Matruşka gibi kadınım
Mankenlik, oyunculuk, şarkıcılık ve sunuculuk... Asuman Krause, bu yolların hepsinden geçerek yoluna devam ediyor. Hepsini tek başlık altında toplarsak, tek istediği, şov dünyasına iş yapmak ve yaptığı işin hakkını verebilmek. “Artık ne istediğimi biliyorum. Zaten Amazon kadınları gibiyim. İçimden çok şey taşıyor” diyor.
Survivor, yayımlandığı dönemde, ünsüzü ünlüsü tüm yarışmacılarıyla oldukça ilgi çekti. Şimdi o bitti, Wipe Out’un yeni sezonu başladı. Buradaki yarışmacılar da belli ki çok konuşulacak. Kimler mi var? Türkiye güzelleri, oyuncular, pop starlar, Atilla Taş’lar... Dördüncü sezona başlayan Wipe Out, bu yazın en ilgi çekecek programlarından biri gibi görünüyor. Ancak Wipe Out’un alamet-i farikasının tek nedeni yarışmacıları değil. Metinleri yazan ekibi Tamer İpek ve Engin Güzel ile bu metinleri okuyan Orhan Ayhan ve tabii ki en göz önünde olanı Asuman Krause. Yoluna şimdilerde sunuculukla devam eden Krause, bu halinden oldukça mutlu. Onun için bu yarışma, bir dönüm noktası. Mankenlik, sunuculuk, oyunculuk ve şarkıcılıkla ilgili çalışmalar yapıyor olsa da belli ki bu türde, kalıpların içine sokulmadan yapacağı üretimler onun için ideali. Renkli bir kadın zaten. Sadece çok konuşuyor, o kadar. Aynı anda her yere laf yetiştirebilme meziyetine sahip olduğunu bizzat deneyimlemiş oldum bu röportajla. Anlatıyor...
- Televizyon dünyasında pek çok işte yer aldın. Ancak en etkilisi Wipe Out oldu. Nedir bu programın kariyerindeki yeri?
Bu program bir dönüm noktası aslında. Hakkımda çıkan bütün yazıları, eleştirileri takip ederim. Tabii ki herkesin beni sevdiğini söyleyemem ama Wipe Out’tan önce ve sonra gibi bir durum var. Bu değişimi çok net görebiliyorum. Aslında o izledikleri Asuman, asıl Asuman. Daha önce bunu gösterebileceğim bir ortam olmamıştı sadece, o kadar. Mankenlik, güzel bir meslek. Ancak orada ruhumu, karakterimi gösteribildiğimi sanmıyorum. Sonra şarkıcılık, oyunculuk geldi. Ama en çok burada kendimi gösterebildim.
- Peki bu yarışma programı olmasaydı, sunuculuk yine bu kadar renkli gelir miydi?
Benim için biçilmiş bir kaftan bu yarışma. Çünkü kalıpların içinde değilim. İçimden geldiği gibi, özgürce hareket edebiliyorum. Tabii bu bir ekip işi. Ancak oradaki en büyük olay bence yarışmacılar. Asıl malzemeyi onlar bana veriyor.
- Yarışmacıları nasıl buluyorsunuz? Hepsi de bu kadar deli mi diye sormadan edemiyor insan.
Kimisi şekerli geliyor zaten. Bu sezon da epey iyi yarışmacılarımız var. Deli olma ihtimalleri olabilir mi diye ben de düşünüyorum kimi zaman. Çok sakin görünenlerin içinden dahi ne malzemeler çıkıyor. Artık bilmiyorum tabii, delilik mi bu, içinde kalan çocukluk mu, bastırılmış duygular mı...
- Keyifli bir program bu. Televizyon işinin sırrını çözdüm diyebilir misin?
Çözmedim tabii, çözmeye çalışıyorsun. Çünkü beğenilen işler arasında bir denge yok. Ama işin sırrının doğallık olduğunu biliyorum. Acun da bu yüzden bu kadar takip ediliyor bana göre. Doğallık güven veriyor.
- Acun’un kadın versiyonu deniyor sizin için. Ortak iş yapıyor musunuz?
Muhtemelen sunduğumuz formatların benzerliğinden dolayı ortak iş yaptığımız düşünülüyor. Ama ben Acun’la değil, Endemol’le çalışıyorum.
- Yurtdışından format almayı ve uygulamayı düşünüyor musun?
Yok almıyorum, ileride belki. Ama o da yapımcı boyutunda olur diye düşünüyorum.
- Bu programda rahatsın, evet. Ancak ya kalıpları olan, hatları keskin bir iş olsaydı, o kalıplara koymak mümkün olur muydu seni?
Zor. Ben denedim, olmadı. Kalıplar içine girecek biri değilim. Mutlaka taşma payım olmalı. Örnekse, Fear Factor’de daha farklı bir formatta, farklı bir sunuculuk deneyimim oldu. Bana, “başka biri olmalısın” dediler, “aa hiç dert değilim” dedim. Çünkü matruşka gibi kadınım. İçimden bir sürü kadın çıkıyor. İçimdeki lanet kadını da orada çıkarmış oldum.
- En belirgin olarak, eğlenceli tarafını görüyoruz oysa. Peki sakin, sessiz, depresif yanların da var mı?
Aslında ben de merak ediyorum iç dünyamı. Yılda bir iki kez ufak ataklar geliyor, depresyon mu bilmiyorum. Bazen dur ya, her şey mi güzel, eğlenceli, bir depresyona gireyim diyorum. Yok olmuyor, sıkılıyorum o ruh halinden.
Türkiye’de herkese sanatçı deniyor!
- Güzellik yarışması olur, derece alınır. Ardından mankenlik, sunuculuk, oyunculuk ve şarkıcılık gelir. Senin de yolun bu şekilde ilerledi. Bir adım sonrasında neyi planlıyorsun?
Ben, televizyona iş yapmak istiyorum. Ama sen böyle sayınca, onu denemiş, bunu denemiş gibi görünüyor. Yanlış mı, doğru. Ama bunun da nedeni bilememek, kendini tam olarak tanıyamamak. Türkiye’de böyle bir yol çıkıyor karşımıza. Ama ben gerçekten bu yolu bilmeyerek girdim yarışmaya. 1993 yılında Almanya’dan geldim. Ankara’da bir havayolu şirketinde çalışan kendi halinde biriydim, sonra bu yetmedi. 1998 yılında yarışmaya girdim. Demek ki içimden taşan bir şey vardı. Sonrasındaki sürecin nedeni de çevremde, yolun başında doğru yolu gösterecek, yönlendirecek birinin olmaması.
- Peki şimdi biliyor musun? İçinde kaynayan ne var artık?
Şu an yaptığım işten çok memnunum. Her şeyi yapmak istiyorum gibi bir durumum da yok. Sadece yaptığım işin hakkını verebilmeyi istiyorum. Teklif çok geliyor, ancak dikkatimi dağıtmamaya özen gösteriyorum.
- İşin hangi kısmı seni mutlu ediyor?
Türkiye’de hepimize sanatçı deniyor, öyle şey olamaz. Bu şov dünyası ve ben bu alandayım. Örnekse şarkı söylerken de şarkıcıyım. Tabii ki haddini bilmek gerek. Ben sanatçı değilim. Şimdi elini sallasan, bir sanatçıya çarpıyor, öyle bir şey yok. Ben ömrümün sonuna kadar bu şov dünyasının içinde var olmak istiyorum, ama böyle ama başka türlü. Düz mantığım ben, güvendiğim başka meziyetlerim de var.
- Müzik nerede kaldı bu arada?
Şarkı söylemeyi seviyorum. İnsanlar denedi, bıraktı gibi düşünüyor. Ama ben yine albüm yapacağım. Kendi içimdeki doğru zamanı bekliyorum.
- Şarkı söylemeyi mi seviyorsun, yazıyor ya da besteliyor musun?
Henüz halka arz edilmiş bir üretimim yok. Ama yazmayı çok seviyorum, sürekli yazıyorum. Mutlu, mutsuz, gergin... Her türlü ruh halinde yazarım. Çünkü insanlara güven problemim var. Kendimi rahat açamıyorum.
- Hiç öyle görünmüyorsun ama.
Yok yok, problemli bir insanım. Herkesle konuşmam, hayat hikâyemi, sıkıntımı, derdimi anlatmam. Daha çok kendimle paylaşırım. Yazma dışında da sürekli sesli konuşurum. Böyle rahatlıyorum. Bizim, deli diye tabir ettiğimiz kişi asıl bu işte. Şuanda farkettim, ben ne garip bir insanım ya.
- Son soru: O kadar çok ve hızlı konuşuyorsun ki! Yorulmuyor musun?
Evet, çok ayrıntılı konuşurum. O da dilim yandığından, demek ki zamanında çok yanlış anlaşılmışım. Hem bir şey söyleyeyim mi sana; karnımda şişlik oluyor kimi zaman, kilo aldın diyorlar. Hayır canım, o bildiğin gaz. Doktorum bana dedi ki, çok hızlı konuşuyorsun, hava yutuyorsun, ondan bu. Sen düşün artık. Hem gerçekten, nasıl çözeceksin bu röportajı. Allah kolaylık versin sana.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!