Haydar Ergülen'den 'Öyle Küçük Şeyler'
"Öyle Küçük Şeyler", Haydar Ergülen'in şehiriçi, yurtiçi, yurtdışında, dolmuştan otobüse, metrodan metrobüse, vapurdan trene, uçağa, hemen bütün 'taşıt vasıtaları'nda not aldığı, yazdığı şiirlerden oluşuyor. Ergülen ile ‘çıfıt çarşısı’ olarak nitelediği yeni kitabını, şiirin, şairin dünyasını ve politik gündemi konuştuk.
'Şiir düşünce ve yaşama biçimim’
- Engin Turgut’un bir şiirinden yola çıkarak yazdığïnız şiir, kitaba adını vermiş...
- İlk değil, daha önce de Üzgün Kediler Gazeli kitabımın adını koymuştu, kitaptaki şiir de Engin Turgut'undur. Elimde hiç şiir olmadığı, yazamadığım bir dönemde benim yerime “Üzgün Kediler Gazeli” şiirini yazmıştı, ben de onu bir dergide adımla yayımlamıştım. Sonra da kitabımın adı olmuştu. Engin Turgut benim hem kardeş gibi yakınım olan bir dostum hem de çok sevdiğim kardeş şairlerimden biridir. Benim yazdılarımı bilir, o yüzden de sanırım ikimiz için de zor olmadı böyle bir çalışma.
Fakat bu kez ona da sürpriz oldu. 2017 Sonbaharında kitap olarak yayımlamaya hazırlandığım Öğrenci Evlerinde Okunacak Şiirler dosyam, defterim kaybolunca, aklıma çeşitli defterlere yazdığım küçük şiirler geldi. Bir dolu şiir. Oturdum, onlarla uğraştım, bazıları hazırdı, bazılarını tamirci gibi onardım, terzi gibi söküğünü diktim, insan içine çıkmaya hazır hale getirdim. “Hazırladım hazıra durdum giydirdim gölgemi” dediğine benzer bir şey oldu Turgut Uyar'ın. Adını da Engin Turgut'un çok sevdiğim “ve ben öldüm öyle küçük şeyler” dizesinden aldım. Dizeyi değiştirip “ve ben yazdım öyle küçük şeyler”den diyerek Engin Turgut kardeşime de teşekkür ettim, buradan bir kez daha çok teşekkürler Engin’ciğim, sen olmasan kitaplarım adsız kalır!
“BAZEN ŞİFA GİBİ GELİR ŞİİR İNSANA”
- Bir röportajınızda, “Daraldığımda İkinci Yeni okuyorum” diyorsunuz. İkinci Yeni, şiirinizi ve şiirimizi nasıl etkiledi sizce?
- Demek böyle demişim. Aslında daralmaya da hiç gerek yok çünkü şiir benim için artık bir düşünce, duyma, görme, sezme, anlama ve yaşama biçimi. Neredeyse bütün bu saydığım ve pek çoğunu da saymadığım fiii şiirle işliyorum. Bir tür suç ortağım şiir. Suç ortağı, tabii şiirle ortaklığımın en uç noktası, abartılmış hali. Bu kadar tehlikeli olmayan ortaklıklarımız da var şiirle; sır ortağı, dert ortağı, yol ortağı gibi...
Doğrudur, bazen şifa gibi gelir şiir insana. Simya gibi, ecza gibi bir şey yaptığını düşünür insan bazen şiir yazarken. Kendini eski çağlardaki bir resmin içinde bulur, bazı otlardan, bitkilerden, hayvan sütünden, vb. oluşan bir terkip hazırlıyormuş gibi hisseder. Muhtemelen nefes açıcı bir ilaç hazırlıyordur.
Şiir yazmak bazen böyle bir şey, insanın nefesini açması gibi. Şiir okumak da öyle, hatta şiir yazmaktan daha kıymetli, daha iyi, güzel, hoş bir eylem. Faydalı da.
İkinci Yeni'ye getireceğim sözü. Birinci Yeni, yani Garip, Türk şiirinin yükseklerinden Oktay Rifat'ın “Havalandırma hareketi” dediği şeyse, İkinci Yeni de 'nefes açma' gibi geliyor bana. O nefesin açtığı yoldan, yenilenerek, değişerek, farklılaşarak, yükselerek, incelerek sürüyor şiirimiz. Elbette önde İkinci Yeni var ama onun yanı sıra bunu Türk şiirinin tamamı için söylüyorum.
“YAZI KALIR, ŞİİR UÇAR”
- Öyle Küçük Şeyler’de de çoğu şiir kitabınızda olduğu gibi anne ve çocuk imgelerine sıklıkla rastlıyoruz...
-Öyle Küçük Şeyler'i istediğiniz gibi okuyabilirsiniz. Kitabı hazırlarken, belki yayımlayacağım asıl kitabı kaybetmiş olmanın verdiği 'teselli enerjisi'yle, fazla coşkulu bir hal içindeydim. Neredeyse, 'Yahu iyi ki kaybetmişim önceki dosyayı, yoksa bunlar günyüzüne çıkmayacaktı!' diye düşünme aşamasına bile gelmiştim. Çünkü bu küçük şiirler, benim şehiriçi, yurtiçi, yurtdışında, dolmuştan otobüse, mettodan metrobüse, vapurdan trene, uçağa, hemen bütün 'taşıt vasıtaları'nda -bisiklet hariç- not aldığım, yazdığım dizeler, şiir parçaları, küçük şiirlerdi. O yüzden de bir anlamda 'çıfıt çarşısı' bile sayılabilir. Biliyorsunuz 'çıfıt çarşısı'nda her şey bulunur, derde devadan gayri. Bu kitapta da onu farkettim, çeşit çok, 'spam' şiirlerden Cemil Meriç'e, Hikmet Kıvılcımlı'ya, Buenos Aires'ten Eva Morales'e, köpekgezdirici adamlara kadar okuduğum, gördüğüm, not ettiğim, ve ayrıca merak ettiğim çoğu şeyi, 'yazı kalır, şiir uçar' diye şiirleştirip aldım kitaba. Şiir biraz da uçmalı, öyle değil mi?
- Alışılmış bir soru olacak sizin için ama merak ediyorum; hangi duygular sizi şiir yazmaya itiyor? Şiiriniz hangi duyguların içinden geçerek ortaya çıkıyor?
- İlhamı bekleme, sen git! Buna benzer bir şey biliyorum. Zaten hiç beklemediğim ve aslında her şey ilham kaynağı, daha doğrusu şiirin doğal kaynağı olduğu için her şeyde bir şiir gördüğüm için, tıpkı bu son kitapta olduğu gibi pek çok şeyi yazıyorum. Şiir bende şiirin kendisinden, yani onun bir yaşama biçimi olmasından doğuyor, bir hayatiyet olarak var oluyor.
“DÜNYA GÖRÜŞÜMÜN ŞİİRLERİME İÇKİN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
- Doğrudan politize olmuş bir kaleminiz olmasa da toplumsal ve siyasal gerçekliklerden bağımsız düşünemeyeceğimiz bir tavrınız olduğunu görüyorum şiirlerinizin alt metninde. Ne dersiniz?
- Saptamanız çok yerinde. Bu beni de düşündüren, bazı eleştirmenler ve okurlar tarafından da dile getirilen bir sorun. Yazılarımda politik tavrım çok açıkken, şiirlerimde bunun görünemiyor olması düşündürücü. Nedenini bilmiyorum. Fakat dünya görüşümün, itirazımın, siyasal anlayışımın şiirlerime içkin olduğunu da düşünüyorum. Bu belki de sizin dediğiniz gibi alt metinde okunuyordur.
- Bu bağlamda, ilk şiirlerinizi yazmaya başladığınız dönemdeki politik gündeme, genç bir şairken ülkeye dair düşündüklerinize dönüp baktığınızda bugün gelinen son durum oradan nasıl görünüyor?
-O zamanlarda da sıkıyönetim vardı, sonra 12 Eylül 1980 darbesi oldu. Sonra Özal geldi, sonra koalisyonlar oldu, sonra bugün hükümet edenler geldi. Ergin Günçe'nin çok sevdiğim ve sık tekrarladığım bir dizesi vardır: “Bu dünyada gülmedik de öteki de şüpheli”. Bizimki de biraz öyle. Siyasal iklim ve iktidarlar bakımından hiç yüzümüz gülmedi, ne çocukluğumuzda ne gençliğimizde ne şimdi. Ahmet Erhan'ın ilk şiir kitabının adı Alacakaranlıktaki Ülke'ydi. Ahmet gibi karamsar bir şair için hayli iyimser bir başlıkmış meğer! Şimdi olsa 'karanlıktaki ülke' diye yazardı. Ülkenin, dünyaca tanınmış yazarları, dilcileri, gazetecileri, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Turhan Günay, Cumhuriyet içeride. Biz dışarıda mıyız peki? Biz de karanlığın içindeyiz.
Genç bir şair ve öğrenciyken en güzel şiirimizin devrim olacağını düşlüyor ve inanıyorduk. Şimdi ne yazık ki bırakın devrimi, laikliği bile yakında rüyamızda göreceğiz! Bir de en tehlikelisi mezhep kışkırtıcılığı yapılması. Sınıf bakışı terkedilip kimlik siyaseti öne çıkarıldı, ardından da din eksenli bakış yerleşince egemen mezhepin dışında kalanlara karşı 'temizlik'ten söz edilmeye başlandı. Türk-İslam sentezinin resmî görüş olarak kabul edildiği ve yaşandığı bir dönemdeyiz artık.
“ŞİİR İNSANLIK HALİ, YAZI İSE DÜNYA HALİ”
- Bu noktada, yapıtlarınıza baktığımızda şiir kitaplarınızın yanı sıra denemelerin de yoğunlukta olduğunu görüyoruz. Düzyazıyla şiiri, sizdeki yansımaları ve yazım süreçleri açısından karşılaştırır mısınız?
- Birisi günüm, gündüzüm, birisi gecem, gece hayatım, düşüm. Neşet Ertaş'ın “iki büyük nimetim var” dediği gibi, “ikisine de hürmetim var”. Ya da biri 'resmÎ görüşüm', diğeri 'kendi görüşüm' demeliyim.
Şiir 'insanlık hali', yazı ise 'dünya hali' diyelim kısacası.
- Alevi-Bektaşi kültürünün yaşamınıza, bu bağlamda edebiyatınıza etkisi ne oldu?
- Şiiri doğal bir şey olarak görmeme ve yaşamama etkisi oldu elbette. Herkes şiir yazabilir, herkes şiirin içindedir, şiir bizim içimizdedir düşüncesine varmamda etkili oldu. Şiiri bir iyilik biçimi olarak görmemde bu kültürün değerleri etkili oldu. Şiirde, yazıda ve hayatta büyüklenmemeyi, kibrin zehirleyici olduğunu da elbette Ehlibeyt'ten, Hacı Bektaş Veli'den, Yunus'un nefeslerinden, Pir Sultan Abdal'ın deyişlerinden öğrendim. Şiir ve hayat terbiyesini de elbette bu kültüre borçluyum.
- Uzun yıllar, emekli olana dek, reklam yazarlığı yaparken bir yandan şiir yazdınız. Çok farklı bu iki dünyanın içinde aynı anda bulunurken hangisinin gerçek olduğu konusunda afalladığınız, kendinizle çeliştiğiniz oldu mu?
- O zamanlar 'reklamcılık mesleğim, şiir varlık sebebim' gibi bir cümle kurmuş, sonra da bu cümlede bir kibir sezip utanmıştım bundan. Şimdi onu şöyle değiştiriyorum, yukarda da söylediğim gibi, şiir düşünce ve yaşama biçimim.
Öyle Küçük Şeyler / Haydar Ergülen / Kırmızı Kedi Yayınevi / 128 s.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu