Lorca'nın kalemi, Dali'nin paleti...

Ünlü İspanyol oyun yazarı ve şair Lorca'nın, faşist Franco yanlılarınca öldürülüşünün 73. ve İspanya iç savaşının bitişinin 70. yılı bir kez daha dünyanın gündeminde. Üstelik geçen hafta büromuzu ziyaret eden edebiyat tutkunu Konak eski bediye başkanı Muzaffer Tunçağ ile Lorca üzerine yarım kalmış kısa sohbetimizde var.

Lorca'nın kalemi, Dali'nin paleti...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 29.08.2009 - 07:48

Dünya basını bu kez ünlü şairin özel yaşamını öne çıkartıyor. Daliyle yaşadığı özel ilişki, çeşitli yazılara konu oluyor. Bu arada Franco faşizmi bir kez daha lanetleniyor...

“Neden bana o kadar az yazıyorsun

Dün öğleden sonra bir resim gördüm senden.

Ağlamak cesareti geldi geldi bana.

Ne kadar tatlı bir yaratıksın sen öyle...”

Bu diziler henüz 18 yaşındaki ressam Salvador Daliye sırılsıklam aşık olan 24 yaşındaki Federico Garcia Lorcanın duyguları... Çağımızın ekstantrik sürrealizim akımının yaratıcısı Katalanlı Daliyle geçen yüzyılın en büyük şair ve oyun yazarı 800 yıllık arap kültürüyle yoğulmuş Granada doğumlu Lorcanın pek duyulmadık ilişkisi...

Lorca, Haziran 1898de çifçi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak Granada yakınlarında bir köyde dünyaya geldi. 1919 yılında 21 yaşındayken Madridde üniversite öğrenimine başlaması onu ölümsüz kılacak sürecin mihenk taşlarından biri olur. Hukuk, felsefe ve daha sonra da edebiyat bölümüne girdi. Madrid o dönemlerde sanatın başkentiydi.

 

Dali’ye şiirler, Lorca’ya resimler

Salvador Dalíyle 1923de tanışır. İkisi de akademinin aynı yurdunda kalmaktadır. Üniversite; kilise baskısından uzak, dönemin en aydınlık okuludur. Çok yakın arkadaşı Dali, katolik, katı kurallardan yana, dinsel ruhani dünyaya hayran, aseksüeldir. Aralarında sıkı bir sanatsal ilişki de birlikte yüremektedir ayrıcalıklara rağmen.

Bu öğrencilik dönemini Dali şöyle açıklar:

Bir çok şık bayanla tanışırken, onlara karşı içimdeki erotiksel kini ve ahlaksal çelişkiyi yaşıyordum.

Lorca, edebiyat buluşmalarının yapıldığı Cafe El Paseo de la Castellanada Daliye gözleri kenetlenmişcesine şiirlerini okuyordu. Bu yıllarda Lorca, şiirlerinin basılmasına karşıydı. Ona göre Şiir, basılmak için değil okunmak içindi.

Günler geçerken Dalinin Picassoya duyduğu hazımsızlık artıyor, ondan daha ünlü olmanın hayalini ve ihtirasını yaşıyordu. Aynı dönemde Lorca özgürlük savaşçısı Mariana Pineda konu alan oyunu ve Çingeneler şiiriyle dünya çapında üne kavuşuyordu.

Dali, Lorcayı iki kez kendi tatile gittiği baba ocağına davet eder. 1925 ve 1927 deki tatillerin ikincisi, Lorcayı derinden sarsar, Daliye duyduğu aşk zirve yapar...

Tatili birlikte geçirdiği dönemde Dali, Bal kandan tatlıdır eserini yapar. Bu yapıtında Lorcanın kafası vardır. Yine Lorcanın şiirlerinde geçen şehitlerdizeleriyle ilgilenir Dali. Tutar resimlerinde meleklerin cinsiyetiyle oynar. Bu süreçte Lorca Daliye olan tutkusunu Salvador Daliye Destanla ölümsüzleştirir.

Ancak bu durum çinegene dostu olarak tanınmanın hoşnutsuzluğuyla çareyi, alıp başını uzaklara ABD ye ve Kübaya yola çıkmasına yol açar... Orada bile Dali için aşk şiirleri yazar, Küçük Viyana Valsini ona adar.

 

Dali mektupları yakıyor

Dalinin, Lorcanın yüzünü tasvir ettiği 12 resminin bulunduğu öne sürülür uzmanlarca. Lorca, ABD ve Kübadayken mektup trafiği sürer.

Karşılıklı mektuplarının başlıkları hepBenim en değerli hazinem, bir tanem, en değerli varlığımolur.

1927’de ilginç bir olay gelişir. Dali, bir sanat dergisinde Sankt Sebastian başlığıyla Prosa yazar ve bunu Larco için yazdığını belirtir.

Dali ile Lorca arasındaki 40a yakın mektup, Dali tarafından yok edilir. Gerekçe olarak Dalinin çevresinden çekinmesi, imajına zarar verme kaygısı taşıdığı önü sürülür.

Lorcanın 1933te gittiği Meksikada homoseksüel olduğunu açıklaması derin tepki yaratır katolik çevrelerde. Ünlü ressam Dali yaşantısının en önemli kişisi olurken ülke Franco faşizmine doğru hızla sürüklenmektedir. Çanlar Cumhuriyetçiler için çalmaktadır. Tüm itirazlara karşın Granadaya döner Lorca...

 

Her aşkın sonunda gözyaşı vardır

“Tüm insanların kardeşiyim. Politikacı değilim ama her gerçek şair gibi devrimciyim. Siyasal sınırlara inanmıyorum” der Lorca... Ülkesininde baş gösteren faşizme karşı “Anti -faşist Aydınlar Birliği” kurucuları arasında yer alır. Kendisini tutuklayan faşist subay; “Kalemiyle, başkalarının silahlarıyla verdiğinden daha çok zarara yol açtı” der.

O, homoseksüeldi, devrimciydi, halk şairi, oyun yazarı ve besteciydi. Faşist Franco yönetiminin henüz birinci ayında üç arkadaşıyla çok sevdiği aşırı sağcı bölge olan Granada’da göz altına alındı. Onu üç gün sonra, 38 yaşında katleden celladı faşistin açıklaması şöyle oldu:

“İbnenin götünde iki delik açtım.”

Diğer infaz edilenlerle birlikte toplu mezarlığa gömüldü...

Dali, Paris’teyken Lorca’nın öldürüldüğünü öğrenir. İlk açıklaması şöyle olur: “Lorca, politikayla ilgilisi olmayan biriydi. Onun ölümü bir sembol veya ideolojik bir anlam taşıyamaz. Onun ölümü, İspanyol devrim sürecinin yalpalanma sürecinde olmuştur. Onu öldüren de bir İspanyol’dur.”

Lorca’nın boynuzlanarak yaşamını kaybeden bir matador için 1934’de yazdığı destan, tam 30 yıl sonra Dali için esin kaynağı olur ve tutar bunu resime döker, başlığını da “Matador” koyar..

Dali, 1966 yılında verdiği bir röportajda Lorca’nın kendisine sırılsıklam aşık olduğunu, kendisiyle iki kez cinsel ilişki için girişimlerde bulunduğunu açıklar...

Lorca’nın katledilişinin 73. yılında eserleri hâlâ ölümsüz... İspanyol edebiyatının dünyaca en tanınmış yazarının eserleri zirvede kalmaya devam ediyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler