İran sokak olaylarının iç dinamikleri... Bölgeyi sarsabilir
28 Aralık’ta başlayan ve tüm İran’a yayılan sokak hareketlerini emekli büyükelçiler Osman Korutürk ve Selim Karaosmanoğlu yorumladı.
İran’da 28 Aralık 2017’de birbirinden oldukça uzak ve değişik demografik toplum yapılarına sahip iki kent olan Meşhed ve Kermanşah’da eşzamanlı olarak, görünüşte kendiliğinden başlayan sokak hareketleri internet ve sosyal medyanın da katkısıyla genişleyerek Tahran başta olmak üzere tüm ülkeye yayılmıştır. Olayların görünürdeki asıl sebebi ekonomik kaynaklı olup, dayanılmaz hayat pahalılığı ile çift rakamlı enflasyonun halkın satın alma gücünü asgariye indirerek gündelik hayatı ağır biçimde etkilemiş olmasıdır. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik güçlüklerde uzunca bir süredir İran’a karşı uygulanan ve ABD’de görülmekte olan Sarraf davasının da konusunu oluşturan dış yaptırımların rolü göz ardı edilmemelidir. Bunun yanı sıra, İran’ın ulusal bütçesinden ve kayıt dışı kaynaklarından olağanüstü pay alan Vakıflar (Bunyadlar) da, sokaklara dökülen ekonomik sıkıntı içindeki halkta tepki uyandırmaktadır. Bunyadlar, görünürde dinsel-sosyal nitelikli vakıflar olmakla beraber, bunların önde gelenlerinin ağırlıklı işlevi gerçekte İran’ın Irak, Suriye, Yemen gibi sınır ötesi askeri faaliyetlerinin finansmanına ve ayrıca Lübnan’daki Hizbullah gibi yurtdışı siyasi hareketlere fon aktarmaktır. Vakıf niteliğinin sağladığı statü sayesinde hiçbir denetime tabi olmayan Bunyadlarda öteden beri halkın kesesinden büyük bir serbestlikle harcama yapıldığı ve bu harcamalar sırasında yetkililerin yolsuzluklar yoluyla Bunyadlardan nemalandıkları da halk arasında yaygın şekilde konuşulmaktadır.
Sokağın arka planı
Bu ekonomik tablonun ve buna bağlı gözüken sokak hareketlerinin arka planında, Ahmedinejad zamanından günümüze uzanan siyasi çekişme ile Dini Rehber Hamaney’in başını çektiği muhafazakâr cephe ve Cumhurbaşkanı Ruhani’nin temsil ettiği “Liberal” olarak adlandırılan siyasi hareketin iktidarda söz sahibi olma mücadelesinin bulunduğu da dikkatten kaçırılmamalıdır. İran, anayasaya göre İslam devriminin koruyucusu olan dini rehber bu konumu sonucunda devletin zirvesinde yer almakta; aynı zamanda Ayetullah Humeyni’nin halefi olarak da kabul gördüğü için, gerek anayasal gerek manevi anlamda ülkenin bütün kurumları üzerinde tartışılmaz bir nüfuza sahip bulunmaktadır. Hal böyle olmakla beraber, genellikle sanılanın aksine, İran devlet yapısı etkin bir kuvvetler ayrılığı üzerine bina edilmiştir. Parlamentonun gücünün özel bir ağırlığa sahip olması nedeniyle, kendine özgü bir “parlamenter sistem” olarak da adlandırılması yanlış olmayacak bu yapıda, seçimle işbaşına gelen parlamento bütçenin yapılması ve denetlenmesinden sorumlu olduğu gibi, Cumhurbaşkanı tarafından seçilen bakanları da azletme yetkisine sahiptir. Keza, yargı da İran devlet sisteminde göreceli bağımsız bir kuvvet olarak yer almaktadır. Yargının bu çerçevede yolsuzluk iddiaları nedeniyle eski Cumhurbaşkanı Rafsancani’nin oğlu ile kızından, yine eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın bacanağına kadar birçok nüfuzlu kimseyi tutuklayıp yargıladığı; ambargoyu delme bahanesiyle İran devletini dolandıran ve yetkililere rüşvet veren Babek Zencani ile ondan rüşvet alan yetkilileri mahkûm ettiği hatırlanacaktır.
3 odaklı çekişme
Tekrar, güncel sokak hareketleri bağlamında, yukarıda sözünü ettiğimiz iktidar mücadelesine dönecek olursak, bugün İran’da üç odaklı bir siyasi iç çekişme ile karşı karşıya bulunulduğunu söylemek mümkün görülmektedir. Nitekim sokak hareketlerinin, yazının başında işaret edildiği üzere, birbirinden çok farklı Meşhed ve Kermanşah’da başlamış olması bir tesadüf olmasa gerektir. Meşhed’de, İran’ın en önde gelen Bunyad’ı “Astan-I Kudsi Rezervi” bulunmakta ve bu vakfın başında olan Meşhed Külliyesinin Cuma İmamı Seyyid Ahmed İlmulhüda’nın damadı olan İbrahim Reisi, son seçimlerde muhafazakârların adayı olarak Cumhurbaşkanı Ruhani’ye karşı seçimi kaybetmişti. Sözü edilen önemli Bunyad bağlamında öteden beri yolsuzluk söylentilerinin yaygın olduğu Meşhed’de, son ekonomik sıkıntıları fırsat bilen bir muhafazakâr tahrikinin de söz konusu olabileceği ve bu karışımın Meşhed’de halkın sokağa dökülmesine sebep olabileceği bir tahmin olarak öne sürülebilir.
Deprem tepkisi
Kermanşah’a gelince, son depremde kalitesiz ve eksik malzeme nedeniyle yıkıldığı saptanan, Ahmedinejad zamanından kalma toplu konutlardan dolayı esasen tepkili olan halk, ekonomik sorunlar ve aşırı zamların da tesiriyle sokağa dökülmüştür. Cumhurbaşkanı Ruhani’nin olayların başlangıcında “İranlılar hükümeti protesto etmekte özgürdür” şeklinde olumlu bir yaklaşım göstermesi de bir ölçüde, Rehber Hameney ile de arası açık olan Ahmedinejad’a karşı bir siyasi tutum olarak görülebilir. Esasen “liberallerin” desteklediği, yönetsel şeffaflık taraftarı Cumhurbaşkanı Ruhani, geçen yıl, İran’da ilk kez olarak ulusal bütçeden Bunyadlara transfer edilen meblağları rakamsal olarak açıklamış, bu hem dinsel vakıfların başındaki Mollaları kızdırmış, hem de bu rakamların milyar dolarlara varan tutarları halkta öfke uyandırmıştır. Görüleceği üzere, İran’daki olayların çıkma nedeni dışarıdan tahrik edilmiş olmaktan ziyade ülkenin iç ekonomik ve siyasi dinamiklerinin bir sonucu gibi gözükmektedir.
İstikrarsız bir İran ne getirir?
ABD Başkanı Trump’ın, “İran halkının nihayet vahşi ve yoz İran rejimine karşı harekete geçti” şeklindeki aşırı beyanları bir temenni olmaktan öteye gidemeyeceği gibi, ulusal konularda son derece duyarlı olan İran kamuoyunu da dış baskıya karşı birleştirme sonucu doğurabilecektir. Dış politika konusundaki görüş ve yaklaşımları bugüne kadar sığ kalmış gözüken Trump olmasa dahi, ABD yönetimindeki strateji bilen, deneyimli yetkililerin; keza bunların diğer ülkelerdeki benzerlerinin; İran’ın istikrarsızlaşması halinde bunun, Afganistan’dan Körfeze ve Doğu Akdeniz’e kadar uzanan geniş bir alanda büyük çalkantılara yol açacağını; yansımalarının küresel istikrarı dahi etkileyebileceğini görmelidirler. İran’da bugün cereyan eden gelişmeler rejimi değiştirmeye yönelik eylemler olarak algılanmamalıdır. Rejimin bunlara etkisi de, olayları yatıştırma konusunda takınacağı tutumla doğrudan bağlantılı olacaktır. Eğer İran hükümeti 2009 olaylarında yaptığı hatayı tekrarlamayıp, sivil “Besiç” Kuvvetlerini halkın üstüne sürmez ve konuyu kolluk kuvvetleriyle denetim altına almaya yönelirse, olayların yatıştırılması daha az sancılı olabilecektir
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği