Öğrenmek
Öğrenmek mi öğretmek mi diye sorsalar, hiç duraksamaksızın, öğrenmek derim. Öğrenmenin nesini mi seviyorum? Sanırım her şeyinden çok, sürecini.
Hayatım öğrenmekle geçti.
Kendimi bildim bileli öğreniyorum.
Bundan şikâyetçi miyim?
Hayır.
Öğrenmek mi öğretmek mi diye sorsalar, hiç duraksamaksızın, öğrenmek derim.
Öğrenmenin nesini mi seviyorum? Sanırım her şeyinden çok, sürecini.
O süreç, tıpkı aşkta olduğu gibi, bilinmezlikler, güçlükler, keşiflerle doludur. Fakat yine tıpkı aşkta olduğu gibi heyecan vericidir.
Sonrası mı? Sonrası da güzeldir kuşkusuz.
Öğrendiğinizi uygular, tadını çıkarırsınız.
Fakat her ikisinde de heyecan, merak, keşif, az çok alışkanlığa dönüşmüştür…
***
Bir şeyi öğrenmenin sonu var mıdır?
Benim için pek olmadı…
İlk gençlik yıllarımdan başlayarak yabancı diller öğrenmek bende bir tutku olmuştu.
Bir başka dilde, şiir, felsefe, roman okumak…
Bu amaca ulaşmam çok zaman aldıysa da, sonuçta, üstelik birkaç dilde başarabildim bunu…
Fakat, yukarıdaki soruya dönecek olursam, hiç birini tam olarak öğrenebildim diyemem…
Ya da, hâlâ sürdürüyorum onları öğrenmeyi…
Yorucu da olsa, heyecanın sürmesi belki bununla ilgili. Yani öğrenmenin sürüyor olmasıyla.
Aynı şey kendi dilimiz Türkçe konusunda da geçerli…
Sonu gelmez, ama hep heyecan verici bir öğrenme süreci…
***
Tutku duyduğum öğrenme alanlarından bir başkası müzik, bir öteki spor olmuştur…
Her ikisinde de çok da başarılı olamadım, ama elden geldiğinde öğrenmeye çalıştım, öğrendim, öğrenmeye çalışmayı sürdürüyorum…
Orta okul yıllarımda çok değerli müzik öğretmenimizden keman dersleri aldım..Klasik Batı müziği türünde bir metot kitabı bitirdim. Fakat nedense onu sürdürmeyip bağlamaya geçtim… Onda da uzun saplıyla kısa saplı arasında kalarak çok başarılı olamadım… Fakat yine de, türküleri özlediğimde, hiç değilse kendi kendime ya da yakın eş dost arasında bir şeyler çalabiliyorum…
Buna, bu yaz Foça’da değerli komşumuz, mühendis,öğretim üyesi Dionisos kardeşimden öğrenmeye başladığım buzukiyi eklemeliyim…Bağlamanın ve kuşkusuz mandolinin etkisiyle, kısa zamanda bir şeyler çalabilmek heyecan vericiydi… Elden geldiğince sürdüreceğim…
Piyanoyla ilginç sayılabilecek ilişkimden de söz edeyim… O kocaman şey beni hep korkutmuş, tuşlar üzerinde iki elin aynı anda uçuşan parmaklarına ise hayranlık duymuşumdur…
Sonunda, hem de ileri bir yaşımda, öğrenmeye karar verdim…
Ve evet, öğreniyorum… Yüzlerce kez tekrar etme pahasına, şimdilik pek de zor olamayan parçaların üstesinden gelebiliyorum.
Hayata veda etmeden, parmaklarım henüz hareket edebiliyorken, tuşlardan bir Chopin sesi çıkarmaya kararlıyım…
***
Spora gelelim…
Futbolu, çalım yapmayı, şut atmayı, top takibini hiç beceremedim.
Ama uçmayı, kurtarışı sevdiğim için iyi bir kaleci olabilirdim…
Ortaokul yıllarımda gözlük takınca bu hevesim birkaç denemeyle sona erdi…
Yedek subaylıktaki Malazgirt sürgünümde, yarım yamalak da olsa, kayak yapmayı zevk duyarak öğrendim… Ama sonrasında sürdüremedim…
İyi yüzerim.
Birkaç yaz önce rüzgâr sörfü öğrenmeye karar verdim ve düşe kalka da olsa iyi kötü başardım…
Basketbol, voleybol, pinpon, hiç birinde usta olamadıysam da sevdiğim sporlardır…
Ve, evet, boks! Dövmek ya da dövülmek için değil, fakat denge, dikkat, çeviklik, ileriye ve geriye hareket ustalığıyla, elden geldiğince öğrenmeye çalıştığım bir spor olmuştur…
Bu sonuncusu, doğal olarak dansı çağrıştırıyor…
Yaşamımın hiçbir döneminde kesintisiz dans etme şansım olmadı… Bu nedenle de bizim bazı halk danslarımızın yansı sıra sirtaki ,vals ve tango çalıştım, ama pratik yapılmayınca öğrenilmeleriyle unutulmaları bir oluyor…
Müzik ve sporun birlikteliği olarak dans etmek, harika bir şeydir!
***
“Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” öğrendiklerimin özeti gibi, fakat öğretsel(didaktik) bir şiir değil, bir heyecan şiiridir.
Başa dönerek söyleyecek olursam, öğrenmek ,tıpkı aşk gibi, bir heyecan işidir…
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
En Çok Okunan Haberler
- Kayyum rektörün paylaşımına tepki
- Milletvekili sayısı artacak
- Taksim bombacısı için karar çıktı
- Kadınları 'çarşaf'a çağırdılar
- Altın fiyatları güne nasıl başladı?
- Metin Külünk'ten, Şimşek'e 'fotoğraflı' uyarı
- Mersin’de hasat başladı: 150 bin ton rekolte bekleniyor!
- Özgür Özel 'kırmızı motosiklet' sözünü tuttu
- Nihal Candan için yeni karar
- Perinçek’in danışmanı Adanur tutuklandı