'Masum, kuralsız, taptaze'
Juan Pinyet Miro, 20. yüzyıl sanatının büyük ustası, dedesi Joan Miro'yu Cumhuriyet'e anlattı.
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), 23 Eylül 2014 - 1 Şubat 2015 arasında, İspanyol kültür tarihinin dünyaca tanınmış Katalan modern sanatçısı Joan Miro’nun eserlerine ev sahipliği yapacak. Müze bu kapsamda sanatçının Barselona’daki Joan Miro Vakfı, Mallorca’daki aile koleksiyonu Successio Miro ve yine buradaki Pilar ve Joan Miro Vakfı işbirliğiyle, sanatçının özgün yapıtlarına kapısını açacak.
Sergi dolayısıyla bize dedesinin mirasının kapılarını açan ve hayatta bir defa denilebilecek düzeyde kültürel tanıklıklar yaşatan Miro’nun torunu Joan Pinyet Miro için bu sergi, bir daha bir araya getirilmesi çok zor kaynakları içinde taşıması açısından büyük önem taşıyor. Torun Miro bu yüzden, mümkün olduğu kadar seyirciyi sergiye çekmeyi hedeflediklerini belirtiyor.
Kavramsal ve gerçeküstücü sanatta çığır açtığını söylediği dedesi üzerine kitaplar hazırlayan ve sıkı bir eğitim alan Juan Pinyet Miro, sergi için evinden yola çıkardığı yapıtlar paketlendiği esnada Cumhuriyet’in sorularını yanıtlarken her zamanki centilmenliği ve güleryüzlülüğünü elden bırakmıyor.
- Türk modern sanatı da Miro’nun yaptığı gibi farklı kültürlerin görsel ve yazılı belleğinden büyük ölçüde faydalanarak yeni ifade biçimleri bulma yoluna gitti. Bu yönüyle iki ülke sanatı arasında ne gibi bir ilişki kurabiliriz?
- Türk kültürü ve İspanyol kültürü, bana göre bir tür ağabey - kız kardeş ilişkisi yaşıyor. Bunun kökeninde ise Akdeniz kültürü bulunuyor. Çünkü hepimiz oraya aitiz ve bu bizleri kardeş yapıyor. Aynı denize, aynı güneşe, aynı mutfağa, aynı ruha aidiz. Bu yüzden Türkiye’deki izleyicilerin Miro’nun sanatını anlayabileceğini sanıyorum.
Yeni bir dil
- Miro üzerine yazılmış eleştiriler sizi ne ölçüde tatmin ediyor?
- Dedem hakkında yazılmış olgun eleştirileri okuyunca, galiba en çok, onun ürettiği özgün dili yansıtabildikleri için tatmin oluyorum ve sevinç duyuyorum. Miro, dekorasyonu değil, yaratıcılığı umursayan bir sanatçıdır. Bu yüzden çıkan eleştirilerin de son derece kişisel, entelektüel ve sanatsal bir çıkışla yapılması esastır. Miro’nun misyonu, yeni bir dil, yeni bir alfabe yaratabilmek ve 21. yüzyılın da ötesine geçmek olmuştur. Bu yüzden de sanatı halen taptazedir.
- Miro, dile getirdiği çok güzel vecizelerden birinde, bize aslında yaptığı şeyin, renk ve ışıkla yazılmış şiirler olduğundan söz etmiş sanıyorum. Bunun sizdeki izdüşümü nedir?
- Evet, Miro resim yoluyla şiir yazan bir şairdir. Şiiri okuyup dinlemeyi de, müziğe kulak kabartmayı da hiç ihmal etmemiş. Dolayısıyla Miro’nun sanatının, şiir ve resmin bir bileşkesi olduğunu düşünmemiz yanlış olmaz.
Sahtecilerle mücadele
- Sanatta sahtecilik vakalarıyla ilgili olarak Miro adına yaşadıklarınız neler?
- Kendisinin yapıtları bildiğiniz gibi çok pahalı. Sanat piyasasında milyon dolarlarla el değiştiren Miro eserleri bulunuyor. Bu yönüyle kendilerine sahte Miro satılmak suretiyle mağdur edilmiş pek çok kimse var. Ben de bununla savaşıyor ve Paris’teki ilgili ofisimize başvurmak üzere gelenlere, ellerindekinin orijinal olup olmadığı konusunda yardımcı oluyorum.
- Güncel sanat Torun Miro’ya ne ifade ediyor?
- Bugünkü güncel sanat bitmek bilmez bir evrim içinde ve yerel ölçülerle sınırlı kalmıyor. Bugünün güncel sanatçılarının da böyle yapması lüzumlu. Anımsayın, Picasso, Dali, Miro hep Paris’e gitti. Yoksa onlar için hiçbir gelişme olmayacaktı. Bu yüzden genç sanatçılara evlerinden uzaklaşmaları ve dış dünyaya açılarak kendilerini eğitmelerini salık veriyorum. Dedem bir defasında, sanatçıların, içlerinde müziği barındıran boyanmış şiirler yazan kişiler olduğunu söylemişti. Bu anlamda dedem hep caz, blues ve de hayatının özellikle de son döneminde çağdaş müzik dinlerdi. Bu tecrübeler, ondaki dışavurumcu resim devrimini açıklayan unsurlar oldu.
Miro'da bilinçaltı tekniği
- Dedenizin sizde diğerlerinden daha çok yer etmiş işleri var mı?
- Hem de birkaç taneden fazla. Ama madem sordunuz bir örnek vereyim, bir eserinin adı “Dünyanın Kökeni.” MoMA New York’ta asılı olan bu eserin tarihi, 1925. Bu aynı zamanda Andre Breton’un Gerçeküstücü Manifesto’yu yayınladığı tarihe denk geliyor. Bu eser benim için çok anlamlı, çünkü bana göre dedem bu yapıtta belki de ilk kez bilinçaltı ve sıçratma boya tekniğine başvuruyor.
- Tıpkı bir bebeğin ağzından çıkan ilk sözler gibi.
- Kesinlikle. Aynı şey. Çok masum, kuralsız, taze.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama