Ölümlülük üzerine deneme (I)

Hayatımın geniş bölümü ölüm korkusu içinde geçti. Yıllar yılıdır birlikte yaşıyoruz. Az ya da çok, herkesi yoklar o korku, benim gibilerin durumunda bir tür hastalıktan, hasta-oluştan söz edebiliriz sanırım: Ölümümü düşünmeden geçirdiğim gün neredeyse yoktur.

Ölümlülük üzerine deneme (I)
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.09.2008 - 14:29

Ruhçözümün buna umar aradığını biliyorum. Freud'un Thamatos etrafında yazdıklarını dikkatle okudum. Hiçbir zaman ruh çözümcünün karşısına oturmayı aklımdan geçirmedim; Bergman'ın ağzından duyduğum cümle benim yaklaşımıma cuk oturuyor: 'Senin hiçbir hastanı iyileştirdiğin oldu mu?'. Bırakın iyileşmeyi, hafiflemeyi umabilirdim; içimi ilaçlarla tıkabasa doldurmanın tehlikesi daha mı az, malum farmakın zaten ağudur.Sonra hastalık korkusu çıkageldi. Öncelikle, bir zamanlama sorunu bu: Belli bir yaş eşiği açıldığında, yeni korku virüsü eskisinin üzerine mıhlanıyor. Kazada, doğal afetle ölebilirim, biri(leri) tarafından öldürülebilirim - uçak korkusunu saymazsak, benim ölüm korkumun tetikleyici imgesi hep hastalık oldu: Şundan ya da bundan, ölümün içeriden gelecek duygusu, düşüncesi, uzun süre altta yaşamını sürdürdükten sonra üste çıktı. Bu yer değiştirmenin ikinci güçlü nedeni, yakın çevremi kuşatan, ağır hastalıkların pençesinde hayatta kalma savaşı veren, azımsanmayacak sayıda tanıdığımın varlığına bağlanabilir.Bilebildiğim kadarıyla, henüz hasta değilim. Durumumun bu olduğunu yeni anladım. Henüz hasta olmamak, hasta olma korkusunun faili. Ağır hasta tanıdıklarım hastalanmaktan korkamazlar artık: Hastalığın sonuçlarından, sürecinden korkuyorlar şimdi, kendisinden değil.'Bana bir şey olabilir' adını taşıyan korku, somutlaşsa bile soyuttur, 'uçak düşebilir' türünden somut bir korku türün karşısında. Uçak korkusunu yenmek eldedir: Hiçbir biçimde uçağa binmezseniz, biter. Oturduğum evin tepesine uçak düşecek korkusuyla kıyaslanamaz. Onu yenmek, gücün gücü.Ağır, yarı yarıya ya da hepten amansız bir hastalığın gövdesine oturduğu birinin yanında, karşısında hastalık korkusundan da, ölüm korkusundan da söz açmaz insan: Tersi olsa olsa densizlik, kendini bilmezlikle, bönlüğün zalimliğiyle açıklanabilir. Susarsınız. Hasta konuyu açtığında, ölçeğinizi ufak tutarak söze girmeniz gerekir. Henüz hasta değilsinizdir; ama, pekâlâ, karşınızdaki hastadan sonra hasta olsanız da, ondan önce hastalığa yenik düşmeniz olasılığı vardır. 'Senin hiçbir şeyin yok'un karşılığını ancak içinizden verebilirsiniz: 'Senin de hiçbir şeyin yoktu'. Tam da oradadır fark: Hasta olma korkusu bitmiş hasta, artık hasta olma korkusunu önemseyemez; yerini alan asıl korku, Korku'nun ta kendisi olduğu için kataloğundaki bütün yan korkuları indirgeyecektir. *Hastalık korkusu edindiğinde, belli bir süre içinde ağırlığını koyar olduğunda, ölüm korkusunda dönüşme başlar. Buna ola ki azalma diyemeyiz, daha çok bir tür hafifleme söz konusu olur. Nedeni açıktır bu gelişmenin: Ölüm korkusuna hastalık korkusu güçlü bir biçimde eklendiğinde, toplam oylumda bir artış, bir şişme görülür şüphesiz, ama birini ikiye katlamaz ötekisi, onunla geniş bir kesit üzerinde örtüşür. Oylum biraz büyümüştür ya, yeğinlik katsayısı enikonu yükselmiştir - işte üç aşamalı bir figür tablosu:Herkeste böyle midir bilemem, bende ölüm korkusu, bir başınayken bir son nokta, son an, bir sonuç, son uç olarak semirmişti.Ölecektim: Bu yapayalnız fiil, bu bilgi, fiilin şu çekiminde bütün inanış biçimlerinin, bütün dinlerin doğmasına yol açmıştır.Doğduğunda öleceğini bilmez insan; 'ölüm' öğrendiği kaçıncı kelime olur, 'fikir'le kaç yaşında tanışır, ergeç ölüm gerçekliğine toslar.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler