Hayatı aşkla soluyorum

Pamir Bezmen'in ölümünün ardından kitaplarıyla hayata tutunan ve son günlerde Tolga Savacı ile yeni bir enerji yakalayan Nermin Bezmen, son kitabında yine yaşadıklarından yola çıkmış. Toplumun dul ve yalnız kadınlara çizdiği statüye başkaldırışını anlatıyor.

Hayatı aşkla soluyorum
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.03.2010 - 12:48

“İşin tuhafı bu değer yargılarının kırsalda olduğuna inanılır. Halbuki çevremde tahsilli, şehir kültürlü insanlar, tavrıyla kadının nasıl bir yerde durması gerektiğini hissettiriyor. Aslında cesur ve hür iradeyle hayata karşı durabilen kadınlara destek olan kadınlar, kendi güçlerini doğurmaya hazır olanlardır” diyor.

Nermin Bezmen’le yeni kitabı “Gönderilmeyen Aşk”ı konuşmak üzere söyleşiyoruz. Nasıl bir kadınla karşılaşacağımı merak ediyorum. Çok güzel betimlemelerle anlattığı büyük aşkı, eşi Pamir Bezmen’i kaybettikten sonra aşka ne kadar âşık olduğunu anlatan ve tüm derinliğiyle acısını yaşadıktan sonra tekrar âşık olabileceğini söyleyen bir kadın. Yıllardır topuz gördüğümüz saçlarını açtı artık, yüzündeki ışıltı geri geldi. Aklımda pek çok soruyla karşısındayım. Çok sıcak karşılıyor, kendini örtmeden yanıtlıyor soruları. Kaybettiği eşinden söz ederken gözünden geçen bulutları da, aşktan söz ederken saçtığı ışıltıyı da, şen kahkahasında yaşam enerjisini de aynı sohbette görebiliyorsunuz. Acısını da, mutluluğunu da sindire sindire yaşayan güçlü ve dik bir kadın Bezmen. Soruyorum, yanıtlıyor.

- Son kitabınızın sizdeki yeri nedir? Kocasını kaybeden üç kadının hikâyesini anlatıyorsunuz. Okurken “Acaba hangisi Nermin Bezmen?” diye düşünüyor insan.

- O soruyu sordurdu mu? Çok sevindim, niyetim oydu. Aslında ben yüreğinin sesiyle yaşayan bir kadınım. Günlük hayatımı, kararlarımı, seçimlerimi de hep o sesle yaptığım için sanırım yazarlığımın akışına da çok etki ediyor. Belki de o yüzden devamı beklenen kitaplarıma yönelirim diye düşünürken, farklı bir yana yöneldim. “Bizim Gizli Bahçemizden” benim büyük acımı, hüznümü, kederimi atlatışım ve kendimi yeniden buluş, ayakta durma, hayata asılma çabasında kendimi tedaviyle geçirdiğim bir süreç içerisinde kendi kendini yazdıran bir kitap oldu. Ondan sonra da sanırım özel hayatımın duygu ağırlığı, hüzün yoğunluğu beni çok ciddi bir şey yapmaktan alıkoydu biraz.


Ölmüyorsam artık yukarı çıkma zamanı gelmiştir

- Sonra da Tolga Savacı karşınıza çıktı.

- Ama o zaman kimse yoktu hayatımda. Sevgiye açılabileceğimi hissetmiştim sadece.

- Çekince olmadı mı? Büyük ve korunaklı bir aşk yaşamışsınız. Ya bu yeni macera sizi kırarsa diye tedirgin olmadınız mı?

- Pamir’le 34 yıldır evliydik. O kadar güven üzerine, birbirimizi kırmadan bir ilişki yaşadık ki, evliliği ve ilişkileri öyle biliyorum. Ama etraftan da aksini görüyorum. Dolayısıyla duyduklarıma karşı korunaklı değilim. Yapacağım seçim bana böyle bir hüzün yaşatırsa diye düşünmedim değil. Ama ileride bir gün kırılacağımda duyacağım üzüntüyü bugünden yaşamak bana ters gelir.

- Bu yeni bir dönem gibi görünüyor aslında.

- 34 yıllık hayat arkadaşını kaybetmek çok büyük ve farklı bir acı. Birbirimizin hayatında çok farklı yerleri doldururduk. O büyük yokluğun acısıyla başa çıkmış olmanın verdiği apayrı bir enerji var. Adeta yanardağdan fışkıran bir enerji potansiyeli keşfetmiş gibiyim. Çok az uyuyorum, yorulmuyorum, hayata tekrar asılıyorum. Yeniden doğmuş gibi bakıyorum.

- Bu noktada Tolga Savacı’nın da etkisi vardır mutlaka.

- Var tabii, olmaz olur mu? Hakikaten huzurluyuz. Tolga, özel bir insan. Aşk, arzu, sabır ve zamana bağlı büyüyen bir güzellik. Bir diğerimizin hayatı içinde ne kadar yer alabileceğimiz zamana göre şekillenecek. Ben aşka âşık bir kadınım ama âşık olmam da çok zor aslında. Ben aşkın kendisine âşığım aslında. Ama hayatıma girmek üzere o aşk kalıbına oturmak kolay değildir. Dengeleri çok sağlam, aynı zamanda beklentileri fazla olan bir insanım herhalde. Aşk geldiği zaman da her türlü fedakârlığa katlanabilirim.

- O zaman Tolga Bey de zorlanmıştır muhtemelen hayatınıza girerken.

- Çok sürpriz olarak girdik birbirimizin hayatına. İkimizin de birilerini beklediği, iç dünyasına almak istediği bir zaman değilmiş, konuştukça anlıyoruz. Sanırım kaderimizde vardık birbirimizin. Çok huzurlu, birbirimize beyin olarak da yürek olarak da çok iyi geldiğimiz bir kimya yakaladık orada. Birbirini tamamlayan bir beraberlikten sonra bu kaybı yaşamam, arkadan yine böyle hissedebileceğim bir insanın çıkması hakikaten bana verilmiş bir lütuf diye düşünüyorum.

- Evet, aşka âşık bir kadınsınız. Bunu da güzel ifade ediyorsunuz. Ama hayatın içinde gerçekten bu kadar coşkulu yaşanabiliyor mu aşklar?

- Sadece âşık olduğunuz erkek konusuna sıkıştırırsanız o duygu kısırlaşır. Sabah perdemi açtığımda yaşamı hissetmek duygusallığıyla gözüme yaş geliyor. İnsanı, tabiatı çok mucizevi kabul ediyorum. Dışarıdan bakınca sırça köşkte oturuyorum zannediliyor. Herkesin hayatında ne tip zorluk varsa hepsi bana da rastladı. Tanrı kimseyi bütün duyguları yaşamadan öbür tarafa almıyor, insan hepsini tadıyor. Bazen şanssız insanlar da olabiliyor, onlara göre şanslıyım. Ama herkese çıkmak için bir köşe var. Benim en kötü olduğum an, en umutlu olduğum andır.

- Neden?

- Bir sonrası ölmek olan bir noktaya gelmişimdir. O da bir ihtimaldir. Ölmüyorsam artık yukarı çıkma zamanı gelmiştir. Dikkat ediyorum, insanların çoğu yokluk ve acı anını benimseyip, kendini onun ağırlığı altında dibe bırakıyorlar. Oysa mücadele yukarı çıkarır ancak.

- Merak ediyorum, anneniz nasıl bir kadındı?

- Bizim ailenin kadınları çok kuvvetlidir. Hayatla aileleri için müthiş mücadele vermiş, vakur duruşlarından taviz vermemiş son derece kuvvetli, ayakları yere basan sağlam kadınlar. Bu benim genlerimde var.

 

Beş yıldır tatil yapmadım

- Yazmaya başladınız mı?

- Bitirmek üzere olduğum bir çocuk kitabım var. Sonra da yeni romanımın konusuna karar verip, ona başlayacağım. Birkaç kurgum var. Bazıları tarihte yolculuk da yaptıracak. Bakalım, aralarından hangisinin kahramanı beni ensemden çekerse onu yazacağım.

- Yazarlık tarafınızı biliyoruz. Diğer farklı, bilmediğimiz yönleriniz neler?

- Yazarlığımı ve duygu dünyamı besleyen şeyler var. Müzik, tarih, mitoloji, arkeoloji ve psikolojiyle ilgili her tür kitap, makale, broşür, ne bulursam açlıkla okuyorum. 27 yıldır atölyem vardı, bu yıl çocuklarıma devrettim. Tezhip, minyatür, duvar resimleme, resim ve yoga öğretmenliği, halkla ilişkiler, köşe yazarlığı ve televizyon sunuculuğu ile kazandım hayatımı. Hem kişisel sergilerim hem de dekorasyon işleri alırdım. Hatta çocuklarım ilkokul bir ve ikideyken ikinci defa üniversiteye, akademiye gittim. Resme inadım vardı ama istediğim yerde olamadım. Benim kalıcı olma telaşım var. Bozkır otu gibi yaşayıp ölmek istemiyorum. O tutkumu ve kaprisimi yerine oturtan da yazı oldu. Son 5 yıldır hiç tatil yapmadan günde en az 5 saat yazıyorum.

- Peki ya senaryo yazarlığı?

- Sır ve Aurora’nın İncileri kitaplarımdan bir senaryo yazdım, beklemede. Sırça Tuzak’ı da televizyon dizisi olarak yazdım, dizi olmayınca harcanmasına kıyamadım roman yaptım. Şimdilerde yine görüşülen projeler var.

- Tolga Bey bir süredir ekranlardan uzakta. Beraber ürettiğiniz bir proje de var sanırım.

- Müşterek bir sanatsal dünyayı paylaşmak çok keyifli. Onunla konumuz hiç bitmiyor o yüzden. Üzerine düşündüğümüz bir proje var ama böyle şeyler uzun soluklu oluyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon