Hitler’i durduran santral memuresi
1939 yılında Hitler’in Çekoslovakya’ya saldırma arzusu, İtalyan bir santral memuresi Vanda’nın dikkati ve hatları karıştırmadan Mussolini ile Führer’i görüştürmesi sayesinde önlenebilmişti. Vanda, daha sonra Mussolini tarafından 2 bin liret ile ödüllendirilmişti.
ABD ile Türkiye arasında yaşanan Suriye gerilimi liderlerin telefon trafiği ile şimdilik duruldu gibi. Önce Erdoğan-Trump, arasındaki telefon görüşmesi, Suriye krizini belki çözmedi ama zamana yaydı. Dijital devrim yaşanmadan önce liderler telefonla birbirlerine canı istediğinde görüşmeleri pek öyle mümkün değildi. Onlar da normal vatandaşlar gibi telefon işlemlerindeki santral memurlarının himmetine muhtaçtı. Elbette bağlanmada öncelikleri vardı. Görevli memurlar kırmızı ya da sarı ışıklar yanınca telefonun mühim bir şahsiyetten geldiğini anlayıp öncelikli olarak bağlarlardı. Yok eğer yoğunluk nedeniyle ışığı fark edemezlerse hak getire. 1939 yılında Hitler’in Çekoslovakya’ya saldırma arzusu, İtalyan bir santral memuresi Vanda’nın dikkati ve hatları karıştırmadan Mussolini ile Führer’i görüştürmesi sayesinde önlenebilmişti. Santral memuresi Vanda, bu görüşmeden sonra Mussolini tarafından saraya davet edilip 2 bin liret ikramiye ile ödüllendirilmişti.
Krizi durduran telefon görüşmesi
Türkiye geçen haftayı ABD ile yaşanan krizi konuşarak geçirdi. Beyaz Saray’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un skandal sözlerinin ardından Trump’ın “Eğer Suriye’deki Kürtleri vurması halinde Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz” şeklindeki tweet’i, Bolton’un skandal sözleriyle başlayan gerilimli süreci daha da tırmandırdı. Türkiye’nin bu tweet’e sert cevabı sonunda iki lider bir telefon görüşmesi yaparak krizi şimdilik durdurdu. Şu aralar Trump-Erdoğan, Trump-Putin ve Erdoğan-Putin arasındaki telefon görüşmeleri epey hızlandı. Moskova kaynaklı bilgilere göre Putin’in son bir yılda en çok görüştüğü lider Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’mış. Telekomünikasyon alanındaki dijital devrim galibe en çok liderlere yaradı. Dijital çağ başlamadan önce sadece ABD Başkanı ile Rusya Başkanı arasında direkt bağlantılı bir kırmızı telefon bağlantısı bilinir ve o telefon kaç kere çaldı diye meraktan çatlardık. Peki, daha direkt telefon bağlantılarının olmadığı yıllarda, mesela 1930’lu ve 40’lı yıllarda liderler birbirleriyle yüz yüze görüşmelerin dışında nasıl temas sağlarlardı? Bu temaslar ya iki ülke büyükelçilerinin kendi ülke liderinin mesajını yazılı olarak iletmesi ya da liderlerin santral memurlarının hatları bağlaması ile mümkün olabiliyordu. Onlarda normal vatandaşlar gibi santral memurlarının himmetine muhtaçtı. Elbette bir öncelikleri vardı. Bu öncelik durumu renkli ışıkların yanması ile kendini belli ederdi. Santral memurları, bu renkli ışıklar yandığında arayan kişinin önemli bir zat ya da makam olduğunu anlar ve ne kadar yoğun olurlarsa olsunlar yanıp sönen ışığı fark ettiklerinde önce o telefon bağlantısını sağlamak zorundaydılar. Tabii fark ederlerse. Ya yoğunluktan ışığı fark etmezlerse?.. Yandı gülüm keten helva...
Bir ülkenin kaderini değiştiren dokunuş
1930’lu yılların sonunda patlak verecek krizi İtalyan bir santral memuresi Vanda Biyanişi önlemişti. Hitler’i zaman geçirmeden İtalya lideri Mussolini’ye bağlayan Vanda sayesinde Mussolini, Hitler’i bu kararından vazgeçirmiş ve savaşın başlamasını geciktirmişti. Kendi halinde yaşayan 22 yaşındaki telefon santralındaki Vanda, bu dikkati ve hatları karıştırmadan zamanında bağlaması nedeniyle İtalyan Devlet Başkanı Mussolini’nin takdirine mazhar olmuş ve dünya çapında şöhret kazanmıştı.
Telefon memuresi Vanda Biyanişi’nin öyküsünü bir hatırlayalım.
Vanda Biyanişi, İtalya’nın başkenti Roma’da telefon santralında çalışan kendi halinde bir memurdur. Bu 22 yaşındaki kızı, o önemli telefon görüşmesini sağlayıncaya kadar pek az kişi tanıyordu. Arkadaşları arasında ‘cıva’ lakabıyla tanınan Vanda, Çekoslovak sorunun en kritik aşaması sayılan 29 Eylül 1938 sabahı başladığında, her gün olduğu gibi susmak bilmeyen telefonlardaki bağlantı isteklerini yerine getirmeye başlar, saat 11.00’de açık sarı bir lamba yandığını fark ettiğinde, bu aramanın Berlin’deki İtalyan Sefaretinden yapıldığını anlar. Telefon memuru Vanda, Sefir Attoliko’nun özel hatla Venedik Sarayı’nda Mussolini ile derhal görüşmesini sağlar. Yarım saat süren bu konuşmanın ardından bu kez kırmızı bir lamba yanar. Bu çok daha önemli bir telefon olduğuna işerettir. Vanda yine vakit geçirmeksizin bağlantıyı gerçekleştirir. Arayan Almanya Devlet Başkanı Adolf Hitler’dir. Arayan ise İtalyan Devlet Başkanı Mussolini. İki lider bu telefon görüşmesinde Münih’te dörtler toplantısı yapılması konusunda mutabık kalınca Hitler Çekoslovakya’ya saldırmaktan vazgeçer.
Diplomatik manevra
Tarihe Südet Krizi olarak geçen bu olayda, Hitler, Çekoslovakya’nın Alman nüfusunun yoğun olduğu Südet bölgesinin Almanya’ya verilmesi konusunu dayatır. Avusturya’nın ilhakının ardından Çekoslovakya’nın Alman topraklarına katılması hedefi, 24 Haziran 1937 tarihinde Feld Mareşal Werner von Blomberg tarafından Fall Grün (Yeşil Durum) kod adıyla gündeme getirilmiştir.
Yeşil Durum, Çekoslovakya topraklarının baskın tarzı bir askeri operasyonla istila edilmesi planıdır. Ancak Hitler, Çekoslovakya’nın istilasının, diplomatik görüşme ve manevralarla oluşturulacak bir krizin tırmandırılması sonucunda, bir askeri harekatla sağlanmasını düşünmektedir. 5 Eylül 1938 günü Çek Başbakanı Edvard Benes’in Südet Alman liderlerini bir toplantıya çağırması ve tüm taleplerini kabul edeceğini bildirmesi Hitler’in planlarını altüst etmiştir. Zira Hitler, uzlaşmak değil, Çekoslovakya’yı istila etmek istemektedir. 29 Eylül 1938 günü Münih Konferansı toplanır. Konferans sonunda imzalanan Münih Antlaşmasıyla Hitler’in talepleri tümüyle karara bağlanır. Çekoslovakya parçalanmış ve Avrupa’da savaş tehlikesi ‘şimdilik’ ortadan kaldırılmıştır.
Işte Münih’teki bu konferans, Hitler ile Mussolini arasındaki telefon görüşmesi ile gerçekleşmiştir. Telefon memuresi Vanda’nın bağladığı hatla yapılan bu görüşmede Mussolini, Hitler’i yatıştırır ve Münih’teki toplantıya katılma kararı alınır. Çekoslovakya’nın parçalanması suretiyle savaşın önüne geçilmesinde, 29 Eylül sabahı gerçekleşen telefon bağlantısının büyük payı vardır.
Duçe’nin takdiri
Vanda Biyanişi, bu hizmetlerinden dolayı ilk olarak büro şefi tarafından takdir edilir. Şefi, Vanda’ya bir mükafatı hak ettiğini ve ne istediğini sorar. Kış sporlarına meraklı olan Vanda kayağa gitmek istediğini ve o nedenle bir hafta izinli sayılmasanı rica eder. İsteği kabul gören Vanda, kız kardeşini de alarak kayak merkezi Ovindoli’ye giderek bir pansiyona yerleşir. Henüz geleli iki gün olmuştur ki, bir sabah erkenden pansiyona karabinyer denilen bir İtalyan jandarmaları ile şefi çıkagelir. Gerisini Vanda Biyanişi şöyle anlatıyor:
“Kız kardeşimle birlikte küçük bir pansiyonda kalıyordum. Bir sabah henüz yataktan kalkmadan, bağrışma sesleri ile uykudan uyandım. İsmimle çağrılıyordum ve ‘çabuk kalkıp lütfen aşağıya ininiz’ dendiğini duydum. Hemen yataktan fırlayıp sabahlığımı giyindim. Aceleyle merdivenden inince koridorda bir karabiniyer seçtim. Pansiyonun sahibi olan kadın, ‘bakın sizinle görüşmeye gelmişler’ dedi. Karabiniyer mi? Ne istiyorlar benden? Bir suç mu işledim? Az kalsın korkudan bayılacaktım. Derken evin kapısı açıldı ve başka bir adam içeri girdi. Postallarını sertçe yere vurarak karları silkeledi. Başını yukarı kaldırınca ne göreyim, gelen kişi meğer benim büro şefim değil mi? Beni selamladıktan sonra, ‘Sizi bu kadar erken rahatsız ettiğimizden dolayı lütfen ürkmeyiniz. Zira bu zorunlu idi. Hemen giyinip benimle gelmeniz gerekiyor. Trenimiz 10 dakikaya kadar Roma’ya hareket edecek. Haydi soru sormadan giyinin çabucak’ dedi. Büro şefim bunları söylerken müstehzi bir şekilde gülümsüyordu. O gülümseyince korkularımın yersiz olduğunu anladım. Fakat yine de bu ziyaretin anlamını çözemedim. On dakika sonra üçümüz Roma’ya doğru yola çıktık; şefim, karabinyer ve ben... Kendilerine bu ziyaretle ilgili sorduğum bütün sorular yanıtsız kalıyor, sadece gülmekle yetiniyorlardı. Saat 10.00 gibi Roma’ya vardık. Şefim beni doğruca telefon idaresine götürerek bir koltuğa oturttu ve beklememi söyledi. Beklemeye başladım. Ama aklıma bin türlü ihtimal geliyordu. Tam 12.00 sularında kızıl renkteki büyük bir lamba aydınlandı. Bu ışık, Palazzo Veneziya’dan telefonun açıldığına delildir; Venedik Sarayı bir yerle irtibata mı geçmek istiyordu? Süratle hazırlandım ve o anda Duçe’nin sesini işittim. Kalbim o anda çarpmaya başladı.
Duçe, sakin bir sesle, “Siz 29 Eylül saat 11.00’de Sefir Attoliko biraz sonra da Führer ile konuşmamı sağlamak için aramızdaki hattı bağlayan mısınız” diye soruyordu. ‘Evet’ diye kekeledim. Bunun üzerine Duçe devamla, “Başardığınız bu güzel işten dolayı size teşekkür ederim. Bu suretle dünya tarihinin oluşmasına katkı yapmanız nedeniyle sizi tebrik etmek istedim. Benden bir mükafat almak üzere bu akşam Palazzo Veneziya’ya geliniz!” dedi.
2 bin liretlik ödül
Sevinç içerisinde koltuğa yaslandım. Aynı akşam ben ve şefimle birlikte 29 Eylül günü mesaideki diğer arkadaşlarımla birlikte saraya götürüldük. Orada Başvekillik Dairesi Şefi Sinyor Sebastiyani bizi kabul ederek, mükafat olarak bana 2 bin liret verdi. Diğer mesai arkadaşlarıma da ayrıca para mükafatı verildi. Ardından da Sinyor Sebastiyani Duçe’nin teşekkürünü ve iyi dileklerini iletti.
Vanda Biyanişi’nin kayak tatili yarıda kesilmişti. Kendisine verilen 2 bin lirat dışında bir aylık kayak tatili ödül olarak verildi. Saraydan çıkan santral memuru Vanda, ay sonuna kadar izinli olmak üzere dağda kayak yapmaya götürüldü.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 6 asker şehit olmuştu
- Naci Görür'den korkutan uyarı