Perendebaz...
Demagoğun diktatörlüğünü engelleyebilmek için dengeli bir parlamentonun yanı sıra etkin bir anayasal denetim sistemi olmalıdır. Parlamento demagoğu frenleyebilecek bir yapıya sahip midir? Güçlü bir muhalefet, bağımsız yargı, liyakat ve ehliyete dayalı güvenceli bir bürokrasi, tekelleşmemiş bir medya, gelişkin bir yurttaş örgütleri (sivil toplum) ağı, kısacası temel hak ve özgürlükleri özümsemiş bir siyaset kültürü gereklidir.
‘Demagog perendebazdır’
Demagog, “eğitimi yetersiz ülkelerde hiçbir vicdan sorumluluğu duymadan halk önünde esen rüzgâra göre konuşan, kendince geçer akçe saydığı ucuz sloganlarla halk önünde perendebazlık yapan” adamdır. (Şevket Süreyya Aydemir, Cumhuriyet, 30 Eylül 1974)
Perendebaz, Farsça takla atan oyuncu, canbaz demek. Canbaz da “canıyla oynayan adam.”
Demokrasinin en büyük düşmanı demagoglardır. Demagog akla, hayale gelmez hilelerle, dalaverelerle eğitim düzeyi düşük çoğunluğun duygularını çelerek küçük bir azınlığın çıkarını kollayıp yürütür.\t
Genel anlamda demokrasi, çeşitli güçlerin savaşımı sonunda devletin havada asılı kaldığı bir rejimdir. Ya ileri doğru evrilip sosyalizme ya da gevrilip (geri doğru evrilip) despotluğa dönüşür. Aristo’ya göre demagoji, demokrasinin yozlaşmış biçimidir. Platon’a göre, “halkın eğitimi zayıf olursa, demokrasi oligarşiye gevrilir. Oligarşinin yarattığı demagog diktatör olur.”
Günümüzde demagoglar lidere bağlı olarak yukarıdan aşağıya doğru hiyerarşik bir yapı içinde çoğalmışlardır. Siyaset kültürü yeterince gelişmemiş ülkelerde en tepeden aşağıya doğru uzanan bir perendebazlar hiyerarşisi görülür.
Piramidin tepesindeki perendebaz, belirli bir hüner sahibidir. Farsçada sonu ‘-baz’la biten bütün meslek sahipleri gibi... Demagog; canbazdır, hokkabazdır, madrabazdır, perendebazdır...
Demagoğun yükselişi
Baş demagogdan daha alttaki perendebazlara kadar her soydan ve boydan madrabazlar, toplumun ehliyet ve liyakat sahibi nitelikli insanlarını kaba, adaletsiz davranışlarla, bazen reformcu, yenilikçi gözükerek zaman zaman da kara çalarak yerlerinden ederler. Demagogların başı ise hepsinin sırtına basıp rakiplerini dışlayarak yükseldikçe yükselir.
Baş demagog; entrika, dolap çevirme, hile, desise, mugalata, safsata, kandırmaca ustasıdır. İlk yükselişini kitlelerin demokratik desteğine borçludur. Kitleler onun niyetini anlayıncaya kadar çoğu kez iş işten geçmiş olur. Halkın üzerine bütün ağırlığıyla bir karabasan gibi çöker. Halk yararına değerlere bağlı gerçek bir demokratik önderlik ile kitlelerin sıradan içgüdülerini ve duygularını sömüren demagog arasında köklü bir fark vardır. Gerçek lider halkla dinamik bir etkileşim içindedir. Demagog ise sürekli halkın yanılmaz olduğunu söyleyerek halk dalkavukluğu yapar. En iyisini halkın bildiğini yineleyerek insanların basit duygularını okşar. Tavrıyla, jestleriyle, sırnaşıkça sırt sıvazlayarak halka özel bir yakınlığı olduğunu hissettirir. Çocukluğunda simit satmasıyla, karpuz tartmasıyla, koyun gütmesiyle övünür. Sıradanlığı yüceltir. Rakiplerini iki koyun güdemeyecek kadar beceriksiz olmakla suçlar. Bu sözüyle kırda kavalının ezgisine dalmış çobanın gönlünü alır. Bir yandan da beden dili, külhanbeyi tarzı kostaklanması, zaman zaman bilinçaltını ele veren argo sözleri halkı güdülecek bir sürü gibi gördüğünü ele verir. Demagog ara sıra seslendiği kitle kadar saf gözükür ki, aklını çeldiği kalabalıklar da en az onun kadar akıllı ve uyanık olduklarına inanabilsinler. Kemal Sunal filmlerinin bu kadar tutulmasının sırrı belki biraz da buradadır. Kitleler demagoğun kurnazlığını, üçkâğıtçılığını iyi-kötü bilir ama kendi yapamadığını yapmayı başardığı için de onu baştacı edebilirler.
Sonuç diktatörlüktür
Tanınmış siyaset bilimci Maurice Duverger şöyle diyor:
“Kendisini bir programa bağlamayan ve hesap vermek zorunda olmayan bir başkan halk dalkavuğu bir demagog olur. Böyle bir sistem, yerine getirilmeyen seçim vaatlerinin sürekli yinelenerek katlandığı bir oyun ve güçsüz bir parlamentoyu, bir demagogla baş başa bırakmak demektir. Sonuç diktatörlüktür!”
Halk avcısı demagog, ayaktakımı lumpenlerden, sadakaya muhtaç bırakılmış yoksullardan daha kolay destek alır. Aç, dermansız, umutsuz insanlar için sadaka verene dua etmekten başka çare kalmaz. Kasıtlı olarak cahil bırakılan, öbür dünya avuntusu ile uyuşturulan kitle, zamanla bedeninin acısını hissetmez olur. Geleceğe beslenen umut artık bu dünyada değil, bir başka fizikötesi evrendedir.
Demagog toplumu hep ak ile kara diye ikiye ayırıp ötekileştirir. Ya bizdensin, ya onlardan... Ya evet, ya hayır... Ötekinin doğrusu yoktur. Demagog elindeki iktidarı, sermayeyi ve yandaş medyayı kullanarak yasalardaki boşluklardan, kamu kurumlarının yetersizliğinden yararlanır. Bir yandan da kitlelerin basit duygularını okşayıp onları manipüle etmeye yeltenir. Sadece ‘evet’ ya da ‘hayır’ gibi ikili seçeneklere dayalı referandumlar halkın manipülasyonu ve demagogların egemenliği için uygun siyasal araçlardır.
Parti içi denetim mekanizması işlemez. Çünkü yağmadan pay alan çevre, başını kuma gömmüştür. Liderin hatalarını görmezden gelir. Görse de söylemez olur.
Değişim değerinin önemini çok iyi kavrayan demagog, iktidar olanaklarını kullanarak dar bir çevre içinde mevkileri paylaştırıp serveti ustaca dağıtır.
Çıkmaz sokak
İki dünya savaşı arasında (1918-1939) Avrupa’da birçok ülkede yargı vesayeti yaygarasıyla bütün yetkiler adım adım yürütme organında toplanmıştır. Demagog halkın geciken adaletten, yavaş işleyen hukuk sisteminden şikâyetini sömürür. Zamanla parlamentonun yasama yetkisi aşındırılıp bütün güç yürütme organında toplanır. Yürütmede de çoğunluk partisinin liderinde... Çoğunluğun seçimle gelen frensiz yönetiminden demagoğun diktatörlüğüne geçiş yolu kolayca açılır.
Oysa demokratik rejim; yasama, yürütme, yargı, kitle haberleşme araçları, yurttaş örgütleri gibi oldukça karmaşık bir kuvvetler ayrılığı sisteminin ince ayarlı bir dengesidir.
Demagoğun diktatörlüğünü engelleyebilmek için dengeli bir parlamentonun yanı sıra etkin bir anayasal denetim sistemi olmalıdır. Parlamento demagoğu frenleyebilecek bir yapıya sahip midir? Güçlü bir muhalefet, bağımsız yargı, liyakat ve ehliyete dayalı güvenceli bir bürokrasi, tekelleşmemiş bir medya, gelişkin bir yurttaş örgütleri (sivil toplum) ağı, kısacası temel hak ve özgürlükleri özümsemiş bir siyaset kültürü gereklidir.
Şevket Süreyya Aydemir yıllar önce demagoğun halk önünde takla atan bir perendebaz olduğunu söylüyordu.
Necip Fazıl Kısakürek ise 1978 yılında, şu dizeyi dizinin dibinde yetişen kimi ‘marka Müslüman perendebazlar’ı daha o günden uyarmak için mi yazmıştı acaba?
“Niceleri namazda gaflet perendebazı;
Kurgulu oyuncak da kılar böyle namazı...”
Perendebaz Sokağı, Fatih’te Öksüz Mehmet Paşa Camisi ile Karagümrük İlköğretim Okulu arasında kendi halinde bir sokaktır.
Ama çıkmaz bir sokaktır.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi