Meclis’te Soma’yı Aratan Taşeron

Parlamento Kulisi

Meclis’te Soma’yı Aratan Taşeron
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.06.2014 - 22:43

Taşeron çalışma modelinin “modern kölelik” olduğu, şirketlerce işçiler üzerinde baskı kurmak ve maliyeti azaltmak için tercih edildiğini; işçilerin ne hakkını ne de sağlığını önemsediğini, Soma’da 301 işçinin hayatını yitirmesine neden olan faciada acı bir şekilde gördük. TBMM Soma Araştırma Komisyonu’nun masaya yatırdığı konulardan biri de taşeron istihdam modeli. Komisyon Soma’da yaptığı ziyarette çok sayıda işçinin bu konudaki tepkilerine çözüm üretileceği sözünü verdi. Ancak taşeron istihdamı, TBMM dahil pek çok kamu kurum ve kuruluşunda da kullanılıyor.

Soma faciasının hemen ardından 23 Mayıs’ta TBMM’de temizlik ve yemek alanında taşeron işçi çalıştıran bir şirket, çalışanlara zorla bir taahhütname imzalatmak istemişti. 301 işçinin hayatını kaybetmesinin şoku henüz atılamamışken, söz konusu şirket taahhütnamede “meydana gelebilecek iş kazalarından çalışanların sorumlu” olacağına dair bir hüküme de yer vermişti. Taahhütname personel arasında tepkilere neden olurken, işten atılma korkusu nedeniyle şirketin taşeron olarak çalıştırdığı 226 kişi imza atmak zorunda kaldı.

CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek bu konuyu TBMM Başkanlığı’na sordu. Dibek’e yanıt veren TBMM Başkanvekili Sadık Yakut da taşeron şirketinin, yasal mevzuat çerçevesinde çalıştırdığı personeline yönelik tasarrufta bulunmaya yetkili olduğunu söyledi. Ancak İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda meydana gelecek her türlü iş kazasından işverenin sorumlu tutulduğu çok açık. Yakut da şirketin, çalıştırdığı personeline taahhütname imzalatmakla üzerindeki yasal sorumluluktan kurtulamayacağını bildirirken, bu konunun şirketin sorunu olduğunu belirterek TBMM’de çalışan kendi personele sahip çıkmadı.

Bir yandan Soma’yı ziyaret eden TBMM Soma Araştırma Komisyonu, kameralar ve basının karşısında işçilerin taşeron çalışmadan kaynaklı sorunlarına çözüm üreteceğini sözünü veriyor, diğer yandan TBMM Başkanlığı, kendi personeline “iş kazasından ölürsen sen sorumlusun” diye taahhütname imzalatan personeli için “beni bağlamaz” diyor.

Konu kendi taşeronu olunca farklı tavır sergileyen TBMM Başkanlığı’nı eleştiren CHP’li Dibek, haklı olarak şunu soruyor:

“Bu ikiyüzlü bir davranıştır. Kendi taşeron sorununa bana ne diyen Meclis mi taşeron sorununu çözecek?”

______________________________

Ya Paralel Olmasaydı...

Yıllarca süren Ergenekon ve Balyoz davalarında asker, siyasetçi, gazeteci ve bilim insanları başta olmak üzere yüzlerce insan mağdur edildi. Hükümet, hukuksuz yargılama yapıldığı, sahte delil üretildiğine ilişkin tüm eleştirilere kulak tıkadı. “Bağımsız yargının verdiği kararlara saygı göstermek zorundayız” diyerek işin içinden çıktı. Ta ki yıllarca el ele kol kola yürüdüğü ve “paralel yapı” diye nitelendirdiği yapının kendine dokunmasına kadar. İşler birden değişiverdi. Ergenekon ve Balyoz davalarının hâkim ve savcıları birden paralelci oluverdi. “Bu davanın savcısıyım” sözleri unutuldu, HSYK Yasası hemen değiştirildi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, geçen günlerde Ergenekon davasının hâkimleri ile savcı Zekeriya Öz hakkında HSYK’nin incelemeye gerek olmadığı yönündeki kararını kaldırdı. Bozdağ, Ergenekon heyeti için soruşturma izni, Öz hakkında ise inceleme talimatı verdi.

Oysa HSYK’ye bugüne kadar hâkimler ve savcılar hakkında yüzlerce şikâyet oldu. Bozdağ, CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın soru önergesine verdiği yanıtta, HSYK’nin şikâyetler sonucu yaptığı işlemleri şöyle sıraladı:

* HSYK’ye ihbar ve şikâyetler ile basında çıkan haberler üzerine doğrudan başlatılan işlemler sonucunda Ergenekon davası olarak bilinen dosyalara bakan cumhuriyet savcısı ve hâkimler hakkında toplam 113 dosya açıldı, bunlardan 94 dosyada yapılan şikâyetlerin işleme konulmaması kararı verildi. İnceleme ile inceleme ve gerektiğinde soruşturma izni verilen 11 dosyanın 6’sında işlem yapılmasına yer olmadığına ve soruşturma izni verilmemesine karar verildi. 5 dosya ile ilgili incelemeler halen devam ediyor, 8 dosya ise halen dilekçe aşamasında.

* Balyoz davası olarak bilinen dosyalara bakan cumhuriyet savcısı ve hâkimler hakkında toplam 70 dosya açıldı. Bunlardan 59 dosyada şikâyetin işleme konulmamasına karar verildi. İnceleme izni verilen 3 dosyada soruşturma izni verilmesine yer olmadığına karar verildi. 8 dosya halen dilekçe aşamasında.

Eğer 17 ve 25 Aralık operasyonları olmasaydı acaba HSYK Yasası değiştirilir, Ergenekon hâkim ve savcılarıyla ilgili bir işlem yapılır mıydı?

______________________________

Eskişehir Mucizesinin Şifreleri

CHP’li belediye başkanlarının Eskişehir buluşmasına ev sahipliği yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, “kışın çamur, yazın toz ve Porsuk Çayı’nın kokusundan geçilmeyen” Eskişehir’i nasıl bir uygar Avrupa kenti haline getirdiğini anlattı partili başkanlara... Ömrünün 45 yılında aktif siyasetten uzak durup, daha çok üniversitede siyasetçi yetiştirmeyi tercih eden Büyükerşen, Bülent Ecevit’in “Gel sosyal demokrat belediyecilik nasıl olur, bunu göster” ricası üzerine görevden kendi deyişiyle“kaçamamış”. Önkoşul olarak ne öne sürdüyse Ecevit, “Olur tabii” deyip, parti yetkili organlarından geçirince, Hoca’ya da başkanlık önerisini kabul etmek düşmüş. Büyükerşen, siyasete girme kararının ardından asıl zorluğu ise 1999’da belediye başkanı seçildikten sonra yaşamış. Çünkü seçildikten kısa süre sonra Türkiye 17 Ağustos depremi ile sarsılmış, bir süre sonra da ekonomik kriz sancıları başlamış. İktidar partisinin belediye başkanı olmasına karşın, Büyükerşen merkezi yönetimden neredeyse “zırnık” yardım alamamış. Zira dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, her keresinde kendisini geri çevirmiş:

“Rahmetli Ecevit’e gidiyorum, ‘Efendim kaynak lazım’ diyorum. Kendisi, ‘Biliyorsunuz, koalisyon hükümetiyiz, kaynak konusunda tek başımıza hareket edemiyoruz’ diyor.‘Personel almamız lazım’ diyorum, ‘Ben sadece müsteşarımı değiştirdim, eski kadrolarla çalışıyorum’ diyor. 2000 yılı sonuna kadar hiçbir şey yapamadık, sokakta yürüyemiyorum, insanlar beni görünce ‘elimiz kırılsaydı da oy vermeseydik’ diyorlar. Sonunda Avrupa’da Uluslararası finans kuruluşlarının kapısını çalmaya başladım, uzun vadeli krediler arıyorum. Ama nereye gitsem orada da ‘Sizden evvel Kemal Derviş geldi, Türkiye’nin kredibilitesi kötü’ diyorlar. Ben projelerimi sunuyorum yine de. Sonunda Lüksemburg’dan çağırdılar, ‘Projelerinizi inceledik, Eskişehir’i çağdaş bir kent yapmaya yönelik bir proje ve uygulanabilir bulduk, üstelik çok iyi bir uzman ekip tarafından fizibilitesi hazırlanmış’ dediler. Ve biz 250 milyon dolarlık 5 yıl geri ödemesiz düşük faizli 20 yıl vadeli krediyi almayı başardık.”

Büyükerşen, Eskişehir’in kaderini değiştiren projelerin birçoğuna bu kredilerle hayat verirken, kendi “öz kaynaklarını” da devreye sokmuş. Ve şimdi Porsuk Çayı’nda seyahat edilen, gondollar ve botların yapıldığı tersanesinden “ihracat yapılan” bir kente dönüşmüş. Büyükerşen, partili başkanlara bu deneyimlerini anlattıktan sonra, “Söylemek istediğim şu: Hayal edip kararlı olun, azimle üstesinden gelemeyeceğiniz iş yoktur!” dedi.

(Ayşe Sayın/Emine Kaplan/Mahmut Lıcalı)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler