Kanayan Filistin...

Kanayan Filistin...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.01.2009 - 06:59

Birleşmiş Milletler ve NATO, ABD’nin çıkarlarını savunan dernek haline gelmiş. Bu insanlık ayıbı bir gün ezilen halkların kuracağı yeni insanlık anlayışı ile yeniden inşa edilecektir. Yoksul halklar emperyalizmi mutlaka dize getireceklerdir. Bunu Atatürk, yıllarca önce görmüş ve halkların uyanması için önderlik etmiştir.

Emperyalist İsrail’in Gazze’ye son saldırısı ve yarattığı vahşet, tam anlamıyla Filistin halkına karşı uygulanan bir soykırım suçunu oluşturuyor. Sorun, 19. yüzyıl sonlarından başlayarak 20. yüzyıl başlarında bölgeye, yoğunlaşan Yahudi göçü sonucunda, bu topraklar üzerinde 1948 yılında İsrail Devleti’nin oluşturulması ile ilgili. Filistin’de bir Yahudi topluluğunun oluşturulması 19. yüzyıl boyunca yükselen bir seyir izlemiştir.

Osmanlı Devleti, Filistin’de Yahudi yerleşimini arttırmayı planlayan Siyonist harekete karşı daima ihtiyatlı bir politika takip etmiştir. II. Abdülhamid, Siyonizmi siyasal bir sorun olarak görmüş ve Yahudilerin kitlesel olarak Filistin’e yerleştirilmelerinin imparatorluk içinde yeni bir milliyetçilik akımı ya da başka deyişle bir ‘Yahudi sorunu’ doğurmasından endişe duymuştur.

Siyonist hareketin lideri Theodar Herzl 1901 yılının Mayıs ayında II. Abdülhamid’e gelerek, 1492 yılında İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen Yahudi göçmenlerin Osmanlı Devleti tarafından kabul edildiğini hatırlatmış ve Filistin’e yerleşmek için toprak istemiş, fakat reddedilmiştir.

1936’da bir araya gelen Arap liderleri Yahudilere karşı mücadelede önderlik edecek Arap Yüksek Komitesi’ni kurarlar ve genel grevle ulusal bir ayaklanma başlatırlar.

Bunun üzerine Filistin’e gelen bir komisyon, Yahudilerle Arapların aynı devlet içinde yer almasının mümkün olamayacağını, Filistin’in bölüştürülmesi gerektiğini öneren Peel Raporu’nu kabul eder. Daha sonra İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, ‘Balfour Deklarasyonu’ olarak bilinen mektubu, 2 Kasım 1917’de Siyonist lider Lord Rothschild’e göndererek, İngiltere’nin Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını destekleyeceğini açıklar. Siyonizm, politik bir hareket olarak 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır.

İlk etapta, diyasporadaki Yahudilerin durumunun iyileştirilmesi ve ‘geri dönüş’ fikrinden ibaretti. ‘Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka devredin...’ diyen, ‘Israel Zangwill’ Filistin’de Arap varlığını inkâr eden Siyonist hareketin tavrını açıkça ortaya koyar.

1956 II. Arap-İsrail Savaşı’nın ardından dokuz yıl boyunca Mısır’la İsrail arasında ciddi bir problem yaşanmadı. 1964’te FKÖ’nün kurulması ve Suriye’de Nasır’ın görüşlerini benimseyen Baas Partisi’nin iktidara gelmesi, bunalımı yeniden başlatır. 13 Nisan 1975’te Hıristiyan Falanjistlerin Filistinlilerin bulunduğu bir otobüsü taraması üzerine Lübnan iç savaşı patlak verir.

Merkezi hükümetin zayıflaması Filistinli örgütlerin Lübnan’daki etkisinin artmasına neden olur.

İntifada: 8 Aralık 1987, Filistin’de İsrail işgaline karşı topluca başkaldırma niteliği taşıyan intifada hareketinin başlangıç tarihidir.

Filistinliler aleyhine sonuçlar doğuran barış görüşmeleri ve Sabra-Şatilla Katliamı’nın ardından FKÖ’nün Lübnan’dan çıkarılması, Filistin halkının tepkisinin büyümesine neden olur. İntifada olarak adlandırılan ayaklanmanın ilk adımı 7 Aralık 1987’de atılır. Yom Kippur Savaşı: 1967 Savaşı’nda büyük bir yenilgi yaşayan Mısır, Suriye ve Ürdün, 1973 yılında Sina Yarımadası’nda ve Golan Tepeleri’nde bulunan İsrail kuvvetlerine saldırdı. 6 Ekim 1973 günü başlayan bu savaş altı gün süren 1967 savaşının yarattığı tepkinin bir sonucudur.

İsrail Altı Gün Savaşı’ndan, işgalindeki toprakları yaklaşık üç kat genişleterek çıkar. Golan Tepeleri, Kudüs’ün tümü, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Gazze İsrail’in eline geçer.

Filistin halkı üzerinde, İsrail’in acımasız Siyonist ideolojisini uyguladığı yayılmacı ve soykırım politikası, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Yapay bir devlet olarak, Osmanlı döneminde Arap halktan aldığı topraklar üzerine kurulan İsrail Devleti, Filistin halkının kendi topraklarından kovmak için elinden gelen saldırıyı, emperyalist savaş uygulamasını, ABD, AB ve İngiltere gibi diğer emperyalistleri arkasına alarak onlarca yıldır sürdürmektedir.

Sonuç

Son Gazze işgaliyle, Filistin halkının artık direnecek genç insanı tükenmek üzere. Analar kaybettikleri çocuklarının yerini doldurmaya çalışıyorlar ya da kendileri geçiyorlar.

İsrail, aklına estiği zaman, askerlerine bir taş atıldığında, bütün Filistin bölgesini yerle bir ediyor. Tam anlamıyla, Siyonist bir terör uyguluyor. Artık Filistinlilerin barınacakları evleri, barınakları kalmamış durumda.

On yaşından büyükleri ya tutsak alıyor ya da öldürüyor. Hapishaneler işkencehanelere dönüşmüş durumda. Dünya insanlık tarihi sayfalarını bu vahşete kapatmış, görmezlikten geliyor. Ne BM’nin temel insan haklarından sayılan yaşama hakkı ne de bir devletin işgalcilerin zulmü karşısındaki çaresizliği karşısında duyarlı davranılıyor.

Artık analar şaşkınlık içinde oraya buraya koşuşturup duruyor. Kaybettikleri ço- cuklarının, eşlerinin yerine kendilerini İsrail’in devlet terörüne karşı kalkan etmişler. Gözlerinden yaş akmaz olmuş. Bütün gözyaşları tükenmiş, akacak yaş kalmamış… İsrail kafasına koyduğu an Filistin’in bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyor. Yıkmadık, tahrip etmedik yer bırakmıyor. Tanklarla ezmedik Filistin toprağı bırakmıyor.

Birleşmiş Milletler ve NATO, ABD’nin çıkarlarını savunan dernek haline gelmiş. Bu insanlık ayıbı bir gün ezilen halkların kuracağı yeni insanlık anlayışı ile yeniden inşa edilecektir. Yoksul halklar emperyalizmi mutlaka dize getireceklerdir. Bunu Atatürk, yıllarca önce görmüş ve halkların uyanması için önderlik etmiştir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler