Hande Subaşı: İnsan yaş aldıkça kendisiyle yüzleşiyor, tekrar kendiyle tanışıyor

Eskiye göre kaygılarım köreldi. Bu konuda kendime yatırım yapıyorum, kendimi tedavi etmeye çalışıyorum. Şu an için ülkenin ve dünyanın gidişatı, doğanın hayvanların içinde bulunduğu durum ve sevdiklerimin sağlığı dışında çok da kaygı duyduğum bir şey yok.

Yayınlanma: 12.09.2021 - 10:30
Hande Subaşı: İnsan yaş aldıkça kendisiyle yüzleşiyor, tekrar kendiyle tanışıyor
Abone Ol google-news

- Nasılsınız, hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?

Dünyada ve Türkiye’de olan negatif olayları saymazsak, sağlığım yerinde ve iyiyim. Tabii pandeminin hepimizin hayatında negatif yanları oldu. Pozitif anlamda da herkesi kendini dinlemeye bıraktı diye düşünüyorum, önceliklerimiz değişti. Şu anda da sevdiğim bir işin içerisindeyim, tekrar çalışmaya başlamak iyi geldi açıkçası. O yüzden kendi adıma güzel bir dönemdeyim diyebilirim.

- Unutamadım teklinizin ardından Emir Ersoy'un kadın oyuncuları buluşturduğu albüm 1977 Sezenli Şarkılar'da Şarkı Söylemek Lazım şarkısıyla yer aldınız. Çok güzel yorumlamışsınız. Siz de hayat zorlaşınca avaz avaz şarkı söyleyenlerden misiniz? Müzik size nasıl bir güç veriyor?

Müziği çok seviyorum. Avaz avaz şarkı söylemek demeyelim tabii ama, müzik dinlemek iyi geliyor. Tercihen Latin soundları ve daha sakin, dramatik, slow şarkıları dinlemeyi seviyorum. Müzik her daim hayatımda var ve olacak. 

- Müzikli bir ailede mi büyüdünüz? 

Rahmetli dedem eski saz üstadlarından ve dayımlar da çocukluklarında dedemden göre göre büyümüşler. Çocukluğum boyunca evde bir saz, bağlama tıngırdatma ve şarkı söyleme durumu vardı. Annem babam ve aile büyüklerim de seviyordu müziği. Beni daha ilkokulda Türk Sanat Müziği Çocuk Korosu, Ankara Radyosu’na yazdırdılar. Bir dört yıl orada eğitim aldım. Ve sonrasında da her daim bir şekilde müzik hayatımın içinde oldu. 

- Kendinize has bir şarkı söyleme tarzınız var, şarkıları duymaya alıştığımız gibi değil de Handece yorumluyorsunuz. Bu tarz nasıl oluştu?

Bilmiyorum, içten gelen bir şey herhalde. Aslında kulağım, duyduğunu tamamen yansıtabiliyor ama tabii ki yıllarını vermiş bir ses sanatçısı değilim. Bu tarz, bu yorum kendiliğinden oluştu. Özellikle üzerine çalıştığım bir şey değil açıkçası. Ses rengimin hep çok farklı ve güzel olduğunu söylüyorlar. Belki de o yüzden. Konuşma sesimde de farklı bir renk var, herhalde şarkıda da ona yansıyor. 

- Hayatınız bir müzik albümü olsa nasıl bir albüm olur?

Vallahi hayat gibi, her şeyden biraz biraz olurdu diye düşünüyorum. Eğlenceli şarkılar da olurdu, slow şarkılar da, kıpır kıpır şarkılar da olurdu. Yani kısacası karışık bir albüm olurdu (gülüyor).

- Baht Oyunu'nda Nergis ve Aslan'a çok gülüyorum. Normal hayatınızda da komik misiniz? En çok nelere gülersiniz, güldürür müsünüz ayrıca?

Özel hayatımda, yakınlarımın arasında, mutlu, keyifli ve güvende hissediyorsam… Normalde dışarıdan biraz soğuk görünebiliyorum. Ama tabii yakınlarım genellikle aynı fikirde olmuyor. Komedyen değilim, ya da sürekli çok enerjik ve esprili bir insan da değilimdir ama, ara ara yakınımda olan insanları şaşırttığım oluyor (gülüyor).  

- Nergis nasıl bir karakter, onu canlandırırken kendinizden hangi renkleri katıyorsunuz, benzer yanlarınız var mı?

Benzer yanlarımızdan başlarsak ilk aklıma gelen domestik tarafımız olabilir (gülüyor). Onun dışında ben de kalabalık bir ailede çok genç bir teyzeyle büyüdüm. O yüzden “o teyze olmak” hissini de çok iyi biliyorum. Biraz da onu hissedip yaşıyorum gibi aslında. Ben de Nergis’le birlikte kendi çocukluğuma, kendi teyze yeğen ilişkime dönüyorum diyebilirim.

- "Büyük hırsları olan biri değilim" diyorsunuz. Fakat bir yandan da hep çocukluktan beri hayal ettiğiniz işleri yapmışsınız, başarılısınız. Dizi, tiyatro, müzik, sahne... Bunu nasıl dengelediniz? Sizinki bir hırs hikâyesi değil. Peki hikâyenizi oluşturan ana duygu, itici güç ne?

Çok istemek ve sevmek herhalde O enerjiye de inanıyorum. Tabii ki elimden geldiğince yapmaya çalıştım. Evet hırslı bir yapım yok ama bir şeyi yapıyorsam da iyi yapmaya çalışırım. Her işte, her yaptığımız şeyde bir adım ötesi mutlaka oluyor. Bunun bir sonu da yok. 

- Biraz akışa bırakmayı seviyorsunuz sanırım... 

Aslında şöyle, son yıllarda eskiye göre çok da akışında yaşamıyorum hayatı. Biraz daha kendime döndüm, kendi farkındalığım arttı. Belki de yaş aldıkça biraz daha sorumluluk sahibi bir insan olmuş olabilirim. Akışına bırakarak yaşamıyorum ama şöyle; hayatta bazen değiştiremeyeceğimiz, elimizde olmayan şeylerle karşılaşabiliyoruz. O durumlarda kendimi çok üzüp yormadan, kötü bir şey olduğunda ve değiştiremeyeceğim bir şeyse; akışa bırakmanın bir hayır olduğuna inanarak akışta olmayı tercih ediyorum. 

- Kadınların üzerinde her zaman bir gençlik ve güzellik baskısı var. Yaş almak birçok kadını korkutuyor. Siz ise yaşla gelen olgunluğu severek karşılıyorsunuz. Bu anlamda kendinizde neler gözlemliyorsunuz? 5-10 yıl önce yaptığınız şeylere gülüyor musunuz? 

E tabii gülüyorum.  Kendimi eleştirdiğim, keşke yapmasaydım dediğim şeyler de oluyor. Bu biraz da yaş ve deneyimlerle de alakalı. Yaş aldıkça insan kendisiyle yüzleşiyor, tekrar tanışıyor. Çünkü ister istemez değişiyoruz hayat içinde. O yüzden yaş almak beni daha da iyi bir yere götürdü. Yaş almış olmaktan dolayı da rahatsız değilim. İyi ki bu Hande’yle tanışma fırsatım oldu. Tabii ki eskiden niye ben bunu dert ediyormuşum, bu açıdan bakıp alınıyormuşum, üzülüyormuşum dediğim şeyler var. 

- Güzellik yarışmasıyla başlayan bir kariyeriniz var, ardından oyunculuk, sonra müzik. Önyargılarla çok mücadele ettiniz mi, nasıl baş ettiniz?

Çok fazla eleştiri almadım açıkçası, çünkü hem isteğim vardı hem severek yapıyorum. İstediğim ve sevdiğim meslekleri yapabildiğim için hem şanslı hem yetenekli olduğumu düşünüyorum. Kendimi geliştirerek bir şeyler katmaya çalışarak işimi yapıyorum. Belki yapımdan dolayı da bu anlamda pek önyargı görmedim. Genellikle beğeni ve güzel yorumlar alıyorum.

- Hayatınızın dönüm noktası Ankara'dan İstanbul'a gelmeniz. Peki kendinizle gurur duyduğunuz başarınız ne?

(Gülüyor) Kendimle gurur duyduğum demeyelim ama, mutlu olduğum ve şükrettiğim şey; kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi parasını kazanan ve sevdiği işi yapan bir kadın olarak hayatıma devam ediyor olmak ... Çünkü bu Ankara’dayken hayalimdi. Bunu gerçekleştirmiş olmaktan dolayı belki gurur duyuyor olabilirim.   

- Kaygı herkesin problemi. "Boşuna kaygılanmışım" dediğiniz neler var geriye dönüp bakınca? 

Biraz önce dediğim gibi, 5-10 seneki Hande’ye bakınca anlam veremediğim, ya da niye böyle yapmışım dediğim şeyler var... İşte o gelişmek, değişmek, olgunlaşmak dönemiyle birlikte eskiye göre biraz daha köreldi diyebilirim kaygı ve endişelerim. Bu konuda kendime yatırım yapıyorum, kendimi tedavi etmeye çalışıyorum, kendimle yüzleşiyorum. O yüzden şu an için ülkenin, dünyanın gidişatı, doğanın hayvanların içinde bulunduğu durum ve sevdiklerimin sağlığı dışında aslında çok kaygı duyduğum bir şey yok. 

- Kendinizde törpülemeye çalıştığınız ne gibi yanlarınız var? 

(Gülüyor) Çok var, bu kaygı olabilir mesela. Biraz daha kendimi pozitif tutmaya çalışıyorum. Biraz daha alıngan bir yapım vardı. Şu an söylenenleri veya yapılanları üstüme almamayı tercih ediyorum, bu konuda biraz kendimi törpüledim. Ama hala daha dakik olmak konusu var mesela... O konu üzerinde çalışıyorum (gülüyor). 

- Kariyeriniz müzik ve oyunculukla sürüyor, ileriye dönük yapmak istediğiniz neler var? 

Halihazırda zaten müzikli bir oyunum vardı, pandemiden dolayı durduk, devam edemedik. Ama çok büyük prodüksiyonlu bir müzikalin içinde yer almayı çok isterim. Şu an var olanlar da aslında yetiyor. Bu sektörle alakalı işlerle devam ederim diye düşünüyorum. Hayalimde şu an yaptıklarım dışında bambaşka işler yok açıkçası. 

- 30'lu yaşlarda aşka bakışınız nasıl değişti? 

Kendimi deneyimledikçe, tanıdıkça değişti. Yaşananlar da, deneyimler de buna sebep olabiliyor. Aşkın güzel tarafını yaşamanın daha keyifli olduğunu düşünüyorum.

- "Aşkın acıtan, imkânsız tarafını değil de güzel tarafını yaşamayı tercih edip artık onu yaşıyorum" diyorsunuz ya... Aşkın o acıtan, imkansız tarafları neler mesela? 

Evet aşk deyince aslında duygular çok daha fazla ve inişli çıkışlı ve ben de duygusal biriyim. Aşk kavramı içinde illa bir hüsran olabiliyor, çekişmeler zıtlıklar olabiliyor. Daha dramatik bir yerden bakıyordum eskiden. Şu an daha mutlu keyifli tarafını hayal edip yaşıyorum. Ama tabii aşkı bir kişiyle yaşadığın duygu durumu olarak değerlendirmek de doğru değil. Her şeye olabilir aşk. 

- Şu anda sanırım aşkın güzel yanlarını yaşıyorsunuz. Nasıl bir ilişkiniz var? 

Evet güzel, birbirimizi tamamladığımız, çokça bir şeyler öğrendiğim, törpülemem gereken yanlarımda belki bana ayna olan, bu konuda destek olan, paylaştığım güzel bir ilişkim var ve güzel devam ediyor. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler