Rus yönetmen Andrei Konchalovsky: ‘Yetenek yetmez, fark edilmek için şans gerek’

Michelangelo’nun yaşamından bir bölümü anlatan Günah filminin yönetmeni Andrei Konchalovsky’le sinema anlayışı ve İstanbul Film Festivali’nde gösterime girecek filmi üzerine konuştuk.

Yayınlanma: 19.06.2020 - 06:00
Rus yönetmen Andrei Konchalovsky: ‘Yetenek yetmez, fark edilmek için şans gerek’
Abone Ol google-news

Rus yönetmen Andrei Konchalovsky ile Tallin Film Festivali’nde buluşmuştuk. Söyleşimiz kendi deyişiyle memleketimizdeki “şahane anılarıyla” başlamıştı. İstanbul Film Festivali’ne konuk olmuşluğu, mini dizisi “Odyssey”de Antalya’yı dekor olarak kullanmışlığı var. Yönetmenin, Michelangelo’nun yaşamından bir bölümü anlattığı, “Günah/İl Peccole”, isimli filmi, İstanbul Film Festivali Çevrimiçi Gösterim Programı’nda 20-25 Haziran arasında gösterilecek.

MÜCADELE

- Tarihi dönemlere ilginiz biliniyor ama özellikle Michelangelo’nun hayatının bir dönemini film yapmaya sizi çeken ne oldu?

Bir kere müthiş bir yetenek! Ama yakından bakınca ilgimi çeken, yaşadığı acılar, katlanmak zorunda kaldığı insanlar ve kendi içindeki mücadeleydi. Bir sanatçı olarak iç dünyasında yaşadığı çelişkiler ve Kilise gibi ona iş veren patronların oluşturduğu dış dünya arasında sıkışmış bir ruh. Ünlü olmanın dışarıdan görüldüğü gibi “büyüleyici” olmadığının gerçekçi bir resmini yapmak istedim. Bildik biyografik filmler hiç ilgimi çekmiyor, yediği içtiği veya kimi sevdiğinden bana ne!

- Senaryosunu birlikte yazdığınız Tarkovski’nin başyapıtı “Andrey Rubley”den günümüze yaratıcılık açısından sizin için neler değişti?

O dönemler gençtik ve dünyaya meydan okuyorduk! Okul arkadaşları olarak Bergman ve Bunuel hayranıydık, içimiz dolup taşıyordu. İki film çok ayrı, Rublev ile Michelangelo arasında sanatçı olmaları dışında bir benzerlik yok ama yaratma sıkıntısı benziyor. Tarkovski benim için bir arkadaş, yaşayan bir insandı, şimdi dönüştüğü bir mit değil.

RÖNESANS DÖNEMİ...

- “Günah”ta devasa mermer blokunu tepelerden aşağı taşıdıkları anlar müthiş! Aynı zamanda büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlayarak çıkarmakla cezalandırılan Sifisos efsanesi akla gelmiyor mu?

İşte yaratıcılığın bu yönü beni büyülüyor. Yani nereye gittiğini bilemeden inatla yapmaya devam etmek. Eserin yaratılma sürecindeki zorluklar inanılmaz. Zannedildiği gibi hoş ve parlak değil, çok sancılı! Biz günümüzün rahat olanaklarını, kamyonları kullanarak yaptık, buna rağmen çok zordu. Rönesans dönemini hayal bile edemiyorum. Bu sahneleri uzun uzun kullanmamın nedeni sinemasal olarak çekilen sürecin fiziki ve ruhani zorluklarıdır. Gerçekçi bir bakış. Bu da bizi yaratımın ulvi tarafına götürüyor.

- Sistine Şapeli’nin tavanıyla uğraşırken dönemin papasına anıt mezar hazırlayan Michelangelo’nun iktidarla ve değişen yönetimlerle başı dertte. Güç ve parayı elinde bulunduran patronlarıyla yaşadıklarına bakılınca tam da günümüz kapitalist sistemin acımasızlığını mı görüyoruz?

Bu bağlamda günümüzle doğrudan ilintili. Parayı elinde tutan, yani gücü olan her zaman bunu kendi beğenisine ve anlayışına göre kullanmak istiyor. Çoğu zaman sanatçı onlara göre siparişi alan kişi olabiliyor. Tabii ki yetenek önemli ama “müşteri memnuniyeti” devreye girince işler karışıyor. Rönesans dönemi de zormuş, etrafta çok yetenek olduğu için aralarından sıyrılmak gerek. Michelangelo ilk bakışta şanslı görünse de müthiş acılar çekmiş. Günümüzde de böyle, film yapmanız için size çok para verdiklerinde yönetmen olarak özgürlüğünüz kısıtlanıyor. Eğlence sinemasıyla gerçek sinema arasındaki fark günümüzde iyice arttı. Hollywood’da da işler böyle; ne kadar büyük bütçe, o kadar az yaratıcılık diyelim.

HOLLYWOOD’U TERK ETTİM

- “Maria’nın Aşkları” (1984) veya “Shy People” (1987) gibi sinemasal olarak cüretkâr, “Tango & Cash” gibi gişe hasılatı yapan filmler de yaptığınız Hollywood için ne dersiniz?

Hollywood bana hem kucak açtı, hem de çok yordu. Shirley Maclaine gibi dostlar edindim, heyecanlı bir dönem yaşadık. Ama büyük bütçe ve eğlenceli film denkleminde her şey altüst olunca terk ettim Hollywood’u. İyi de yaptım, çünkü geldiği durumda popcorn sineması artık iyice baskın. Ben farklı türden filmler arasında gezindim ve bununla övünüyorum. Hayatın çeşitli olması çok keyifli aslında.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler