‘Hastaları kurtarmak için kendini feda etti’

Pombo, ölümün Che ile kendilerini ayırdığı son dönemeci anlatıyor.

Yayınlanma: 11.10.2018 - 22:07
Abone Ol google-news

 

-Son birkaç gün nasıl geçti Bolivya’da ?

Her şey planlama içindi. Gece bir köylü bizim oralara geldiğimizi fark edip orduya, civarda bir gerilla grubu olduğunu haber vermiş. Biz geçide geldiğimizde ordu oradaydı. Ordunun bilmediği şey, bizim tam olarak hangi noktada olduğumuzdu. Bu nedenle, bize “peine” (tarak) adı verilen bir savaş yöntemi uyguladılar. Askerleri, birbirlerini görecek şekilde araya mesafe bırakarak yerleştirirler ki birbirlerini vurmasınlar. Bu şekilde ilerleyip gerillayı ayağa kaldırmayı ve çatışmayı başlatmayı hedeflediler. Che’ye gelen bilgi, ordunun ilerlemeye devam ettiği yönündeydi ve o da geri çekilmeye karar verdi. Bize, onunla beraber geri çekilelim diye iki Bolivyalıyı gönderdi. Biz buna kalkıştığımız anda bizi gördüler ve çatışma başladı. Geri çekilemedik. Çünkü iki emir vardı: Birincisi, savaşmak ve diğerlerinin geri çekilmesine imkân tanımaktı. İkincisi ise, iki Kübalı olarak bizim çekilmemiz ve iki Bolivyalının kalmasıydı ki o şartlar altında bizim açımızdan bunu yapmak çok zordu. Ne yapacağımızı sormak için birini gönderdik ama o gitmişti.

<haber-dikey:1106004>

-Che yakalandıktan sonra o civardan geçtiniz ama onun esir düştüğünü, orada olduğunu bilmiyordunuz. La Higuera’da tutuklandığı yerin çok yakınına kadar gittiniz.

Ertesi gün, onun tekrar buluşmak üzere yaptığı planlamanın ilk kısmını tamamladıktan sonra, tekrar La Higuera’ya döndük. Okulun tam karşısındaydık ama Che’nin orada olduğunu bilmiyorduk.

-Bu çok üzücü. Bilseydiniz belki de onu kurtarabilirdiniz.

Sanmıyorum, 6 kişiydik. Ama eğer orada olduğunu bilseydik, kurtarmayı denerdik, gözümüzü karartıp saldırırdık.

<haber-dikey:1107022>

-Ama Sierra Maestra’da bir avuç gerilla, binlerce Batista askerini yenmişti!

Öyle, tabii. Belki de kurtarabilirdik. Ama orada olduğunu bilmiyorduk. Sonradan, biz karşıdayken onun ölmüş olduğunu öğrendik. Sürekli bir helikopter hareketliliği ve uçaklar vardı. Ölmüş yoldaşlarımızın ve tabii Che’nin de cansız bedenlerini taşıyorlarmış. Onu öldürdükleri haberini ufak bir radyodan duyduk. Bir Şili yayınını dinliyorduk, Che’nin yaralı olduğunu, hastaneye kaldırıldığını söylediler. Ama haber yalan çıktı. Daha sonra, saat 11:00’e doğru Che Guevara’nın öldüğünü duyduk. 

-Gece 11.00’de mi?

Gündüz 11.00’de. Ayın 9’unda sabaha karşı öldürmüşler, 8’inde tutuklamışlar. Öldürüldüğünü duyurduktan sonra kıyafetini tarif etmeye başladılar, üstünü başını, saatlerini...

-Bendeki bilgiye göre ayın 9’unda öğlen 01.00’de öldürülmüş. Galiba siz haberleri ayın 10’unda aldınız.  

Belki de haberi öldürmeden önce vermişlerdir.

-Kardeşinizi, babanızı, belki daha fazlasını kaybetmiş gibi hissetmiş olmalısınız.

Çok ağır bir darbe oldu, yıkıldık. Amacımızı kaybetmiş gibi olduk, çok uzun zamandır ağır şartlarda mücadele ediyorduk -ki bu da duyguların bilenmesine yol açıyor. O bizim liderimizdi, örnek aldığımız kişiydi, yok olması bizi korkunç etkiledi.

-Elli yıl geçti, Che’nin o zamanlardaki ve bugünkü gücü hakkında ne düşünüyorsunuz?

O zamanlar bunlar bizim için devrimin zaferleriydi, çünkü biz kapitalizmi görmüştük, sefaletin ne demek olduğunu biliyorduk. Bolluk içinde bir toplum oluşturmadık ama elimizde olan her şeyin paylaşıldığı ve her bir vatandaşa eşit şekilde ulaştırıldığı adil bir toplum oluşturduk. Sonuçta, pusudan yani çatışmadan, iki grup sağ çıktık. Biri bizim grup, geçitte kalıp mücadele eden grup, altı kişiyiz. Diğeri hastaların bulunduğu grup. Che’nin geri çekilmeye başladığını fark ettiklerinde, Bolivyalı Yüzbaşı Gary Prado’nun birliğini ona yönlendirdiler ve karşılaşma gerçekleşti. Che onları fark ettiğinde, diğerlerinden ayrıldı ve bir grupla beraber çatışmaya devam etti.

<haber-dikey:1108039>

-O son çatışmaya katılanlardan, sizin dışınızda kaç kişi daha hayatta?

Kübalılar. Bolivyaların hepsi teker teker öldü. Bolivya’da mücadeleyi organize ederlerken öldüler. İnti ve Dario orduyla çatışmaya girdiler ve pusuya düşürülüp öldüler. El Ñato, henüz gerilla iken öldürüldü. Benigno, Fransa’ya gitti, şimdi orada, o Küba devrimine karşı çıkıyor; Urbano burada, ben buradayım; hayatta kalan üç Kübalı da biziz. İkinci gruba, hastalar grubuna gelince, burada önemli bir şey var, Che kendini kurtarabilirdi. Ama belli bir noktada kapana kısıldığını hissetti ve yaralıların kurtulması gerektiğine karar verdi. Onlardan ayrıldı ve zaman kazandırabilmek için orduyla çatıştı, bu esnada da hastalar grubu oradan ayrıldı ve kurtuldu.

 

Che’nin fikirleri yaşıyor

-Che’yi düşündüğümüzde hep savaşan gerillayı ve ideolojisini hatırlıyoruz. Ama Sierra Maestra’da ya da Bolivya’da Che kitaplar okurmuş, hamakta uyurmuş mate içermiş, kız arkadaşları olmuş. Bütün bu savaşın ortasında, o kendine özgür bir bölgede yaratmış.

Aslında bu hepimizin ortak davranışıydı. Farklı olan şey ise, grubun şefi olan kişinin bu şekilde yaşamasıydı, ki Fidel de aynı şekilde yaşadı: Puro içerek, kütük üstüne oturarak, uyuyarak, okuyarak. Çevre şartları bizi buna zorluyordu. Çünkü zamanı değerlendirmek gerekiyordu, olay hep çatışma değildi. Che’nin ne dediğini hatırlayın, “Gerilla yaşamının iki harika anı vardır, biri çatışmadır, ama her gün çatışma yapılmaz.” Bağımsızlık sürecindeki büyük General Maximo Gomez’den bahsetmiştim, o “Savaşmadan geçen gün kayıp gündür” demişti. Ama aynı adam: “Savaşlar kaybetmek için yapılmaz. Kazanmak için iyi hazırlanmak lazım.” Che, bu felsefeyi izliyordu.

-Düşman ateş ederken, Che doğruca mermilerin üstüne gidecek kadar cesurmuş. “Guerrillero Heroico” üzerine inşa edilen efsanelerden biri de bu.

O çok zeki bir adamdı. Onun öyle eceline susadığını sanmıyorum. Sahip olduğu önemin de farkındaydı. Bir gerilla grubundaki lider, diğerlerine kişisel olarak örnektir. Gerilla grubu küçük bir gruptur, hepimiz birbirimizi görürüz, lider konumundaki kişi de göz önündedir. O çok cesurdu. Her durumun kendine özgü bir davranış tarzı vardır. Böyle anlarda kişinin zekâsı ortaya çıkar. Kendini feda etme zamanı geldiyse, bunu bilir. Ama bu eceline susadığı anlamına gelmez. Gözü kara olabilir. Camilo (Cienfuegos) çok ataktı ama eceline susamamıştı. Çünkü devrimci yaşamı sever, çünkü devrimciler herkesin mutlu olmasını isterler. Eğer ölürse hedefine ulaşamayacağını bilir.

-Siz benim için Küba’daki en önemli insansınız! (Oğluna) Sen de bunu kesinlikle bilmelisin. On yıl boyunca Che’ye babandan daha yakın olan kimse yoktu, ne Fidel, ne Raul, ne Aleida.

 “İnsana yastığından daha yakın sırdaş yoktur”. Aleida da yastığını onunla paylaştığı için her şeyini, fikirlerini bilirdi.

-Ama Aleida sizden çok daha az vakit geçirdi onunla.

Elbette, çok daha az. Zor şartlar altında duygular daha yoğun yaşanır. Che, Küba Devrimi için çok değerliydi. Bu nedenle Fidel onu şekillendirmeye bu kadar çok zaman ayırdı. Fidel’in kafasındaki “yerinde” (uygun) ve “adil” kavramlarının tanımları çok nettir. Sonradan ona ihanet edecek olan Debray, Fidel’in yüzyılın en “yerinde” lideri olduğunu söylerdi. Çünkü herhangi bir durumda, tam da o durumda yapılması gereken şeyi yapardı.

-Che’nin fikirleri halen Küba’da yaşıyor.

Halkın gözünde, kesinlikle evet, çok derin, içine işlemiş halde. Yönetimde, Fidel’in fikirleri ile aynı şekilde hissediliyor. Ama zaman geçiyor, şartlar değişiyor. Fidel, her dönemin kendine özgü özellikleri olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Bu nedenle, yapmakta olduğumuz tüm bu değişimlerle, verdiğimiz tüm tavizlerle, aslında devrimin kazanımlarını koruma yolunda mücadele ediyoruz. Ama bu başaracağımız anlamına da gelmiyor. Çünkü artık mücadelenin yolu silahtan geçmiyor; zihne, düşünceye etki etmekten geçiyor. Gençliğe, devrimi oluşturan o zamanın gençliğinin sahip olduğu değerleri tekrar özümsetmek gerekiyor. Zor ama başaracağımıza eminim.

-Che bir doktordu ama astım krizleri geçiriyordu, hatta bazen çatışmanın ortasında...

Che’de bu hastalık hep vardı ve üstesinden geliyordu. Bolivya’da zor bir durum yaşamıştık. İlaçları bitmişti ve bu nedenle astım krizi çok şiddetli oldu. Hatta bir ara emeklemeye mecbur kaldı, ayakta duramıyordu. Ama sahip olduğu irade sebebiyle, başka bir şeyden değil, kötü örnek olabileceğinden endişe ediyordu.

-Kaç çocuğunuz var?
Beş çocuğum ve üç de torunum var. Dördü erkek, biri kız.

-Harika. Anneye bravo.

Yok, her çocuk farklı anneden. (Gülerek...) Son derece devrimci bir yaklaşım!

-Sizinle konuşurken kendimi oyuncak dükkânındaki çocuk gibi hissediyorum. Bana zaman ayırdığınız için çok teşekkürler.

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler