Özgür bir ruh, yorgun savaşçı: Suat Derviş'i anmak

Edebiyatçı, öncü gazeteci ve siyasetçi Suat Derviş’in ölümünün üzerinden yaklaşık 50 yıl geçti. Bir mezar taşı bile yok bugün... Yarattığı “Fosforlu Cevriye” kadar tanınmıyor...

Yayınlanma: 11.08.2021 - 15:04
Abone Ol google-news

1935 yılında, İstanbul’da Kadın Kurultayı toplayan Suat Derviş’in eşi Reşat Fuat Baraner Atatürk’ün akrabası. Yazar Osman Balcıgil, Suat Derviş için, “Altın kaşıkla beslenip yokluk içinde ölen kadın” diyor. 

Oldum olası “deli” ve “özgür ruhlu” kadınları severim, nedenini de bilmiyorum. Belki de erkek egemen bir toplumda bir kadının, ancak “deliliği”, cesareti ve korkusuzluğuyla öne çıkabiliyor olmasındandır. Öne çıkan “deli” de zaten sürekli göz önünde olur. Göz önünde olanlar da ya “sevilir” ya “dövülür”. Toplumun “deli” yüklemesi aslında, asi ve öncü anlamındadır çoğu zaman. Benim de bahsettiğim sevgimin kaynağı bu. Erkek egemen toplumda bir kadının ayakta kalmasının, aklını, zekâsını ve kendini göstermesinin belki de tek yolu asi olmasıdır.

Geçen aylarda Meral Akşener’e “Fosforlu Cevriye” denmesi, merakımı artırdı. Fosforlu Cevriye kimdi? Fosforlu’nun “deliliği” neydi? Fosforlu Cevriye, Suat Derviş’in aynı adlı romanının başkarakteri bir kadın. Sinemaya da aktarılmış, önce Neriman Köksal canlandırmış Fosforlu Cevriye’yi, sonra Türkan Şoray. Bu roman kadar tanınmıyor yazarı Suat Derviş.

EVLİLİĞİ İLE SUÇLANDI

Bir döneme damga vuran, Fosforlu Cevriye’nin yüzünde, bir kentin siluetinin (İstanbul), bir kentin iç çalkantılarının fotoğrafını çekip bize gösteren, başka da birçok esere imza atan yazar Suat Derviş kim peki? Suat Derviş, asıl adı Saadet Baraner, İstanbul doğumlu, kimi kaynaklarda 1903 kimi kaynaklarda 1905’te doğduğu yazılı.

Tıp profesörü İsmail Derviş’in kızı olarak Çamlıca’da bir köşkte doğmuş. Siyasetten gazeteciliğe, şiirden romana ve tiyatroya değin pek çok alanda etkin olmuş bir kadın. Fransızca ve İngilizce bilen, piyano ve şan eğitimi almış bir kadın.

Eğitim için gittiği Almanya’da “Uhistein” gazetesinde Suzet Doli mahlasıyla yazdığı yazılarla entelektüel hayata dahil olan Derviş otuza yakın romana, çok sayıda öyküye, çeviriye ve makaleye imza atmış. İkdam gazetesinde çalışırken ilk kadın sayfasını hazırlamış. Montrö ile Lozan konferanslarını izleyen ilk kadın muhabir. İlk basın sendikasının kurucuları arasında yer almış, sendikanın ilk başkanı ve Türkiye Devrimci Kadınlar Derneği’nin (Neriman Hikmet’le birlikte) kurucusu.

1936 yılında başka yazarlarla girdiği polemikte şöyle konuşur:

“Suat Derviş’e verilen ‘titr’e acıyoruz deniliyor. Ben ne kontesim, ne düşes, ne kraliçe, ne profesör... Ben muharririm. Ona ilişemezsiniz, bunu bana kimse babasının kesesinden rüşvet, iane, sadaka veya taltif makamında vermedi. On altı yaşından beri tam on altı sene çalışarak onu kazandım. Hem de nasıl çalışarak.”

“Niçin Sovyetler Birliğinin Dostuyum?” adlı incelemesi 1944’te yayımlanınca gazeteci kimliği ile hiçbir yerde iş bulamayan Suat Derviş, gerçek ismi olan “Hatice Saadet Baraner” yerine takma adla yazılar yazmaya başlar. Aynı yıl, TKP Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner’le evlendikten sonra 1944 TKP soruşturmasında eşiyle beraber tutuklanır. Baraner, 9 yıla mahkûm olurken Derviş sekiz ay hapis cezası alır.

Yargılama TKP’nin Ankara teşkilatı kapsamındadır ama Suat Derviş yazıları kadar evliliğiyle de suçlanır. Tutanaklarda “Komünist propagandası yaptığından ötürü hakkında takibat açılmış olan, tanınmış ve iki defa mahkûm olmuş komünist adamla fikren anlaşarak evlenmiş bir yazı yazanın, herhangi bir eli kalem tutanla mukayese edilemeyeceği mahkemede kabul edilmektedir” denir.

Tutuklandığında 8 aylık hamile olan Suat Derviş, sorguda bebeğini düşürür. 8 ay yatıp çıkar. 

FRANSA GÜNLERİ

1945’te çok partili dönemde, iki sosyalist parti ile işçi sendikalarının ve bazı sol yayınların 1946’da kapatılmasının getirdiği ortamda işsiz kalmıştır. Hiçbir gazetede, dergide yazamaz, kadroya alınmaz ancak romanlarıyla geçimini idame ettirmeye çalışmıştır. Geçim sıkıntısı iyice hayatını etkiler ve hastalanır.

Suat Derviş, o sırada Fransa’da yaşayan ablası Hamiyet Hanım’dan bir mektup alır. Ablası mektubunda, Fransa’ya yanına gelmesini ister. 1953’te ablası Hamiyet Hanım’ın yanına gider. “Ankara Mahpusu” ve “Fosforlu Cevriye” romanını Fransa’da yazar.

Bu arada Baraner’in ilk evliliğinden olan oğlu Klaus’a ulaşıp babası ile mektuplaşmasını sağlar. Reşat Fuat 9 yıllık hapis cezasını yatıp çıktığında Suat Derviş Fransa’dadır. Eşini yanına almak için mektup yazıp çağırsa da Reşat Fuat İstanbul’dan ayrılmayı düşünmez ve Suat Derviş’in çağrısını reddeder. Bunun üzerine Suat Derviş 1963 yılında İstanbul’a döner.

Artık Reşat Fuat Baraner ve Suat Derviş Baraner çifti İstanbul’da birliktedirler. Reşat Fuat Baraner çeviri yaparak, Suat Derviş yazarak hayatlarını idame ettirmeye çalışırlar. Reşat Fuat Baraner’in 1968 yılında, ikinci kez geçirdiği enfarktüsü yenemeyip ölmesi, Suat Derviş için bir yıkım olur. Fakat iki kitabı “Fosforlu Çevriye” ve “Ankara Mahpusu” May Yayınları tarafından yayımlanır. Yıllardır arzuladığı hayali gerçekleşir, Reşat Fuat Baraner’in ölümünün yıkıcı etkisinin tesellisi olur.

O BİR SOSYALİST

Kitapları Rusçaya da çevrilir. Suat Derviş 1970 yılında davet aldığı Rusya’ya gider. Amacı, aynı zamanda gözlerinden tedavi olmaktır. Tedavi sonrası gözleri daha iyi görür ve Sofya’ya gider. Sofya’da Bulgaristan Yazarlar Birliği tarafından karşılanır. Hakkında makaleler yazan Bulgar Türkolog İbrahim Tatarlı ile tanışır. Evine gelen sık görüştüğü arkadaşları, Rusya’ya gidip döndükten sonra onun sakıncalı olduğunu düşünüp yanına uğramaz olurlar.

Suat Derviş, 23 Temmuz 1972’de gazetelerini ve ekmeğini getiren komşusu tarafından evinde ölü bulunur ve daha önce tedavi edildiği Kasımpaşa Deniz Hastanesi’ne kaldırılır. Şeker koması nedeniyle yaşama veda etmiştir. Ölümü kayıtlara 24 Temmuz olarak geçer. Ölümünden sonra sadece Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri mesaj yayımlar.

Sonuç olarak benim “deli” kadınım bir sosyalistmiş. Kimliği, kişiliği, geçmişi ne olursa olsun, baş eğmez, uslanmaz, asi mi asi bir kadınmış. Bir toplantıda “Reşat Fuat Baraner’in eşi” diye taktim edilirken taktim edenin sözünü keser ve “Ben yazar Suat Derviş’im, kimsenin karısı olarak yâd edilemem” der. Tam da günümüz gençliğinin temsilcisi bir kadın!..

CUMHURİYET’TE ÇALIŞTI

Suat Derviş, toplumcu gerçekleri konu alan yazı ve romanlarıyla tanınır. (Toplumcu gerçekçi edebiyat, halkçılık, köycülük kavramları ile hümanist bir düşünce etrafında şekillenen bir edebiyat türü.) 1934-1935 yıllarında gazetemiz Cumhuriyet’te çalışır. “Dünya Feministleri ile Görüşmeler, Biz Türk Kadınlarına Cidden Gıpta Ediyoruz”, “Atatürk’e Hayranım, Yaptığı Devrim Harikadır”, “Kadınlar Harbi Değil, Sulhu Yapacaklardır!”, “İstiyoruz ki Erkeklerin Bile Asker Olmasına Lüzum Kalmasın” gazetede yer alan işlerinden bazı başlıklar... Yoksullarla, evsizlerle, hastalarla, işsizlerle, işçi kadınlarla, genç kadınlarla, çocuklarla röportajlar yapar. Sokaktaki insanın sesini duyurmaya odaklanır.

Cumhuriyet’te 25 Mayıs 1935’te yayımlanan “İstanbul Halkı Nerelerde Oturur” başlıklı yazısından:

“Dar kaldırımlar, bozuk bir sokak beceriksiz bir çocuk eli ile yapılmış bir çizgi gibi kıvrıla kıvrıla uzanıyor. Havanın çok güneşli olmasına rağmen, bir türlü kuruyamayan bir çirkef birikintisi önünde yalın ayaklı, yırtık ve kirli elbiseli çocuklar toplanmış... ‘Burası güneş almaz mı hiç?’ diye sordum. ‘Hayır’ cevabını verdi. ‘Ya rutubet?’ diyecek oldum acı acı güldü.”

ESERLERİ

  • Kara Kitap (1921)
  • Ne Bir Ses Ne Bir Nefes (1923)
  • Hiçbiri (1923)
  • Ahmed Ferdi (1923)
  • Behire’nin Talibleri (1923)
  • Fatma’nın Günahı (1924)
  • Ben mi (1924)
  • Buhran Gecesi (1924)
  • Gönül Gibi (1928)
  • Emine (1931)
  • Hiç (1939)
  • Çılgın Gibi (1934)
  • Niçin Sovyetler Birliğinin Dostuyum? (1944)
  • Yalının Gölgesi (1958)
  • Fosforlu Cevriye (1968)
  • Ankara Mahpusu (1968, ilk olarak 1957’de Paris’te Fransızca)


BU YAZI CUMHURİYET GAZETESİ PAZAR EKİNİN 25 TEMMUZ 2021 TARİHLİ SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler