'Kurtuluş destanını yazanlardandı...'

Mustafa Kemal'in en yakınında, en güvendiği komutanlarından ve çalışma arkadaşlarından, İsmet İnönü başta olmak üzere Cumhuriyetçi kadroların hatta düşmanın bile saygısını kazanmış, özellikle Sakarya cephesindeki öngörüleri ve kurduğu stratejilerle savaşın kazanılmasında büyük pay sahibi bir milli mücadele kahramanıydı Kâzım Özalp.

'Kurtuluş destanını yazanlardandı...'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.04.2011 - 08:19

Yaşamı ve mücadelesi Kâzım Özalp-Olaylar-Belgeler adlı belgesel kitapta ölümsüzleşiyor. Özalp'in askeri ve siyasi kişiliğini, bu bağlamda imza attığı başarıları ve dönemin atmosferini tüm yönleriyle ele alan kitapta, Özalp'in, Çerkez Ethem İsyanı'ndan Şeyh Sait İsyanı'na, 31 Mart olayından Kubilay'ın şehit edilmesine dek tansiyonun en yüksek olduğu dönemlerde Mustafa Kemal'le birlikte verdiği mücadeleleri de ibret anlar eşliğinde anlatılıyor. Oğlu Teoman Özalp tarafından hazırlanan kitabın editörü Atilla Oral. Özalp'in kişiliğinde Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilk yıllarıyla ilgili önemli bilgileri özellikle genç kuşaklara aktarmayı hedefleyen kitap, geniş bir belge ve fotoğraf arşiviyle de zenginleştirilmiş. Özalp'la Kâzım Özalp-Olaylar-Belgeler kitabını konuştuk.

-Kitap çok önemli bir belge ve fotoğraf arşivini de kapsıyor. Bundan bahseder misiniz ilk soruda?


- Araştırmacı yazar Atilla Oral bir konuşmamızda kendisinde Kâzım Özalp hakkında çeşitli bilgi, belge ve fotoğraflar bulunduğunu, bunları kitaplaştırarak yayımlamak istediğini söyledi. Yardım edip edemeyeceğimi sordu ve üç aylık bir çalışma sonucunda bu kitabı hazırladık. Babamın Milli Mücadele'den sonra tuttuğu notların, yazıların bir kısmı daha önce Türk Tarih Kurumu'nca 1971'de 'Milli Mücadele' adlı bir kitap olarak yayımlanmıştı. Sonra diğer bir kısmı da tarafımdan bugünkü Türkçeye uyarlanarak 'Atatürk'ten Anılar' adıyla Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları arasında çıkmıştı. Fakat o kitaplar artık piyasada yok, tükendi. Kazım Özalp'in hem askeri hem de siyasi kişiliğini kapsamlı bir şekilde ele alan bu kitapta, Özalp'in röportaj veya makale olarak yayımlanmış yazılarının yanı sıra henüz hiçbir yerde yayımlanmamış eski Türkçe yazıları, yayımlanmamış belge ve mektupları ve hakkında kaleme alınmış makaleler de yer alıyor. Kitabın araştırmacılar için de bir kaynak niteliğinde olduğunu düşünüyoruz. Özellikle genç nesillere ışık ve umut olmasını temenni ediyoruz.
 

'Yirmi beş yıl cepheden cepheye bir yaşam'

- 50 yıllık askerlik ve devlet adamlığı hizmeti bulunan, Milli Mücadele kahramanı Kâzım Özalp ile Mustafa Kemal Atatürk'ün arkadaşlıkları Manastır Askeri Rüştiyesi'nde başlıyor.


- Evet, kırk yıl büyük bir güven içinde sürüyor dostlukları. Birçok önemli cephede omuz omuzalar. Atatürk'ün, fikirlerine, öngörülerine önem verdiği, sıklıkla danıştığı silah arkadaşlarından biri Kâzım Özalp. Mesela İsmet Paşa da ifade etmiştir bunu; 'Ben Kâzım Özalp'ten devamlı fikir aldım, onun fikirlerinden yararlandım' diye pek çok konuşmasında söylemiştir. 1905'te Mustafa Kemal'in ordu ile siyasetin karıştırılmaması konusundaki görüşlerinin kökleştiği zaman da, cephelerde de, Cumhuriyet'in ilanı öncesinde de defalarca babama fikrini sormuştur. Sadece Atatürk ve İnönü değil sivil ya da asker birçok kişi de onun görüşlerinden faydalanmıştır. Kitapta Özalp'ten alınan bu fikirlerin, geliştirdiği taktiklerin tarihte birçok önemli olayın seyrini nasıl değiştirdiğini belgeler ışığında da anlatıyoruz.

- Kendini öne çıkarmayı hiç tercih etmemiş.

- Çok mütevazı bir kimseydi. Onun teorisi şuydu: 'Herkesin ne yaptığı hakkında tarih hükmünü verecektir.'

- Kâzım Özalp'i önce tabii asker sonra devlet adamı olarak okuyoruz kitapta.


- Askerlikte en küçük rütbeden başlayarak, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele'de bölük kumandanlığından cephe kumandanlığına kadar gelmiş, orgeneral rütbesine ulaşmış bir asker. Askerliğin kalbinde yetişiyor. Cepheden cepheye bir yaşam...

Erkân-ı Harp mektebinden çıktıktan sonra yüzbaşı olarak cepheye gidiyor. Bulgaristan'da çete takibine memur ediliyor ilk. Oradan başlayarak Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı ve tabii İstiklal Savaşı düşünüldüğünde aşağı yukarı yirmi beş yıla yakın asker çadırlarında yaşıyor. Balkan Savaşı'nın en zorlu zamanında Kaçanak Boğazı'nda ve Arnavutluk'un içinde bir avuç gönüllüyle düşmanı günlerce oyalıyor. Birinci Dünya Savaşı'nda Bitlis'i ilk defa Rus saldırısından koruyor, Batum Kalesi'ni alıyor, mütarekede Balıkesir cephesini kuruyor, çete reisi Anzavur'u yeniyor. Çetecilerle mücadeleden, Bursa Cephesinde, İzmit'te ve elbette ki Sakarya'da Duatepe'de kahramanca çarpışıyor. İyi bir kumandan, disiplinli bir kişilikti, yufka yüreğine rağmen gereğinde cephede çetin bir asker, Meclis'te çetin bir siyaset adamıydı.

- Duatepe Savaşı'nı özellikle açarsak; Özalp'in başarılarını tarihe kazıyan en önemli olaylardan biri kuşkusuz.

- Tabii, Sakarya'da düşman cephesini ilk bozan zaferdir. Milli Mücadele'nin dönüm noktası Sakarya Muhaberesi ise Sakarya Muhaberesi'nin dönüm noktası da Duatepe Taarruzu'dur. İsmet Paşa'nın da ifade etmiş olduğu gibi 'Sakarya Savaşı'nın dönüm noktası Duatepe'dedir ve o Kâzım Özalp'in eseridir.' Bölgenin askeri ve stratejik önemi çok büyük, çok hâkim bir tepesi Duatepe. Sakarya'nın kuzey cephesini müdafaa etmekle görevli kolordunun kumandanı olarak geliyor cepheye ve yirmi gün aralıksız süren aktif bir savaş sonucunda Yunan ordusunun geri çekilmesi sağlanıyor. Düşmanın zayıflamaya başladığı anı fark eder etmez hemen cephe kumandanına haber veriyor. Durum Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak Paşa'ya -ki o zaman Mareşal değil- derhal bildiriliyor. Babam ilk önce Fevzi Paşa ile beraber son bir keşif yaparak düşmana daha güçlü bir taarruzun babamın da kendilerini söylediği gibi tam zamanı olduğuna kanaat getiriyorlar. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve babam toplanıyorlar ve nihai taarruz kararını birlikte veriyorlar. Mustafa Kemal harekâtı yönetmek üzere birkaç fırkayı birleştirerek daha büyük bir güç oluşturuyor ve taarruz emrini veriyor. Kitapta da ayrıntılı anlatıldığı gibi başarıyla yürütülen taarruz sonucunda düşman darmadağın ediliyor.

- Hem asker hem sivil hayatta en önce hep diyalogdan yana biri olmuş Kâzım Özalp.

- Babam Atatürk'e muhalefet eden arkadaşları arasından çıkan bir grupla da arkadaşlığını, dostluğunu hiçbir zaman kesmemiştir. Mesela Rauf Orbay ve Ali Fuat Cebesoy ile daima irtibat halinde dost kalmıştır. Hele emekli olduktan sonra beraber sohbetler, toplantılar falan. Yapması gerekeni yapmış, görüşünü savunmuş ama bunu hınçla, intikam duygularıyla yapmamıştır. Yaradılış itibarıyla uzlaştırıcı ve sapla samanı birbirinden ayırıcı özellikleri olan biriydi. Askeri hayatta da, uzun yıllar hizmet verdiği politik hayatta da bu nedenle çok başarılı olmuştur. Meclis Başkanı olduğu zaman, o dönemin şartlarında, o kanunların Meclis'e kabul ettirilmesi çok zorlu bir süreçtir ve o bu özellikleri sayesinde üstesinden gelmiştir. Zaten kendisine Meclis Başkanlığı'nın verilmesi biraz da o düşüncelerle olmuştur.
 

'Çetecilere bile sözünü dinletmesini bilirdi'

- Milli Mücadele sırasında çetecileri bile devlet safında düşmana karşı savaşmaya ikna edebilmiş.


- Tabii, mesela ilk olarak yüzbaşılığında Bulgar çetelerine karşı savaşmasına rağmen hem de. Çeteciler kimi dönemlerde hayli işimize yaramış. Mesela kitapta bunun çeşitli örnekleri de yer alıyor; Demirci Mehmet Efe var, Sarı Efe Edip var' Hepsi başlangıçta Milli Mücadele'ye destek vermişlerdir. Kâzım Özalp gerektiğinde onlardan yararlanmayı diplomasi yetenekleri sayesinde bilmiştir, en önce diyalog adamıdır. Ama o çetelerin sonradan yine kendilerine karşı ayaklanacakları zamanı ilk öngörenlerin başında da yine kendisi gelmiştir. Mesela 1909'da 31 Mart Olayı patlak verdiğinde isyanı bastırmak için Serez'den gelen kuvvetlerde Kâzım Özalp de vardır. O zaman Menlik'te bulunan Bulgar çete reisi Sandansky'i ikna etmiş ve destek kuvvet olarak beraberinde götürmüştür. Yani çetecilere bile sözünü dinletmesini bilirdi. Fakat bir yıl sonra Sandansky kendilerine karşı ayaklandığında ise Özalp kaymakam olarak çeteyi bastırmak üzere Menlik'tedir.

- Halkla da hep yan yana, yakın temasta'


- Milli Mücadele zaten halkla kaynaşmadan yürütülemezdi. Sadece asker başarısı değildir malum, halkın askerle birlikte hareket etmesinden oluşmuş bir gücün eseridir. Bunu çok iyi bilen, özümseyen bir kişilikti Kâzım Özalp. Zaten diğer paşaların hatıratlarından çok daha fazlaca halk ismi geçere notlarında. Milli Mücadele'ye hizmetindeki önceliğine göre koymuş isimleri de. Halktan, sıradan biri bile şehit olmuşsa veya küçücük de olsa bir hizmet yapmışsa bile notlarında mutlaka adı geçiyor. Yapısı itibarıyla da halkla bütünleşmişti. Son derece demokratik bir yapısı vardı. Herkesle dost olabilirdi, din, dil, ırk ayrımı asla yapmazdı. Bir problemi mümkün olduğunca uzlaşı, ikna yollarıyla çözmeye yönelirdi, prensibi, yapısı oydu. Olmuyorsa gereken tedbirlere başvurmaktan da imtina etmezdi.

- Çerkez Ethem İsyanı'nı en önce sezenlerin başında da yine Özalp var' Hatta Çerkez Ethem ayaklanır gibiyken son görüşmeler için biri gelecekse bu Kâzım Özalp olsun istemiş.

- Evet, çok nazik bir dönem, daha Çerkez Ethem safını tam belli etmemiş, ama başta Kâzım Özalp'in şüphelendiği, fark ettiği üzere sinsice hazırlık peşinde. Bu olayda Kâzım Özalp her ne kadar diyalog insanı olsa da Çerkez Ethem'in asıl niyetini hemen anlıyor ve uyarıyor etrafındakileri. Çerkez Ethem özellikle Milli Mücadele'nin başlangıcında çok fayda sağlamış bir çete reisi. Çünkü çok büyük ve güçlü bir çete dolayısıyla o dönem, o ortamda askerlerin bundan yararlanmaması gibi bir seçenek yok. Özellikle Anzavur'a karşı Kâzım Özalp'e çok yardımcı olmuş Çerkez Ethem ve başlangıçta babamla bu diyaloğu devam ettirmeye özen göstermiş, buna çalışmış. Hatta araların artık bozulmaya başladığı dönem Çerkez Ethem diyalog için Kâzım Özalp'i yollarsanız onunla konuşuruz diyor. Fakat Atatürk şüpheleniyor, Kâzım Paşa'yı rehin alırlar diyor. Bunun üzerine başka bir heyet yolluyor. Kâzım Özalp'in de Çerkez Ethem hakkındaki kanaati onun, kardeşleri ve etrafındakilerce beyninin yıkandığı yönünde. Ayrıca Yunanlılardan gizli yardımlar falan görünce daha da cesaretlendi diye düşünüyor.

- Meclis Başkanlığı'na dönersek, devrimlerin kabul ettirildiği, çok önemli bir dönemde yine büyük görev düşüyor Kâzım Özalp'e.

- Görev adamı diye özellikle babamı istiyor Atatürk. Atatürk'ten sonraki ilk Meclis Başkanı Fethi Okyar oluyor. Bir ara İsmet Paşa istifa ediyor ya bir hastalık ya bir ihtilaf dolayısıyla, Meclis Başkanı Fethi Bey Başbakanlığa getiriliyor. Başbakan Karabekir mi olsun konuşmaları yapanlar falan ki Karabekir de istiyor Başbakan olmayı. Hatta kitapta babam ile Atatürk'ün bu konudaki anıları da vardır. Neyse bir oylama yapılıyor ve politik hayatta daha deneyimli olması nedeniyle Fethi Okyar'ın Başbakan olmasına karar veriliyor. Dolayısıyla Fethi Okyar Başbakan olunca Meclis Başkanlığı'na Kâzım Özalp getiriliyor. TBMM Başkanlığı süresi 10 yılı aşkındır. 1954'te politik hayattan çekilene kadar iki ayrı dönemde toplam yedi yıl Milli Savunma Bakanı'dır. Otuz dört yıl milletvekilliğinin yanında altı yıl parti genel başkanlığı da yapmıştır. 1920'de ilk Meclis kurulduğunda Balıkesir'de zaten askeri görevi var, oradan milletvekili de oluyor fakat Meclis'e gidemiyor çünkü cephede. Hem asker hem milletvekili oluyor ilk. O arada milletvekilliği hep devam etti 1954'e kadar.

gamzeakdemircumhuriyet.com.tr

Kâzım Özalp-Anılar-Belgeler/ Belge ve Fotoğraflar Teoman Özalp/ Derleyen Atilla Oral / Demkar Yayınevi/ 528 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler