Neden ahlaklı olmalıyız?
Diyebiliriz ki, gerçek haz ahlâkî olanla, faziletli olanla, kısacası iyi olanla ilişkilidir. Faziletli eylemler normal bir insana her koşulda haz verir ve iyidir.
Çünkü mutlu olmak istiyoruz. Bir ahlâk felsefesi olarak etik Aristoteles açısından mutluluğu hedefler. Bu anlamda teleolojik, yani belli bir amaca yöneliktir. Burada mutluluk deyince kafalar çoğunlukla karışıyor, çünkü günümüzde mutluluk mümkün olduğu kadar çok gezmek, daha çok yer görmek, bize doğrudan haz verecek eylemlerin peşinden koşup acı verecek her türlü durumdan mümkün olduğunca uzak durmak olarak algılanıyor. Oysa Aristoteles mutluluk derken ‘eudaimonia’yı, yani iyi bir ruh halinde olmayı anlıyordu. Peki iyi bir ruh halinde olmak ne demek? Hazzın ve fazîletin dengeli bir şekilde insan hayatında bulunduğu bir yaşam biçimi.
Böyle bir tanım da işimizi pek kolaylaştırmıyor, eğer daha net olmak istersek. Haz ve fazîletin dengeli olması ne anlamına gelir? Bu evrensel bir hakîkat olarak var mıdır? Yoksa kişiye, duruma, topluma ve kültüre göre değişir mi?
Aristoteles’e göre evet; en önemli fazîlet bilinebilir ve bu fazîlet kişiyi iyi bir ruh durumuna ve dolayısıyla mutluluğa götürür. Ama lütfen dikkat, amaç mutluluk değildir kesinlikle, ama bir fazîlet olarak hazzı yaşayabilmek, bunun doğal sonucu olan mutluluğa zaten ulaşmış olmaktır.
İnsan bedeni sözü ona bıraktığımızda, anlık ve hızla tatmin olan hazlara kandığımızda kontrolü ele geçirebilir. Ve bu hazlar gerçekten de yaşandığı an güzel olduğu için, insanın aklına onlarla ilgili kötü düşünmek gelmez. Örneğin cinsel ilişki. Şehvetle sevişmek; bunun nesi kötü olabilir? Elbette kötü değildir sevişmek ama bu hazzı sürekli yaşamak için hayat biçiminizi buna göre düzenler, kadından kadına, erkekten erkeğe koşarsanız ne olur, hızla düşünün. O an yaşanan ve aslında bedensel bir ihtiyacın, eksikliğin doyurulması, giderilmesi için yapılan bir haz eyleminin tutsağı oluruz.
Burada cümle arasında söylediğim bir şeye dikkat çekmek isterim; bir ihtiyacın, bir eksikliğin giderilmesi durumu. Bu durumda bize haz veren şey temelde eksikliği, yokluğu nedeniyle bize acı veren şeyden kurtulmak için yaptığımız bir eylemdir. Böyle bir eyleme fazîlet demez Aristoteles. Ona göre fazîlet yalnızca kendisi için yapılan, başka bir amacı olmayan bir eylemdir. Diğeri bir tepkidir handiyse. Ocakta elimiz ateşe değdiğinde acıdan kurtulmak için refleksle elimizi çekeriz. Bilincimizle, istencimizle yaptığımız bir şey değildir bu hareket. Gerçek haz kaynağı olan fazîlet de bir acıdan kurtulmak için gösterdiğimiz bir tepki olamaz. Hayat boyu sürecek, koşullara bağlı olmayan ve kendi düşüncemiz doğrultusunda geliştirdiğimiz bir eylem biçimidir o.
Çizen: Özge Ekmekçioğlu
Buradan yola çıkarak cinsel ilişkinin ya da güzel yemekler yemenin, içki içmenin kötü olduğunu söylemeye çalışmıyor Aristoteles. Bunları kararında yapmanın bir fazîlet olduğunu söylüyor. ‘Orta olma’ Aristoteles için çok önemli, temel bir kavramdır etik, yani ahlâk felsefesi söz konusu olduğunda. Bir şeyi ne aşırı ne de az yapmak. Bu ortayı tutturmak da başka çok önemli bir fazîlet sayesinde gerçekleşir. Sağgörü. ‘Phronesis’ der buna Aristoteles.
Sözü uzatmadan, başka bir yerde başka örnekler üzerinden de aktarmaya devam edeceğimizi belirterek diyebiliriz ki, gerçek haz ahlâkî olanla, fazîletli olanla, kısacası iyi olanla ilişkilidir. Fazîletli eylemler normal bir insana her koşulda haz verir ve iyidir. Bu nedenle gerçek hazlar etik açıdan amaçsız olamazlar. Her zaman iyiyle ilişkili olmak durumundadırlar. İyiyi gözetmeyen hiçbir haz gerçek haz olamaz dolayısıyla.
Peki bunun mutlulukla ne ilgisi var diyebilirsiniz? Ne fazîletli insanlar görüyoruz etrafta ve sürünüyorlar. Haklı – gibi – olabilirsiniz. Ama Aristoteles’e bakarak mutluluk tanımımızı değiştirebiliriz ya da ‘eudaimonia’ kelimesinin gerçek anlamına bakabiliriz. Mutluluk – eudaimonia – “ruhun fazîlete uygun bir etkinliğidir.” Peki en mükemmel fazîlet hangisidir Aristoteles’e göre? Çünkü haliyle birden çok fazîlet vardır.
Oğlu ve babasının adı olan Nikomakhos’un adını verdiği kitabı, ‘Nikomakhos’a Etik’te şöyle der filozof bu konuda özetle; mutlu yaşam fazîletli eylemlere dayalı bir yaşamdır. En yüksek fazîlet de bilgidir – bilgelik dese de Aristoteles, ben bunu bilgi olarak okumak istiyorum. Bilginin kendisine ulaşmak için yapılan eylemler bize en mutlu yaşamı getirir, çünkü Sokrates’in de dediği gibi gerçekten bilen insan kötülük yapmaz. İyi olanı bilen, bilgiye gerçekten sahip olmuş ve sindirmiş kişi ise hayatını ona göre düzenleyeceği için zaten mutlu olur. Haz bu bilgiye dayalı yaşamı tamamlayan bir duygudur, sonuç değil. Haz, bilgiye dayalı fazîletli bir yaşamın tamamlanmasını, kendi içinde tamamlanmış bir şey, yani mutluluk olmasını sağlayan ve iyi olandan ayrı olarak düşünülemeyecek bir ruhsal haldir.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı