İşte BM heyetinin göreceği Cizre
İşte BM heyetinin göreceği Cizre
Üzerindeki çarşafın üst kısmını kaldırıyor. Her tarafı delik deşik. Kürtçe konuşuyor, çeviriyorlar. Adı Cemile Acar. Evinin içinde bomba patlamış. Bütün elbiseleri paramparça olmuş. DBP Cizre İlçe Başkanlığı’nın bahçesinde oturuyoruz. Acar gibi sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlerde oturan herkesin sağlam bir giysisi kalmadığını öğreniyoruz. Cemile Acar, anlatmaya devam ediyor. Ankara’ya bol “sitemli” konuşmasını “Bize yardımcı olun” diye bitiriyor.
Diyarbakır’dan Cizre’ye İdil üzerinden gidiyoruz. Nusaybin’deki abluka nedeniyle İpek Yolu kapalı. Yol boyu kaç kez durdurulup arandığımızı hatırlamıyorum bile. Her ilçenin giriş ve çıkışları abluka altında. Şehir merkezleri zırhlı araçlarla dolu. Olağan bir olağanüstü hal havası. Jandarma özel harekât ve polis özel harekât ekipleri, elleri tetikte güvenlik görevlileri, gazetecilerin rahat çalışmasına izin vermedikleri için basın kartımızı göstermeden giriyoruz Cizre’ye.
DBP ilçe binasına, bodrumlarda öldürülen Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un karısı giriyor. Kızını ifadeye çağırmışlar. Avukatla görüşecek... Aileler birbiri ardına girip çıkıyor. Hâlâ kimliği tespit edilemeyen 40 civarında cesetten söz ediliyor. Tabii ceset denilebilirse... Kimi cenazenin kolu başka bir ilde, bacağı başka bir ilde bulunmuş. Vücut parçaları birbirine karıştığı için üç kişiye bir cenaze bile verilmiş.
Avukat Sertaç Öskan, “87 günlük sokağa çıkma yasağından sonra gördüğümüz manzarayı biz bile beklemiyorduk” diyor. İlk gittikleri yer 173 cenazenin çıktığı bodrumlar olmuş: “Üç bodrum da birbirine yakındı. İki bodrum yerle bir edilmişti. Biri ayaktaydı ama o da kolonların üzerinde durmuş ha yıkıldı, ha yıkılacak. Delil tespitiyle ilgili savcılığa başvurduk. Savcı ve olay yeri ekipleri geldi. Ama yıkılma tehlikesi var diye girmediler. Ben ve bir avukat arkadaşımın girişine izin verdiler. Cep telefonu ışığıyla aşağıya indik. Bulabildiğimiz kemik parçalarını bir poşete koyup savcıya teslim ettik.”
Cizre’de inceleme yapmak isteyen BM İnsan Hakları Komiseri için bir yandan dosyalar oluşturulmaya çalışılıyor ama Öskan gibi birçok Cizrelinin de uluslararası kuruluşlara güveni kalmamış: “Gelirlerse çok şey görürler burada. Ama baskı unsuru olacaklarını da düşünmüyoruz.”
Cizre Belediye Eşbaşkanı Kadir Kunur ve İçişleri Bakanlığı’nca görevinden alınan eski başkan Leyla İmret ile buluşuyoruz belediyede. Tespitlerine göre 10 bine yakın hasarlı ev ortaya çıkmış. Bunların 6 bine yakını hafif hasarlı, 3 binin üstü orta hasarlı, 1250 civarındaki bina ise yaşanamaz durumda. Buna rağmen 3 bin 200 ev için yıkım kararı verildiğini söylüyor Kunur. “Bu binaların içinde fiziken yıkılmaması gerekenler de var. Kafalarında bir taslak çizmişler Cizre için. Yıkım kararı üzerinden bu projelerini hayata geçirecekler” diyor. Dün, çoğu sağlam o binaların yıkımına başlandı.
Cizre’de kulaktan kulağa dolaşan “belediyenin imar yetkilerine el konuldu” meselesini soruyoruz Kunur’a. Yanıtlıyor: “Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın yeni bir uygulaması var. Riskli alan ilan ettiği bölgelerin imar yetkisi otomatik olarak Çevre Şehircilik Bakanlığı’na geçiyor. Cizre için bu yönde bir çalışma olduğuna dair duyumlarımız var.”
Zaten İçişleri Bakanlığı daha sokağa çıkma yasağı sürerken belediye hakkında “işlerini yapmadığı gerekçesiyle” dava açmış. Bir de hazırlığı yapılan yasadan söz ediliyor. Hakkında terör soruşturması açılan belediye başkanının görevden alınması ve belediye meclisinin feshedilmesine yönelik yasa hazırlığı... Adım adım kayyım tehdidiyle karşı karşıya Cizre.
Cizre’nin bu kadar üstüne gidilmesinin cezalandırma ve gözdağı olduğunu söylüyor Leyla İmret de: “Halk göçe zorlandı ama buna rağmen direndi ve gitmedi, toprağını bırakmadı. Bu kadar baskı ve ölümlerin altında bu yatıyor, Cizre’nin tabanını değiştirmek istiyorlar.”
Cizre’nin sokağa çıkma yasağı uygulanan Cudi, Sur, Nur ve Yafes mahallelerinde tam bir savaş sonrası hali var. Bodrumlardan geriye sadece molozlar kalmış. 50 civarında bina yıkılmış. Ayaktakiler ise kurşunlardan eleğe dönmüş. Molozlar ise Dicle Nehri boyunca 60 dönümlük bir alana dökülmüş. İnsanlar ilk günlerde orada “hatıralarını” aramış ama iş makinelerinin dümdüz etmek için çalıştığı alan buna da imkân bırakmamış.
“Orası dere yatağıydı” diye anlatıyor Leyla İmret: “Biz ağaçların, çimlerin olduğu bir alan yapalım dedik. İnsanlar oturup nefes alabilsinler diye. Projesini yaptık. Ama yasak sırasında o molozların hepsi oraya döküldü.”
Kadir Kunur, eğer devlet yapmazsa kendilerinin o alanı düzeltmek istediğini söylüyor. Ama alan yeşillendirildikten sonra insanların nasıl gidip orada gezeceğinin yanıtını ise kimse veremiyor.
21.30'dan sonra yasak
21.30’dan sonra sokağa çıkma yasağı sürüyor Cizre’de. Tabii gece ev baskınları da. Hangi sokaktan çıksan karşında bir zırhlı araç. Kiminle ve neyle karşılaşacağının tedirginliğini yaşıyor halk. Bunun ne kadar süreceği de belirsiz.
Cizre, bu manzarayla “Elimizde, Türk güvenlik güçlerinin etrafı sarıp 100’den fazla insanı canlı canlı yaktığına dair tanık raporları var” diyen BM İnsan Hakları Komiserliği’ni bekliyor.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!