Ölüm kapıda bekliyordu
JİTEM iddianamesinde Kemal Birlik ve Zeki Alabalık’ın nasıl ‘kaybedildiği’ tanık ifadeleriyle anlatılıyor.
Kemal Birlik ve akrabası Zeki Alabalık, PKK’ye yardım yataklık suçlamasıyla tutuklanıp 3 yıllık hapisliğin ardından 1995 Martı’nda tahliye edildiler. Şartlı
tahliye hükümlerinden faydalanarak dışarı çıkacakları gün yaklaşırken Birlik ve Alabalık, ailelerine yazdıkları mektuplarda, “Bizi karşılamaya ya kimse gelmesin ya da kalabalık gelin” diyerek başlarına gelecek felaketi önlemek için uyarıda bulunuyordu.
Kemal Birlik’in, kendilerini karşılamaya gelen babası Abdulbaki ve kardeşi Zübeyir Birlik’le birlikte Kızıltepe Cezaevi’nden çıkıp çıkmadıkları bile anlaşılamayan dört kişiden o günden sonra bir daha haber alınamadı. Kimi tanıklar Kızıltepe’de askeri bir araca bindirilirken gördüklerini ailelerine anlattı. Bazı koğuş arkadaşları ise Kemal Birlik’in, cezaevinde bulunurken bile dönemin Jandarma İlçe Komutanı Hasan Atilla Uğur tarafından tehdit edildiğini iddia etti. Koğuş arkadaşlarının verdikleri ifadelere göre o dönem yüzbaşı olan Hasan Atilla Uğur, “Cezaevinden çıktığın gün benim bayramım, seninse felaketin olacak” diye Kemal Birlik’i tehdit ediyordu. Cezaevinde bazı görevlilerinin anlattıkları ise kuşkuları besler nitelikteydi. Tahliyelerden iki gün önce Hasan Atilla Uğur, cezaevini arayarak Birlik ve Alabalık’ın tahliye edileceği tarihi öğrenmek istemişti. 18 yıl sonra başlatılan JİTEM soruşturması kapsamında yapılan kazılarda kuyulardan cesetlerçıkmaya başlayınca, yakınlarının başvuruları üzerine bu dört kayıp kişinin dosyaları da tozlu raflardan indirildi. Bir süre sonra da bir kuyunun dibinde bulunan insan kemiklerinden bazılarının Zübeyir Birlik ve Zeki Alabalık’a ait olduğu da DNA testiyle ortaya
çıktı. 18 yıllık kayıptan ikisi, yakınlarının ziyaret edebileceği bir mezara sahip olmasıyla sona erdi. Sırada bu infazların failleri olduğu iddia edilenlerin yargılanması var. Yıllar sonra İstanbul’da başlatılan Ergenekon soruşturması kapsamında JİTEM’in kanlı geçmişine dair verilen ifadeler ve bu cinayet
şebekesinde görev alan asker sanıklarda ele geçirilen kimi evraklar, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, oradan da ilgili yerleşim yerlerinin savcılıklarına gönderilmişti.
2012’ye dek 17 yıl süreyle raflarda yer alan dosyayı inceleyen savcılık, mağdur yakınları ve tanıkların yeniden ifadelerini almaya başladı. Dosyanın tanıklarından birisi, katillerinin dışında Abdulbaki Birlik’i gören belki de en son kişi olan İsmet İpek’ti. Tahliye olacak oğlunu karşılamak için köyünden bir gece önce Kızıltepe’ye gelen baba Abdulbaki Birlik’in misafir olarak kaldığı İsmet İpek, Abdulbaki Birlik’in karşı çıkmasına karşın o gün kardeşiyle cezaevi önüne gittiğini belirterek şunları anlattı: “Cezaevinin önüne geldiğimizde kapının önüne yolda iki sıra halinde dizili olan 10-15’er askerin arasında Abdulbaki Birlik ile bir kişinin daha olduğunu gördüm. Cezaevinin tarafındaki yola geçtik. Tam duracakken yanımıza gelen askerler, ‘Burada durmayın devam edin’ dedi. Biz de mecburen hareket edip gittik. İçimiz rahat etmediği için yaklaşık 5 dakika sonra bir daha oradan geçtik, ama cezaevinin önünde
kimse kalmamıştı.”
Savcıdan uyarı
Dosyayı soruşturan savcılar iddialar üzerine o dönemde Kızıltepe Cezaevi’nde çalışanların ifadelerine de başvurdu. İfadesi alınanlardan birisi 1995’te Kızıltepe Cezaevi’nde infaz kâtibi olarak görev yapan Behçet Kurt’tu. Halen başgardiyan olarak çalışan Kurt ifadesinde Kemal Birlik’in cezaevinde jandarmalara da karşı gelen etkin bir mahkûm olarak tanındığını belirterek “Kemal ve Zeki, tahliye olmadan iki gün önce Hasan Atilla Uğur cezaevini aradı. Kendisiyle ben konuşmuştum. Bana bu iki şahsın ne zaman tahliye olacağını sorunca bu tür bilgileri veremeyeceğimi, yasak olduğunu ama savcıya sorabileceğini ya da yazılı olarak bilgi isterlerse yerine getirebileceğimi söyledim” dedi. Bu yanıt üzerine o dönem yüzbaşı olan Uğur’un, “Gelirsem oraya kulağını çekerim” dediğini anlatan Kurt, “Tahliyelerin olacağı gün sabahtan cezaevinden sorumlu savcı Yahya Akçadırcı’nın yanına gidip durumu anlattım. O da bana, ‘Behçet ben seni severim, başını belaya sokma. Bugün o şahıslar tahliye olana kadar benim yanımda kal’ dedi. Sonra da cezaevini arayıp gardiyan Soro Denli’ye, Zeki ve Kemal’i tahliye etmesini söyledi” diye ifadesine devam etti.
Birlik ve Alabalık’la aynı koğuşta kalan kimi mahkûmların da iddialarla uyumlu beyanlar içeren ifadelerini alan savcılık, 11 Haziran 2013’te İHD’li avukatların başvurusu üzerine Yurtderi köyündeki eski bir su kuyusunda kazı yaptırdı. 13 Haziran 2013’te yapılan kazı çalışmaları sonunda kuyuda toplam 612 adet insan kemiği bulunmuştu. Kayıp yakınlarından alınan örneklerle yapılan DNA incelemesi sonucunda kemiklerden bazılarının Zübeyir Birlik ve Zeki Alabalık’a ait olduğu belirlendi.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Urla'da hasat 1 ay gecikme ile başladı:
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması