'Komutanlar doğru mu yanlış mı karar vermiştir?'

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Burada talimatı ilgili komutanlar vermiştir. Bu komutanlar doğru mu yanlış mı vermiştir? İnceleme sonucunda belli olacaktır" diye konuştu.

'Komutanlar doğru mu yanlış mı karar vermiştir?'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.05.2012 - 13:42

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de demokrasinin sorunlarına yönelik hem iç hem de dış kamuoyunda haberlerin yapıldığını, protesto gösterisinde bulunan herkesin hapse atıldığına yönelik propagandaların bulunduğunu belirtti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP grup toplantısında 600 öğrencinin protesto eylemleri nedeniyle içeride olduğuna yönelik açıklamasını hatırlatan Çelik, "İsteyene tüm dokümanları verebilirim. Nisan sonu itibariyle tüm üniversitelerden derlenen bilgiye göre içerideki öğrenci sayısı toplam 107'dir" dedi.

Bu öğrencilerin hangi nedenlerle içeri alındığının da kamuoyu tarafından bilinmesi gerektiğini ifade eden Çelik, bu suçları şöyle sıraladı: "Dolandırıcılık ve bilişim yoluyla menfaat sağlamak, uyuşturucu madde ticareti yapmak ve nakletmek, adam öldürmeye teşebbüs, DHKP/C üyesi olmak, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya örgüte üye olmak, nitelikli cinsel istismar, adam öldürmek, düşmanlığa alenen tahrik, PKK adına araç kundaklamak, silahlı terör örgütüne üye olmak, tehlikeli maddeyi izinsiz bulundurmak, adam yaralamak, taksirle yaralamaya nende olmak, çocuğa cinsel istismar, esrar bulundurmak, Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkmak, şantaj, kişiyi hürriyetinden mahrum kılmak, PKK ve elebaşısı Abdullah Öcalan'ın propagandasını yapmak, halkı kin ve düşmanlığa sevk ederek suç işlemeye tahrikte bulunmak."
 

'İstiyorsa gençlik kollarına alsın'

"Sayın Kılıçdaroğlu, bu 107 kişiyi suçsuz ve masum buluyorsa, bunları CHP gençlik kollarında, CHP Genel Merkezinde görevlendirebilir. Mübarek olsun, yakıştırıyorsa görevlendirsin" diyen Çelik, Kılıçdaroğlu'nun TOBB Genel Kurulu'nda yaptığı açıklamalara da değindi. Kılıçdaroğlu'nun kamuoyunda "Poşu Davası" olarak bilinen davada Cihan Kırmızıgül'ün poşu taktığı için cezalandırıldığını iddia ettiğini savunan Çelik, Kılıçdaroğlu'nun sözlerini "yargı üstünde mahalle baskısı" olarak değerlendirdi. Davayla ilgili olarak 17 sayfalık gerekçeli kararın açıkladığını hatırlatan Çelik, "Bu şekilde tüm yargıyı töhmet altında bırakan ve sadece başına poşu taktı diye 11 yıl bir hukuk fakültesi öğrencisinin mahkum edildiğini ifade etmek herhalde CHP ve BDP'nin yapabileceği bir şeydir. Bazı basın organları ve köşe yazarları da buna balıklama atladı. fakat işin doğrusunun bu olmadığı da ortaya çıktı. Ergenekon davasından bir profesör içeri atılıyor, 'Hocalardan ne istiyorsunuz?', bir gazeteci alınıyor, 'Gazetecilerden ne istiyorsunuz?' deniyor. Arkadaşlar, herhangi bir suç işleyince 'Vatandaşlardan ne istiyorsunuz?' dememiz lazım, bakkaldan manavdan ne istiyorsunuz diye sormamız lazım. Bu doğru bir davranış değil" diye konuştu.
 

YÖK yeni disiplin yönetmeliği hazırlıyor

YÖK'ün CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel'in sorusuna verdiği yanıtta bu konuda detaylı bilgileri verdiğini ifade eden Çelik, Kılıçdaroğlu'nun 4 bin 400 öğrencinin ilişiğinin kesildiğini açıkladığını oysa bu rakamın YÖK verilerine göre 2002-2012 arası 952 olduğunu söyledi. CHP liderinin pervasızca yalan söylediğini savunan Çelik, "Kaldı ki bizim iktidarda olduğumuz 10 yılın üçte ikisinde, YÖK'te, tamamen 28 Şubat zihniyetini devam ettiricisi bir yönetim vardı. 1985 tarihli öğrenci disiplin yönetmeliği var.Öğretim üyeleri ve çalışanları ile ilgili ayrıca bir yönetmelik var. 28 şubat süreci sonrası bu yönetmelikler öğrenci, öğretim üyesi ve çalışanlar aleyhine ağırlaştırılmış. YÖK bu konuyu ele aldı ve yeni bir taslak hazırlandı. YÖK; demokrasi ve insan hakları aleyhine hususlar ayıklanıyor. Yeni bir yönetmelikle huzura çıkacak" ifadelerini kullandı.
 

'Paşa gönlünüz bilir'

YÖK'ün 125 Eylül Anayasasıyla gelen bir kuruluş olduğunu, ancak Anayasa değişliğiyle lağvedilebileceğini hatırlatan Çelik, muhalefet partilerinin YÖK'ün kaldırılmasına yönelik talepler ileri sürerken Anayasa çalışmaları sırasında ipe un sermeye devam ettiğini ileri sürdü. CHP'li bir grup başkanvekilinin "Tutuklu milletvekilleri çıkarılmazsa bu bizim masadan kalkmamız için gerekçedir" dediğini belirterek Anayasa'nın AKP için değil 75 milyon için hazırlandığını hatırlatan Çelik, "Kusura bakmasınlar biz böyle şantaja, böyle blöfe gelmeyiz. Siz masadan bu tip bahanelerle kalkarsanız millet bunun hesabını sorar. Tutuklu milletvekillerinin çıkarılmaması durumunda masadan kalkacaklarını söyleyenlerin paşa gönlü bilir. Bunun hesabını millete verirler" diye konuştu.
 

'Şehit yakınına ödenen de kan parası mı?'

Diğer taraftan Wall Street Journal'ın yazılarının ardından Uludere tartışmalarının tekrar gündeme geldiğini belirten Çelik, şunları söyledi: "Olay ardından insani olan neyse biz bunu yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. MKYK toplantımız ardından ben bir açıklama yapıp başsağlığı dilemiştim. O evlatlarımızın acısını yüreğimizin derinlerinde hissettiğimiz söyledik. Bundan elem duymayan bir kesim olamayacağını, böyle birisi varsa bunun ancak canavar olabileceğini söyledim. Bu insanlar terörist değil, kaçağa da gitse öyle ya da böyle rızığının peşine gitmiş insanlar. Sorumlular kimse, hata eksik, ihmal veya kasıt gereğinin yapılacağını söyledik. Biz de bu işin üstüne gitmeye devam edeceğiz."

Uludere olayıyla ilgili olarak mülkiye müfettişlerinin hazırladığı bir rapor olduğunu, ayrıca mahkemenin yapacağı araştırmanın sonuçlarının beklendiğini, bir taraftan da askeri savcılık tarafından bir incelemenin devam ettiğini belirten Çelik, aradan 5 ay gibi bür süre geçtiğini buna rağmen bu tarz incelemelerin "çalakalem yapılamayacağını" kaydetti.

Çelik, "Orada tüm imkanları zorlayarak bir tazminat tespit edildi. Bu tazminatlar ölenlerin yakınlarının günlük hayatını kolaylaştıracak, maddi de olsa acılarını hafifletecek bir gayretti. Bu ne sorumsuz bir anlayıştır ki, Sayın Genel Başkan(Kemal Kılıçdaroğlu) diyebiliyor ki, 'Kan parasıyla susturmaya çalışıyorlar.' Siz buna kan parası diyorsanız, CHP de BDP de 34 vatandaşımızın kanı üzerinden ideolojik hesap ve siyasi manevra yapmaya çalışıyor. Bu ülkenin çocuklarının kanı üzerinden kimse ideolojik hesap yapmasın, kimse siyasi rant elde etmeye çalışmasın. Şehitlerimiz söz konusu olunca şehit ailelerine TSK ve Mehmetçik Vakfı tarafından ciddi tazminatlar ödenir, hayatta kalan yakınlarına ev verilir. Bu kan parası mı? Şehitlerimizin hayatta kalan yakınlarını rehabilite etmek acılarını maddeten de olsa hafifletmek kan parası mı? Eğer buna kan parası diyorsanız, o insanlara da bunu söyleyeceksiniz demektir. Bu sosyal devletinin, şefkat devletinin yapması gereken bir şey" diye konuştu. Çelik, 1992 yılında Erdal İnönü'nün Başbakan Yardımcılığı döneminde uçakların yanlışıkla bir köyü bombaladığını, 12 kişinin öldüğü olayda kimsenin "burnundan kıl aldırmadığını" ifade etti.
 

'Kılıçdaroğlu BDP'nin kuyruğuna takıldı'

Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı açıklamayı da değerlendiren Çelik, Genelkurmay Başkanlığı'nın halkı aydınlatmaya yönelik bu tarz açıklamaları yapabileceğini savundu. Devlet kurumlarının kendileri ile ilgili açıklamaları yapabileceğini belirten Çelik, "Hidrografi Oşinografi dairesi her akşam bildiri yayınlar. Bunu yapmasın diyemezsiniz. Böyle bir şey yok. Demokrasilerde irade beyanı anlamına gelecek, siyasi irade ve milli iraden işine müdahale anlamına gelecek beyanlarda hiçbir bürokrat bulunmamalı" dedi. "Bizim sözünü ettiğimiz muhtıradır. İki şeyi birbirine karıştırmayın" diyen Çelik, BDP'nin ve PKK'nin Uludere olayı sonrası ölenlerin yakınlarının tazminatı almamaları için baskı yaptığını söyleyen Çelik, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun bu konuda da "BDP'nin kuyruğuna takıldığını" ileri sürdü.
 

'Uludere örtbas edilmeyecek'

Uludere olayında ortaya atılan bir iddianın da operasyon emrinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından verildiği yönünde olduğunu, fakat bunun gerçekleri yansıtmadığını kaydeden Çelik, "TBMM sınırötesi operasyon yetkisi vermiştir. Bundan sonra her seferinde operasyon için Başbakana sorulmaz. Burada talimatı ilgili komutanlar vermiştir. Bu komutanlar doğru mu yanlış mı vermiştir? İnceleme sonucunda belli olacaktır" dedi. Olayın asla örtbas edilmeyeceğini yineleyen Çelik, "Sabah akşam terbiye sınırlarını aşarak hatta terbiyesizce 'Başbakan bu insanların öldürülmesi için talimat verdi' şeklinde beyanlarda bulunmak ayıptır, haksızlıktır" dedi.

Muhalefetin Türkiye'nin yeni bir krize gittiğine yönelik açıklamalar yaptığını, bu tavrın "komşunun evi yansa da yumurtamı pişirsem zihniyeti" olduğunu belirten Çelik, AKP iktidarının 9.5 yıllık döneminde milli gelirin arttığını, borç faizi ödemelerinin azaldığını, asgari ücretin önemli oranda arttığını belirtti. Çelik, ayrıca Uludere'de istihbaratın nereden geldiğinin öneminin olmadığını, operasyon kararının hatalı olduğunu belirtti.

'Popülizm bize göre değil'

Soru üzerine memur sendikalarının grev kararını değerlendiren Çelik, "Artışın yıllık ortalaması yüzde 7.1'e geliyor. Enflasyon beklentisi yüzde 6.5. ayrıca bu beklentinin üzerine çıkılırsa enflasyon farkı da ödenecek. Eğer memur arkadaşlarımız bunu az buluyorlarsa saygı duyarım. 3+3'ün bütçede karşılığı var. fakat geriye kalan 1.1'lik artışın bütçeye getireceği yük 1.5 milyar TL'dir. 5+5 verirseniz bu da 3 milyar TL ek yük getirir" dedi. Geçmiş dönemde 38 yaşında emekli olanların bulunduğunu, popülist politikalarla zam yapıldığını, kaşıkla artış yapılıp verip enflasyon aracılığıyla yapılan artışın kepçeyle geri alındığını savunan Çelik, "Biz Türkiye olarak yılda 40 milyarlık yatırım yapabiliyoruz. SGK'nın yıllık açığı 67 milyar TL. Bu SGK'nın hiç açık vermediğini ve yatırıma dönüştüğünü düşünün. Popülizm yapma politikası bize göre değil. Biz memurların ihtiyaçlarıyla devletin imkanlarını örtüştürmek durumundayız" diye konuştu.

'Pastanın ebadı bu'

Memurların maddi şartlarının iyileştirilmesi taleplerine de hak verdiklerini ifade eden Çelik, öğretmenlerin, akademisyenlerin, doktorların, askerlerin, polislerin, hakim ve savcıların ve hatta maliyecilerin daha fazla maaş istediğini bu meslek gruplarının memurların yüzde 85'ini oluşturduğunu kaydeden Çelik, "Pastanın ebadı bu, bunu 10 kişi arasında bölüşeceğiz. Çözüm pastanın ebadını büyütmek" dedi. Türkiye'nin Milli Gelirinin arttığını, bu artışın yoksul kesimlere de yansıdığını ileri sürdü. Anlaşmazlığa noktayı koyacak hakem heyetinin tarafsız olmayacağını dillendiren çevrelerin de bulunduğunu hatırlatan Çelik, "Rusya'dan mı hakem getirelim Çin'den mi getirelim?" diye sordu.
 

'Kızılay'da asalım diyen var mı?'

Başka bir soru üzerine Uludere olayında tespitlerin bir inceleme sonucu elde edildiğini ifade eden Çelik, "Buradaki sıkıntı şu: Mahkeme 3 günde bitsin. Adaletin geç tecellisinden ben de her zaman müşteki olmuşumdur. Ama demokratik işleyiş yavaş fakat sağlamdır. Diktatörlükler hızlı fakat sakattır. 'Bu yargılama sürecini beklemeyelim bir suçlu ilan edip Kızılay'da asalım' diyen var mı? O halde yargıyı bekleyeceğiz" dedi.

'Eyalet sistemi olmazsa olmaz değil'

Başkanlık sistemi ile ilgili bir soruyu da yanıtlayan Hüseyin Çelik, eyalet sisteminin başkanlık sisteminin "olmazsa olmazı" olmadığını söyledi. Çelik büyükşehir başkanlarının "süper başkan" olacağı yöndeki haberlerle ilgili soru üzerine ise düzenlemenin sadece il sınırlarıyla Büyükşehir Belediye hudutlarıyla eşitlenme amacını taşıdığını ifade etti. Çelik, Türkiye'nin S&P'nin Türkiye'nin kredi notunu durağana çevirmesinin iç ve dış piyasalarda Türkiye açısından kötü bir etki yaratmadığını ifade etti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler