Maltepe Gülsuyu'nda kadınlar şiddete karşı sokağa çıktı
Kadınlar, Maltepe Fındıklı mahallesinde boşanmak üzere olan Dilek Çakır’ın kızları 3 yaşındaki Elif Mina ve 2 yaşındaki Miray Hira'nın öldürülmesine karşı tepkilerini göstermek üzere sokağa çıkarak basın açıklaması düzenledi.
Gerçek Gündem'in haberine göre, basın açıklamasında ilk sözü alan Gülsuyu Gülensu Kadın Dayanışma Evi Başkan Yardımcısı Gülten Dokuyan, "Artık ölmek istemiyoruz. Çocuklarımızın eğitim gördüğü okullarda kendisine öğretmen diyen kişilerin şiddetinden ve tacizinden kurtulmak istiyoruz. Artık her gün ölüm korkusuyla yaşamak istemiyoruz. Sevgisin arkasına sığınıp canımızı yakıp her türlü şiddeti uygulayan erkek şiddetine de yeter diyoruz. Ve tüm bu tacize, tecavüze göz yuman sistemin devletin kadınlar olarak karşısındayız." dedi.
Arkasından basın metnini dernek yöneticisi Ebru Ünal okudu.
Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
‘Devlet sesimizi duysun başka çocuklar ölmesin’ diyen kadınları artık duyun!
Türkiye’de hemen hemen her gün birden fazla kadın ‘aile içinde veya çevresinde şiddet görüyor, onlarcası da katlediliyor. Şiddet kadınlarla da sınırlı kalmıyor. Küçük yaştaki savunmasız çocuklar da bu şiddetin kurbanı oluyor. 10 yaşındaki Yiğitcan, 7 yaşındaki Elasu, 3 yaşındaki Hacer Hira. En son Maltepe Fındıklı mahallesinde boşanmak üzere olan Dilek Çakır’ın kızları 3 yaşındaki Elif Mina ve 2 yaşındaki Miray Hira… Şiddet mağduru Dilek de tıpkı diğer anneler gibi çocuklarını koruyamadığını söyleyerek diğer anne ve çocukların benzer acıları yaşamaması için yetkililer tarafından biran önce gerekli ve önleyici adımların atılmasını istiyor.
Buna karşın hükümet son 15 yıldır kadınları koruyan ve gerçek hak eşitliğini sağlayan hiçbir uygulamayı hayata geçirmedi. Hatta iktidar uyguladığı muhafazakar politika ve uygulamalarla erkek şiddetini adeta meşru hale getirdi. ‘Kadın ve Erkek eşit değildir’ dendi, Kadınların üzerindeki kıyafetler tahrik edici bulundu, taciz ve tecavüzlerin sebepleri bu şekilde açıklandı. Kadınların kaç çocuk yapacağından, hamile gezip gezmemelerine, hangi doğum yönteminin uygulanacağından doğumu ne şekilde yapacağına kadar her türlü özel alana müdahale eden bir anlayış üstüne birde çocuk istismarını kollayan, çocuklarla evliliğin önünü açan açıklamalarda bulunuldu. İktidarın uyguladığı politikaların aksine ‘Kutsal Aile birliğinin’ çocuk ve kadınların mezarı haline geldiği ve artık kadından ‘intikam’ almak için ‘savcı izni ile’ gördüğü çocuklarını öldüren babaların yarattığı bir dehşet ortamı içindeyiz. İki çocuğunu devlete yaptığı her türlü müraacata rağmen erkek şiddetine karşı koruyamayan Dilek’in çocuklarını kaybettikten sonra taziyeye giden Devlet yetkililerinin ‘üzgünlük belirten’ taziye açıklamalarının ötesine geçerek şiddeti yaratan ortama bir son vermesi ve kayıplar yaşanmadan şiddet mağdurlarının devlet gözetiminde korunup kollanmasını istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki Dilek ne ilk ne de son erkek şiddeti mağduru kız kardeşimiz. Yine mahallemizin çok yakınında Dilek’in yaşadıklarına benzer şeyler yaşayan erkek şiddeti mağduru bir kız kardeşimiz var. Sevgül… Sevgül’ün yaşadığı şiddet silahlı tehdide varmışken savunma talebiyle açtığı davada şiddet uygulayanın tutuklanması yönündeki talebi bildik gerekçelerle reddedilmiş olup Sevgül elinde silahla gezen ve kendisiyle çocuklarını hergün ölümle tehdit eden imam nikahlı kocasının ne zaman kapısına gelip kendisine ve çocuğuna zarar vereceğinin korkusuyla yaşıyor.
Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslar arası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek üzere yasa yapma, ve bu yasaların uygulanmasını sağlama ve denetleme, kadınların yaşam hakkını koruma, caydırıcı önlemler alma zorunluluğu var. Bu yasaların hakkınca uygulanması ve yaşanan kadın katliamına bir son verilmesi için kadına yönelik şiddet davalarında uygulanan ‘haksız tahrik ve iyi hal’ uygulamalarına, aile birliğinin korunması adı altında kadınları ikinci planda bırakan, kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle bir arada yaşamayı zorlayan uzlaştırma girişimlerine bir an önce son verilmelidir. Olağanüstü hal gerekçe gösterilerek kapatılan kadın dayanışma merkezleri biran önce açılmalı, yerel yönetimlerin kadın sığınma evi açma yükümlülüklerini yerine getirip getirmedikleri denetlenmeli, şiddete maruz kalan kadınların bu merkezlerde uygun koşullarda ve gizlilikleri korunarak kalmaları sağlanmalıdır. Yine sığınma evindeki kadınların beraberindeki çocuklarının eğitimlerinin gizlilik esasları çerçevesinde devamı için gerekli politikalar hayata geçirilmelidir. Kadınlarla ilgili yasalar yapılırken bu konuda ciddi bir birikim ve deneyimi olan kadın örgütleriyle işbirliğine gidilmelidir.
Bu anlamda biz Gülsuyu Gülensu Kadın Dayanışma Evinden kadınlar olarak kız kardeşlerimizin erkek şiddeti ile öldürülmesine razı değiliz ve bundan sonra yaşam hakkımızı ve çocuklarımızı elimizden alan bu erkek zihniyetin değişmesini istiyoruz.
Artık Yeter!!!
Bu gidişata dur demek için biz kadınlar sesimizi çoğaltmalıyız. Bunun için de daha çok mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyor ve buradan tüm kadınları erkek şiddetine karşı birlikte ve omuz omuza mücadele etmeye, dayanışma ağlarımızı birlikte örmeye çağırıyoruz.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON!
KADIN VE ÇOCUK CİNAYETLERİNE SON!
ERKEK ADALET DEĞİL GERÇEK ADALET!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Colani’nin arabası
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması