MİT şeması açıklanmayacak
Mahkeme heyeti, Tuncay Güney'in mülakatında verdiği bilgilere dayanarak MİT tarafından düzenlenen Ergenekon şemasındaki kapalı isimlerin saygınlıklarının ve haklarının zedelenme olaslığını göz önünde bulundurarak açıklanmamasına karar verdi. Mahkeme Örgütün 1 numarasının da yer aldığı tartışmalı MİT şeması konusundaki kararında üzeri kapatılmış, kişiler hakkında herhangi bir soruşturmanın açılmadığına dikkat çekti.
Mahkeme heyeti Ergenekon örgütünün 1 numarasının da yer aldığı tartışmalı MİT şeması konusundaki kararında üzeri savcılık tarafından kapatılmış, bir kısım kişiler hakkında herhangi bir soruşturmanın açılmadığına dikkat çekti. Bu çizelgedeki kimi kişilerin sosyoekonomik ve siyasi konumları, MİT'in bu belgeyi “çok gizli” ibaresiyle kayda bağladığını ifade eden heyet kararında “Üzeri kapalı bu kişilerin isimleri açık ve dosyamız sanığı olan kişiler haklarında herhangi bir beyanları bulunmamaktadır. Dosyamız sanıklarının iddianamede açıklanan beyan ve belgelere göre yargılanmalarının sürdürüldüğü ve açıklanmaya şema içeriğine göre sanıklara herhangi bir suçlama getirilmediği görülmektedir” ifadelerine yer verdi.
MİT'in şemasının alt kısmında ne şekilde düzenlendiğinin açıkça belirtildiğine dikkat çeken heyet kararında “Haklarında bu aşamaya kadar dosyamız kapsamına göre herhangi bir işlem yapılmayan üzeri kapalı bu kişilerin CMK 187 maddesi gözönünde bulundurulup yorumlandığında saygınlıkları ve haklarının zedelenme olasılığı” bulunduğuna dikkat çekti. Sanık ve müdafii sayısının çokluğu, duruşmanın açık olması ve davanın ayrıntılarıyla medyaya yansıyor olması dikkate alındığında yayın yasağı tedbirinin etkili ve yeterli olamayacağının altını çizen mahkeme heyeti kararında görüşlerini şöyle açıkladı: “Ayrıca bu kişilerin hak ve özgürlüklerinin dikkate alınması ve korunması gerektiği gibi hususlar göz önünde bulundurulduğunda, belgelerin oriinal ve açık haliyle açıklanmamasının yargılaması sürdürülen sanıkların savunmasına herhangi bir şekilde kısıtlama getirmeyeceği dikkate alınarak bu belgelerin orijinal haliyle açıklanmamasına karar verildi.”
'İddianame, dava bitmesin diye doldurulmuş'
Ergenekon davasının 46. oturumunda savunma yapan Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk'un avukatı Vahdettin Erdem, ''2500 sayfa ve 400 klasör, içinden çıkılamasın, bu dava bitmesin diye doldurulmuş'' dedi. Özal'ın kuyumcusu olarak tanınan tutuklu sanık Hayrettin Ertekin de hakkındaki suçlamaları reddetti.
Avukat Erdem, “Bu iddianamenin hazırlanmasından kanuna karşı hile yapılmıştır” diyerek şöyle devam etti: “Hile yapılması iki telefon görüşmesi ile Serhan Bolluk 320 gün cezaevinde tutulamazdı. Kocaman çember çizilmiş, bu örgüttür denilmiş. Sonra düzenlenmiş bir suç, ya da suçlu yaratılıp bu dairenin içine atıyorlar. 'Ahmet, Mehmet ile konuştun' gel bakalım, 'Hasan, Hüseyin ile konuştun' gel dairenin içine... AKP'ye muhalefet eden insanlar kollarından tutulup bu dairenin içine yerleştirildi.” Eski Jandarma Genel Komutanı'nın, Ege Ordu Komutanı'nın, teğmenlerin, İşçi Partisi Genel Başkanı ve yöneticilerinin tutuklu bulunduklarına dikkat çeken avukat Erdem “Hedef Türk ordusunun yıpratılması olunca buna karşı çıkacak kamuoyuna anlatarak insanların da susturulması gerekiyordu” diye konuştu .
“Örgüt üyesi değilim”
Dünkü oturumda “Silahlı terör örgütüne üye olma”, “halkı hükümete karşı isyana tahrik” suçlarından yargılanan Hayrettin Ertekin de savunma yaptı. Örgütün medya yapılanması içinde faaliyet gösterdiğinin ileri sürüldüğünü belirten Ertekin, “Ortada bir örgüt olsa bile, benim bu örgütün üyesi olduğum somut delillerle ortaya konulmamıştır. Medya patronu olmam, köşe yazısı yazmam, yanımda 197 gazeteci çalıştırmam suç sayılabilir mi?. Buradaki sanıklar benim kanalımın adını dahi bilmez. Yargılama etkilenmesin diye yayını durduruldu. Örgüt olsaydı yayınlar devam ederdi” diye konuştu. Türkiye'nin kalkınması için kuyumculuk, ithalat-ihracat, gıda, medya ve turizm sektörlerinde faaliyet gösterdiğini söyleyen Ertekin, “Enternet” isminin ortağı olduğu Sofya’da kurulu bir şirketin ünvanı olduğunu, böyle bir internet sitesi olmadığını söyledi.
“Küçük değerli bir komutan"
Çin'de kurduğu dev bir sanayinin işleriyle uğraşırken internetten Türkiye'de emekli generallerin gözaltına alındığını öğrendiğini belirterek, “Hukuk müşvirimi aradım olayın ne olduğunu sordum. Veli Küçük'ü de sordum. Niye sormayayım? Küçük Türk ordusunun değerli bir komutanıdır” diye konuştu. TSK'yı savunan yazılar yazmasının suç olamayacağını söyleyen Ertekin, “TSK için canımı vermeye hazırım. Başında Türk olan hangi kurum olursa olsun savunacağım” dedi.
Silah değil madalyon
“Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'na Muhalefet” suçundan da yargılandığını anımsatan Ertekin, kendisine ait yerlerde ele geçirilen ve sonra iade edilen eski madeni paraları heyete gösterdi. Bu paraları yurt dışından, Beyazıt'taki Çınaraltı ve Kapalıçarşı'daki Bedesten'den topladığını söyleyen Ertekin, “Bunları yabancılar alıp götürüyor. Şimdiye dek 10 bin kadarını müzelere gönderdim” dedi. Kendisinde ele geçirilen iki muştanın, gümüş kaplı madalyon yapmak üzere hazırlanan kalıplar olduğunu ifade eden Ertekin, şöyle devam etti: “Muşta dedikleri iki adet mum kauçuk. Kalıplar oğlum tarafından Ergenekon davası sanıklarından Abdülmuttalip Tonçer'in çalıştığı atölyeye para kazansın diye verilmiş. O da becereremiş. Tayland'daki fabrikada 10 bin tane yapıp, İngiltere'de kickbox turnuvası düzenleyen firmaya satılacaktı.”
Sadece telefon konuşmaları ve özel yaşımları nedeniyle halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik suçlamandığını savunan Ertekin “Bazı telefon konuşmalarımda, yayınların da etkisiyle densizlik yapmışım, özür dilerim” dedi.
Baydemir'e sıkarım
Diyarbakır'da çok sayıda insanın öldüğü patlamanın ardından Diyarbakır'da bir komutanla telefonda konuşurken “Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in kafasına sıkarım” şeklindeki ifadelerinin de suç olarak değerlendirildiğini belirten Ertekin “Keşke o lafı sarf etmeseydim, mahkemenizden özür diliyorum” diye konuştu.
AKP'nin kuruluş aşamasına katıldığını, kurucuların dostları olduğunu ve oy da verdiğini anlatan Ertekin şöyle devam etti: “Milletvekilliği adaylığı için de müracaat ettim. Fakat deprem nedeniyle aday olamadım. AKP'nin bütün flamalarını ben yaptırdım, gümüş rozetleri ben yaptırdım. AKP'nin seçim şarkısını ben yaptırdım. Bu kadar yardım etttiğim insanlara karşı halkı isyana karşı suçlamaktayım.”
En iyisi ölü Kürt
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın danışmanlığını yaptığını, bakanlarla yakından görüştüğünü, Harp Akademileri'nde komutanlarla yemeklere katıldığını anlatan Ertekin, bir telefon görüşmesinde X olarak belirtilen şahsın eski genelkurmay başkanı olduğunu söyledi. Ertekin “Basın burada, okumayayım” diyerek dosyayı mahkeme heyetine sundu.
Cep telefonundan gönderdiği “En iyi Kürt ölü Kürttür” şeklindeki mesajın ve internet ortamında paylaştığı düşüncelerinin “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” etmekle suçlandığına dikkat çeken Ertekin, son yasal değişiklikler kapsamında bu ifadenin suç teşkil edip etmediğini öğrenmek için avukat olan bir arkadaşına mesaj attığını anlattı.
Emre Gülaltay'ı bildirmeme
Ertekin, Akın Birdal'a suikast girişimini azmettirmekten hükümlü ve Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Emre Gülaltay'ın yerine yetkili makamlara bildirmediğine ilişkin iddialara karşı kendini “Emre'nin soyadını dahi bilmiyordum” diye savundu. Çin'de çok büyük bir elektronik fuarına gittiğinde kendisine tercümanlık yapan Murat Kılıç'ın yanında tanıdığı Emre adlı kişi bulunduğunu anlatan Ertekin “Vatan, millet, Türkiye ile ilgili fikirleri hoşuma gitmişti. Tanıştığım insanlara sicilini soracak değilim. Bilsem de bir buçuk milyar adamın içinde bu adamı yakalayın demezdim” diye konuştu.
Düğün davetiyeleri
Ertekin açıklanması yasak olan bilgileri temin etmekle suçlanmasına neden olan telefon listesinin, emekli Tümgeneral Ceyhun Fikret Arat tarafından kızının düğün davetiyeleri için gönderildiğini ve sekreterinin de çekmecesine koyduğunu anlattı.
İddianamede gözaltına alındıktan sonra yanında çalışan bir kişiye “Atölyede çekmecede, Ali'ye ait bir şey var. Onu yok et” şeklinde mesaj attığı ve çekmecedeki glock marka ruhsatsız tabancıyı Cizreli Ali olarak bilinen, PKK itirafçısı ve Ergekon davasının tutuklu sanıklarından Abdülmuttalip Tonçer'in üstlenmesini isteyerek “suçu üstlenmeye azmettirme” ile suçlanan Ertekin kendisini şöyle savundu: “Abdulmuttalip Tonçer 20 Ekim 2008 tarihinde Sayın Mahkemenize sunduğu dilekçesinde, silahın kendisine ait olduğunu, can güvenliği nedeniyle silah bulundurduğunu açıkça belirtmiştir. Gözaltında bulunduğum sırada mesaj göndererek ya da bir kimse ile telefonla görüşerek bir başka kimseyi suçu üstlenmeye azmettirmem mümkün olmadığı gibi, bu iddia hayatın olağan akışına da aykırıdır.”
Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz, MİT’ten Cemal Alpaslan Ertuğ’un kurumda hangi tarihte görev yaptığını, görevine devam edip etmediği, bu kişinin Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan’ın bürosunu donatıp donatmadığının sorulmasını istedi. Tuncay Güney’in Cemal Alpaslan Ertuğ tarafından MİT İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne teslim edilip edilmesinin sorulmasını isteyen Poyraz, Cemal Alpaslan Ertuğ’un Danıştay saldırısında yer alıp almadığının, Mehmet Eymür ile ilişkilerinin sorulmasını talep etti. Poyraz, Necip Haplemitoğlu’nun öldürülmesine ilişkin soruşturma dosyasının da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan getirtilmesini istedi.
Susurluk raporu eksik geldi
Tutuklu Nusret Senem de, Başbakanlıktan dava dosyasına gönderilen Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporun 19 sayfasının eksik olduğunu, 42 paragrafının da çıkarıldığını öne sürdü.
Söz konusu raporun 1997 yılında bütün basın mensuplarına dağıtıldığını ve haber olarak yer aldığını belirten Senem, ‘’Raporun yeniden eksiksiz ve sansürsüz olarak gönderilmesini istiyorum. MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden de raporun eksiksiz ve sansürsüz bir örneği var ise gönderilmesi istensin’’ dedi.
Yenerer : Üzüntüden amcam öldü
Tutuksuz sanık Vedat Yenerer de söz alarak, tutuklanmasına neden olan ve uzun sürede de basın da ‘’vahim nitelikli’’ olduğu yazılan tüfeğe ilişkin Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporda, bu silahın 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanununu kapsamında bulunmadığının bildirildiğini söyledi.
Polis Kriminal Laboratuarları tarafından tüfeğin ‘’vahim nitelikli’’ olduğuna dair rapor hazırlandığını belirten Yenerer, ‘’Ben cezaevindeyken dayım benimle ilgili konuştuğu sırada, ‘Vedat’a yapılan haksızlığa dayanamıyorum’ diye anlatırken kalp krizi geçirip ölmüş. Bunun cezaevinden çıkınca öğrendim. Bunun sorumlusu bana bu tertibi kuranlardır’’ dedi.
Güney'in mülakatındaki kesintiler heyete gösterildi
İP’li sanıkların avukatlarından Mehmet Cengiz, Tuncay Güney’e ait 2001 yılında yapılan mülakatın kayıtlarının yer aldığı CD'lerden ikincisini duruşma salonundaki LCD ekrandan mahkeme heyetine gösterdi. Yavaş çekimle izletilen CD’nin 6. dakikasının birinci saniyesinde Güney’in yerinde başka birinin oturduğu görüldü. Tuncay Güney’in mülakatındaki kesintilerin ortaya çıktığını belirten avukat Cengiz. “CD’nin 6. dakikasının birinci saniyesinde Tuncay Güney’in oturduğu koltukta başka birinin oturduğunu tespit ettik. Bu kişi o dönemde organizede çalışan komiser Alper Özdemir’dir. Yani bu kasetler orijinal değildir. Kesintiler yapılmıştır. Bu haliyle delil değeri de yoktur” dedi. Cengiz, mülakatın Fethullah Gülen, Muhsin Yazıcıoğlu ve Ethem Sancak ile ilgili gizlenmesi gereken bölümlerin çıkarıldığını kaydetti.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Çiçekçiyi yumrukla öldürmüştü: İstenen ceza belli oldu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti