmekçi, benim için Adalet Bakanlığı’ndan cezaevlerine girip röportaj yapmam için kart çıkarmıştı. Yolum buraya da düşmüştü. Birden küçük bir kız çocuğunun sesini duydum: “Anne bana denizi göster!” Annesi mahkûm bir kız çocuğunun sesiydi bu! Gardiyan onları oturduğum odaya getirmişti. Anne ayakta başı eğik duruyordu, dört yaşındaki küçük kız onun eteklerine gizlenmişti, birden incecik bir sesle annesine seslendi: “Anne bana denizi göster.” Anne bana baktı, gülümsedim. O zaman anne çocuğunu kucaklayıp ilk kez demir parmaklıkları olmayan bir pencereden dışarı baktırdı. Uzun uzun yoldan geçen arabalara baktılar.

Annenin adı Gülşen’di, kocası Petkim’de çalışıyordu, iki çocukları vardı. Mutluydular. Günlerden bir gün Gülşen’e bir adam musallat oluyor, kocası işteyken kapılarını çalıp tehdit ediyor. “Çocukları öldürürüm, benim olacaksın” diyor, Gülşen kocasına elini kana bulamasın diye hiçbir şey söylemiyor. Gene bir gün adam kapıya geliyor, Gülşen eline ekmek bıçağını alıp adamı öldürüyor. Evet Gülşen katil oldu ve Sabahat bir mahkûm çocuğu olarak mahpuslara düştü. Kocası bir dediklerini iki etmiyormuş, her hafta elleri kolları dolu görüşe geliyormuş. Babasından söz edildiğinde Sabahat bana kulağını gösteriyor. Mavi taşlı bir küpesi var, “Babam bilezik de getirmişti ama onu kaybettim” diyor. “Ben bir hafta dışarı çıkıp anneanneme gittim, köpek de büyümüştü, ben de. Beni şalvarımdan bir savurdu.”

O anlatıyor biz Gülşen’le gülüyoruz. Birden, “Sana bir masal anlatacağım” diyor. Dikkatle dinliyorum. Derin bir soluk alıp “Ben ölmüşüm ama ayaklarım yok” diyor.

Yazarın Son Yazıları

Hereke yolunda

Sevgili okurlarım sevdiğim tahta heykeller diyarı Değirmendere’ye taşındığımdan beri dostlarım, okurlarım beni hiç yalnız bırakmıyorlar.

Devamını Oku
14.12.2025
Boji’yle dünyayı gezdik!

Sevgili okurlarım, son yazdıklarıma bir göz gezdirdim.

Devamını Oku
07.12.2025
Canım şaka yapmışlardır

Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.

Devamını Oku
30.11.2025
Denize düşen yılana sarılır

Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?

Devamını Oku
23.11.2025
Müjde! Ölüm kokan parfümlerim var!

Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.

Devamını Oku
16.11.2025
Dünya unuttuğu bir sözcüğü yeniden anımsadı: Sosyalizm!

Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”

Devamını Oku
09.11.2025
Kraldan çok kralcılar

Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.

Devamını Oku
02.11.2025
İmecenin muhteşem gücü

Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.

Devamını Oku
26.10.2025
Hakan Tosun sen gittin gideli

Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.

Devamını Oku
19.10.2025
Düzenin yeni kurbanları: Katil çocuklar!

Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap!

Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Adana’nın yolları taştan sen çıkardın beni baştan!

Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.

Devamını Oku
28.09.2025
Kırmızı elbiseli küçük kız

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.

Devamını Oku
21.09.2025
Vahşetin korkunç sularında

Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.

Devamını Oku
14.09.2025
Bir kitap: ‘Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım’

Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.

Devamını Oku
07.09.2025
Devlet bir sivil itaatsizlik örgütü müdür?

Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.

Devamını Oku
31.08.2025
Bize kim düşe?

Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.

Devamını Oku
24.08.2025
Ah ah beni belediye başkanı yapmadılar!

Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.

Devamını Oku
17.08.2025
Parayı veren düdüğü çalar!

Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.

Devamını Oku
10.08.2025
Şu nitelikli ol ne demek? Biri bana anlatsın!

Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.

Devamını Oku
03.08.2025
‘Kolay ölümler ülkesi’

Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.

Devamını Oku
27.07.2025
Asılacak kadınlar ülkesi

Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.

Devamını Oku
20.07.2025
Kavşaktayız yeni sorular sorma zamanı!

Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.

Devamını Oku
13.07.2025
Topyekûn savaştayız!

Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Zeytine ağıt

Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.

Devamını Oku
29.06.2025
Dünyanın hali gibi halimiz

Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.

Devamını Oku
22.06.2025
Yeniden Türkiş Dekameron

Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.

Devamını Oku
15.06.2025
‘Bana denizi göster’

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.

Devamını Oku
08.06.2025
Unutma biz Anadolu’yuz!

Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.

Devamını Oku
01.06.2025
Biraz mevzu değiştirelim

Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.

Devamını Oku
25.05.2025
Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken

Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.

Devamını Oku
18.05.2025
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Devamını Oku
11.05.2025
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde toplu anılar

24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival

Devamını Oku
04.05.2025
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Devamını Oku
27.04.2025
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Devamını Oku
20.04.2025
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Devamını Oku
13.04.2025
Boykotun sessiz çığlığı

Boykotun sessiz çığlığı

Devamını Oku
06.04.2025
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Devamını Oku
30.03.2025
Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Devamını Oku
23.03.2025
Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Devamını Oku
16.03.2025