KCK davasının 10. duruşması

Terör örgütü PKK'nin şehir yapılanması olduğu iddia edilen ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM)'' ile ilgili davaya devam edildi.

KCK davasının 10. duruşması
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.11.2010 - 13:02

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 10. duruşmasına 97'si tutuklu 7'si tutuksuz 104 sanık katıldı. Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, iddianame özetinin okunmasının tamamlandığını, sanıklara yüklenen suçların anlatıldığını belirtti.
Söz alan sanık avukatlarından Metin İriz, yargılamanın başladığı ilk duruşmada, sanıkların Kürtçe savunma talebinin mahkemece, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi ile Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 202. maddesi gerekçe gösterilerek reddedildiğini hatırlattı.

İriz, CMK'nın ''uzmanından mütalaa isteme hakkını düzenleyen'' 67/6. maddesine göre Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Baskın Oran'dan mahkemeye sunulmak üzere bilimsel bir rapor hazırlamasını istediklerini, duruşmada hazır bulunan Prof. Dr. Oran'ın anadilde savunmaya ilişkin hazırladığı mütalaasını okumasını mahkemeden talep etti. İddia makamı, sanıkların Kürtçe savunma talebinin mahkemece daha önceki duruşmalarda reddedildiğini hatırlatarak, söz konusu talebin reddine karar verilmesini talep etti.

Bunun üzerine mahkeme heyeti kısa bir ara verdi. Aranın ardından Mahkeme Başkanı Yılmaz, bilirkişinin mahkemenin gerek görmesi halinde dinlenebileceğini belirterek, ''CMK'nın 63/1. maddesinde yer alan 'hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez' hükmü gereği, talebin reddine oy birliğiyle karar verilmiştir'' dedi.
 

Avukatlar 3 kez talep etti, mahkeme 3 kez reddetti

Sanık avukatlarından Meral Danış Beştaş, ret gerekçesinin sanıkların kimlik tespiti esnasındaki taleplerine ilişkin olduğunu, o kararın savunma için geçerli olmadığını savundu. Söz konusu kararın Yargıtay kararlarıyla çelişmemesi için Prof. Dr. Baskın Oran'ın bilirkişi olarak dinlenmesi gerektiğini ifade eden Beştaş, şöyle dedi: ''CMK'nın 178/1. maddesinde 'mahkeme başkanı veya hakim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir' hükmü emredici bir husus içermektedir. Mahkemenin, bilirkişiyi dinlemesi gerekir. Bu nedenle ısrar ediyoruz. Bilirkişi sadece fotoğraf, görüntü teşhisi gibi uzmanlık gerektirmeyen konularda değil, bunun gibi özel duruşmalarda da kullanılması gerekiyor.''

Mahkeme heyeti, avukatların ikinci talebini değerlendirmek üzere yeniden bir ara verdi. Aranın ardından Mahkeme Başkanı Yılmaz, CMK'nın 178/1. maddesinin emredici bir hüküm olduğu hususunda şüphe bulunmadığını, ancak CMK'nın 63/1. maddesinde yer alan 'hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez' hükmünün de aynı özelliği taşıdığını belirterek, talebin yeniden reddine karar verdi. Sanık avukatlarının ısrarlı talebi üzerine heyet üyeleriyle yeniden görüşen mahkeme başkanı, aynı gerekçeyle talebi yine reddetti.

Avukatlardan karara tepki

Duruşmada söz alan sanık avukatlarından Fethi Gümüş, mahkemenin söz konusu ret kararının 'bozma ve temyiz' sebebi olduğunu söyledi. Avukat Sabahattin Korkmaz da bir süre önce aynı mahkemede kendisinin de yargılandığını hatırlatarak, ''Ben Kürtçe savunma yapmak istedim. Mahkeme bana üniversiteden tercüman atadı. HAK-PAR'ın kurucusu Abdulmelik Fırat ve arkadaşları Ankara'da yargılanırken onlara da tercüman atandı. Mahkemenin şu anda verdiği karar adil yargılama ihlalidir. Bu hakkın sanıklara tanınmaması durumunda sorunlar yaşanacaktır. Bu hususun daha fazla krize dönüşmemesini talep ediyoruz. Mahkeme, Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sunacak bir karar vermelidir'' dedi.

'Dışişleri Bakanlığı'na sorulsun'

Avukat Selim Okçuoğlu da Lozan Antlaşmasının 39/5. maddesinde, ''Devletin resmi dili bulunmasına rağmen Türkçe'den başka dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır'' ifadesinin yer aldığını belirterek, mahkemenin, Lozan Antlaşmasında sanıklara anadilinde savunma hakkının verilip verilmediği hususunun Dışişleri Bakanlığı'ndan sorulmasını talep etti.

Avukat Emin Aktar da müvekkillerinin Kürtçe savunma konusunda ısrarlı olduklarını ifade ederek, ''Müvekkillerimizin yapacağı Kürtçe savunma, mahkemece 'susma hakkını kullandılar' diye kabul edilmemelidir. Müvekkillerimiz Kürtçe yapacakları savunmanın yanında Türkçe açıklamasını da hazırlamışlardır. Bu nedenle tercüman atanmasına da gerek yoktur'' diye konuştu. Daha sonra Avukat Metin İriz, duruşma salonunda bulunan Prof. Dr. Baskın Oran'ın hazırladığı 7 sayfalık yazılı mütalaayı okudu.

İriz, Lozan Antlaşmasının 39/5. maddesiyle ilgili bilimsel görüş belirten Prof. Dr. Oran'ın mütalaanın sonuç bölümünde şu ifadelere yer verdiğini anlattı: ''Sanıkların en iyi bildikleri dilde konuşmaları ve savunma yapmaları, yasalardan da üstün olan Türkiye'nin kurucu antlaşması Lozan Barış Antlaşmasının 39/5. maddesinde açık hüküm gereğidir. Mahkemenin tutumu yalnızca Lozan 39/5'i ihlalle kalmamakta, ayrıca hukuk dışı durumlara yol açmaktadır. Anayasa'nın 'hak arama hürriyeti' başlıklı 36. maddesi nedeniyle savunma hakkını engelleme gibi bir hukuk ihlalinde bulunmaktadır. TCK'nın 257. maddesinde düzenlenen 'görevi kötüye kullanma' gibi bir hukuk ihlalinde bulunmaktadır. 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun disiplin hükümleri bölümünde yer alan 'Yer Değiştirme Cezası' başlıklı maddenin 68/b'de düzenlenen 'yaptıkları işler veya davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısını uyandırmak' biçimindeki disiplin maddesini ihlal etmektir.''

Mahkeme heyeti, avukat İriz'ın Prof. Dr. Oran'ın mütalaasını okumasının ardından duruşmaya ara verdi. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık savunmalarına başlanacağı bekleniyor. Duruşmayı, bazı BDP milletvekilleri de izledi.

İddianameden

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 7 bin 578 sayfalık iddianamede, 104'ü tutuklu 152 sanık hakkında ''devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma'', ''terör örgütü üyesi ve yöneticisi olma'', ''terör örgütüne yardım ve yataklık etme'' suçlarından 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor.

 

Mahkeme heyeti Altun'un savunmasını Kürtçe yapmasına izin vermedi

Terör örgütü PKK'nin şehir yapılanması olduğu iddia edilen ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM)'' duruşmasında, mahkeme heyeti, Kürtçe savunma yapılmasına izin vermedi. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, KCK ile ilgili davanın 10. duruşmasına devam edildi. İddianame özetinin okunmasından sonra sanık savunmalarına geçildi.

Sanıklardan Bayram Altun'un tüm sanıklar adına hazırlandığını belirttiği 30 sayfalık savunmayı Kürtçe okumak istediğini belirtmesi üzerine, mahkeme başkanı, Türkçe savunma yapmaması halinde diğer sanığa söz verileceği uyarısında bulundu. Sanık Altun'un uyarıya rağmen savunmasını Kürtçe okumaya başlaması üzerine mikrofonu kapattıran mahkeme başkanı, sanığın elindeki mikrofonu da aldırdı.

Sanık avukatlarının itirazı üzerine mahkeme başkanı, ''Sanıklar Türkçe kendilerini ifade ederse onları istedikleri kadar dinleriz. Bizim anlamadığımız bir dille konuşmalarına müsaade etmemizi beklemeyin. Tercümanla ilgili kararımızı daha önceki duruşmalarda bildirdik. Buna rağmen Kürtçe savunma yaparsa diğer sanığa geçeceğiz'' dedi. Bunun üzerine, avukatlar, duruşmaya 10 dakika ara verilmesini talep etti. Talep, mahkeme heyetince uygun görüldü.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler