Öcalan, Ergenekon üyesi mi?

Ergenekon Davası'na bakan mahkeme heyeti, teröristbaşı Öcalan'ın, "Ergenekon Terör Örgütü" üyesi olup olmadığı iddiasının Genelkurmay Başkanlığı, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden sorulmasını kararlaştırdı. Duruşmada ayrıca 3 tahliye kararı verildi.

Öcalan, Ergenekon üyesi mi?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.10.2009 - 07:44

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşma bugün yapıldı.

 

Alparslan Arslan'ın çapraz sorgusu

Arslan, çapraz sorgusunda ''domuza türban takılarak çizilen karikatürden dolayı Cumhuriyet gazetesinin uyarılması için el bombası atıldığını'' söyledi. Alparslan Arslan, ''Çay içip sohbet edeceksek edelim. Yoksa konuşacak bir şeyim yok'' dedi. Bunun üzerine Başkan Şengün, mahkeme salonunun çay içme yeri olmadığını söyledi.

Sanık Alparslan Arslan'ın avukatı Oğuz Kayıran da Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafından mahkemeye gönderilen, ''Alparslan Arslan'ın psikolojisinin yerinde olduğu, sadece mahkemeyi kandırmaya yönelik simulasyon yaptığı'' belirtilen raporun, bilimsel dayanağının olmadığını ileri sürdü. Avukat Kayıran, ''Raporda belirtilen bulgular ile varılan sonuçlar arasında bir nedensellik yoktur. Tekrar rapor alınması için Alparslan Arslan'ın Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesini talep ediyorum'' dedi. Daha sonra savunmasını yapmak istemeyen Alparslan Arslan'ın çapraz sorgusuna geçildi.

 

"Allah'tan emir gelmişti"

Savcı Pekgüzel'in ''Danıştay saldırısını neden yaptınız?'' sorusuna Arslan, ''Emir gelmişti. Yukarıdan, Allah'tan gelmişti. Rüzgarla gelir, melekle gelir, hal ile gelir, bakışla gelir emir'' yanıtını verdi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in, ''Cumhuriyet gazetesine bomba atasın diye mi emir geldi?'' sorusu üzerine Arslan, şunları söyledi: ''Başörtüsünü biliyoruz. Allah'tan utanmayan insanla benim işim olmaz. Başörtüsü takmayan insandan utanırım. Sen kimsin ki şe..., Türkiye Cumhuriyeti'nde bunu yasaklıyorsun? Vesilelerle 1.70-1.80 boyundaki bir mahluk, Allah'tan utanmayan insanlara cezayı verdi. Danıştay önemli mesele. Başörtüsünü yok sayamazsın. Bunu yüzde 90 ile 99 arasında biliyorum. Benim bilgim bu. Bu yasağın altındaki imza size mi ait diye gidip sormadım. Gittim, 'Bunu yasaklayamazsınız' dedim. Çırılçıplak dolaşan birini dövecek misin? Alıp bir kenara çekecek ve ihtiyacını karşılayacaksın.''
 

'Beni idam edin'

Savcı Pekgüzel, kronolojik olarak Danıştay tarafından başörtü yasağına ilişkin bir karar alındığını, daha sonra Cumhuriyet gazetesinde başörtü giymiş bir domuz karikatürünün yayımlandığını hatırlatarak, ''Madem öyle, neden önce Cumhuriyet gazetesine bomba attınız?'' sorusuna Arslan, şu yanıtı verdi: ''Ben hala edep derim. Edepli olmak lazım. İnsanlar hayatlarının bir döneminde hata yapmış olabilir ama edepli olmak lazım. Bütün mahlukatın sahibi Allah'tır. Ben edepsizin yanında yaşayamıyorum. 'Neden edepsizlik yapıyorsun' da diyemiyorum. Çıkar giderim yanından. Edepli olmak lazım. Cezaevine girmeden önce büyüklerime saygısız davranmaktan korkardım. Devlet denen mahluk, koydu bir deliğe. İdam şart. Bu şekilde insanların yaşamını uzatamazsın. Bir anlamı yok. Meclis, idam yasasını tekrar çıkarsın, ben altına imza atarım. Beni idam edin.''

Savcı Pekgüzel'in, ''Cumhuriyet gazetesine bomba atma talimatını kimden aldın? Olay sırasında yanında kimler vardı?'' demesi üzerine Arslan Cumhuriyet gazetesine karşı önceden bir antipatisi bulunduğunu söyledi.

Arslan, ''Neticede onlar da bizim insanlarımız. Ama domuza başörtüsü giydirme. Bunu yapma. Hiç olmazsa bir özür dile. Turhan Selçuk'u çok fazla sevmiyorum. Türkiye'de yaşıyorsunuz, ben anlamıyorum'' dedi.

Pekgüzel'in ''Bu karikatürün yayımlanmasından sonra Turhan Selçuk'a tepkiler oldu. Sen de telefon açarak bir tepki gösterdin mi?'' sorusuna Arslan, ''Turan Selçuk'a demedim. Çok kinim var. 60-70 yaşında bir adamsın. Türkiye'de yaşıyorsun, saygılı olmalısın. Başörtüsünü böyle yapamazsınız, babam olsa keserim. Allah'tan utanmayan adamı aklım almıyor. Mesela, burada Doğu Perinçek var. Adamı seviyorum kardeşim'' diye karşılık verdi. Alparslan Arslan, Cumhuriyet gazetesine atılan 3 el bombasını kimden aldığının sorulması üzerine, ''Bunu açıklamaya, bu konulara girmeye gerek yok. Bazı açıklamaları emniyette yaptım. Bir yerde edebe sığınmak lazım. Her şeyi buradan açıklamaya gerek yok. Ya idam et ya serbest bırak. Onu aç, bunu aç, bırak bunları. Bir yerlere sığınmak lazım. Eğer derin devlet diye bir şey varsa ki kokusu bana az geliyor. Mesela, Malatya'daki olayı Emniyet nasıl çözemiyor'' dedi.

Arslan, Danıştay'ın başörtüsü kararıyla ilgili olarak, ''Emekli paşa, emekli hakim ve emekli savcı bir araya gelir. Sen niye yasaklarsın diye sorar, ama sorulmuyor'' dedi. Savcı Pekgüzel'in, ''Bombaları nereden aldığınız konusunda çelişkili ifadeniz var. Mesela birisinde Süleyman Esen'den aldığınızı söylüyorsunuz. Bunları açıklarsanız bu davayı ancak böyle bitirebiliriz'' demesi üzerine tutuklu sanık Doğu Perinçek, ''Böyle mi bitecek bu dava'' diye tepki gösterdi.

Bunun üzerine savcı Pekgüzel, olayı aydınlatmaya çalıştıklarını söyledi. Savcının, ''3 bombayı atmaları için nereden adam buldun? Parayı nereden buldun? Önceden planlamış mıydınız?'' şeklindeki sorularına Arslan, ''Edepsiz insanlarla yaşayamıyorum. Önemli değil. Burada paylaşıyoruz meseleyi. Bombaları, Cumhuriyet gazetesi meselesini, Danıştay meselesini'' diyerek savcının sorularına farklı cevaplar verdi. Alparslan Arslan'ın bu şekildeki cevapları üzerine savcı Pekgüzel, sorularına cevap alamadığını belirtti.

Savcı Nihat Taşkın'ın düzenli olarak Cumhuriyet gazetesi okuyup okumadığını sorması üzerine Arslan, medyada neler geçtiğinin bir şekilde farkında oluğunu söyledi. Arslan, Danıştay'ın kararından ise bir ay sonra haberi olduğunu ifade ederek, ''Haber yayımlandığında benim haberim yoktu ama kafama yerleştiği bir aylık süreç. Cumhuriyet gazetesine bakış açışı merhamet boyutunda da olabilir. Ama ben o idrak boyutunda değildim'' şeklinde konuştu.

Taşkın'ın, ''Osman Boz isimli arkadaşına Cumhuriyet'e bomba atılması konusunda para teklifinde bulunduğuna dair beyanlarınız var. Osman Boz kimdir?'' sorusu üzerine Arslan, Boz'un çocukluk arkadaşı olduğunu, bu konularla alakasının bulunmadığını söyledi. Kimseye para karşılığında bu tip meseleleri kesinlikle yaptırtmayacağını belirten Arslan, ''İnsanlara yardım edebilir ama para boyutunu konuşmam. Para vererek teşvik amacıyla çocuklara namaz kıldırtabiliriz ama bu konuda parayı hiç konuşmadım'' dedi.

 

Ataşehir buluşması

Osman Yıldırım ile 27 Nisan'da Bostancı sahilinde buluştuklarını kabul eden Arslan, bazı holding ve bankalarla ilgili konuştuklarını söyledi. Osman Yıldırım ile çay içip sohbet ettiklerini anlatan Alparslan Arslan, ''Keşke cezaevine girmeseydim. Keşke bu olayların hiçbirini yaşamasaydım. Osman Yıldırım ile mesajlaşıp buluşuyorduk. Oturup sohbet ediyorduk. Motivasyon boyutu vardı. Osman Yıldırım, hayat konusunda beni motive ediyordu. İyilik yapmak, kötülüklerden uzak durmak konusunda beni motive ediyordu'' dedi.

Nihat Taşkın'ın, ''Harekete geçme vakti geldi dediniz mi?'' şeklindeki sorusunu Arslan, ''Mezarlıklarda oturmaya başladım. İnsanlardan nefret etmeye başladım. O zaman harekete geçmek lazımdı'' diye cevapladı. Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarının kendisine verildiği iddia edilen Ataşehir toplantılarına ilişkin soruları da yanıtlayan Alparslan Arslan, Ataşehir'de Recep Özkan isimli arkadaşının evine ziyarete gittiğini belirtti. Arslan, ''Bir arkadaşımı arabamla Osman Yıldırım'ı almaya gönderdim. Ben o sırada Recep Özkan'ın evindeydim. Özkan burada yalnız kalıyor. Burası öğrenci evi. Başka bir amaçla kullanılmadı. Osman Yıldırım yukarı çıkmadı. Ben aşağıya indim. Dışarıda konuştuk. Sohbet ettik. Osman'ı sadece ben gördüm. Diğer arkadaşlarım konuşmadı. Osman ile Cumhuriyet meselesinin bir an önce çözüme kavuşmasını, ona göre yaşantımızı düzenlemeyi konuştuk. Başkalarını bu olaya bulaştırmak istemedim. Osman Yıldırım, belli bir hayat tarzı olan bir insan. Ben de üç aşağı beş yukarı bir yere ulaşmış, bunu mertebe olarak söylemiyorum, kendine göre yaşamı olan bir insanım'' dedi.

Savcı Taşkın'ın, ''El bombaları bu evde mi verildi?'' şeklindeki sorusuna Arslan, ''Bu evde verilmedi'' karşılığını verdi. Arslan, Taşkın'ın , ''Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarını nereden temin ettiniz'' şeklindeki sorusuna cevap verirken bir süre düşündü. Bu arada, duruşma salonunda izleyiciler arasında bulunan babası İdris Arslan, ''Oğlum söyle'' diye bağırdı. Arslan'ın bir süre daha beklemesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, ''cevap verecek misin?'' diye sordu. Arslan da ''Hayır'' diye karşılık verdi.

Savcı Taşkın, müdahil Cumhuriyet gazetesi avukatlarının duruşmada verdiği beyanda ''Arslan, Danıştay davasında bombaları Süleyman Esen'in özel harpçi bir arkadaşından aldığını söyledi. Ancak bu tutanaklara geçmedi dediğini'' hatırlatması üzerine, Arslan da cezaevine konulduğunu, aradan 1 yıl ya da 6 ay geçtiğini, kimseyle irtibatı olmadığını, ağzından kaçırmış olabileceğini, bunun doğru olmadığını söyledi.

 

'El bombalarını Süleyman Esen'den aldım'

Alparslan Arslan, savcının Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıyla ilgili sorularına, özetle şu yanıtları verdi: ''Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasından kimsenin haberi yok. Bu konuyu kimseyle paylaşmadım. Bu meseleleri yalnızca Osman Yıldırım ile konuştum. Bombaları Ataşehir'de yolda giderken arabada Osman Yıldırım'a verdim. Üsküdar'daki evimden aldıktan 1 saat sonra verdim. Süleyman Esen, Üsküdar'daki evime getirdi. Esen'in nereden bulduğunu bilmiyorum. Ya emniyet ya jandarma ya da korucu tanıdıklar vardır. Esen'in bu tür insanlara ya akrabalığı ya da hısımlığı vardır. Esen'in bu bombalara ulaşabileceği kişiler vardır. 'Bulabilir miyiz' diye sordum. Bir hafta, 3-5 gün içinde getirdi. Esen'e 3 bomba için 1.5 milyar lira elden verdim. Esen bombaları ne yapacağımı sormadı.'' Bu arada, Alparslan Arslan'ın avukatı Oğuz Kayıran, müvekkilinin savunma yapmadığını, ancak bir nevi manipülasyon taktikleriyle sorgusunun yapıldığını belirterek, Arslan'ın çapraz sorgusunun alınmasına tepki gösterdi.

Arslan, savcı Taşkın'ın soruları üzerinde, el bombalarını Süleyman Esen'den aldıktan sonra bir hafta evde tuttuğunu, sonra da Osman Yıldırım'a verdiğini anlattı. Bombaları çantanın içinde evindeki yatağının altında sakladığını ifade eden Arslan, sonra bombaları el çantasına koyduğunu, ardından da 2 tanesini Osman Yıldırım'a verdiğini, birinin de kendisinde kaldığını kaydetti. Arslan, savcının ''Bombaları verirken ne dediniz?'' sorusuna ise ''Bismillah dedim mi hatırlamıyorum'' dedi.

Savcının ''Eylem insanları öldürmeye yönelik miydi?'' sorusuna Arslan, ''İnsanları öldürmeye yönelik miydi, yüzde 90 aklımdan geçti diyemem. Sadece uyarmak içindi. İnsanlar ölsün önemli değil. Başörtüsünün de bombalarla birlikte atılmasının nedeni, gazetenin karikatürden dolayı uyarılmasının anlaşılması içindi'' karşılığını verdi. Alparslan Arslan, bombaları cebine koyduğu Yıldırım'a, ''Bugün atılsın, olmazsa yarın muhakkak atılsın'' dediğini ifade eden Arslan, ''Atılınca patlamadı. Sonra ben gittim attım, patladı'' diye konuştu.

 

'ATV'yi kurşunlayacaktım ya da kurşunlatacaktım'

Arslan, savcının ''El bombalarını nereden biliyorsunuz?'' yönündeki sorusuna, ''Pimi çekip atmak lazım diye söylendi. Pimi çekilecek atılacaktı. Ben patlayıp patlamayacağı konusunda şüpheliydim. Bombalar çok sağlıklı değildi. Biraz yıpranmıştı. Uzun süreden beri bulunduğu belliydi. Öldürmek kastım olsaydı, girer içeriye atardım. İnsanlara para karşılığı eylem yaptırmadım. Yaptığım işin parayla bir alakası yok'' dedi. Savcı Taşkın, telefonundan atılan bazı mesajları okuyarak, Kalaşnikof ile neyi anlatmak istediğini sordu. Arslan da ''ATV'yi kurşunlayacaktım ya da kurşunlatacaktım. Erkekler yarışıyor adlı yarışmadan dolayı'' diyerek, Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasının ardından ATV'ye saldırı düzenleyeceğini söyledi. 

 

'Hedefim Danıştay Başkanı'nı öldürmekti'

Alparslan Arslan, sanıklardan Salih Kurter ile dini sohbetler yaptıklarını, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması eyleminden bu kişiye bahsettiğini söyledi. Eylemleri yönlendiren kişinin Salih Kurter olmadığını ifade eden Arslan, Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in Danıştay saldırılarıyla ilgili sorularına da, Osman Yıldırım'ın iş yerinde İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu ile buluştuklarını, bu kişilere Ankara'ya gitmeyi teklif ettiğini ve birlikte Ankara'ya gittiklerini anlattı.

Arslan, Ankara'da ilk gün bir otelde kaldıklarını, gece kendisini uyku tutmadığı için sabaha kadar lobide oturduğunu ifade ederek, sabah arabaya binip Danıştay binasına keşfe gittiğini belirtti. Tutuklu sanık Alparslan Arslan, sözlerine şöyle devam etti: ''Bahçede uzun süre oturdum. Bir ara yukarı çıktım salon kapalıydı. Salon açık olsaydı silahı alıp, gelip saldırıyı yapacaktım. Çaycı geldi, (Dosyam var) dedim binadan ayrıldım. Ertesi sabah arkadaşlar otelde uyurken çıktım gittim. Silah çantamdaydı. Güvenlik noktasında öttü. Kimliğimi gösterdim. Avukat olduğum için yukarı çıkmama izi verdiler. Salona girdim. Başta Mustafa Birden olmak üzere 3-4 el ateş ettim. Bayanlar da vardı. (Böyle bir şey, yasak olamaz, bitsin) dedim. Çaycı geldi, (Seni öldürürüm) dedim, kaçtı, gitti. Aşağıya indim, polislerle karşılaştım. Sakince yürümeye devam ettim. Polisler anladılar, koluma girmeye çalıştılar ben de silahımla duvara ateş ettim. Beni götürdüler. Türban kararı nedeniyle hedefim o dönem daire başkanı olan Danıştay Başkanı Mustafa Birden'i öldürmekti.''

Savcının, Danıştay saldırısının ardından otomobilinde de 2 adet silah bulundurmasıyla ilgili sorusunu Arslan, ''Eğer Danıştayda yakalanmasaydım başka tarafa da gidecektim'' diye yanıtladı. Sanık Arslan, savcının daha önce hiç silah kullanmadığını belirtmesine rağmen, soğukkanlı bir cinayeti nasıl işlediği yönündeki sorusunu da, ''Yaradılış böyle, yaradılışa uymak lazım'' diye cevap verdi.

Tutuklu sanık Alparslan Arslan, 12 Eylül dönemindeki cezaevi koşullarından söz ettiği sırada, izleyiciler bölümünde bulunan babası İdris Arslan, ''Sana mı kaldı. 4 yıldır yok olduk oğlum'' diye tepki gösterdi. Arslan da babasına bağırarak, ''Ben Allah'ın fedaisiyim'' diyerek küfür sözler sarf etti.

 

'Veli Küçük'ü medyadan tanırım'

Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ü medyadan tanıdığını belirten Alparslan Arslan, ilk defa bu duruşmada gördüğünü ileri sürdü. Arslan, Üsküdar'daki çay bahçesinde ülkücülerin takıldığını, kendisinin de 1994-2006 yılları arasında zaman zaman buraya gittiğini söyledi. Tutuklu sanık Muzaffer Tekin ile ne zaman tanıştınız sorusu üzerine Arslan, bu olaylardan 1 yıl önce tanıştığı cevabını verdi.

Doğuş Factoring olayında birkaç defa Tekin'in adının geçtiğini, millet, din, ordu, dil gibi konularda konuştuğunu ifade eden tutuklu sanık Arslan, ''Muzaffer Tekin'in ofisine 3-5 defa gittim. Gitmeden önce müsait olup olmadığını telefonla arayıp, giderdim. Korkut Eken, İbrahim Şahin'e tanımadığım halde uzaktan sempati besleyen bir insanım. Tekin ile siyasi sohbetler yaptık. 28 Şubat sürecinden dolayı askerleri sevmem. Ben ülkücüyüm'' dedi. Savcı Pekgüzel, Tekin ile 30'a yakın görüşmeleri olduğunu hatırlatması üzerine Arslan, tam olarak hatırlamadığını, ancak telefon görüşmelerinin sebebinin Tekin'e müsait olup olmadığını sorması olduğunu öne sürdü.

Alparslan Arslan, Tekin ile Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıyla ilgili hiç konuşmadıklarını iddia etti. Tutuklu sanık Mehmet Fikri Karadağ'ı Tekin'in ofisinde tanıdığını anlatan Arslan, Hüseyin Görüm'ü ise avukatı olması nedeniyle tanıdığını söyledi. Tutuklu sanık Arslan, ''Canı alan kişi mi, silah mı, parmak mı, Allah mı? Canı alan ben değilim. Ben tefekkür içindeyim. Umurumda değil, isteyen bir sene de bitirir mahkemeyi. Öldüren ben değilim, yemin ediyorum. Birden'e de kurşun isabet etmiş, ama Özbilgin ölmüş. Canı alan kim. Maddi olarak Alparslan Arslan gösterilebilir. Ben Allah'tan utanırım canı alamam, vesile bu'' görüşünü ifade etti. Duruşma, Alparslan Arslan'ın çapraz sorgusuyla devam ediyor.

 

"Muzaffer Tekin azmettirmedi"

Arslan, ne Cumhuriyet gazetesinin bombalanması, ne de Danıştay'a saldırı için Muzaffer Tekin'in azmettirdiğini söyledi.

Arslan, bir soru üzerine de bilgisayarında bulunduğu iddia edilen 16 sayfalık Ergenekon belgesinden haberi olmadığını söyledi. Arslan, başka bir soru üzerine ''Kemalettin Güler benim okul arkadaşımdır. Fethullah Gülen'in yeğeni olarak tanıyorum. Zaten üniversiteye başlamadan cemaatle ilişkim vardı. Işık Evlerinde kaldım. Gidip gelirdim'' dedi.

Arslan, sorgusunda ayrıca ''Ergenekon örgütünün ne olduğunu bilmiyorum. Ergenekon örgütünün olduğunu zannetmiyorum. Belli insanlar bir araya gelmiş, çay-sohbet için... Varlığı, yokluğu konusunda kesin bilgi sahibi değilim'' diye konuştu.

 

Duruşmada tahliye

Mahkeme ifadeleri alınan Kahraman Şahin, Erol Ölmez ve Ümit Oğuztan'ın tahliyesine karar verdi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, verilen aranın ardından, 5 ve 8 Ekim tarihlerindeki duruşmalarda yapılan taleplere ilişkin aldıkları kararları açıkladı.

Başkan Şengün, dosya kapsamı, tutuklulukta geçirilen süre, delil durumu dikkate alınarak sanıklardan Erol Ölmez, Kahraman Şahin ve Ümit Oğuztan'ın tahliyelerine karar verdiklerini belirtti.

Şengün, bu sanıklar hakkında yurt dışı çıkış yasağı konulduğunu bildirdi.

 

Öcalan'ın üyeliği araştırılacak

Mahkeme heyeti, terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ın, iddia olunan ''Ergenekon Terör Örgütü'' üyesi olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığı, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden sorulmasını kararlaştırdı.

63 maddelik ara kararl, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün tarafından açıklandı.

Buna göre, mahkeme heyeti, tutuklu sanık Mehmet Zekeriya Öztürk'ün talebi doğrultusunda, PKK terör örgütünün MİT tarafından kurulduğu yönündeki iddiaların ve terörist başı Abdullah Öcalan'ın ''Ergenekon Terör Örgütü üyesi'' olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığı, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulmasını kararlaştırdı.

Öcalan'la ilgili dava dosyasının, tetkik ve iade edilmek üzere Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nden istenmesini karara bağlayan mahkeme heyeti, duruşmayı yarın saat 09.30'a erteledi.

 

JİTEM var mı yok mu?

Mahkeme heyeti, JİTEM'in varolup olmadığının sorulmasını kararlaştırdı. Heyet, Danıştay 2. Daire Başkanı ve üyelerine tehdit içerikli fakslar gelip gelmediği konusunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na, Emniyet Müdürlüğü'ne ve Danıştay Başkanlığı'na yazı yazılmasını hükme bağladı.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler