İki efsane isim yeni albümlerini aynı gün müzikseverlerle buluşturdu
Bruce Springsteen, namı diğer “Patron” ve Madonna aynı gün (14 Haziran) piyasaya çıkan yeni albümleriyle müzikseverlere güzel bir sürpriz yaptılar.
Biri kariyerinde 50 yılı devirmiş, diğeri ise 35 yılı aşkın bir süredir zirveden inmemiş bu iki ismin bunca yıl sonra bırakın hâlâ aktif olmayı, bu denli güçlü işler çıkarıyor olmaları bile başlı başına önemli bir başarı kanımca. Zamanın testinde geçmek, ve her seferinde bu sınavı başarıyla vermek böyle bir şey olsa gerek.
Son yıllarda özellikle eski konser kayıtlarını çeşitli formatlarda (favori formatımız plak elbette) albüm olarak çıkaran Springsteen tamamı orijinal ve yeni şarkılarından oluşan son albümünü (“Wrecking Ball”) 2012’de kaydetmişti. Sonrasında daha önce kaydettiği ama piyasaya sürmediği ya da konserlerinde çaldığı ama daha önce stüdyoda kayda almadığı parçalarından oluşan “High Hopes”; 1975’te Londra’daki Hammersmith Odeon’da verdiği efsane konserin kayıtlarını içeren “Hammersmith Odeon, London 1975” ve nihayet Patron’un geçen yıl Broadway’de verdiği solo konserin (ki aslen Netflix için çekilmiş bir versiyonunu da izlemeniz tavsiye olunur) kaydı “Springsteen on Brodway” gelmişti. Özellikle konser albümleri (biri E-Street Band ile diğeri tam anlamıyla solo) Patron’un müritlerini bir hayli mesut etmişti ama nihayet yeni şarkıların ve üstelik Springsteen külliyatında yeni bir yönelimin öne çıktığı “Western Stars” adlı yeni albüm çıtayı bir nebze daha yukarı taşıdı diye düşünüyorum.
Artık 70 yaşında...
Öncelikle, Patron artık 70 yaşında bir adam. Her ne kadar günümüzde orta yaş başlangıç sınırı 70’e kadar çıkmış olsa da, kabul edelim artık birçoğumuzun durulduğu, hayattan farklı şeyler beklediği (torun torba, temiz hava, kuş sesi, domates kokusu vb.), en azından emekli olmaya hazırlandığı bir yaş 70. Ama Springsteen için öyle değil. Springsteen’in solo albümleri arasına katacağımız (yani E-Street Band’in olmadığı, tıpkı “Ghosts of Tom Joad” ya da “Nebraska” gibi) bu yeni albümde bazı eski şarkılarını hatırlatan düzenlemeler ya da ezgiler var (örneğin “The Wayferer”ın bazı bölümleri sanki yavaşlatılmış bir “19th Avenue Freeze Out” gibi tınlıyor ya da “Tuscon Train”in girişindeki yaylılar “My Hometown”ın girişindeki klavyeyi akla getiriyor vb.) ama adından ve şarkıların sözlerinden de hemen anlaşılacağı gibi Patron bu kez memleketinin batı kıyılarına uzanmış ve oranın 60’lı 70’li yıllarının pop müziğinden aldığı ilhamla hem yeni bir sound yakalamış hem de hikâyelerini anlatacağı yeni karakterler bulmuş. Bunlar arasında en parlak anı John Wayne tarafından vurulmak olan ikinci sınıf bir Hollywood aktörü, “Yarını düşünme, yaraları boş ver / Hızlı sür sadece, sert düş” diyen bir dublör, ya da köhne bir motelin otoparkında eski aşkına ve yok olmuş hayallerine kadeh kaldıran adam var. 70’li 80’li yıllarda biraz da kendi gençliğinden derlediği hikâyelerden farklı belki ama yine onun tanıdık imzasını taşıyan, buruk, koyu, yakıcı şarkılar hepsi. 20. stüdyo albümü olacak bir sonraki çalışmasında yeniden E-Street ile bir araya geleceği müjdesini de veren Patron’un bu olgunluk çağı albümü içerdiği yeni lezzetleri ve incelikli portreleriyle patronun en tavizsiz hayranlarını bile tatmin edecektir şüphesiz.
Madonna silah kontrolü istiyor
|
||
En Çok Okunan Haberler
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Jose Mourinho'dan genç futbolcuya övgü!
- Bir acayip Türkiye hikâyesi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Başkan Özarslan’dan açıklama
- Kılıçdaroğlu'ndan Özel'e 'Suriye' yanıtı