'Oğlum son kurban olsun... Son olsun artık'
Bundan 13 yıl önce, AKP iktidarı devraldığında düştüler göç yollarına. Terör ve yoksulluktan kaçan Çakır ailesi, Muş'tan kalkıp İzmir'in yolunu tuttuğunda, henüz 8 yaşındaki oğullarının ileride “şehit” olacağını bilmiyordu. Oysa Cilvegözü sınır kapısı yakınında, komşu Suriye'den gelen kurşun, 21 yaşındaki oğulları Gökhan Çakır'ı onlardan koparacaktı.
Aliağa'da dün Çakır'ın cenazesinde ağıtlar Kürtçe, dualar Arapça, teröre lanet sloganları Türkçe'ydi. Aile üyelerini Çakır'ın içinde olduğu tabuttan uzak tutmak kolay olmadı. Her şeye rağmen ayakta durmaya çalışan baba Faruk Çakır'ın “Oğlum, hepimizin şehidi. Benim duygum Türk ve Kürt kardeşliği. Oğlum son kurban olsun. Son olsun artık. Anneler ağlamasın. Bizim istediğimiz budur. Doğulu-Batılı benim için fark etmiyor. Bu şehit son olsun” sözleri döküldü dudaklarından. Kardeşi Kudbettin Çakır'ın önceki söylediği “Dün Kürt'üz diye işyerimize saldırdılar, bugün oğlumuz şehit oldu” sözlerini “düzeltme” gereği de hissetti. “Öyle bir şey yok. Kimse provokatörlük yapmasın. Aliağa'da kardeş gibi yaşıyoruz. Kimse kimsenin ekmeğine mani değil" dedi. Ailenin diğer fertleri de amcanın diğer illerde Kürt'erin işyerlerine yönelik saldırıları kasttettiğini söyledi. Aile üyeleri, her fırsatta “biz barış istiyoruz” söylemini dile getirdi. Kardeşlikten bahsetti.
Anne Gülbeyaz Çakır ise kendisine ayrılan yerde otururken, oğlunu fotoğrafını öpmekten başka bir şey yapamadı. Fırsatını bulduğunda ise oğlunun tabutuna sarıldı uzun uzun. Sonra yeniden Gökhan'ın fotoğrafına döndü. Acaba oğlu, Nazım Hikmet’in, Kore’de ölen bir yedek subayın ağzından dönemin “erk sahibi” Adnan Menderes’e yazdığı “diyet” mektubunu okumuş muydu, şehit düşmeden önce:
“...İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey, / iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı, / iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower'in, / ve bütün kaygınız / iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri / halkın tekmesinden korumaktır. /...Benim bacaklarımın ikisi de yok. / Ben yokum... / Elleriniz itti beni ölüme, vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.../ Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey, / ölüler otomobilden hızlı gider, / kör gözlerim, / kopuk ellerim, / kesik bacaklarımla peşinizdeyim. / Diyetimi istiyorum, Adnan Bey, / göze göz, / ele el, / bacağa bacak, / diyetimi istiyorum, / alacağım da.”
Sonra omuzlara alındı Gökhan Çakır'ın tabutu ve Aliağa Şehitli'ne doğru yola çıktı Merkez Camii'nden. Ama dün yalnızca Gökhan Çakır'ın cenazesi kalkmadı Aliağa'dan, onunla birlikte ilçelerinde sokağına çıkmanın yasak olduğu, “öteki” olmanın linç sebebi sayıldığı, gencecik evlatlarının şehit haberlerinin sıradanlaşmaya başladığı, sınır ötesinden, berisinden kurşun yağan, terör örgütlerinin yakın komşusu, şimdinin “erk sahiplerinin” pek övündüğü “yeni Türkiye”nin cenazesi de omuzlardaydı...
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu