Ölümden döndü yaşama sarıldı

Korkmaz’ı öldürmeye kalkan Fatih Sağır, 2016 yılında 14 yıl hapse mahkum oldu. Korkmaz’ın avukatları, cezayı az bularak kazarar itiraz etti.

Ölümden döndü yaşama sarıldı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.06.2018 - 22:59

Seramik sanatçısı, bir çocuk annesi Tuba Korkmaz, Eskişehir’de bir seramik fabrikasında müdür yardımcısı olarak çalışıyordu. 17 Haziran’da, aynı fabrikada mühendis olan eski erkek arkadaşı Fatih Sağır’ın bıçaklı saldırısına uğradı. Sağır, Korkmaz’ı göğüs bölgesinden defalarca bıçakladı, öldü zannedip giderken Tuba’nın yardım istediğini görünce geri döndü ve boğazını kesti. O sokakta oturan bir doktorun müdahalesiyle hayata tutunan Korkmaz’ın bıçaklanmasının ikinci yıldönümü önceki gündü. Korkmaz, hukuk mücadelesini sürdürürken, hayatını da yeniden kurdu. Çan Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi olarak görev yapıyor. “Odysseus’un Gemileri Troia’dan İthakya’ya Yolculuk” adlı seramik sergisini Mayıs ayında açtı. Korkmaz ile yeni yaşamını konuştuk. “Kadınlara umut olabilirsem ne mutlu bana” diyor.

- Öncelikle senin için kötü günlerin geride kalmasına çok sevindim. 
Çok şükür, her şey çok daha iyi. Kötü günler geride de kalsa hep orada olmaya devam ediyor. Hâlâ  sıklıkla hatırladığım, travmamın anıları zihnimde. Asla eskisi gibi, hiçbir şey yaşanmamış her şey güllük gülistanlıkmış gibi olamam zaten. Ama her günüme şükrederek uyanıyorum, bu da ‘iyiyim’ demek için yeterli sanırım.

- Toparlanmaya nasıl başladın? Dava sürecinden sonra mı?
Aslında dava da benim için ayrı bir travma. Dava boyunca kadınlığıma, onuruma, anneliğime, namusuma.. hep saldırdılar. En yakın dostlarımla, ağabey dediğim adamlarla ilişkim olduğu iddia edildi. Bir davadan çıkıp babama ağlayarak ‘yemin ederim hiçbiriyle ilişkim yoktu’ dediğimi hatırlıyorum. Babam çok aklı başında bir adam tabii, ‘yapmış olsan bile bunu yapmaya hakkı yok’ demişti. Bir kadın ‘aldatmış’ ise, ‘kötü kadın’ ise öldürülmeyi hak eder diye bir zihniyet var maalesef. O yüzden dava boyunca bu yoldan saldırdılar bana, bu imajı yaratmak için uğraştılar. Çok zor zamanlardı. Hem bedenimle hem de zihnimle yara almıştım. Kendimi hâlâ tam olarak onardığımı söyleyemem. 

 - Bu kadar büyük bir travmanın ardından şimdi nasıl hissediyorsun, hayata nasıl bakıyorsun? 
Benim için iki yıl önceki 17 Haziran sabahı büyük bir dönüşüm noktasıydı. Kaldırımda kan kaybederek beklediğim her saniyeyi hatırlıyorum. Bu yüzden 2 yıl boyunca hayatımın anlamını tekrar tekrar sorguladım. Aldığım her nefese şükrettim, ömür dediğimiz vaktin ne kadar kıymetli olduğunu ve sadece kıymeti olan kişilere ve işlere ayrılması gerektiğini anladım, ama ‘gerçekten’ anladım. Hani herkes bilir bazı şeyleri ama ben tüm bedenimle bunu tecrübe ettim ve ‘biliyorum’ artık. Mesela her saniyemin ne kadar değerli olduğunu bilerek yaşıyorum, sağlıkla ve huzurla alınan her nefesin bir hediye olduğunu ve bu hediyenin değerini bilerek yaşamam gerektiğini biliyorum.
 
- Şimdi neler yapıyorsun. Seramik sanatı ve okul dışında vaktin nasıl geçiyor? 
Hayatın tadını çıkarıyorum. Akademik çalışmalarım için okuyorum, izliyorum, atölyemde sergilerim için hazırlanıyorum, üretiyorum. Bunlar dışında çok fazla vaktim de kalmıyor aslında. Ama sevdiğim insanlar için hep zamanım var. En başta da kızım için. Onu en doğru şekilde hayata hazırlamak gibi bir derdim var, her anne gibi…
 
- Şiddet gören ama yeni bir hayata başlamak için güç bulamayan kadınlara neler söylersin? 
Benim en büyük şansım ailem oldu. Biz kız kardeşimle bir kadının önce okuması ve çalışmasa bile bir mesleğinin olması gerektiği bilgisiyle büyüdük. Bu yüzden hayat yolunda nerede düşersem düşeyim hemen ayağa kalkıp tozlarımı silkeleyip devam edecek gücüm oldu. Bu şansa sahip olamayan kadınlar için zor bir süreç. Ama şiddete dur demediğinizde misliyle geri döneceğini bilip bir çıkış yolu bulmak şart. Bu konuda yasal süreç doğru işlerse caydırıcı olacaktır.
 
- Son olarak eklemek istediğin başka bir şeyler var mı? 
Bizi eğitim kurtaracak! Özellikle kadınların meslek sahibi olması ve kız çocuklarının okuması çok çok önemli. Kendini kurtarabilmenin yanında yetiştirecekleri erkek çocuklar için de büyük değeri var eğitimin. Her istediği olmayınca ortalığı ayağa kaldıran ve ‘paşa’ muamelesi gören erkekler yerine hayatının sorumluluğunu üzerine alabilen ve bir kadının kendini reddedebilmesine de izin veren adamlar yetiştirmeliyiz. Faillerin hep erkek olduğu, bahanelerin sözde aşk adı altında toplandığı, kadının sadece kadın olduğu için şiddet gördüğü bir toplumda yaşamak çok can sıkıcı gerçekten… Bunun değişmesi için herkes sorumluluğunu yerine getirmeli. Yoksa bir gün mutlaka o yılan bize de dokunacak...

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon