Melek Mosso: 'Sanatçının kazancı alkışıymış'

Melek Mosso ile üç şarkılık EP’si “Sonrası Kalır”ı ve “Beni köşeye sıkıştırdı” dediği pandemi günlerini konuştuk. Mosso, "Sanatçının kazancı alkışıymış. Çok daha iyi anladım bunu" diyor.

Yayınlanma: 05.05.2021 - 13:36
Abone Ol google-news

Melek Mosso yakın zamanda “Ağlarsam”, “Kızgınım” ve “Gel Desem de Gelme” şarkılarının yer aldığı Ep’si “Sonrası Kalır”ı yayınladı. Birer hafta arayla paylaşılan şarkıların kısa film tadındaki klipleri de eş zamanlı olarak buluştu dinleyicilerle. Kliplerde Mosso’ya, 2000’lerin popüler dizisi “Kavak Yelleri”nin ‘romantik’ karakteri Deniz’i canlandıran İbrahim Kendirci eşlik etti.

Üçlemenin sonuncusu “Gel Desem de Gelme”de ise tanıdık yüzlerle, pandeminin belki de en büyük özlemlerinden bol dostlu bir rakı masasında gördük Mosso’yu: Haluk Levent, No.1, Eda Baba, Ozbi ve Aras Pourzare bu yüzlerden sadece birkaçı. “Üçüncü klipte beraber olma fikri bana ait. Hem bir araya gelmek için güzel bir bahaneydi. İzleyenleri şaşırtmak, ufak bile olsa yüzlerde bir tebessüm oluşturmak benim için yeterliydi. Amacıma ulaştım” diye anlatıyor Mosso bu buluşmayı.

Yeni EP’si vesilesiyle söyleştiğimiz Melek Mosso’yla “Sonrası Kalı”ı, “Beni köşeye sıkıştırdı” dediği pandemi günlerini, pandeminin etkilediği sanatçıları ve İstanbul Sözleşmesi’ni konuştuk.

Nasılsınız, pandemide neler yaptınız/yapıyorsunuz?

İyi diyelim iyi olalım. Pandemide elimden geldiği kadar üretmeye çalıştım. Kimi zaman şarkı, kimi zaman hikaye ya da bir fikir üzerinden yürüdüm. Arkama dönüp baktığımda beni mutlu eden şeylerin başında çıkarmış olduğum 3 şarkılık EP’m ve yeni kazandığım dostlar geliyor. Her günün ve geleceğin şaibeli olduğu bu zamanlarda mükemmel derecede huzursuzum. Başa çıkmaya da çalışmıyorum. Teknemi akış yönünde saldım, bu yol nereye gidiyorsa oraya gidiyorum.

Pandemi doğaya, hayvanlara ve insanlara yaklaşımınızda bir şeyler değiştirdi mi?

Benim için doğa ve hayvanlar insanlardan daha önce gelebiliyor. Onlar dilsiz ve önsezili canlılar. Kendimi onların arasında daha huzurlu ve insan hissediyorum. Bir kedinin gözlerinde insanlığımı görüyorum. Ağzı var dili yok ama bakışları var... İnsanlara bakışım değişmedi, zaten sadece bu coğrafyadakilerle yaşıyorum. Anlaşabildiğim ve sevdiğim ruhlar var. Bir türlü tamam diyemediklerim de var elbet. Eskisi gibi sosyal biri değilim artık. Bir de masaya yumruğu vurmayı, hayır diyebilmeyi ve gerektiğinde hayatımdan çıkarabilmeyi öğrendim.

Neler okuyor, neler izliyor, neler dinliyorsunuz? İnsanlar sürekli yeni hobiler, uğraşlar edindi bu dönemde, sizde de öyle mi?

Yalan söylemeyeceğim uzun zamandır okuyamıyorum. Bazı günler şiir kitaplarını karıştırdım ya da bir türlü devamını getiremediğim okuma saatleri yapmaya çalıştım. Fakat kafam öyle soru işaretleriyle dolu ki tuttuğum her kitap sanki elimde dağılıp gitti. Ne okumayı seversin dersen, fantastik ve yeraltı edebiyatı okumayı çok severim. Hakan Günday’ın okumadığım bir kitabı vardı. Onu alıp tekrar okuma işinde ivme kazanmayı istemiyor değilim. Netflix’te önüne düşen her şeye bir göz atıyorum. Ama ayıla bayıla izlediğim pek bir şey olmadı. Kendime yeni hobi falan da edinemedim. Dans etmek istedim ama bu sağlık şartlarında olacak iş değildi.

Müzik üretiminiz nasıl etkilendi?

Beni köşeye sıkıştırdı ve uçuşan kelimelerimle aramı bozdu. Şarkı yazmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Sanki ağzıma kadar melodilerle doluyum ama bir türlü söyleyemiyorum gibi.

‘PARAMIZ YOKTU AMA İNANCIMIZ VARDI’

“Sonrası Kalır”ı anlatır mısınız, nasıl ortaya çıktı bu hikâye?

Bu üç şarkı birbirinden çok ayrı zamanlarda bestelenmiş ve kaydedilmiş şarkılar ilk önce onu söyleyeyim. Her biri için ayrı bir plan yapmıştım. Sadece ikinci şarkı “Ağlarsam”a klip çekecektik. Klibe 3-4 gün kala yönetmenimiz çekmekten vazgeçti. Benim de dünya biraz başıma yıkılmış gibi oldu. Her imkânsızlık yeni imkânlar doğurur ben buna inanırım. Aklımda zaten böyle bir proje vardı ben de hemen bu fikri öne aldım. Cebimizde paramız yoktu ama inancımız vardı. Sonra şükürler olsun bize inanan insanlar sayesinde bütçe de çıktı. İlk önce dostum Buğra Avcı (sanat yönetmeni) ile bir istişare yaptık, sonrasında yönetmenimiz Selin Özdemir’le tanıştım. Günden güne yepyeni başarılı insanlar katıldı bu çembere. En son İbrahim Kendirci’nin de katılmasıyla taçlandı. Üç şarkılık bir EP olmasının sebebi bu hikâyeyi tamamlıyor oluşundan. Başka şarkılar da olsa hikâye devam eder miydi evet ederdi. Ama henüz onun için biraz daha zamanım olduğunu düşünüyorum.

Şarkılarla eş zamanlı olarak klipleri de izleme fırsatı bulduk. Kısa film tadında, içinde ayrılığı da barındıran bir aşk hikâyesi... Senaryo yazımlarına dahil oldunuz mu?

Hikâyeyi desteklemesi adına tabi ki fikirlerimi söyledim. Selin Özdemir, Çisem Baydar daha aktifti. Çünkü ben bir hikâyeyi senaryoya dönüştürmekte onlar kadar başarılı değildim. Sonuçta farklı sektörler. Benim yapabildiğimi sandığım şeyler bazen çok da doğru olmuyor. Bu işi iyi bilen insanlarla yükü paylaşmak çok daha mantıklıydı.

İbrahim Kendirci eşlik ediyor kliplerde, birlikte çalışmaya nasıl karar verdiniz? İbrahim Kendirci deyince çoğu insanın aklına “Kavak Yelleri” gelecektir, siz de izler miydiniz diziyi?

İbrahim’i önerdikleri an, bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu düşündüm. “Kavak Yelleri”nde oynamış olduğu “romantik adam” profili bizim istediğimiz karakterle birebir örtüşüyordu. Zamanında benim de bütün bölümleri olmasa da Kavak yellerinin bir kısmını izlemişliğim var. Üstelik sette de inanılmaz iyi anlaştık. Oyuncu olmadığım halde beni oynattı diyebilirim. Enerjisine ve çalışkanlığına hayran kaldım.

Kliplerin kamera arkası görüntülerini yayınlamak iletişim stratejinizin bir parçası mıydı?

Kliplerin çekimi de başlı başına bir hikâye. Arkada çalışan tüm ekibin göründüğü bir film zamanla tatlı bir anı olarak kalıyor. Yaptığımız işin mutfağını göstermek ayrı bir haz veriyor. Bakın biz bu şartlarda bunu yaptık dercesine. Bir strateji değildi sadece istediğim için yayınlandık.

‘ANNEM ESKİDEN OYUNCU OLMAMI İSTERDİ’

Bir oyunculuk performansı da sergilemeniz gerekmiş. Nasıldı oyunculuk deneyimi, eğitim ya da destek aldınız mı klip çekimlerinden önce?

Tiyatro geçmişim olduğu için yapabileceğime inandım. Üstelik çok hevesliydim. Annem eskiden hep oyuncu olmamı isterdi. Aklımın bir kenarında onun bana olan inancını tuttum hep. Kameralar önünde bir karaktere bürünmek müthiş heyecanlandırdı. Öncesinde ben kendi kendine bakış ve mod çalıştım. Klip esnasında sevgili Pınar Göktaş oyuncu koçluğumu yaptı. Onunla çalışmak çok rahattı. Beni ve karakterimi analiz edip o rolde nasıl olmam gerektiğini başarılı bir şekilde gösterdi.

“Gel Desem de Gelme”nin klibinde, pandemide insanların belki de yapmayı en çok özlediği şeylerden birini yapıyor, dostlarınızla buluşuyorsunuz…

Üçüncü klipte beraber olma fikri bana ait. Hem bir araya gelmek için güzel bir bahaneydi. İzleyenleri şaşırtmak, ufak bile olsa yüzlerde bir tebessüm oluşturmak benim için yeterliydi. Amacıma ulaştım.

Haluk Levent de klipte gördüğümüz arkadaşlarınızdan biri. Düetiniz de yeni yayımlandı.... Klipteki diğer müzisyenlerle de benzer planlarınız var mı?

Haluk abiyle “Zülüf” türküsünü seslendirdik. Bu hafta klibiyle birlikte yayına girdi. Hepimizin yıllarca dinlediği, sevdiği bir sanatçı Haluk Levent. Yıllar önce bana düet yapacağımızı söyleseler asla inanamazdım. Annesi için yapmış olduğu, manevi değeri bu denli yüksek bir projede onunla olmak, albümün ilk şarkısında beraber söylemek çok gurur verici. No.1’le yeni bir şarkı var ama daha zamanı var. Kendimizi sıkıştırmıyoruz, şarkının sözleri geldiği an kayıt moduna geçeriz gibime geliyor.

‘SANATÇILAR HEBA OLMUŞ DURUMDA’

Pandeminin en çok etkilediği meslek gruplarından ikisi de müzisyenler ve oyuncular oldu. “Gel Desem de Gelme” klibinde bir araya geldiğiniz dostlarınız da bu sektörlerden. Siz nasıl etkilendiniz yaşananlardan, dostlarınız nasıl etkilendi?

Hepimizin ilk önce parası bitti. Arkasından küçük ve emin adımlarla psikolojimiz bozulmaya başladı. Sanatçının kazancı alkışıymış. Çok daha iyi anladım bunu. Şimdi ise sanat otoritelerce belirlenmiş kurallar dahilinde devamlılığını sürdürmeye çalışıyor. Sanatçılar zaten bu sınırların arasında heba olmuş durumda. Sosyal ve ekonomik alanda sürekli bir şeyleri tek başımıza yapmak zorundayız. Aylık verilen 1000 - 3000 TL bu problem için oluşturulmuş geçici bir çözüm. Anladım ki başımıza gelecek felaketlerde yapayalnızız. Biz bu ülkenin sanatçıları olarak öksüz kaldık. Bu yüzdendir ki artık konuştuğum herkes gitmeyi düşünüyor.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi neler hissettirdi size?

Erk egemen toplumda olabilecek en kötü şey oldu. Öldürülen, tacize uğrayan, psikolojik ya da fiziksel şiddete uğrayan bütün kadın arkadaşlarım mağduriyetini görebiliyorum. Halbuki yaşam güvenliği bu ülkede her bireyin hissetmesi gereken bir haktır. Cinsel yönelimlerinden ötürü hiçbir bireye hasta muamelesi yapamazsın. Asıl bunu yapan zihniyet hastadır. Bıraksınlar kimin kiminle seviştiğini artık. Aşk vardır ve aşkın bir rengi yoktur. Aşk rengarenktir.

Twitter’da, 12 Nisan’ın şaka yapmak için(!) ‘tecavüz günü’ ilan edildiği saldırgan ve tehditkâr paylaşımlara tepki gösterdiniz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin akabinde yapılan bu paylaşımları görünce ne düşündünüz?

Tüylerim ürperiyor. Biliyorum ki bu tip insanlardan artık bir sürü var. O kadar ahlaksız ve kötüler ki böyle bir durumu şakaya alabiliyorlar. Namusu etek boyunda ve bacak arasında arayan beyni az gelişmiş primatlardan farkları yok gözümde. Artık böyleleri yüzünden hümanistliğim falan da kalmadı, hastalıklı zihinler bunlar. Bir gün uyanayım ve hepsi yok olmuş olsun istiyorum. Böyle tiplere ne şefkat ne de acıma duygusu besliyorum. Asla müsamaha gösterebileceğim bir durum değil. Azalarak bitip yok olurlar umarım.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler