Kırmızı Kedi Yayınevi sahibi Haluk Hepkon: 'Bizim listelerimizde kayırma olmaz!
Kırmızı Kedi Yayınevi sahibi Haluk Hepkon “Çok satan listelerinde iddialıyız” diyor.
- Yazarlarınızı nasıl seçiyorsunuz?
Kumpas davalarında ve geçtiğimiz on yıl boyunca toplumun önünde şöyle bir gerçek belirdi. Sesi kısılmak istenen yazarlara kucak açan, tehditlere ve her türden zorbalığa rağmen yayıncılıktan ödün vermeyen bir yayınevine ihtiyaç var. Bu ihtiyaç Kırmızı Kedi’nin var olma nedenidir. On sene önce var olmayan bir yayınevinin bu kadar kısa zamanda toplumda bu kadar etkili olmasının en önemli sebebi bu. Biz de yazarlarımız da bu var olma nedenimize özen gösteriyoruz. Daha yapacağımız çok iş, birlikte çalışacağımız çok yazar var.
- Belki okurun çok bilmediği ama yazarların arasında dolaşan yaygın bir söylenti vardır: Kitabınız basıldıktan sonra bir kitapçıda yer alma koşulları nedir? Yeni çıkanlar raflarına girebilmek için ne yapmak lazım? Yeni çıkan rafına girdiniz diyelim, çok satanlar rafına girebilmek için gerçekten çok mu satmak lazım? Bu çok satan listeleri ne kadar geçerli? Okur gerçekten de çok satan kitabı almak mı istiyor?
Kitabevlerimizde olabildiğince çok kitabın teşhirine ve çok satan kitaplar sıralamasının nesnel bir biçimde belirlenmesine özel bir önem veriyoruz. Kırmızı Kedi Kitabevi’nde kitap teşhirinde ve çok satanlar listesinin hazırlanmasında torpil, kayırma olmaz. İddialı olduğumuz konulardan biri de bu.
- Okurun kitap alırken nelere dikkat ettiğini ölçtüğünüze eminim. A) sevdiği yazar B) kategori C) tavsiye, reklam, okuduğu kritik D) kapak F) dükkânda sunulduğu biçim.
Kitabı basmak kadar onu okura sunmak da önemli. Burada kapak, sunum, reklam, raflarda teşhir çok önemli. Aslında bütün bunlar bir bütünün parçası. Çıkan her kitapla ilgili bir stratejiniz olmalı. Bu kitabı niye yayımlıyoruz, hangi ihtiyaca cevap verecek, okur bu kitabı niye okumak istesin, benzer kitapları değil de niye bu kitabı tercih etsin, doğru kapak hangisi, fiyatı nasıl belirlemeliyiz, reklamda kimi hedeflemeliyiz, bu hedef kitleye nasıl ulaşmalıyız ve tabii ki kitabı raflarda en uzun süre nasıl tutabiliriz... Bütün bu sorulara takım halinde cevaplar verdiğinizde zaten ortaya bir strateji çıkıyor. Doğru stratejiyi tespit edebiliyorsanız başarı da kendiliğinden geliyor.
- Bastığınız kitaplarda ilk baskı, ikinci baskı etiketi de önemli. Bir baskının adedi ne kadardır ve buna yazar, konu, vb. nasıl karar veriyorsunuz? Sizin yaptığınız en radikal çıkış Yılmaz Özdil ve Atatürk kitapları olmuştu! Bu büyük çıkışlar sonucu ne kadar sattınız?
Kitap kapaklarındaki baskı sayıları kuşkusuz okuru etkiler ama burada kitabın kaç adet basıldığı da önemli. Biner biner bastığınız bir kitabın birkaç baskı yapması zaten çok büyük bir başarı değil. Aslına bakarsanız günümüzde bir kitabı bin tane basmak da uygun değil. Kâğıt ve baskı maliyetlerinin artması bu türden baskıları artık mümkün kılmıyor. Kırmızı Kedi olarak bu sayıda basılacak projelere girmemeyi tercih ediyoruz. İçinde bulunduğumuz koşullarda bir kitap, çok özel durumlar haricinde belli bir satışı yakalayamayacaksa hiç o işe girmemek lazım. Yılmaz Özdil ile gerçekleştirdiğimiz “Mustafa Kemal” projesi hakikaten çok önemli bir projeydi. Yılmaz Özdil Türkiye’nin en önemli kalemlerinden biri ve “Mustafa Kemal” kitabına gerçekten de çok büyük bir emek verdi. Sonuçta ortaya harika bir kitap çıktı. “Mustafa Kemal” aynı zamanda Kırmızı Kedi’nin 1000. kitabıydı. Bu durum meseleyi bizim açımızdan daha da önemli kılıyordu. Tanıtımından satışına, kapağından dağıtımına ortak bir strateji belirledik. Yayın-eviyle, dağıtımıyla çok iyi bir ekip çalışması yaptık. Sonuçta “Mustafa Kemal” Türkiye’de bir buçuk milyon eve girdi, birçok yabancı dile çevrildi.
- Kitapçıya gelen kişi ne alacağını bilerek mi gelir, yoksa dükkânda karıştırdığı kitaplardan birini beğenip alır mı? Bazı kitapçılarda küçük kafeler bile var, bir yerde oturup birkaç sayfayı okuyorlar.
Kitabevlerinin içinde okurların vakit geçirebileceği kafelerin olması kitabevlerinin ayakta kalmasını biraz daha kolaylaştırıyor. Kitabevleri açısından en büyük sorun aynı kitapların internette daha ucuz satılması. Üstelik orta çapta bir kitabevinde on bin çeşit kitap bulurken web sitesinde 200 bine yakın çeşide ulaşabiliyorsunuz. Bu koşullar karşısında kitabevlerini korumak gerekiyor çünkü kitabevleri olmazsa yayınevleri de olmaz. Bağımsız kitapçılar sektördeki tekelleşme eğilimine karşı yayınevlerinin en önemli dayanağı. Buradan çıkış birkaç yıldır konuşulan ama hâlâ hayata geçirilemeyen sabit fiyat yasasıyla mümkün. Böylelikle kitap, kitapçıda da web sitesinde de aynı fiyattan satılacak. Tekellerin ya da uluslararası şirketlerin etkisi makul sınırlara çekilecek. Bu durum yayıncılık sektörümüzü uluslararası müdahalelerden de koruyacaktır.
- İnternet üzerindeki satışlarınız kitapçılarınızdan daha mı fazla? İnternet alışverişini en çok gençler seviyor. Ama gençler de kâğıttan okumayı sevmiyor! Ne yapacağız gençlerin bu kâğıt düşmanlığıyla?
Türkiye’de ve dünyada kitap hâlâ kitapçıdan alınıyor. Bu sevindirici bir gelişme ama gidişat web satışlarının artacağını gösteriyor. Özellikle 5G teknolojisi bu işi çok daha farklı alanlara taşıyacak. Geçtiğimiz ağustos ayında Pekin Kitap Fuarı’nda 5G teknolojisinin yayıncılık ve kitapçılık alanlarına uygulanmasına dair etkinlikleri izleme fırsatım olmuştu. Şu kadarını söyleyeyim, iş bambaşka boyutlara gidiyor ve bunun önünde durmak imkânsız. Bütün bunlara rağmen yine de daha uzun bir süre o sevdiğimiz kâğıt kokusunu soluyacağız.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Colani’nin arabası
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Çiçekçiyi yumrukla öldürmüştü: İstenen ceza belli oldu