Karantinada Geçmişe Yolculuk: Zorlu Yaz

Fabrikasyon tadı veren yeni içeriklerden bir nebze olsun kurtularak hep birlikte sinema tarihinin tozlu makaraları arasında küçük bir gezintiye çıkabiliriz…

Karantinada Geçmişe Yolculuk: Zorlu Yaz
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.05.2021 - 15:58

Pandemiyle birlikte değişen alışkanlıklarımızın başında hiç şüphesiz vakit geçirme tercihlerimiz geliyor. Eskiye oranla artık daha fazla izliyor, daha fazla okuyor ve hatta daha fazla dinliyoruz. Bu da haliyle bilhassa ekran tarafında, yasal izleme olanaklarının yalnızca dijital platformlarla sınırlı olmasından ötürü hem bizlerin önerilerini kısıtlıyor hem de seyircinin ulaşabileceği film/dizi çeşitliliğini azaltıyor. Salgının başından bu yana, çoğunlukla dijital platformlarda yayımlanan yeni içeriklerden bahsetmeye gayret ediyordum ancak bundan sonra ara sıra da olsa, farklı yerlerde yasal olarak ulaşabileceğiniz siyah beyaz klasiklerden söz etmek istiyorum. Böylelikle artık fabrikasyon tadı veren yeni içeriklerden bir nebze olsun kurtularak hep birlikte sinema tarihinin tozlu makaraları arasında küçük bir gezintiye çıkabiliriz… 

Bu seride ilk tercihimi, dijital platformlarla haşır neşir pek çok kişinin de üyesi olduğu Netflix’te yayımlanan bir filmden yana yapacağım zira halihazırda şirket İtalyan klasiklerini arşivine ekleyerek film kütüphanesini durmadan genişletiyor. Benim kişisel olarak büyük hayranlık beslediğim İtalyan korku sinemasından örneklere de yer veren platform, siyah beyaz filmlerden güzel bir seçki oluşturmaya başladı bile... İşte yakın zamanda bu arşive eklenen filmlerden biri olan Zorlu Yaz (Estate Violenta, 1959), İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçen enfes bir melodrama… Valerio Zurlini imzalı filmde Jean-Louis Trintignant (Carlo) kariyerinin henüz çok başında olmasına rağmen göz alıcı bir ışıkla parlıyor ve Eleonora Rossi Drago’yla (Roberta) birlikte filme melodram klişelerinin ötesinde bir inandırıcılık kazandırıyorlar. 

Film 1943 yılının bir yaz gününde, yaralı bir askerin tekneyle kıyıya getirilmesiyle açılıyor. Plaja gelen teknenin yanına giderek olağanüstü bir durum varmış gibi bakan insanların tavırları, bir bakıma filmin bütününde o küçük kasabada yaşayan insanların savaşla olan ‘zayıf’ ilişkisini tanımlıyor. Nitekim bu plandan sonra karşılaştığımız ve faşist bir liderin oğlu olduğunu öğrendiğimiz Carlo’nun katıldığı küçük partideki radyo anonsuna verilen tepki de benzer bir yaklaşımın yansıması… Tüm dünyada büyük bir kıyım yaşanırken savaşa, nispeten uzak olan bu kasaba halkı, hayatlarına olabildiğince normal bir şekilde devam ediyorlar. Müthiş bir plaj planıyla resmedilen ve bir uçağın alçaktan uçarak sahildeki insanları galeyana sürüklediği sahnenin hemen ertesinde ise film sürprizini, üzerinde temelleneceği aşk hikayesinin ilk filizini açık ediyor. Uçaktan korkan küçük bir kız çocuğu sayesinde Carlo, Roberta ile tanışıyor ve böylelikle savaşın gölgesinde imkânsız bir aşk başlamış oluyor.

İmkânsız çünkü tüm melodram kurallarına uygun bir biçimde -bilhassa politik açıdan- ayrı dünyaların insanı olan Carlo ve Roberta’nın arasında o dönem için hiç de uygun karşılanmayan bir yaş ve konum farkı var. Sürekli kendisine nasıl davranması gerektiğini söyleyen insanlar arasında mutsuzluğunu gizlemeye çalışan genç bir kadın ile faşizmin düşüşüyle birlikte itibar kaybeden bir babanın -ironik bir biçimde- askerden kaçan oğlu arasındaki bu aşk, İtalyan yönetmen Zurlini’nin muhteşem kadrajları ve en mühimi öyküleme yeteneğiyle keyifli bir yaz aşkı hikayesine dönüşüyor. 

Filmin en ikonik sahnesi ise bu aşkı gölgeleyecek kadar güçlü ve görkemli… İtalyan faşizminin yaratıcısı, İtalya’nın Duce’si Mussolini’nin, 1943 yılındaki görevden alınma sürecine tanıklık etmemizi sağlayan film, faşist liderin devasa heykelinin indirilişini gösterişli bir ayaklanma eşliğinde resmediyor. Nitekim benzer bir biçimde filmin finali de yine salt bir romantizmden ibaret olmadığını kanıtlamak istercesine şaşırtıcı ve savaşın uğramadığı bu hayatları dönüştürecek kadar da gerçekçi…

Zorlu Yaz, yıllar önce Bologna Sinematek kurumunun katkılarıyla restore edilerek gün yüzüne çıkarılmış bir eser. Ancak filmin IMDB’de yer alan ve hatta afişine konu olan sahnesi, Netflix’teki kopyasında yer almıyor. Bu tercihin Netflix’e ait olmadığına ve sahnenin büyük olasılıkla restorasyon sırasında kaybolduğuna inanıyorum. Yine de bu haliyle de görülmeye değer… 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler