'Hepsinin çözümü var'

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa'daki ülkelerin ve ABD'nin ekonomik sorunlarının çözülemez olmadığını belirterek, ''Hepsinin çözümü var. Ancak ne eksik? Güçlü siyasi irade eksik. Korkmadan karar alıp, doğru budur. Ben bunu yapacağım arkadaş diye ortaya irade koyabilen partiler, hükümetler maalesef söz konusu değil şu anda...'' dedi.

'Hepsinin çözümü var'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 29.09.2011 - 08:45

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul Finans Zirvesi'nde, ABD'de ve özellikle Avrupa'da ekonomik sorunların çok yoğun bir şekilde yaşandığı ve çözümlerin tartışıldığı bir dönemden geçildiğini belirterek, ''Bir yaz tatili dönemi geçirdik, bu dönem maalesef kararların alınamadığı, adımların atılamadığı bir dönem oldu'' dedi. Babacan, özellikle Avrupa'da sorunların göz göre göre büyüdüğü, bazı konularda geç kalınan bir dönem yaşandığını söyledi. Geçen hafta sonu ABD'de G-20, Dünya Bankası ve IMF toplantıları yapıldığını anımsatan Babacan, Hükümeti temsilen kendisinin de bu toplantılara katıldığını ve pek çok görüşme yaptıklarını anlattı.

Babacan, ''Maalesef genelde dünya ekonomisi ile ilgili özellikle Avrupa ile ilgili oldukça olumsuz bir tablo gördüğümü ifade etmek istiyorum. Kilit pozisyonda olanların, karar vericilerin çözüm üretmekte zorlandığı, siyasi karar mekanizmalarının iyi çalışmadığı bir dönemden geçiyoruz maalesef'' dedi. Krizin ilk dönemlerinde problemin ağırlıklı olarak bankalarla ilgili olduğunu anımsatan Babacan, bankalar problem yaşadığında devletlerin, hükümetlerin ''Biz bankaların arkasındayız'' dediklerini söyledi. Böylece krizin ilk safhasındaki sıkıntıların zaman içinde hafifletilmiş gibi göründüğünü, problemlerin ötelendiğini, devletlerin imzasının bir bakıma bankaların imzasının hemen yanında yer almasıyla göreli istikrarın bir süreliğine sağlanabildiğini anlattı.

Babacan, ''Ancak bugüne gelindiğinde öyle bir ortamdayız ki devletlerin devletlerin imzası artık eskisi kadar güçlü değil'' dedi. Aynı anda hem bankaların hem de oldukça çok sayıda devletin kredibilitesinin, imzasının sorgulandığı bir dönemde bulunulduğunu ifade eden Babacan, şöyle devam etti: ''Krizin başlangıcının bize sunduğu tablo ile bugünkü tablo arasındaki en önemli fark bu. Artık devlet imzası işi kurtarmak için yeterli değil bugünkü ortamda. 'Devletler sallanmaya başlayınca devletlerin arkasında kimin duracağı, devletlerin sırtını kime dayayacağı' sorusunun cevabı maalesef bugün için yok.''

Avrupa'nın kendi içinde Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF) denilen ve 2013'e kadar geçerli olan bir mekanizmayı şu anda geliştirmeye çalıştığını anımsatan Babacan, bunun büyüklüğünün ancak birkaç küçük boyutta ülkenin finansman ihtiyacını karşılayacak bir rakam olduğunun altını çizdi. Bu mekanizmanın durumunun bir bakıma batağa götürmektense sorunları daha ötelemeye yönelik olduğunu belirten Babacan, ''Dikkat ederseniz 'sorunları öteleme' diyorum, çünkü köklü çözüm maalesef göremiyoruz'' dedi.

 

'Bu operasyonların ilelebet devam etmesi mümkün değil'

Babacan, güvenin olmadığı bir ortamda politika araçlarının etkinliğinin son derece azaldığını ve sıkıntıların çözülemediğini kaydetti. Ekonomik kriz nedeniyle dünyada şimdiye kadar görülmemiş boyutlarda para basma operasyonuna girildiğini dile getiren Babacan, ülkelerin bu operasyonlarla şimdilik kurtarılmaya çalışıldığını kaydetti.

Babacan, ''Ancak bu operasyonların ilelebet devam etmesi mümkün değil. Fakat ne zaman ki maalesef geçici çözümler bulunuyor, herkes bakıyoruz başka işlerle uğraşmaya başlıyor. Kalıcı çözüm üretmekte yapısal reformlarda maalesef kararlılık göremiyoruz'' diye konuştu. ABD'de borç tavanının yükseltilmesine ilişkin ciddi bir tartışma yaşandığını anımsatan Babacan, ''Tartışmalar öyle bir güven kaybına sebep oldu ki bakıyorsunuz 400 küsür milyar dolarlık daha paket açıklıyorlar...Fakat maalesef ekonomik aktivitelere etkisi yok'' dedi.

Kamu maliyesinin de tartışılan konular arasında yer aldığını belirten Babacan, şöyle devam etti: ''Artık öyle bir noktaya geldik ki kamu maliyesinde genişlemeci politikalar sonuç vermiyor. Yani bütçeyi biraz daha açayım, fazla harcayayım, şuradan şu kadar vergi düşeyim böylece benim hiç sevmediğim bir tabirdir ekonomiye can suyu, farklı niyetler vardır o tabirin arkasında. Can suyu verelim, ve canlansın... Bu da artık yürümüyor. ABD'de halkın güveni öylesine bozulmuş bir noktada ki siz deseniz ki 'Her ailenin bütçesine 500 dolar daha katkı yapıyorum' vergileri düşürerek, her aile gider harcar, ekonomi canlanır. İyi de 500 dolar fazla para girsin dediğiniz kişiler eğer gelecek ay işini kaybetmekten korkuyorsa, eğer siyasi ortama güvenmiyorsa, bu yaptığınız işin faydası olmaz. Sonuçta bütçe açığı büyür, borç büyür sonuçta ekonomi de yerinde sayar''
 

'Ülkelerin sorunları çözülemez değil...'

Bugün ülkelerin ekonomik anlamda yaşadığı sorunların hiç birisinin gözelemez sorunlar olmadığına değinen Babacan, bugün problemli ülkelere bakıldığında Türkiye'nin 2002 yılından devraldıkları Türkiye tablosunun bütün bu ülkelerin ekonomik tablosundan daha kötü olduğunu ifade etti. Babacan, 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi'nin yüzde 66 ile borçlandığını, ortalama vadenin 9 ay olduğunu, yüzde 29 enflasyon ile çok ciddi bir borç yükü aldıklarını anlatarak, Türkiye'nin o günlerden bu güne doğru politikalarla., kararlılıkla ve güçlü bir siyasi irade ile geldiğini söyledi.

Avrupa'daki hiç bir ülkenin ekonomik sorununun çözülemez olmadığına işaret eden Babacan, şunları kaydetti: ''Bugün ABD'nin ekonomik sorunları çözülemez değil. Hepsinin çözümü var. Ancak ne eksik? Güçlü siyasi irade eksik. Korkmadan karar alıp, doğru budur. Ben bunu yapacağım arkadaş diye ortaya irade koyabilen partiler, hükümetler maalesef söz konusu değil şu anda. Bu işin özü siyasetin kurumunun istikrarından, siyaset kurumuna duyulan güvenden ve siyasi karar alma mekanizmalarının korkmadan o günün gereği doğrusu onu yapmasından geçiyor. Maalesef şu anda pek çok büyük ekonomide zayıf iktidarlar iş başında. Dünyanın en büyük 10 ekonomisini alt alta sayın gelişmekte olar ülkeleri bir kenara koyun. çoğunda göreceksiniz ki bunların zayıf iktidarlar ve hükümetler iş başında. zatin krizin çıktığı 2009 yılından bu yana bizim sürekli vurguladığımız, biz endişe ediyoruz, sıkıntılar var diye uyarılarda bulunduğumuz konuların özünde de bu var. çünkü biz muhataplarımızı iyi tanıyoruz. neyi yapabilirler neyi yapamazlar az çok da kestiriyoruz ve bunun için de kaygılanıyoruz.''

Babacan, dünya ekonomisiyle ilgili artık liderlerin, hükümetlerin kendi şahsi bekasını düşüneceği bir dönemde olmadığını ifade ederek, liderlerin ülkelerinin geleceği için fedakarlık yapması gereken bir dönem olduğunu belirtti. ''Bu adımı atarsam benim ismim zedelenir, ben bu ülkede vergiyi artıran bir lider olarak anılmak istemiyorum gibi kaygılarla bu iş yürümez'' diyen Babacan, çünkü problemlerin parti ve lider meselesini çoktan geçtiğini, herkesin kendi ülkesinin bekası için kendisinin ve partisinin bekasından taviz vermek durumunda olduğunu ifade etti.
 

'Yangın büyüdüğünde 10 itfaiye arabası yetmiyor'

Babacan, alınması gereken kararların alınmaması durumunda bundan sonra görülecek tablonun hiç de iyi olmayacağına vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Problemler ertelendikçe daha büyük problem olarak karşınıza çıkıyor. Bugün yangın küçükken hemen şöyle dört beş kova suyla söndürebilecekken, yangın büyüdüğünde siz 10 tane itfaiye arabasını getirseniz yetmiyor. Onun için yangın küçükken sönecek bu hep biraz daha fedakarlık ve aynı zamanda liderlik meselesi. Biz 2009 yılının başından beri görüştüğümüz her lidere her bakan bunu söyledik. hemen adım atın dedik, bugün adım atmazsanız bu işler kötüye gidecek dedik. Maalesef bunlar zamanında yapılmadı ve durum bu noktaya geldi. Her ülke kendisi için doğruları yapmalı ama, bütün bu adımlar atılırken ülkelerin de bir biriyle iletişim halinde ve koordinasyon içinde bu adımı atıyor olması önemli. öyle bir dönemdeyiz ki, eğer her ülke sadece kendi ulusal perspektifinden bakıp da yürüyüp giderse bunları topladığımızda yine dünya ekonomisi için çok da olumlu bir tabloyu görmemiz mümkün olmayabilir. Biz G-20'de biz bunu her fırsatta uyguluyoruz. G-20'de birlik beraberlik önemli diyoruz.''
 

'Bankaların kredi hacmi yıl sonunda ortalama yüzde 25 olur'

Babacan, bazı ülkelerin bunu fırsat olarak gördüğünü dile getirerek, dünya ekonomisi böyle bir durumda iken o ülkenin tek başına büyümesinin bir anlam ifade etmeyeceğini, ülkelerin de beraberce koordinasyon içerisinde küresel ekonomiyi bir an önce bu tablodan kurtarmak için çaba göstermesinde fayda olduğunu anlattı. Özellikle finans sektörünün küresel anlamda düzenlenmesinin önemli bir konu olarak G-20 gündeminde olduğunu belirten Babacan, G-20'de bankacılıkla ilgili güzel şeyler üretildiğini, bunların olumlu sonuçlarının zamanı geldiğinde görüleceğini söyledi.

Babacan, şu anda yaşanan problemlerin özünde iki ana konu bulunduğunu, bunların kamu maliyesi ve bankacılık alanları olduğunu dile getirerek, ülkelerin sorunlarının bu iki alandan kaynaklandığını belirtti. Türkiye'nin hem bankacılık hem de kamu maliyesi konusunda oldukça güçlü bir konumda olduğunu vurgulayan Babacan, zamanında yapılan reformlar ve atılan adımlarla Türkiye'nin pek çok ülkeden ayrıldığını kaydetti.

Babacan, ekonomide hiç bir alanda popülizm yapmadıklarını, genel seçime giderken bankaların kredi hacmine limit getirdiklerini dile getirerek, şunları kaydetti: ''Seçim döneminde kredi hacmini getirince kendi içimizde de bazı tartışmalar yaşadık. Seçime gidiyoruz ne yapıyorsunuz dediler. Doğrusu bu dedik. İstikrar için ne gerekiyorsa yapmalıyız dedik ve uyguladık. Bir yandan bankacılıkla ilgili makro ihtiyati tedbirlerimizin zamanında ve doğru alınması, kamu maliyemizin sağlamlığı hemen yanında da Merkez Bankası'nın zamanında aldığı kararlar Türkiye'yi bu türbülansta ayrıştırdı ve bütün bu karmaşık ortamda bir başarı örneği olarak ortaya koymuş oldu. Şu anda bankaların bilançolarında takibe düşün alacak yüzde 2,6'ya gerilemiş durumda. Sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 17... Kredi hacmiyle ilgili geçen yıl açıklamıştık yüzde 25 demiştik. Kur etkisinden arındırdığımız zaman yüzde 25'e doğru gidiyoruz şu anda. Hedeflediğimiz rakam yıl sonunda gerçekleşecek gibi görünüyor. Artık biz banka banka da bakmıyoruz. Her bankaya sen niye yüzde 25'i geçtin diye sorgulamayacağız. Sektör ortalaması zaten yüzde 24'de kalacağı için bizim koymuş olduğumuz hedefe yıl sonunda ulaşacağımız için bir sorun teşkil etmiyor.''
 

'Dünya yeni bir resesyona doğru gidiyor veya öyle görünüyor'

Dünyanın yeni bir resesyon dönemine doğru gittiğini, ya da en azından öyle göründüğünü ifade eden babacan, böyle bir dönemde mutlaka politikaları dönemin gereğine göre de uyarlamak gerektiğini kaydetti. Babacan, ''Artık otomatik pilot diye bir şey yok. Mutlaka manuel her an işin başında gerektiği anda gerektiği kararları alabilecek esnekliğe ve dinamikliğe sahip bir yönetim anlayışı gerekiyor bugün ve bunu da gerçekleştiriyoruz'' dedi.

Finansal istikrar komitesi kurduklarını ve bu iki ay içinde 5 ayrı toplantı gerçekleştirdiklerini, önemli analizler yaptıklarını anlatan babacan, kurumların attığı adımlardan birbirinin haberi olması açısından bu komitenin önemli çalışmalar yaptığını söyledi. İstanbul'u finans merkezi yapmaya karar verdiklerini dile getiren Babacan, İstanbul'dan bölgeye hitap etmenin daha kolay olduğunu, yabancı kurum ve kuruluşların da İstanbul'da ofis açtıklarını, Türkiye Cumhuriyeti pasaportlarına ciddi talep olduğunu, bölgede ay yıldızlı pasaportun kullanılmasıyla işlerin kolaylaştığını anlattı.

 

'Merkez Bankası üzerinden Eximbank'a bir pencere açtık'

Gelecek 6 aya ilişkin beklentilerine yönelik bir soruya verdiği yanıtta Babacan, öncelikle Avrupa'daki gelişmeleri biraz görmek gerektiğini, 2-3 haftalık süreçte bir sorun yaşanmadığı takdirde 3 aylık bir pencere açılabileceğini ifade etti. Türkiye'deki gelişmelerin ise hem kendi iç piyasasıyla hem de dışarıda olup biteceklerle ilgili olacağını söyleyen Babacan, önümüzdeki dönem projeksiyonlarının yakın bir tarihte açıklayacakları orta vadeli programda net bir şekilde ortaya konacağını söyledi.

Babacan, gelecek dönem dünya ekonomisi için beklentiler iyi olmadığı için Türkiye'nin 2012'de yüzde 5'in altında büyümesinin sürpriz olmaması gerektiğini, yine de Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden olacağını kaydetti. Avrupa bankalarının sıkıntı yaşaması ihtimaline karşılık reel sektöre destek amacıyla Eximbank imkanlarının artırılması gibi önlemlerin düşünülüp düşünülmediğine ilişkin bir soru üzerine Babacan, Merkez Bankası üzerinden Eximbank'a bir pencere açtıklarını ve oradan yararlanma oranının gittikçe arttığını, Eximbank'ın fonksiyonlarını aksatacak bir tablo beklemediğini anlattı.
 

'Ülkelerin temerrüde düşmesine izin veren kapı açılırsa,...'

Öte yandan ihracatçıların finansmanında bankacılık sektörünün ortaya koyacağı performansın daha etkili olacağına işaret eden Babacan, Avrupa bankalarının durumuna ilişkin olarak şu görüşleri paylaştı: ''Herhangi bir ülkenin temerrüde düşmesi söz konusu olmaz ise, Avrupa bankalarının Avrupa Merkez Bankası tarafından fonlanmaya devam edeceğini düşünüyorum. Avrupa Merkez Bankası fonlamak için teminat istiyor. Bu teminat ağırlıklı olarak o bankaların portföyündeki devlet tahvilleridir. Ancak ülkelerin temerrüdü söz konusu olursa, bu teminatların anlamı olmaz. Yunanistan'ın temerrüdüne kesinlikle izin verilmemeli tavsiyemizin arkasındaki konu da bu. Önümüzdeki 3-6 ay içinde bankacılık kaynaklı ciddi bir sorun olmaması gerekiyor. Ama ülke temerrüdü olmaması şartıyla.''

Bazı Avrupalılar'ın, ''bir ülkenin temerrüdüne izin verilmesi ve bunun diğerleri için ders olması'' şeklinde bir yaklaşım ortaya koyduklarını ifade eden Babacan, ''Güven ortamının bozulması çok hızlı gelişir. O kapı bir defa açıldığında o zaman o kapıya kilit vuramayabilirsiniz. Mutlaka bir şekilde ülkelerin temerrüdünün önlenmesi ve devlet imzasına güvenin korunması gerekiyor. Bu sağlanırsa bankalarla ilgili ciddi problem olmaz'' şeklinde konuştu.

Babacan, gelişmekte olan ülkelerin IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlarda ne zaman daha etkin hale geleceğine yönelik bir soruya verdiği yanıtta, IMF'de kota artırılmasının 2012 sonuna kadar tamamlanacağını ve iki koltuğun Avrupalılar'dan gelişmekte olan ülkelere teslim edileceğini anımsattı.
 

'Finansal İstikrar Fonu'nun bu aşamada bu boyutta tutulması doğru'

Avrupa finansal istikrar fonunun 2 trilyon avroya çıkarılması tartışmaları konusunda Babacan, şu andaki büyüklüğün, Avrupa'da sorun yaşayan birkaç küçük ekonomiyi destekleyecek kapasiteye sahip olduğunu, mekanizmanın büyütülmesinin, bu mekanizmaya destek veren ülkelerin kredibilitesinin de sorgulanmasına yol açacağını kaydetti. Babacan, fonun artırılmasının, kendi kendine adım atacak ülkelerin rehavete kapılmasına da neden olabileceğine işaret ederek, ''Bence bu aşamada bu boyutta tutulması doğrudur'' dedi.

Ali Babacan, döviz kurlarındaki hareketliliğe ilişkin değerlendirmesinde, gelişmekte olan ülkelerin kendi para birimlerindeki hızlı değerlenmeye ve sonrasında hızlı değer kaybına karşı hızlı önlemler almaya çalıştıklarını, ancak çok başarılı olamadıklarını belirterek, Türkiye Merkez Bankası'nın ise zamanında alınan tedbirlerle süreci doğru şekilde yönetmeyi başardığı görüşünü aktardı.

Babacan, Ortadoğu'daki gelişmelerin TL'nin değer kaybına etkisine ilişkin değerlendirmeler konusunda, ''Kendi iç piyasalarımızdaki gelişmelerle bölgedeki gelişmeler arasında böyle bir bağ görmüyorum açıkçası. Son dönemde Türkiye piyasasında hareketlenme varsa, bu diğer gelişmekte olan ülkelerle paralel hareketlerdir'' diye konuştu.

'Siyasi dağılmayı Avrupa da, dünya da kaldıramaz'

Yunanistan'ın euro bölgesinden çıkarılması tartışmalarının hatırlatılması üzerine Babacan, böyle bir durumun şu anda gündemde olmadığını belirtti. AB'nin ekonomik temelli bir birlik olduğunu vurgulayan Babacan, böyle bir gelişmenin siyasi birliğe de zarar vereceğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ne olursa olsun AB içinde dayanışmanın korunması lazım. Problem aslında avro ile ilgili kuralların baştan sağlam konulamamasıyla ilgili. Avro bölgesinin ortak, çok güçlü bir maliye politikasına ihtiyacı var. Maliye politikalarının da ortak bir egemenlik haline getirilmesi ve ciddi yaptırımlarla uygulanması gerçekleştirilirse, sorunlar önemli ölçüde aşılacaktır. Bir siyasi dağılmayı Avrupa kaldıramaz, dünya da kaldıramaz.''
 

'Merkez Bankamızın politikalarından sonuç aldığını düşünüyoruz'

Babacan, Merkez Bankası politikalarına ilişkin farklı görüşlerin anımsatılması üzerine, ''Merkez Bankamızın politikalarından sonuç aldığını düşünüyoruz. Zigzaglar yok, belli bir perspektifte yürüyor işler. Merkez Bankamız özgüvenle hareket ediyor. Eleştirilmekten korku içinde hareket etmiyor. Gerektiğinde gerekeni yapar, hatta hiç kimsenin beklemediği kararlar alır'' diye konuştu.

 

'Herkes ayağını yorganına göre uzatsın'

Babacan, İstanbul Finans Zirvesi sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. OVP'nin tarihini, ''17 Ekim'den önce'' olarak açıklayan Babacan, OVP açıklandıktan sonra not artışı bekleyip beklemediğine ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: ''Kredi notu kararları kredi derecelendirme kuruluşlarının kendi bileceği iş. Onlar maalesef çok geriden geliyorlar. Normalde kredi derecelendirme kuruluşları, yatırımcılara yön vermesi, yol göstermesi ve bir ülkeyle ilgili önceden bilgi vermesi gereken kuruluşlar iken, olup biteni izah eden kuruluşlar durumuna düştüler şu anda. İş olup bittikten sonra, olanı biteni anlatmaya çalışıyorlar, geriden geliyorlar. Şu anda G-20'de de 'kredi derecelendirme kuruluşlarına duyulan ihtiyaç nasıl azaltılabilir, alternatif mekanizmalar nasıl oluşturulabilir' konusunda bir çalışma var. Biz kendi işimize bakıyoruz, yolumuza devam ediyoruz, onlar da bizi arkadan izliyor, takip ediyor. Olan bu...'' ''Artık vatandaş yavaş yavaş harcasın mı?'' sorusu üzerine Babacan, ''Biz hep şunu söylüyoruz; herkes ayağını yorganına göre uzatsın. Herkes ödeyebileceği kadar borçlansın, aşırı borçlanmasın. Bunları biz söyledik, hala tavsiyelerimiz aynı'' dedi.

Babacan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Şakir Ercan Gül'ün ''bankacılık sektöründe mevduat sigortasına ek yeni yüklerin getirileceğine'' ilişkin açıklamasına yönelik bir soru üzerine, bu konuların Finansal İstikrar Komitesi'nde ele alındığını belirterek, şöyle devam etti: ''Şu anda G-20 bünyesinde kurulan Finansal İstikrar Kurulu çerçevesinde bankaları büyüklüklerine göre farklılaştırıp, ayrı ayrı politikalar uygulanması yönümde bir eğilim var. Genel eğilim içerisinde de TMSF bankaların büyüklüklerine göre ayrı ayrı sigorta primi uygulamayla ilgili bir teknik hazırlık yaptı, bize de sundu. Biz de uygun gördük. Bunlar çok büyük farklar değil, çok küçük küçük farklar getiriyor. Toplamda da bu 16 milyon gibi... Yanılmıyorsam 200 milyon gibi büyüklük içerisinde falan 16 milyon gibi bir şey ekleniyor. Yani yüzde 7-8-10 mertebelerinde bir şey. Yeni, ciddi bir yük değil. Zaten dönem dönem bunlarla ilgili ayarlamalar yapılıyor. Dolayısıyla G-20 Finansal İstikrar Kurulu çerçevesinde banka büyüklüklerine göre ayrı politikalar uygulamanın bir ilk küçük adımı olarak belki bunu görmekte fayda var. Kısa vadede bunun ötesinde bir şeyler de olmayacak. 'Büyük bankalara bir şeyler mi geliyor' diye soru işaretleri oluşabilir. Öyle bir şey yok. Bunun ötesinde bir şey yok şu an için programımızda. İlk etapta bankaların büyüklüklerini tanımlayıp, belki 2-3 gruba ayırıp, o gruplara da ayrı ayrı sigorta primi uygulama, ama küçük küçük farklılaştırmalar bunlar, büyük şeyler değil. Böyle bir ortamda bizim atacağımız adımlara çok dikkat etmemiz gerekiyor, itinalı, özenli tedbirler almamız gerekiyor.''

''50 bin lira olan mevduat garantisinin 100 bin liraya çıkarılabileceği'' açıklamasına ilişkin de Babacan, 5 Temmuz 2004'te belirlenen rakamın geçerli olduğunun altını çizerek, ''Bununla ilgili herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Avrupa genelinde farklı ülkelerde farklı uygulamalar oldu 2009 krizinden bu yana. Biz Türkiye'de herhangi değişiklik yapmadık. Değişiklik yapma niyetimiz de şu an için yok. TMSF öyle bir hazırlığı, bir fikir jimnastiği olsun diye bize sundu. Ama biz bunu uygun görmedik. Biz derken diğer kurumlarımız da uygun görmedi. Dolayısıyla TMSF'nin böyle bir adım atması söz konusu olmayacak'' diye konuştu. Babacan, cari açığın bu yıl yüksek çıkacağını belirterek, ''Yüzde 9-10 mertebelerinde bir şey olabilir. Gelecek yıl daha düşük, ondan sonraki yıl daha düşük bir cari açık rakamını göreceğiz'' dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler