"JİTEM'i tanımayan yoktur"

Adil Serdar Saçan, ''Güneydoğu Anadolu'da görev yapıp da JİTEM, JİT adını duymayan yoktur. Muş'ta, terör operasyonlarında bizimle birlikte kahramanca çatışan çocuklardır'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 14.01.2010 - 08:27

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davada, Adil Serdar Saçan, çapraz sorgusuna devam edilmeden önce söyleyeceklerinin olduğunu ifade ederek, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'den söz istedi.

Saçan, bir önceki duruşmada söylediklerinin bazı basın organlarınca yanlış ifade edildiğini belirterek, ''2001 yılında Tuncay Güney ve grubu alındığı zaman, izin Ergenekon Terör Örgütü diye alınmadı. Tuncay Güney, Veli Küçük'ün mutemedi olduğunu söylediği için 'organize suç örgütü' olarak değerlendirdik. O tarihte böyle bir örgüt de yok. 2007 yılında Ergenekon adını duyduk. İzni, organize suç örgütleriyle ilgili aldık. Almış olduğumuz izin, Veli Küçük ve yapılanmasıyla ilgiliydi'' dedi.

''Ergenekon Terör Örgütünün varlığına o tarihte vakıf olup da soruşturmayı kapatmışız diye bir şey yok'' diyen Saçan, şöyle devam etti:

''Biz Veli Küçük'ün bağlantılarını bulamıyoruz diyoruz. Biz, delillere göre, Savcılığın emrinde çalışan bir şubeyiz. Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan, 2001'de bize geldiği zaman, bütün ev ve iş yerlerinin aramasını benim şubem yaptı. Bunların aramalarını yapmışız, ifadelerini kameraya almışız. Biz, organize suç örgütlerinin şemalarını çizerdik. Tuncay Güney'in anlatımlarına göre Veli Küçük temalı şema, Ergenekon diye değil, Veli Küçük ve grubu diye çizilmiştir. Biz bunu Savcılığa gönderdik. Savcılık gördü. Bir şey gizlediğimiz yok. Bu çizimlerin yapılmasının sebebi dosyaların Savcılığa götürülmesidir. Bütün çalışmalar yapılmış, Savcılığın önüne gitmiştir.
Zaten, Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, 'Yapılacak tüm işlemler, ön çalışma ve gerektiğinde tahkikat icrası için DGM Cumhuriyet Savcısı Muzaffer Yalçın görevlendirilmiştir' diyor. Bizim hiç kimseden bir şey gizlemiş olmamız söz konusu değildir.''

 

''Peker-Küçük ilişkisinde suç unsuru bulamadık''

Tuncay Güney'in ifadesinde bahsettiği bütün organize suç örgütleriyle ilgili çalışmaların şube tarafından daha önceden yapıldığını anlatan Saçan, Güney'in sokak ağzıyla konuştuğunu ve sadece Güney'in söylediği Sedat Peker-Veli Küçük ilişkisiyle ilgili suç unsuru bulamadıklarını belirtti.

Birçok eksikliğin üzerine kendisinin getirilip monte edildiğini söyleyen Saçan, ''Ergenekon Terör Örgütü ile bu olayların bağlantısı yok. Savcı beye hiçbir şey sorulmuyor'' dedi.
Daha sonra, Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese'nin, ''Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan ile ilgili çözümler savcılığa götürüldü mü?'' sorusuna Saçan, götürüldüğünü söyledi.
Özese'nin, ''Adli büro amirliği Savcılıkla görüştükten sonra bu projeyle ilgili size ne söyledi?'' sorusuna da Saçan, ''Savcı Beye 'Bir sonuç elde edemedik ne yapalım'' diye soruyor. Savcı bey de 'Madem öyle dokümanları gönderin, kapatma yazısı yazalım' diyor. Savcı beyin haberi olmaması diye bir şey söz konusu değil'' yanıtını verdi.
Saçan, hakim Özese'nin, ''Sedat Peker ile Veli Küçük arasında ne tür bir ilişki vardı?''
şeklindeki sorusuna da ''O benim değil, Tuncay Güney'in iddiası. Bizim de duyumlarımız vardı, araştırdık bir şey bulamadık'' dedi.

Özese'nin, ''Veli Küçük-Sedat Peker ilişkisi bir duyum muydu? Yazılı mıydı? İstihbarat mıydı?'' sorusuna Saçan, istihbaratların çeşitli şekillerde kendilerine geldiğini kaydederek, dedikodu üzerine çalışmadıklarını anlattı.

Hakim Özese'nin, ''Evraklar şubede nasıl saklanırdı, herkes girebilir miydi?'' şeklindeki sorusunu Saçan, ''Arşiv vardı. Kapısı şifreliydi. Şifreyi sadece arşiv memuru biliyordu. Herkes girip çıkamazdı. Girenler deftere yazılırdı'' diye yanıtladı.

Saçan, Özese'nin, ''Şevki Duyu'ya neden Arif Doğan'la görüşme dediniz?'' sorusuna da, ''Arif Doğan'ın Jitemci olduğunu gazetelerden biliyordum. Susurluk sürecinden de biliyordum. Uzak durun demiştim'' karşılığını verdi.

Tutuklu sanık Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal'ı tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine Saçan, Haberal'ı tanımadığını ve hiç görmediğini ifade etti.
''Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin'i tanıyor musunuz?'' sorusuna da Saçan, tanımadığını ve burada tanıştığını söyledi.
 

''Karşı devrim" sorusu

Saçan, Özese'nin, ''Karşı devrim yapacak kimler, nasıl mücadele edilir?'' sorusunu ''Türkiye'de laiklik problemi olan bir parti var. Bunu Anayasa Mahkemesi de saptadı. Laiklikle problemi olmak demek karşı devrimdir'' diye yanıtladı.

Daha sonra üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu'nun, ''Organize Şube Müdürlüğü ne zaman kuruldu? Çalışma ve tahkikat şekli nedir?'' şeklindeki sorusu üzerine Adil Serdar Saçan, 29 Ağustos 1998'de kurulduğunu belirterek, şöyle konuştu:

''Mafyayla mücadele etmek için mafyayı bilmek gerekiyor. Türk kamuoyu sürekli terörle mücadele ettiği için, terörü tanıyor, ama mafyayla mücadeleyi bilmiyor. Mafya, büyük oranda iş adamlarıyla ilişkilidir. Mafyanın bir tek amacı çıkar elde etmektir. Uluslararası suç örgütleri mafyayı kullanır. Amerika'nın Afganistan'a giriş sebebi uyuşturucu kaçakçılığını önlemektir. Fakat Amerika Afganistan'a girdikten sonra uyuşturucu sevkıyatı 2-3 kat artmıştır. Mafyanın, dini, milliyeti, vatanı yoktur. Kuzey Irak'ta fiili Kürt devleti kurulduktan sonra Türkiye'de uyuşturucu yakalama oranı düştü. Çünkü rota değişti. Dünyada uyuşturucunun tespit edilmiş dönüşümü 1 trilyon dolardır. Buna izin veren de gizli örgütlerdir. Çünkü gizli operasyonlar yapmak için kara paraya ihtiyaç vardır.

Biz şubede, mafyanın sızmaması için tedbirler almıştık. Polisin en çok para yediği şey adam teslimidir. Onun için ben, bizzat kendiniz yakalayın, teslim almayın demiştim. Şubenin içinde silahla ve telefonla dolaşmak yasaktı, ben de dahil. Şubenin her tarafında kamera vardı. İşkenceyi önlemek için 24 saatte bir rapor alma uygulaması benim dönemimde başladı. Buna rağmen işkenceci ilan edildim. Kadromu, teşkilatta dürüstlüğü ile öne çıkmış çocuklardan kurdum. 110 kişiyle İstanbul'un mafyasıyla uğraşıyorum. Koymuş olduğum tedbirler başarılı da olmuştur. 461 tane operasyon gerçekleştirdik. Boş çıkan bir tek operasyon vardır. İstanbul ile bağlantılı 56 ilde operasyon yaptık. Bizim tekniğimiz çok zayıftı. İstanbul'da en az 100 tane mafya lideri vardı. Onun için istihbaratta dinleme konusunda destek alıyorduk. Her yakaladığımız kişiyi kameraya çekiyorduk.''

Saçan, Peker ve Küçük arasındaki ilişkiyi bulmak için yapılan proje çalışması ile ilgili bir başka soruya da ''Biz Ergenekon'la ilgili değil, Veli Küçük'le ilgili izin aldık" diyerek, şöyle devam etti:

''Biz terör örgütü ile ilgili değil, Veli Küçük ve grubu ile ilgili izin alıyoruz. Çünkü organize suçlarla ilgili şubeyiz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en kapsamlı proje çalışması yapılmıştır. Onda da bir şey bulamadık. Tuncay Güney anlatıyor, 'Veli Küçük, silah, uyuşturucu, akaryakıt kaçakçılığı yapıyor'' diyor. 'Kimlerle yapıyor?' diye sorduğumuzda cevap yok. Siz Veli Küçük'ü yakaladınız, uyuşturucu buldunuz mu? Sedat Peker'le ne tür bir ilişki buldunuz? Tuncay Güney'in organize suç örgütleriyle ilgili söylediği şeyler yeni değildi. Zaten bizim yaptığımız çalışmalar. ''200 bin tane silahı Kuzey Irak'a geçirdik' diyor. Nasıl ispat edeceğiz. 101 sayfalık ifadenin içinde somut hiçbir şey yok. Her şey Savcıya gitmiş. Kötü niyetli olsam zaten her şeyi savcıya iletmem.

İstihbarat Şubesinin, o dönemdeki Organize Büro Amiri Hakan Ünsal Yalçın'ı çağırın dinleyelim. Tuncay Güney'i İstihbarat Şubesi, Kasım 2002'de dinlemeye başlıyor. Bu adam madem Veli Küçük'ün mutemet elemanı, Kasım ayından Mart ayına kadar hiç mi görüşmesi yok. İstihbarat şubeden istiyoruz, göndermiyorlar. Sadece Tuncay Güney'in ablasıyla ve bir başka kişiyle yaptığı görüşmeleri gönderdiler. Bunlar niye benimle beraber sanık değil. Ben bunu anlamıyorum. Her şey bana soruluyor.''
Hakim Haşıloğlu'nun, ''Tuncay Güney'in pasaportunu Savcılığa teslim ettiniz mi?''
sorusuna da Saçan, ''Evet, 12 Mart 2001'de Fatih Savcılığına teslim ettiğimize dair evrak var'' yanıtını verdi.

 

"JİTEM'i tanımayan yoktur"

Adil Serdar Saçan, ''Güneydoğu Anadolu'da görev yapıp da JİTEM, JİT adını duymayan yoktur. Muş'ta, terör operasyonlarında bizimle birlikte kahramanca çatışan çocuklardır'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada çapraz sorgusuna devam edilen Saçan, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu'nun ''Sedat Peker grubu hakkındaki şemayı siz mi hazırladınız?'' sorusuna, ''Kelebek'' operasyonunun kendisinin emniyetten ayrılmasından sonra yapıldığını, şemayı da kendisinin hazırlamadığını kaydetti. Saçan, şemada da Veli Küçük'ün olup olmadığını bilmediğini vurguladı.

Saçan, kendisi hakkında da 100 tane idari soruşturma ve 100'e yakın adli dava bulunduğunu, tazminat davaları olduğunu da kaydetti. Saçan, Sedat Peker'in adamlarının kendisine bir tazminat davası açmadığını, işkenceden dolayı suç duyurusunda bulunduklarını ancak kendisinin beraat ettiğini söyledi.

Haşıloğlu'nun ''CIA, Fethullahçılar ve süper NATO'ya bağlı olmadığınızı belittiniz'' şeklindeki beyanı üzerine Saçan, devlet görevlisi olduğunu, emniyette çalıştığını, bu kurumlara bağlı olmadığını dile getirdi.

Sedat Sami Haşıloğlu'nun ''Perinçek ile diyaloğa giriyorsunuz'' beyanı üzerine de Saçan, sadece Emcet Olcaytu ile diyaloğu olduğunu ifade ederek, ''Aydınlık Dergisi adına röportaj yapmaya geldi. O, beni haber kaynağı olarak görüyor, ben de meslekte bir sürü haksızlığa uğramış insanım. Derdimi nereye anlatacağım'' dedi.

Haşıloğlu'nun, ''MİT'ten gelen CD'ler içerisinde çıkan ses kasetinde Tuncay Güney'e işkence yapıldığına ilişkin sesler var. Bununla ilgili ifadeye çağrıldınız mı?'' sorusuna Saçan, mahkemenin yaptığı suç duyurusu üzerine değil, kendi başvurusunun ardından ifadeye gittiği söyledi. Saçan, MİT'e bu CD'leri kimin gönderdiğinin araştırılmasını istedi.
Hakim Haşıloğlu'nun ''Bu sesler arasında tanıdık sesler var mı?'' diye sorduğu Saçan, ''Bu konuyla ilgili konuşmak istemiyorum. Bu yasa dışı elde edilmiş delildir. Gönderen kişi ortaya çıksın öyle konuşacağım. Biz mülakat dışında kayıt almadık. Hem işkence yapıp konuşturayım, hem de olayı kapatayım. Ben sadist miyim?'' diye konuştu.
 

"Görsem tanımam"

Adil Serdar Saçan, Haşıloğlu'nun başka bir sorusu üzerine Muş'ta, Güneydoğu Anadolu'da görev yaptığı dönemde Veli Küçük ile herhangi bir irtibatı olmadığını belirtti. Haşıloğlu'nun, ''Herhangi bir husumetiniz, tanışıklığınız var mı?'' sorusuna Saçan, ''Hayır. Veli Küçük'ü hala görmedim. Yüzünü görsem tanımam'' şeklinde konuştu.

Saçan, başka bir soru üzerine de Alaattin Çakıcı'nın adamlarına yönelik dinleme sırasında, bu kişilerin cezeavine girip Nuri Ergin ve kardeşlerini öldüreceğini anladıklarını ifade ederek, Uşak Cezaevi'ne yazı yazılarak durumun bildirildiğini kaydetti.
Saçan, bir konuşmasında ''Rus ajanları'' şeklinde belirttiği Kemal Kerinçsiz ve Sevgi Erenerol'dan özür dileyerek, bu söylemin dedikodu olduğunu ve kendi gevezeliğinden kaynaklandığını dile getirdi.

Haşıloğlu'nun ''PKK itirafçılarıyla Arif Doğan'ın ilişkisi nedir?'' şeklindeki soruya ise Saçan, bu konuda bir şey bilmediğini, Doğan'ı da tanımadığını anlattı. Saçan, PKK'den ayrılıp itirafçı olduktan sonra insanları tehdit eden kişilere karşı operasyon yaptığını vurguladı.
Saçan, başka bir soru üzerine de Tuncay Güney ile 2001 yılında yapılan mülakatın gizli olarak görüntülü kayda alınmadığını söyledi.

Haşıloğlu'nun ''Tuncay Güney'in mülakatında anlattığı insanlar hakkında işlem yaptınız mı?'' diye sorduğu Saçan, Güney'in söylediği her isim hakkında şubeleri tarafından işlem yapıldığını söyledi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, ''Siyasi konularla ilgili beyanları da var?'' demesi üzerine Saçan, ''Dosyayı onun için istihbarat şubeye gönderiyoruz. Bu bizim değil, terörle mücadelenin görevi'' dedi.

Şengün'ün ''150 sayfa ifade almışsın'' şeklindeki sözü üzerine Saçan, ''150 sayfanın içinde somut hiçbir şey yok. Bana şurada silah var, uyuşturucu var, demiyor'' şeklinde konuştu.

Şengün'ün ''Nerede silah var, diye sordunuz mu? Öyle bir soru yok'' demesinin ardından Saçan, ''Nasıl yok başkanım, var. Sorgucu soruyor. Susurluk'la ilgili anlattığı her şey Susurluk doyasında vardı'' dedi.

Saçan, Haşıloğlu'nun Susurluk olayı ile ilgili ne bildiğini sorması üzerine şunları kaydetti:
''Susurluk sürecinde İbrahim Ağabey de var. İbrahim Şahin mahkum oldu. Polis, politikacı, mafya ilişkileri açığa çıktı ama MİT ve askeri kesimin, jandarmanın suç işleyen kısmı hiç görülmedi. Yeşil kimin adamıydı? Ben bunların üzerine gittiğim için buradayım. Yeşil denilen adamın faili meçhul cinayetlere adı karışıyor. Karışıyor değil, kesin cinayetleri var. Yeşil'i bulabilseydim, bence çok iyi operasyonlar yapacaktım. Bu örgüt ile benim o zaman aradığım örgüt aynı değil. Bu örgüt politik olarak sulandırılmış. ''
Adil Serdar Saçan, ''Susurluk mudur?'' şeklindeki soruya da ''Hayır. Susurluk'un ortaya çıkmayan askeri kanadı. MİT, jandarma ve askerin çeteye bulaşmış halidir'' dedi.
''Bu kanaate nasıl vardınız?'' sorusuna da Saçan, ''Yeşil'in adı Güneydoğu Anadolu'da birçok faili meçhule karışmış. Devlet desteği olmadan bunu yapacağına inanıyor musun? Yeşil'i kimlerin kullandığı hala açığa çıkmadı'' diye konuştu.
 

JİTEM

Saçan, üye hakim Hasan Hüseyin Özese'nin ''JİTEM ile ilgili bilginiz var mı?'' sorusu üzerine şunları kaydetti:

''Jandarma İstihabarat Terörle Mücadele daha sonra JİT adını aldı. Güneydoğu Anadolu'da görev yapıp da JİTEM, JİT adını duymayan yoktur. Muş'ta, terör operasyonlarında bizimle birlikte kahramanca çatışan çocuklardır. Muş'ta 4-5 kişi sivil gruptu. Cesur arkadaşlardı. Konularına, PKK'ya hakimdiler. Birlikte operasyonlara gittik ama kurumlarda zaman içinde dejenerasyona uğrayan, başka yollara sapanların temizlenmesi gerekir. Jandarma da kendi içinde zaman zaman bu temizliği yaptı ama daha da yapması gerekir.''

Gördüğü her yasa dışı işe müdahale ettiğini ifade eden Saçan, 2001'de Genelkurmay İstihbarat Başkanlığında çalışan bir muvazzaf binbaşıyı gözaltına aldığını, binbaşının tutuklandığını ifade ederek, ''Asker o zaman 'girmeyin' demedi'' şeklinde konuştu.
Saçan'ın JİTEM ile ilgili sözleri üzerine Başkan Köksal Şengün, ''Bilgiye mi dayanıyorsun, yoksa duyum mu? Tuncay Güney'in anlatımları gibi dayanağı olamayan duyumlar mı?'' diye sordu.

Saçan, ''Duyum değil, bilgim var. Mafyalaşan itirafçılara çok operasyon yaptım'' diye konuştu.

 

Saçan'ın savunması tamamlandı

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın savunması tamamlandı. Duruşmada konuşan Saçan'ın avukatı Celal Ülgen, davanın başından beri müvekkilinin bu davaya nasıl dahil edildiğini kendi kendilerine sorduklarını söyledi.

Ülgen, ''Saçan bu davaya ancak bu kadar güzel yerleştirilebilirdi. Yerleştirenleri kutluyorum. Bu dava ile yaratılmak istenen korku imparatorluğu, büyük bir aşama kaydetmiştir. Önceki gün Adil bey 'telefonlarıma kimse cevap vermiyor' demişti. (Mahkeme Heyeti Başkanına) Siz de latife olarak, 'kız kardeşim bile cevap vermiyor' demiştiniz'' diye konuştu.

Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün de bunun latife olmadığını, gerçek olduğunu söyledi.

Toplumun aydınlardan yoksun hale getirildiğini savunan Ülgen, ''Toplum demokratik açıdan oldukça zedelendi. Biz bu davada savcılar, mahkeme heyeti ve avukatlar olarak maddi gerçeği ortaya çıkarmak için el ele çalışıyoruz. Hasan Hüseyin Özese de, Sedat Sami Haşıloğlu da gerçeğin ortaya çıkarılması için büyük bir çaba gösterdiler. Gerçekten bizim savunmamızdan bu bölümleri çıkarmamızı sağladılar. Bizim işimiz savunma açısından çok zordu ve imkansızdı, fakat müvekkilimiz bu zoru başardı'' şeklinde konuştu.

Savunması tamamlanan Saçan tahliye oldu.


''Kafesteki kuş gibiyim"

Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, daha sonra sanık ve avukatların taleplerini almaya başladı.
Tutuklu sanık gazeteci Tuncay Özkan, tahliyesini engellemek için sürekli bir suç unsuru oluşturulmaya çalışıldığını öne sürerek, ''Ben burada kafesteki kuş gibiyim. Dışarıda olsam bunların hepsiyle başa çıkarım'' dedi.

Özkan, dün kendilerine verilen ve Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen evrakta, 'Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven darbe planlarıyla ilgili bir kayıt bulunmamaktadır' denildiğini sözlerine ekledi.

Tutuklu sanık emekli Albay Hasan Atilla Uğur da savunmasını yapmasının üzerinden 2,5 ay geçtiğini belirterek, ''Bu işin mimarı olduğu kabul edilen üç kuvvet komutanı serbest bırakılıyor, ama ben buradayım. 'Onlar niye yok?' demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ölürüm yine demem öyle bir şey. Dışarıda ailem ve ben tehdit ediliyorum, tehdit altındayız. Koruma talep ettik. Dün bir ifade vermek üzere Beşiktaş'a gittim. Basın mensupları görüntü de aldılar'' şeklinde konuştu.

 

"Özgürlüğümü geri verin"

Tutuklu sanık Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ise ''kozmik oda'' ile ilgili tartışmaların Ankara'da yaşandığını dile getirerek, aramalara neden olan krokinin 10 Ocakta Milliyet gazetesinde yayınlandığını ve daha sonra da tüm yayın organlarında çıktığını söyledi.

Balbay, bazı konuların çok daha fazla aktif bir şekilde tartışıldığını gördüğünü belirterek, şunları kaydetti:
''Şimdi iddia makamı, Milliyet Gazetesine 'O krokiyi kimlerle hazırladın?' diye mi soracak. Kozmik tartışma kapsamında gizli belgelerin kamuoyunda yer alıp almaması konusunda tartışmalar oldu. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 'gizli belge olsa da yayın yasağı yapılamaz' dedi. 'Gizli belge olsa bile devlet sırrı olup olmadığı ayrıca değerlendirilir' denildi. Şimdi de, 'devlet sırrı' tartışması başladı. Şu anda 'devlet sırrı'na kimin karar vereceği tartışılıyor. Ben ne yapmışım? 2003'te Genelkurmay Başkanı ile Başbakan'ın konuşmalarını topluma aktarmışım. Şimdi Genelkurmay Başkanı ile Başbakan dört günde üç kez görüştü. Her görüşmeden sonra 'uzlaşma çıktı' deniyor. Uzlaştığınıza göre iki gün sonra niye tekrar buluşuyorsunuz? Meslektaşlarım böyle anlatıyorlar.''

Tahliyesini talep eden Balbay, ''Ben yargılanmak istiyorum, ama özgürlüğümü geri verin'' dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon