Nihayet salon ve dijital platformlarda: "Black Widow" vizyona girdi
Uzun zamandır beklenen "Black Widow" tüm dünyayla aynı anda Türkiye'de de vizyona girdi. Scarlet Johansonn'ın başrolünde olduğu film Marvel Sinematik Evreni'nde yeni bir başlangıca tekabül ediyor.
Her şeyden önce kısa bir bölüm açalım ve “Black Widow”un MCU zaman çizelgesindeki yerini saptayalım. Dikkatli izleyiciler “Wanda Vision” ve “Falcon and the Winter Soldier” dizilerinin “Endgame”den hemen sonrasına denk düştüğünü ama “Black Widow”un “Endgame”den 5 yıl öncesini anlattığını fark etmiştir muhakkak (“Loki”nin durumu biraz daha farklı, zira farklı bir ‘evren’de geçiyor olaylar ve burada zaten zaman kavramı bir hayli muğlak). Burada yine pandeminin etkisinin devreye girdiğini söylemek lazım. Yani aslında “Black Widow” 2020 yılında vizyona çıkacaktı ve ondan sonra tüm o diziler ve yeni MCU evresi başlayacaktı ama evdeki hesap fena halde şaşınca, zamanlama da biraz kaymış oldu. “Black Widow”un bir önceki evreye ait olduğu yönündeki düşünceme itirazlar gelebilir ancak şunu söylemek isterim, dikkat edilirse bu film MCU’da geriye dönüp bir şeyler anlatan ilk film. Yani bana kalırsa bu filmi tam da sırası geldiğinde yani 2016’da yapacaklardı (ki aslında 2004’ten beri bir “Black Widow” filmi yapma düşüncesi var), ama bir şekilde yapmadılar. Eğer yapsalardı hikaye tam da “Civil War” sonrasına oturacaktı, benim kurduğum mantık bu açıkçası.
MARVEL KADINLARA EMANET
Filme dönecek olursak; son zamanların modası mıdır bilemem (umarım sadece dönemsel bir eğilim değildir) ama Marvel’de kadınların ağırlık kazanması işleri çok daha renkli, derinlikli ve esprili bir hale getirdi sanki, umarım bu düşüncelerimde yalnız değilimdir. Bir yandan Kate Herron’ın yönettiği “Loki” ve Kari Skogland’ın yönettiği “Falcon and the Winter Soldier” ile küçük ekranda dizginleri kadınlara teslim eden Marvel, bir yandan da kadın ağırlıklı hikayelere öncelik tanımaya başladı. MCU’nun 24. filmi “Black Widow” da bunlardan biri (Marvel’in kadın bir kahramanı odağa koyduğu ilk film de hatırlarsınız 2019 tarihli “Captain Marvel” olmuştu) ve tabii ki yönetmen koltuğunda bir kadın oturuyor: Cate Shortland. Kadın karakterlerin ön planda olduğu, kadın yönetmenlerin yönettiği bu yeni evre bu kadarla kalmayacak üstelik. Yılın en sükseli ismi Chloe Zhao da bir Marvel çekiyor (“Eternals”) biliyorsunuz. Bir aksilik olmazsa Kasım 2022’de izleyeceğimiz “The Marvels”i de bir başka kadın yönetmen, Nia DaCosta çekiyor, ki onun imzasını taşıyan yeni “Candyman”i de ayrıca merak ve heyecanla bekliyoruz, değil mi? Velhasıl, kadınların getirdiği bu yeni ve farklı bakış açısından son derece memnunuz. Üstelik iki kız kardeşin hikayesini anlatan (birisi için bir anlamda veda, diğeri için bir anlamda ‘origin’ yani başlangıç hikayesi) “Black Widow”un feminist bakışla bir eleştirisinin yapılması da ayrıca çok iyi olur diye düşünüyorum; filmin içinde kadın dayanışması, erkeklerin uyuttuğu kadınların uyanması gibi çok bariz mesajlar var sonuçta.
CASUS FİLMİ GİBİ
“Black Widow”un en ilginç ve belki de en güzel yanıysa aslında hiç de MCU filmi gibi durmaması. Bir kere birçok MCU filmindeki klişeye hiç yüz verilmemiş ve diğer Avengers kahramanları küçük anlarda da olsa hikayeye dahil edilmemiş. Yani şimdiden bazılarınızın hevesini kıracağım ama acaba Iron Man gelir mi, Hulk bir yerden bakar mı, Captain America ne haldedir gibi sorularınız varsa, unutun. Tabii ki post-credit (filmin bitimindeki yazılardan sonra) bir sahne var, onu bekleyin; ama fazlasına da bel bağlamayın. Bunun da ötesinde “Black Widow” MCU’dan ziyade sanki bir “Mission Impossible” ya da Bond filmi gibi tasarlanmış. Spesifik bir görev var ve iki kız kardeşin odakta olduğu küçük bir ekip bu görevi tamamlamak üzere oradan oraya gidiyor. Bir yerde hemen her “Mission Impossible” filminde kullanılan bir trük var hatta, ama onu söylemeyeceğim tabii. Filmin Ray Winstone tarafından canlandırılan kötü adamıysa tam bir Bond kötü adamı gibi (hatta bunun bir yansımasını filmde de görüyoruz, bir sahnede TV ekranında “Moonraker” oynuyor). Tabii ki aksiyon sahneleri yine mantığın sınırlarını zorlayacak ölçüde anlar içeriyor ama bir süper kahraman filminde olduğu gibi değil de (süper kahramanlar için normal işler çoğu), bir Bond ya da M:I filminde olduğu gibi. Aksiyonun en yoğun yaşandığı anlarda bile komedinin kendini göstermesi ise bu sefer hiç sırıtmamış sanki; hatta cuk oturmuş.
Scarlett Johansson son kez Black Widow kostümünü giydi muhtemelen. Bundan sonra Natasha Romanoff yok ama onun kız kardeşi Yelena Belova var, yani Black Widow artık o. Onu da bu filmde ilk kez MCU’da izlediğimiz Florence Pugh oynuyor ki, son dönemin en parlak yeni yıldızlarından biri kanımca. Kendisini ilk kez “Lady Macbeth”de izleyip hayran olmuş, sonra “Midsommar” ve “Little Women” gibi filmlerle kariyerinde emin adımlarla ilerleyişini izlemiştim. Bir de arada çektiği “Little Drummer Girl” TV dizisi var ki, kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Parmaklarında ‘Karl Marx’ yazan ve tek rakibi olarak Captain America’yı gören Rus süper kahraman Red Guardian rolünde David Harbour filmin en komik tiplemesini çizerken, Rachel Weisz da bir başka Black Widow olan Melina Vostokoff rolünde karşımıza çıkıyor. Bu ikiliden kimin şapşal, beceriksiz ve erkek, kimin dahi, otoriter ve kadın olduğunu söylemem gerek var mı sizce? bir de Olga Kurylenko var ki, filmin en gizemli karakterini canlandırmış; bakalım ilk kim çıkaracak filmi izlerken?
Sonuç olarak “Black Widow” gişede beklentileri ne derece karşılayacak bilemiyorum ama Marvel tutkunları büyük ölçüde tatmin olacaktır diye düşünüyorum. Salona giden pişman olmayacaktır bence.
FİLMİN NOTU: 8/10
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması